• Sonuç bulunamadı

Et duʿā gevherün īŝār Füzūnī durma

ÇEVİRİYAZILI METNİN KURULUŞUNDA TAKİP EDİLEN ESASLAR

47. Et duʿā gevherün īŝār Füzūnī durma

Ḳalemüñ çünki güher-bār u dür-efşān etdüñ

48. De kim ey ḳullarına merḥameti çoḳ Mevlā Çün ṣıfāt-ı keremiñ birini Raḥmān etdüñ

1

Osmân Hân: Osmanlı Devleti'nin kurucusu, Osman Gazi, I. Osman. 1258'de Söğüt'te doğdu. Babası Ertuğrul Gazi ile birlikte Moğol zulmünden kaçıp önce Ahlat'a, ardından Selçuklu hükümdarı Gıyâseddin Keyhüsrev tarafından kendilerine verilen Ankara civarına yerleşmiş, Selçuklu devletinin yıkılması üzerine Osmanlı Beyliği adıyla bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Babasının ölümü üzerine yerine geçen Osman Gazi Eskişehir, Bilecik, Mudanya, Yenişehir ve İnegöl'ü fethederek XVII. yüzyılda üç kıtaya hükmedecek Osmanlı imparatorluğu'nun temellerini atmıştır. (Öztuna 2011, 17- 21)

93

49. Sāye-i merḥametüñ kār-güẕār ṣadreynün Fuḳarā ḳullarunuñ derdine dermān etdüñ

50. Ver aña devlet-i ṣıḥḥatle şifā-yı ṣadrı Niçe gündür ki bu ṣadrı ten-i bī-cān etdüñ

-Bize eksikligüni bir gün anıñ gösterme-

11

Tercīʿ-i Bend der-Midḥat-ı Mesʿūd Aġa

( feʿilātün / feʿilātün / feʿilātün / feʿilün ) 1. Gele ey ḫāme-i ejder-dem ü iʿcāz-nümā

Kūşe-gir olma yeter hemçü ʿaṣā-yı Mūsā2 2. Ṭūṭi3-i nāṭıḳa-perdāz-ı maḳāl-i ḥāl ol

Edeyüm sükker-i şīrīni devāta ilḳā

9b

3. Yaḳasın ṭurre-i şeb-gūne-i meh-rūdan edüp Misk ü ʿanberle mürekkeb edeyüm anı saña

1

Başlıkta terci-i bend olarak belirtilmesine rağmen manzume terkib-i bend'dir. 2

Mûsâ: Kendisine dört kutsal kitaptan "Tevrat" nazil olan İsrâiloğlu peygamberi. Firavun'un İsrailoğullarına zulmünün arttığı sıralarda Mısır'da doğmuştur. Kur'ân-ı Kerim'de Kasas suresi 3-8. ayetlerde bahsedilen kıssasına göre, "Firavun Mısır'da azmış ve maiyetindeki bir halkı diğerlerinden ayırarak, onlardan doğan erkek çocuklarını öldürerek onlara zulüm etmişti. Allah, bu zulme son vermek üzere Musa'yı göndermişti. Annesi Musa'yı Firavun'dan korumak için Nil nehrine bırakmış, Firavun'un karısı onu nehirde bularak büyütüp yetiştirmişti." Musa'ya peygamberlik verilince Firavun'u kendi şeriatine davet etmiş, kabul edilmemişti. Bir gece İsrâiloğullarını gizlice toplayıp Süveyş denizi kıyısına götürdü. Asasını denize vurarak on iki yol açtı. On iki kabile bu yollardan geçti. Kendisini takip eden Firavun ve ordusu tam bu yollardan geçerken deniz tekrar kapandı, Firavun ve ordusu helak oldu (Harman 2006, 207-213). Musa, klâsik edebiyatta başından geçenlerle ve mucizeleriyle sıkça konu edilir. Bunlar; onun ejderhaya dönüşen, ağaç olup meyve veren, gökten kudret helvası indiren, kayadan su çıkartan, Kızıldeniz'i geçerken denizin kapatan asası; Allah'ın tecelli ettiği dağın parçalanması ve buna bir kez nazar eden Musa'nın düşüp bayılması; Yed-i Beyzâ'sı; Firavunla mücadelesi; Hızır ile arkadaşlığı; Allah ile konuşması hadiseleridir. (Sırma 2013, 118-166; Pala 2013, 334-335)

3

tûti: Papağan. Şiirimizde "bebga" adıyla da zikredilir. Ehlileştirmeye en müsait kuş olup, insan seslerini taklide meyillidir. Şeker vb. tatlı yiyeceklere düşkündür. Asla su içmediğine, içtiği takdirde öleceğine inanılır. Çekici görüntüsü ve konuşabildiğine olan inanç, onu tüm doğu şiirinde sevgilinin ve şairin benzetmeliği olmasını sağlamıştır. Bu iki özellik yanında papağanın konuşma öğretiminde kullanılan ayna da sevgiliyle ilgili teşbihlerde kendine yer bulmuştur. Beyitte kalem, düzgün ve dokunaklı sözler söyleyen papağana benzetilmiş, ödül olarak da hokkaya şeker konulmuştur. (Ceylan 2007, 194-204)

94

4. Ruḫ-ı zerd üzre sirişküm edeyin pāşīde Ṣafḥa-i sīm ü zere eyle ḫırām-ı raʿnā 5. Ḥūn-ı dilden çekeyin cedveli müjgānum ile

Eridüp cānumı ıṣlāḥ edeyin sürḫını tā 6. Baña bir nāme yazup derdümi işʿār edesin

Niçe bir maḫfī ola ḥālümi iẓhār edesin

1. Nāmedür pārçe-i şekl-i seḥāb-ı bārān Söyinür anıñ ile dildeki nār-ı sūzān 2. Nāmedür bedreḳa-i güm-şüdegān-ı firḳat

Nāmedür rāh-ber-i dergeh-i kūy-ı cānān 3. Nāmedür gitse olur tesliye-baḫş-ı ḫāṭır

Nāmedür gelse eder ḳaṭre-i eşki ʿummān 4. Nāmedür şāriḥ-i metn-i ġam-ı eyyām u leyāl

Nāmedür mūżıḥ-ı ebvāb u fuṣūl-i hicrān 5. Nāmenüñ cedvelidür cūy-ı yenābīʿ-i ḥikem

Çemenistān-ı ümīd olur anıñla reyyān

6. İmdi ey ḫāme çün olduñ baña sen maḥrem-i rāz Ḳol ḳanat ol kerem et eyle sipihre pervāz

1. Bād-ı āhumla ṣuʿūd et felek-i aṭlasa1 dek Anda bir südde-i ʿālī saña görinse gerek 2. Çihre-i zerdüñi evvel sür eşigi ṭaşına

Zer-i iḫlāṣuñı iẓhār edecekdür o miḥek 3. İkisinden birine eyle senāyı tercīḥ

İşigünde seg ü derbānunı maḥrem göricek

10a

4. Çünki iẕn ola duḫūl-i ḥarem-i ḥażretüne Edeb ile ḥarekāt et ṣaḳın Allāhu maʿak2 5. İbtidā būs-ı bisāṭ eyle yüzüñ yerlere sür

Ŝāniyen āh-ı gülū-gir ü ciger-sūzuñı çek

1

felek-i atlas: Eski gökbilim inancına göre göğün en yüksek tabakası, arş. içinde hiçbir şey bulunmayan, bütün gökleri kaplayan felek olup "felekü'l-eflâk, felek-i a'zam, felek-i a'lâ" olarak da adlandırılır. Bkz. K.1/8 (nüh kıbâb)

2

95

6. ʿArż edüp her şerer-i ġuṣṣayı āteşnāk ol Gir semender1 gibi āteş içine bī-bāk ol

1. De kim ey sūz-ı dile çeşme-i āb-ı Kevŝer2 Ḳaṭre-i luṭfıña ġarḳ-āb niçe bir teşne-ciger 2. Serverā ḳāʿide-i bende-nüvāzī bu mıdur

Ki ola ehl-i yaḳīn bendelerüñ dūr-ı naẓar 3. Niçe bir badiye-peymāy-ı diyār-ı keremüñ

Böyle Mecnūn3-ṣıfat kūh u beyābanda gezer 4. Ġıybet etdüyse ḫuzūruñda beni ḫayl-i ʿadū

Ḥāşe-li'llāh ki olam cürm ü fesāda maẓhar 5. Yāver etme beni geçdiyse ʿadū döne döne

Esb-i pā-besteyi zīrā ḫar-ı dūlāb geçer

6. Daʿvet et bezmüñe aġlatma benüm yüzüme gül Bülbülüñ nālesini gūş idegelmişdür gül

1. Evvelā naġme-keş-i şekve-i hicrān olayın Gireyin faṣl-ı fiġāna ney-i nālān olayın 2. Şād-merg olmayayın farṭ-ı sürūr ile diyü

Gehī ġamnāk u gehī şevḳ-ile ḥandān olayın 3. Göricek pāy-i semendüñle rikābuña düşüp

Gāh üftān olayın gāh-ise ḫīzān olayın

1

semender: Farsça "sâm-ender" (ateş içinde-yaşayan-) kelimesinin muhaffefi olup semendel, semendûr, semendûn, âzer-şep, âteş-hâr olarak da bilinen hayvan. Suda ve karada yaşayan türleri bulunan semenderler görünüş olarak kertenkeleye benzer. Edebiyatımızda zikredilen efsanevi semender de aynı vasıfta bir hayvandır. Vücudunun her iki yanında su boşaltım kesesi bulunan bu hayvan, kıvılcımlı köz üstünde yürüyeceği tarafları sulayarak geçtiğinden yanmaz, ateşten çıksa ölür zannedilirmiş. Şiirimizde âşık, aşk ateşinde yanması ve yanmayı istemesi özellikleriyle semendere benzetilmiştir. (Ceylan 2007, 211-215)

2

Kevser: Cennette bir suyun adı. Suyunun sütten beyaz, baldan tatlı, kardan soğuk, kaymaktan yumuşak olduğuna inanılır. (Pala 2013, 268)

3

Mecnûn: Leylâ ile Mecnûn mesnevilerinde anlatılan hikayenin erkek kahramanı. Gerçek veya hayali bir kişilik olduğuyla ilgili birbiriyle çelişen rivayetler olmakla beraber, şiirlerindeki bazı ipuçlarından hareketle Emeviler zamanında yaşadığı ve adının Kays b. Mülevvah b. Müzâhim olduğu kabul edilmektedir. Amcasının Leylâ bint Sa'd b. Mehdî el-Âmiriyye'ye aşık olduğu için Mecnûn (deli) lakabını almıştır. Leylâ'nın başkasıyla evlendirilmesi sonucu aşkından ve ızdırabından çöllere düşer, aklını büsbütün yitirir. Leylâ da Mecnûn'a olan aşkı yüzünden acı çekerek ölür. Mecnûn onun için ağıtlar söyleyip aşkının acılarını terennüm ederek çöllerde dolaşmaya devam eder. Nihayet bir gün ölüsü bulunur. Hikayede Mecnûn'a aşk, ayrılık, özlem ve hicran ateşi, elem, umutsuzluk ve göz yaşı seli isnat edilmiştir ve klâsik şiirde bu özellikleriyle yer almaktadır. (Durmuş 2003a, 159; 2003b, 277)

96

4. <tahrip olmuş kısım> girye-i eşk-āver ile1 Bezmüñe şevḳ verüp şemʿa-i sūzān olayın

10b

5. Eŝer-i pāke müeŝŝirden edüp istidlāl Yaʿni merḥūmı añup Fātiḥa2-gūyan olayın 6. Pārelendi gibi zaḫm-ı ciger-i ḫūn-pāşum

Ẕikr-i Pāşā3 idicek ḳan ile aḳdı yaşum 1. Āh merḥūmuñ o irfānına mı aġlayayın

Yoḫsa ṭarz-ı reviş ü şānına mı aġlayayın 2. Sāyesi olmış idi bāʿiŝ-i emn ü rāḥat

O ḳad-i serv-i ḫırāmānına mı aġlayayın 3. Göricek lücce-i pey-der-pey-i deryāyı ʿaceb

Müteāʿāḳıb olan iḥsānına mı aġlayayın 4. Görmedi rūy-ı dil u ṣūret-i luṭf-ı dehri

Anıñ āyīne-i iẕʿānına mı aġlayayın 5. Pister-i nāzük ü nerm üzre iken ḫˇābgehi

Ḥāke düşmiş ten-i ʿüryānına mı aġlayayın 6. Diyelüm ʿaḳl u dil ü cānı edüp müctemiʿa

Raḥmetu'llāhi ʿaleyhi ve ʿalā men tebiʿa4

1. Serverā muḥteremā luṭfuñı memdūd eyle Davet et ben ḳuluñı vāṣıl-ı maḳṣūd eyle 2. Çünki Ḥaḳ verdi saña ʿizz ü saʿādāt ü şeref

Ṭāliʿ-i saʿduñ ile baḫtumı mesʿūd eyle 3. Ele al ḫātır-ı meksūrumı merḥūmı añup

Dil-i ṣad-pāremi bir pārece ḫoşnūd eyle 4. Micmerāsā yanayın yaḳılayın bezmüñde

ʿŪd-ı sūzende gibi āhumı pür-dūd eyle 5. Yūsufā müddet-i firḳat baña ṭoḳuz senedür

Beytü'l-aḥzān1-ı ġamuñ bābını mesdūd eyle

1

Mısraın baş tarafı yazmada tahrip olmuş durumdadır. 2

Fâtiha: Kur'an-ı Kerim'in ilk suresi. Bir işe başlarken ve bitişte, ölülerin arkasından, şifa bulmak için hastalıkta ve Kur'an'ı hatimden sonra okunması adettir. (Asil 2011, 111-112)

3

Mes'ud Paşa: Hakkında bilgi bulunamadı. 4

97 11a

6. Cürmümüñ bārī mükāfāt ü cezāsın bulayın Düşeyin ayaġuña her ne olursam olayın

1. Ḫāl-i ʿanber-şiken-i rūy-ı zemīn ḥaḳḳı içün Yaʿni kim Kaʿbe-i ḥüccāc-ı ḳarīn ḥaḳḳı içün 2. Tāzekārī vü güneh-şūyī-i ten zemzem içün

Altun oluḳdaġı2 āb-ı şekerīn ḥaḳḳı içün 3. Būsegāh-ı leb-i ṭāʿif Ḥacerü'l-esved3 içün

Ḫātem-i ḳudrete ol faṣṣ u nigīn ḥaḳḳı içün 4. Ḥalḳa-cünbān-ı der-i beyt-i Ḫudā olduḳda

O teveccüh o tażarruʿ o enīn ḥaḳḳı içün 5. Ser-i ser-māye-i bendergeh-i rūz-ı ʿaraṣāt

Ḥażret-i ḫˇāce-i kevneyn-i muʿīn ḥaḳḳı içün 6. Āb-ı luṭfuñla söyünsün ʿalevi ser-keş ise

Ele al ḫāṭırumı her ne ḳadar āteş ise

1. Ḥabbeẕā kilk-i siyeh-gūş u kümeytī-cevelān Ser-i meydāna irişdük yeter et ẓabṭ-ı inān

2. Ey Füzūnī ḳalemüñ şāḫçe-i Sidre midür