• Sonuç bulunamadı

MEVLANA’NIN MESNEVİ’SİNDE KÖTÜLÜK SORUNU

4.1. MEVLANA’NIN MESNEVİ’SİNDEKİ KÖTÜLÜK SORUNUNA KUR’AN MERKEZLİ BAKIŞ

4.1.4. GERÇEK ADALET YURDUNUN AHİRET OLMASI

Şu da çok açık bir gerçektir ki, “sosyal müeyyideler yetersizdir, çünkü onlar sadece fiile veya maddî olguya ulaşırlar, niyete değil. Hiçbir şey başkasının niyetini yargılayamaz. Toplum sadece dışarıda olanları bilebilir, failin ahlâkî değerini yapan niyeti bilemez. Bunun içindir ki akıl, fazladan ve sosyal müeyyidelerin üstünde, ahlâklı şahsın gerçek değerini ve gerçek saygınlığım bilen dünyevî veya dünya üstü ahlâkî müeyyidenin olmasını ister.”55 Çünkü Bizim ahlâkî müeyyidelerimizin bizzat kendileri yetersizdirler. Ahlâk bakımından iyi olan bir fiili, doğru bir niyetle emredilen faili, derinliğine ancak yüce yargıç, kalplerdekini bilen yargıç bilir ve bu fiil ancak O'nun tarafından müeyyidelendirilmiş olabilir. 56

Kur’an’ın bir ayetinde kötülük işleyenlerin yaptıklarının karşılıksız bırakılmayacağı şu şekilde ifade edilir.

Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!57

Mevlana da Mesnevi’sinde gerçek adalet yurdunun Ahiret olduğuna vurgu yapmaktadır. Ona göre de, dünyada adil yerini bulamayan acı ve ıstıraplar, gerçek

54 KORLAELÇİ, Murtaza: a.g.m., s. 11-25

55 KORLAELÇİ, Murtaza: a.g.m., s. 11-25

56 KORLAELÇİ, Murtaza: a.g.m., s. 11-25 57Casiye, 45/21

karşılığını ölümden sonraki hayatta bulacaklardır. Bu konuda Mesnevi’sinde şu ifadelere yer verir.

Allah suçları örter... örter ama cezasını da verir!

165. Kötülükte bulundun mu kork, emin olma, çünkü yaptığın kötülük bir tohumdur, Allah, onu mutlaka bitirir!

Birkaç kere, belki yaptığına pişman olur, utanırsın diye örter, gizler.

O müminler ulusu Ömer, halifeliği zamanında bir hırsızı cellada teslim etti.

Hırsız, ey ülkenin beyi, diye bağırdı, beni öldürtme... bu, ilk suçum!

Ömer dedi ki: “Hâşâ, Allah, ilk suçta hemencecik gazaba gelip cezasını vermez.

170. Lûtfunu meydana çıkarmak için defalarca örter de sonradan adaletini göstermek için cezalandırır;

Bu suretle bu iki sıfatının da meydana çıkmasını, lûtfunun muştucu, kahrının da korkutucu olmasını diler.”

Kadın da defalarca bu kötü işte bulunmuştu da kolaycacık işi atlatmıştı... bu iş, ona kolay görünüyordu artık.

Gevşek ayaklı akıl, testinin daima ırmaktan kırılmadan sapasağlam gelemeyeceğini bilmiyordu ki!

Fakat bu sefer kaza ve kader, onu öyle bir daraltmış, münafıkı ansızın ölüm nasıl yakalarsa öyle bir sıkı yakalamıştı ki!

175. Ne yol vardır , ne yoldaş, ne de kurtulma imkânı...(münafık, böyle bir haldeyken) can alıcı melek de gelir çatar,

canına el uzatır ya!

İşte kadın da o cefa odasında dostuyla belâlara uğramış, öylece âdeta kuruyup kalmıştı ! Sofi, gönlünden, hay kâfirler hay... size kin güdüp duruyorum ama hele sabredeyim.

Şimdilik bunu bilmezlikten geleyim de herkes bu çanın sesini duymasın, diyordu.

Hak yolundaki er de size gizlice böyle kin güder... istiska hastalığı gibi kinini yavaş yavaş, azar azar belirtir.

180. İstiskaya tutulan adam buz gibi her an erir durur... fakat her an, kendisini daha iyiceyim sanır!

Hani, “sırtlan nerede? Burada yok yahu” diye aranırlar da sırtlan bu söze inanır, bu suretle tutulur, avlanır ya!

Kadının evinde de gizlenecek bir yer; bir tümsek, bir aralık, yukarıya çıkacak bir yol yoktu.

Ne bir tandır vardı, oynaşını oraya gizlesin... ne bir çuval vardı, perde gibi önüne gersin!

Evin içi kıyamet günü arasat meydanı gibi dümdüzdü... ne bir çukur vardı, ne bir tepe, ne de kaçacak bir yer!

185. Allah bu kıyamet gününü anlatırken mahşer meydanı için “Orada bir çukur, bir tümsek göremezsin” demiştir.58

Ayrıca; Mevlana’ya göre, Ahiret hayatındaki zalimlere verilen ceza bir üzüntü sebebi değil dünyada sıkıntı gören kişiler için bir kurtuluş olacağından sevinç ve mutluluk kaynağıdır. Mevlana bu konuda tavşan ve aslanın başından geçen bir olayı konu alan hikâyesini anlatırken tavşanın zalim aslandan kurtuluşu ve diğer hayvanlarla paylaştığı sevinci şu şekilde aktarır.

1353.O aslan avcısı tavşan, av hayvanlarının bulunduğu yere koşup “birbirinizi muştulayın. Size müjdeci geldi.

müjde, ey zevk u sefaya dalmış olanlar! Müjde ki o cehennem köpeği, geldiğ cehenneme gitti.

1355. Müjde! Tanrı o can düşmanının dişlerini söktü!

Pençesiyle nice başlar ezen düşmanı, ölüm süpürgesi çerçöp gibi süpürdü, gitti” dedi.59

58 4. Cilt, 164-185. Beyitler 591. Cilt 1354-1355. Beyitler

Bu hikâyeden de anlaşılacağı gibi dünya hayatında çeşitli şekillerde sıkıntılar çektiren zalimin ölmesi ve Tanrı tarafından cezalandırılarak cehenneme gönderilmesi nedeniyle kendisinden sıkıntı görenler için bir sevinç kaynağı olarak ifade edilmiştir.

Ayrıca Mevlana, Mesnevi’sinin birçok bölümünde Ahiret gününü, cenneti ve cehennemi tasvir ederken okuyucusuna ahlaki öğütlerde vermeyi de ihmal etmez.

Mustafa, cehennemin sözünü naklederek buyurdu ki: “ Cehennem, korkusundan mümine yalvararak,

“Padişahım, çabuk geç, Nurun, ateşimi söndürecek” der.

1250. Şu halde ateşi helâk eden, müminin nurudur. Çünkü bir şeyi zıddından başka bir şeyle gidermek imkânsızdır.

Adalet gününde ateş, nurun zıddıdır, zira, ateş kahırdan meydana gelmedir, nur, ihsan ve fazıldan.

Ateşin şerrini defetmek istiyorsan ateşin gönlüne rahmet suyunu saç!

O rahmet suyunun kaynağı mümindir.Âbıhayat , ihsan sahibinin pâk ruhudur.

Nefsin ondan kaçmakta. Çünkü sen ateştensin, o su, ırmak suyu.60

Ayrıca ona göre herkes, Ahiret hayatına hazırlıklı olmalı ve imtihan dünyasında gerekli tedbirlerini almalıdır. Yoksa ölümden sonra yapılanların hiçbir yararı yoktur.

Çünkü sonrasında çekilenler kişinin layık olduğu durumdur. Bu konuda Mesnevi’sinde şöyle söyler.

535-540 Ölümden evvel feryat et, başına topraklar saç. Ölümden sonraysa ağlama, dayan.

Ben felâkete düşmeden, helâk olmadan ağla bana, felâket tufanından sonraysa ağlamayı bırak.61

60 2. Cilt1245-1255. Beyitler

61 6. Cilt,535-540. Beyitler

Daha sonra Mevlana, Ahiret hayatında gerçek ölçüde adaletin sağlanıp sağlanamayacağı şeklindeki soru işaretlerini de cevaplandırırcasına Mesnevi’sinde şu sözlere yer verir.

935. Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin.

Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.

Allah, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır.

İster iyi olsun ister kötü... İster âşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der62

Tanrı, Mevlana’ya göre sonsuz bir cezalandırma kudretine sahip yegane mutlak varlıktır. Cehenneme inanmayan ve cennetle cehennemin yan yana gelip yaratılabileceğine inanmayan kişilere ise şu ifadelerde bulunur.

2810. Allah’ın cehennemi nerede demeyesin diye bu, bir sopayken şimdi ejderha olmuştur.

Allah kudretini bilip tanıyan cennetle cehennem nerede ki diye sormaz.

Allah, nereyi isterse orasını cehennem yapar... gökyüzünün yücelerini kuşa ökse ve tuzak haline getirir.63

Neticede, Mevlana’nın Mesnevi’sine baktığımızda dünya hayatında karşılığını bulamayan iyilik ve kötülüklerin mutlaka karşılığının verileceği Allah’ın kudret sıfatıyla yaratıldığı için kusursuz olan Ahiret hayatının varlığından bahsedilmektedir. Ona göre Ahiret hayatında zalimin cezalandırılması ve haklının hakkını alması bir sevinç kaynağıdır. Ve o günde herkes hakkı olan ne ise onu alacaktır. Ancak, önemli olan o güne hazırlıklı olmaktır. İmtihan dünyası olan şu an içinde yaşadığımız dünyada yapılan

62 6. Cilt, 935-940. Beyitler 634. Cilt, 2810-2815. Beyitler

tüm hazırlıklardan sonra yapılanların hiçbir kıymeti yoktur. Ölümden sonrası, yani Ahiret hayatı hesap dünyasıdır. Yaptıklarımızın karşılığının verileceği Ahiret günü, kötüler cezasını, iyiler iyiliklerinin ve çektikleri acıların karşılığını ve ödüllerini alacaklar ve insanlar arasında denge sağlanacaktır.

4.2. MEVLANA’NIN MESNEVİ’SİNDEKİ KÖTÜLÜK SORUNUNA