• Sonuç bulunamadı

II. 3.1.2 11 Eylül-Londra-Madrid Saldırıları

II.4. Derinleşme ve Genişleme Doğrultusunda Avrupa Birliği

II.4.2. Genişlemenin Etkisi

Avrupa bütünleşmesinin diğer bir ayağını oluşturan genişleme dalgası, Birliğin üye sayısını artırmaya yönelik politikasıdır. Avrupa Birliği günümüze kadar altı genişleme dalgası yaşamış ve üye sayısını 28’e kadar çıkartmıştır. Ekonomik, siyasi, uluslararası, istikrar ve güvenlik gibi nedenlerden dolayı gerçekleştirilen genişleme, bütünleşme açısından Birliğin yetki artırımına gitmek istemesi karşısındaki isteksizliğin bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle genişleme, derinleşmenin karşısında olanlar açısından, Birliğin yetki alanlarının ulusal yetkilerin önüne geçmesinin engellenmesi olarak bir araçtır222

.

221 Yılmaz, Avrupa’da Irkçılık, s.54-55 222

84

Genişleme, Avrupalı elitler tarafından farklı anlam taşırken, üye ülke halkları tarafından refah politikalarına uygun düştüğü kadarıyla destek görmüştür. Özellikle beşinci genişleme dalgasıyla Birlik bünyesine dâhil edilen Merkez ve Doğu (MDA) ülkeleri üye olmadan önce Avrupa toplumunda, Avrupa Birliği bütçesinden faydalanan grupların refah seviyesini azaltacağı ve beraberinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı arttıracağı düşüncesiyle ön yargıları körüklemiştir. Genişlemenin çıkardığı ikileme rağmen, Avrupa elitlerinin genişlemeyi desteklediği yönleri; pan Avrupa doğrultusunda oluşturulacak etkin ve güçlü bir yapıya sahip Avrupa Birliği, bağımsızlığını kazanan ülkeler arasında ülkeler arasında çıkabilecek çatışmaları önleyerek gelebilecek göç dalgasına engel olmak ve Birliğin etki alanları doğrultusunda demokrasi ve değerlerini ihraç etmek olarak gösterebiliriz. Dolayısıyla elitlerin desteklediği Avrupa Birliği bütünleşmesi içeride istikrar dışarıda ise daha fazla etkinlik hedefleri, halkın refah standartlarının düşmesi korkusundan dolayı bir zıtlık oluşturmuştur. Bu doğrultuda 2000 yılında Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını izlemek Merkezi adına Eurobarometer aracılığıyla yapılan çalışmada ırkçılık ve yabancı düşmanlığının altında yatan en önemli neden olarak, refah standartlarındaki düşüş ve gelecek adına güvensizlik gösterilmektedir223

. Özellikle 21. yüzyılın başlarında Avrupa Birliğine gerçekleştirilen iç göç neredeyse dış göç rakamlarına yaklaşmıştır. Genişleme dalgasından sonra artan iç göç dalgası 2008’de yaşanılan kriz ile birlikte değerlendirilip, Brüksel’e olan tepkilerin artmasına neden olmaktadır. 2004’te gerçekleşen katılımın uyum süreci tamamlanmadan gerçekleşmesi refah seviyesi yüksek olan İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelere niteliksiz göçün başlamasına neden olmuştur. Günümüzde, Birliğin en çok göç alan ülkelerinde karşılaşılan dilencilerin birçoğu yeni üye olan ülkelerin yani, Avrupa Birliği’nin vatandaşlarıdır. Aynı şekilde düşük ücret karşılığı çalışan bu işçiler işsizliğe katkı yapsa da genişlemenin etkisini, Avrupa Birliği’nin

223

85

köklü firmalarının daha az ücret ve daha az vergi amacıyla yatırımlarını yeni katılan ülkelere yapmasında görebiliriz224

.

Ayrıca MDA ülkelerini içine alan genişleme dalgası, Avrupa’nın demokratik ilke ve değerleri açısından da tartışılmaktadır. Liberal demokratik anlayışın aşındırıldığı ve kurumsal yapının zarar gördüğü ülkelerde, Sovyetler Birliği sonrası yeniden oluşturulmaya çalışılan siyasal, kültürel ve ekonomik anlayış Avrupa değerleriyle pek uyuşmamaktadır. Özellikle ileriki bölümlerde değineceğimiz Macaristan’da ve Polonya’da yaşanan antidemokratik ve hukuk dışı uygulamalar, AB genişlemesine karşı olanlar için önemli bir dayanak noktasıdır.

Son yıllarda giderek yaşlanan demografik yapısı ve azalan iş gücü gerçeği ile yüzleşen Avrupa Birliği’nde güvensizlik ve gelecek korkusu ırkçılığı sürekli beslemektedir. 1997 yılında Eurobarometer anketi ırkçı hisler taşıyan kişilerin çoğunda, işini kaybetme korkusu ve gelecek kaygısı olduğu saptanmıştır. Genişleme dalgasının Birlik vatandaşlarında yaratığı bu olumsuzluklar, aşırı eğilimlere yönelme ve klasik ulus devlet anlayışına dönme isteğine yol açmaktadır. Aynı şekilde suç oranında da artışa neden olan bu durum, Le Pen ve Haider gibi aşırı sağcıların vatandaşların korkularından yararlanmasına da neden olmaktadır. Doğu genişlemesi ile birlikte aşırı sağcılar tarafından öne sürülen argümanların en önemli nedenlerinden biri, Avrupa bütünleşmesiyle ulaşılmaya çalışılan Avrupa kimliğinin, ulusal kimliği inşa eden aidiyet ve sadakat hissinden yeterince pay alamayışıdır225

. Sonuç olarak, derinleşmenin neden olduğu soyut sınırlar, farklılıkları belirginleştirirken, genişlemenin beraberinde getirdiği refah paylaşımı korkusunu arttırmıştır. Bütünleşmenin analizinde aşırı sağın ön plana çıkardığı negatif yönleri göz önünde bulundurduğumuzda dolaylı da olsa oluşturulmak istenen yapı, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına ortam hazırlamaktadır. Master ve Le Roy’un belirttiği gibi “Avrupa bütünleşmesi sadece ulus devletler arasındaki etkileşimi arttıran bir

yapılanma oluşturmanın ötesinde, farklı milli kökene ve sosyal altyapılara sahip

224 Murat Ercan, Avrupa Birliği’nde Yükselen Sağ ve Irkçı Politikalar: 21. Yüzyıl Barış

Projesinin Sonunu mu Getiriyor?”, Akademik Bakış Dergisi, S.61, Mayıs-Haziran 2017, s.52- 53

225

86

bireylerin de farklı düzeylerdeki ilişkilerinin artmasına neden olmaktadır.” Şunu da

belirtmek gerekir ki, bütünleşmenin kültürel, ekonomik ve siyasi sonuçlarını sadece bütünleşmeye endekslemek eksik bir yaklaşımdır. Aşırı sağın yükselmesindeki etkenleri birbirleriyle etkileşim halinde olan ve birbirinden bağımsız ele alınamayacak çıktılar olarak görmek doğru bir analiz yapmamıza yardımcı olur226

.

Benzer Belgeler