• Sonuç bulunamadı

Geniş merdivenleri çıkarken, hasta~eye benzeyen binanın

ön yüzündeki duvara monte edilmiş kocaman saate bakar. Saat 9'u

2 geçmektedir. Sağ tarafında, büyücek harflerle, "Marmara Eyaleti Özel n. Düzeltimevi" yazılı kapıdan içeri girer. Sol taraftaki "Re-sepsiyon-Güvenlik Kontrol" yazan bölümde oturan biri kadın,

di-ğeri erkek iki güvenlik görevlisi kendisini kibarca selamlarlar.

Ka-dın görevli ayağa kalkıp "günaydın" der.

"Günaydın" diye karşılık verdikten sonra elindeki çantasını

güvenlikçi kadına uzatır.

Kadın görevli:

"Pardösünüzü de rica edeyim, avukat bey" der.

Avukat, pardösüsünü acele ve sinirli hareketlerle çıkarıp verir.

Kadın görevli, çantayı ve pardösüyü alıp çelik kasalara doğru iler-lerken, avukat, arkasından seslenir:

"Bir dakika hanımefendi, çantamdan bazı evrakları almam ge-rekiyor."

"Bunu önceden söyleyseydin ya" gibi bir yüz ifadesiyle çantayı

geri getirir kadın görevli. Avukat, çantasından iki dosya çıkarıp, çantayı geri verirken;

"Kusura bakmayın" der.

"Rica ederim. Önemli değil."

Çanta ve Pardösüyü çelik kasaya koyan kadın görevli geri

gel-diğinde, avukat, "Resepsiyon-Güvenlik Kontrol" masasının üze-rindeki küçük bir aletin başında bir şeyler yazmaktadır. Yazdıkları

bittikten sonra bir düğmeye basar ve aletin ön kısmından iki kart

çıkar. Avukat, alışkın hareketlerle bu kartlardan birini cebine yer-leştirir, üzerinde "Deniz İnal vekili Avukat Senih Özay" yazılı

di-ğerini güvenlik bölümünün önündeki kutudan aldığı bir tutturu-cu ile yakasına iliştirir.

Kadın görevli:

"Biliyorsunuz, sağdan üçüncü kapı. Ben geldiğinizi bildiriyo-rum."

Bunları söylerken, sağdaki, ortasında halı döşeli sessiz ve ıssız

koridoru göstermiştir. Avukat Senih Özay, "Kontrol Kemeri"nden geçtikten sonra, dosyalar koltuğunda, sağ omuzu yere doğru hafif-çe eğik, ortadaki halı şeridinin üzerinde ağır adımlarla ilerler. Sol taraftaki pencerelerden soluk ve puslu, hastaneyi anımsatan bir sabah aydınlığı dolmaktadır içeriye.

Sağdan üçüncü kapıyı açıp içeri girer. Sağ köşede büyükçe bir masa vardır. Oraya doğru ilerler. Elindeki dosyaları masanın üzeri-ne koyar. Masanın hemen yanındaki maroken koltuğa oturmadan önce kollarını açarak gerinir, sonra iki elini beline. bastırıp birkaç bel hareketi yapar. Bir hayli geniş salonun öbür ucuna yürüyüp de-mir parmaklıklı pencereyi açar ve geniş maroken koltuğa oturur.

Gözünü salonun öbür köşesindeki kapıya dikip beklemeye başlar.

Bulunduğu yer, oldukça iyi döşenmiş bir konuk salonu görünü-mündedir. Masanın çevresindeki dört maroken koltuğun dışında,

pencereye yakın bir kanape, iki koltuk ve bir sehpa ile ayrı bir

kö-şe oluşturulmuştur. Kökö-şelerde, büyük saksılar içinde devetabanı

ve kauçuklar göze çarpmaktadır. Yerler halı cl0şelidir. Duvariarda, modern ressamlar tarafından yapıldıkları belli, kare ve daireler-den oluşan resimlerin çerçeve içindeki röprodüksiyonları asılıdır.

Duvarda büyük bir saat bulunmaktadır. Bu saat 9'a 2 varı göster-mektedir. Bu, avukat Senih Özay'ın da dikkatini çekmiş olmalı ki, kendi saatine bir kez daha bakmak gereğini duyar.

Kapı açılır. İçeriye, iki güvenlik görevlisinin refakatinde De-niz İnal girer. Üstünde haki renkli bir tutuklu giysisi vardır. Sol

ya-kasına ismi ve tutuklu numarası işlenmiştir. Sakallıdır. Sağlığı ye-rinde görünmektedir. Yalnızca rengi biraz solgun gibidir. İki gö-revli onu orada bırakıp çıkarlar. Kapıdan otomatik kilidin "tık"

sesi gelir. Senih Özay ayağa kalkmıştır. Deniz, gülümseyerek ona doğru ilerler. Kucaklaşırlar. Karşılıklı otururlar. Önce kısa bir ses-sizlik olur. Senih Özay, bu sesses-sizlik anının yarattığı boşluğu dol-durmak için olacak, dosyalarını karıştırır gibi yapar. Sonunda

ses-sizliği bozar:

"Ne haber Deniz? .. "

"Haberler sizde ağabey. .. "

"Biliyorsundur, Federal Meclis, Ulaş beyin cezasını

onaylama-dı."

Deniz, Avukat Senih Özay'ın yüzüne kısa bir süre gülümseye-rek bakar. Acı bir gülümsemedir bu.

"Tersinden söyleyecek olursak, benimkini de onayladı..."

Senih Özay, masaya eğilip önündeki dosyanın sayfalarını karış­

tırır gibi yapar:

"Evet ama bu, cezanın infaz edileceği anlamına gelmiyor, De-niz."

"Federal Meclis de onayladıktan sonra ne kalıyor ki ... "

"Hayır hayır ... Yanılıyorsun. Şu anda dosyan Federal Başkan'ın

önünde. Onun ne karar vereceğini bilmiyoruz."

"Peki bu kadar acele etmelerini nasıl açıklıyorsunuz?"

"Acele etmelerinin nedenini sen de biliyorsun, Deniz ... "

Deniz, bir süre yere, ayaklarındaki koşu ayakkabılarına bakar:

"Siz söyleyin ağabey. .. "

"Peki söyleyeyim ... İki gün sonra, 28 Ekim'i 29'una bağlayan gece yarısı Federal Cumhuriyet resmen Avrupa Birleşik Devletle-ri'ne katılıyor ... "

"Evet? ... "

"Eveti şu ki, girmeden önce bir gösteri yapmak istiyorlar. Bu gösterinin iki olasılıktan kaynaklandığı tahmin edilebilir: birinci-si, girişin arifesinde Federal Başkan cezayı onaylayacak ve Avrupa

Birleşik Devletleri'ne, biz yasalarımızı sonuna kadar ve objektif olarak uygularız mesajı verilmiş olunacak. Ama 29 Ekim'e gelindi-ğinden, ceza otomatikman düşecek. İkincisi, son anda Federal

Başkan cezayı onaylamayıp geri çevirecek, böylece Avrupa

Birle-şik Devletleri'ne, bakın, sizde idam olmadığından, biz de daha gir-meden önce bir iyi niyet gösterisinde bulunup idam cezasını geri çevirdik denmiş olunacak. Yani her iki durumda da infaz diye bir

şey yok. .. "

"Ben üçüncü bir olasılık daha olduğunu düşünüyorum" der De-niz, yüzündeki gülümseme acı bir alay ifadesine dönüşürken, "Fe-deral Başkan cezayı onaylayacak ve ceza 29 Ekim' e girilmeden ale-lacele infaz edilecek. Böylece hem halka, hem de Avrupa Birleşik

Devletleri'ne, hiç şakamız yok, yargı organlarımız belli bir yasaya göre bir ceza vermişlerse, bu yasa bir gün sonra geçersiz hale gele-cek olsa bile bu cezanın gereklerini yerine getirmekte bir an bile

duraksamayız, biz ciddi bir devletiz demiş olacaklar."

Benzer Belgeler