• Sonuç bulunamadı

Genel Hatlarıyla Mali Düzenlemeler ve Cizye Vergisi

C- Osmanlı Hakimiyetinde Sivas’ın Demografik Yapısı

I. BÖLÜM: CİZYENİN İSLAMİ KÖKENİ VE OSMANLI’DA CİZYE

1.2. Osmanlı Vergi Sistemi İçerisinde Cizye

1.3.1. Genel Hatlarıyla Mali Düzenlemeler ve Cizye Vergisi

18.yy sonu ve 19.yy başında alınan askeri yenilgiler ve içerde yaşanan sosyo-ekonomik problemler, güçlü ve modern Avrupa karşısında klasik Osmanlı düzeninin ömrünü tamamladığına işaret etmekteydi. III.Selim döneminden başlayarak, II.Mahmud, ve Abdülmecid’le devam eden süreçte askeri yapıdan başlayarak maliyeden hukuka , idari yapıdan eğitim sistemine kadar uzanan oldukça geniş bir sahada kaynağını batıdan alan reformlar gerçekleştirildi. Ancak bu modernleşme atağı tecrübe ve yetişmiş eleman eksikliği, muhafazakar kesimin yoğun muhalefeti vb sebeplerle çok da verimli olamadı.

Osmanlı modernizasyonunun köşe taşlarından diyebileceğimiz Tanzimat Fermanı’nın (1839) ilanından sonra hayata geçirilen reformların kaynağını, II. Mahmut döneminde aramak gerekmektedir. “Balkan milliyetçiliği neticesinde gerçekleşen Yunan İsyanı (1821) Kapıkulu Ocakları’nın kaldırılmasına (1826) sebep olmuş ve askeri alanda başlatılan reformlar başta maliye olmak üzere diğer alanlara da yansımıştı.” (Ortaylı,1985;1545) II. Mahmut döneminde adil bir vergilendirme için öncelikle nüfus sayımları ve kadastro yazılımlarıyla kişilerin gücü orantısında vergi ödemesi hedeflenmiş ve 1831 yılında ilk nüfus sayımı gerçekleştirilmiştir. Emirlerin zamanında iletilmesi, memurların denetlenip vergilerin düzenli toplanması amacıyla ilk düzenli posta hizmeti kurulmuş, yollar onarılmış; kitle göçünün önüne geçmek ve halkı denetim altında tutmak amacıyla mürur tezkeresi uygulaması başlatılmıştır.(Shaw,1983;70)

II.Mahmud döneminde H.1250 yılında yapılan değişiklikle cizye sınıflarında düzenleme yapılmış; ala bedeli 60, evsat 30, edna 15 kuruş olarak belirlenmiştir. (Kenanoğlu,2007;380) 23 Mayıs 1834 tarihli bir irade ile tüm vergi memurları ve kolcular görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı görevden uzaklaştırılmış ve her kazada kadının başında bulunduğu bir meclis cizye toplama işini üzerine almıştır. Buna göre cizye bohçaları öncelikle bölge kadısına gönderiliyor ve kadı tarafından köy ve nahiyelere sevkediliyordu. Kadı, mütesellim ve voyvodadan oluşan bir komisyon Müslümanların arasından saygın güvenilir kişileri tahsildar olarak belirler bölgenin gayr-i Müslim din adamının başkanlık ettiği bir de gayr-i Müslim

komisyonu kurulurdu. Böylece cizye tahsilatında tarihte ilk kez gayr-i müslimler de temsil edilmiş oluyordu.(Nedkoff, 1944;628) Önceden merkezden bir bohçada 2 sancak yada 3-10 kazaya birden gönderilen cizye kağıtları tatarlar vasıtasıyla eyalet maliye bürolarından bölgelere dağıtılırdı. Ancak yeni düzenlemeye göre her kazaya nüfus miktarına göre kağıt gönderilmesi gerekiyordu ve her mükellef sadece aldığı kağıttaki cizye bedelini ödemek zorundaydı. Toplanan paradan vergi memurlarının maaşları için belli bir meblağ ayrılır ve para merkeze gittikten sonra tekrar memurlara maaşları gönderilirdi.(Nedkoff,1944;629)

1839 yılına gelindiğinde Mısır Meselesi’ nde büyük devletlerin desteğini almak, yabancı devletlerin Osmanlı içişlerine karışmasını önlemek milliyetçiliğin etkisini kırarak tüm tebayı bir arada tutmak gibi hedefleri bulunan Tanzimat Fermanı ile padişah Abdülmecid, ayrım gözetmeksizin tüm halkın can, mal , namus güvenliğini garanti altına alırken vergi sisteminde adalet vaadediyordu.

Tanzimat Döneminde girişilen reformlar için devletin önemli ölçüde mali kaynağa ihtiyacı vardı. Bu da vergi sayımlarının eskiye nispetle daha titizlikle yapılması ve vergilerin daha sistemli toplanması anlamına gelmekteydi. Geleneksel Osmanlı mali düzenini devralan Tanzimat sürecinde, merkez ve taşra mali yapısında oldukça önemli gelişmeler kaydedildi. Ayrıca merkeziyetçi Tanzimat anlayışının gereği olarak idari alanda oluşturulan eyalet meclisleri, muhassıllık vb kurumlar vergi sistemini düzene koymayı hedefliyor; vergilerin hızlı bir şekilde toplanması ve doğrudan hazineye aktarılması amaçlanıyordu. Özetle “idari alanda yapılan ıslahatlar mali merkeziyetçiliği hayata geçirmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Bu süreçte tüm gelirlerin hazinede toplanıp, tüm giderin merkezi hazineden karşılanması prensibi esas alınmıştır. “ (İnalcık,1985;1537)

1839 Tanzimat Fermanı ile bütün vergi toplayan görevliler hazineden maaşa bağlandı. Mükelleflerden sadece hayvanları için belirli bir miktar erzak temin etmelerine izin verildi.(İnalcık,1993;48)

Tanzimatçı devlet adamlarının önemle üzerinde durdukları mali konuların başında iltizam gelmekteydi. Halktan gelen şikayetler ve bu sistemin devlete faydası olmadığı düşüncesi iltizam uygulamasına son verilmesine sebep oldu. Vergi

sisteminde herkesin gücüne göre tek bir vergi ödemesi ve bu amaçla merkeze yakın bölgelerden başlamak suretiyle mal ve emlak sayımı yapılmasına karar verildi. Mültezimlerin yerine sancaklara bu sayımı gerçekleştirecek hem de vergi işlerini yürütecek muhassıl-ı emval adında aylıklı devlet memurları gönderildi. Bunların yanına bir mal, bir nüfus ve bir de emlak katibi verildiği gibi vergi ve çeşitli işlerin görüşülüp kararlaştırılması için muhassılık meclisleri kuruldu. Muhassıllık sistemi ile hem mali hem idari-askeri işleri yürüten vali, sancak beyi daha sonrada mütesellimlerin mali yükümlülükleri kalmamış oluyordu. Böylece yöneticilerin hazine gelirlerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları önlenmiş olacaktı. (Çadırcı,1997;208,209,210) Ancak muhasıllık yapabilecek nitelikte yeterli sayıda eleman olmadığı için muhasıllara çok büyük görev alanları düşüyor ve bölge halkı ile ilişkileri olmadığından başarılı olamıyorlardı. Hazine gelirlerinin düşmesi üzerine muhassıllık kaldırılarak iltizam sistemi yeniden uygulamaya koyuldu. (Shaw,1983;131)

Muhassıllık uygulaması esnasında vergilerin zamanında toplanıp merkeze gönderilmesini sağlamak ve diğer bölgesel meseleleri tartışmak amacıyla kurulan muhassıllık meclislerinde muhassıl, iki katip, hakim, müftü, asker zabiti gibi üyelerin yanı sıra Müslüman olmayan halktan da onları temsilen metropolit ve kocabaşılardan iki kişi bulunuyordu. Muhassıllıkların kaldırılmasıyla bu meclislerin adı değiştirilerek önce memleket meclisleri sonra da eyalet meclisleri adını aldı.(Çadırcı,1997;212,215)

Söz konusu yenileşme dalgası konu başlığımızı teşkil eden cizye vergisini başlangıçta sadece tahsil ediliş biçiminde etkilemiştir. Devlet, Gayr-i Müslim cemaatlerin vergilerinin kendilerinden olmayan vergi memurları tarafından toplanmasından dolayı huzursuz olabilecekleri düşüncesiyle cemaat önderlerine bu alanda sorumluluk verme yoluna gitmiştir. Der-saadet’te patrikhaneler taşrada ise kocabaşı ve piskoposlardan yararlanılmıştır. (Şener,1992;252) Halil İnalcık maktu sistemin Tanzimat döneminde reaya yararına olduğu düşünülerek genelleştirildiğini ifade etmektedir.(İnalcık,1993;46)

17 ve 18. yy boyunca hazine gelirleri içerisinde cizyenin önemi büyüktü çünkü gelir grupları içerisinde en büyük bölümü oluşturmaktaydı. Özellikle bölgesel

dağılım içerisinde gayr-i müslim nüfusun yoğunluk gösterdiği Rumeli topraklarından sağlanan cizye gelirlerinin önemi belirgindi. Ancak Tanzimat döneminde cizye gelirlerinin önceki dönemlere nazaran önemini kaybettiği görülmektedir. Genel vergi dağılımı içerisindeki payı % 5,33’ten 3,80’e inmiştir. Ancak bedel-i askeriye uygulamasına geçerken yapılan hukuki değişiklikler bu düşüşte etkili olmamıştır. (Şener,1992;267)