• Sonuç bulunamadı

C- Osmanlı Hakimiyetinde Sivas’ın Demografik Yapısı

I. BÖLÜM: CİZYENİN İSLAMİ KÖKENİ VE OSMANLI’DA CİZYE

1.2. Osmanlı Vergi Sistemi İçerisinde Cizye

1.2.2. Cizye Tahsilatı

İslam hukuna göre cizye şahıslardan toplanan (cizye ale’l-ruus) ve anlaşma şartlarıyla belirlenen değişmez sabit bir meblağ (maktu) olmak üzere iki ayrı şekilde toplanırdı. Maktu cizye usulü iki ayrı alanda uygulanmaktaydı. Bunların ilki Osmanlıya bağlı vassal Hristiyan Prensliklerle haraçgüzar devletlerin belirli bir miktar üzerinden yıllık olarak ödemeyi taahhüt ettikleri vergiydi. İkincisi ise doğrudan padişahın tebaası sayılan zımmi reayadan cemaat olarak toplu bir miktarın bu usulle alınmasıydı. Çünkü tahsildarların suistimallerinden şikayetçi olan bazı bölgelerdeki zımmiler toplu ve belirli bir miktar ödemeyi tercih ediyor aksi halde bulundukları yeri terk etme tehdidinde bulunuyorlardı. Maktu sistemin mükellefler açısından dezavantajı ise bölgenin herhangi bir sebeple nufusu azaldığı taktirde maktu sistem değişmez sabit miktar ödemeyi gerektirdiğinden meydana gelen açığı geride kalanlar tamamlamak zorunda kalıyor ve kişi başına düşen pay fazlalaşıyordu.(İnalcık,1993;46)

Merkezi otoritenin zayıflaması ile maktu sistem oldukça yaygınlaştı. Yönetimin taşradaki gücünü kaybettiği sıralarda cizyenin belli bir miktar ile toptan alınması olan maktu yani götürü sistemine geçilmesi de Hıristiyan cemaat lideri anlamına gelen kocabaşılık bakımından önemlidir. Cizye miktarı cemaat kocabaşıları ile yapılan anlaşmalarla belirlenmekte idi. Bu sistemin yaygınlaşması ile devletin vergi yükümlüleri üzerindeki otorite ve kontrolü zayıflarken müslümanlardan vergi toplama işini ayanların üstlenmeleri gibi kocabaşılar da Hıristiyanlardan vergi toplama işini üzerlerine aldılar. Bu durum 18. yy’da özellikle Balkanlar’da bir üst tabakanın oluşmasına uygun bir zemin hazırladı.(Mert,2000;141)

Cizye tahsili ilk dönemlerde devlet memurları tarafından yapılmaktaydı. Ancak bu şekilde hazine aleyhinde bazı suistimaller meydana geldiği için II.Mehmet döneminde vergi iltizam sistemi uygulanmaya başladı. Bu değişiklikle birlikte suistimaller devam etti ancak eskiden devlete ait olan zarar gayr-i müslim halkın üzerine kaldı. Tahsildarlar halktan kanunun müsaadesinden daha yüksek meblağlar tahsil ettiler. (Nedkoff,1944;622)

II. Mehmed zamanında bir köyden kaçan yükümlülerin cizyelerinin yarısı tımar sahibine tazmin ettirilir diğer yarısı ise köyde kalanlara paylaştırılırdı. XVI. yy sonlarında tımar sisteminin çökmesiyle bütün yük ikinci grubun üzerine kaldı. Bu duruma ancak herkesin kendi cizyesinden sorumlu olduğu belirtilmek suretiyle 1691’deki cizye reformu ile çözüm getirilebildi. (İnalcık,1993:46) İncelediğimiz kaynaklarda 1691 reformu öncesinde cizye tahsilat usullerine dair çok ayrıntılı bilgi yer almamakla birlikte Ahmet Tabakoğlu söz konusu reformdan önce cizyenin hane başına alındığını ve 1691’den sonra klasik İslami dönemde olduğu gibi ala, evsat ve edna sınıflarına ayrılarak tahsil edildiğini belirtmektedir.(Tabakoğlu,2000;188) 16.yy’da Filistin, Macaristan ve Selanik’te, 1691 cizye reformundan önce de Balkanlar’daki çeşitli bölgelerde cizyenin hane başına alındığı bilinmektedir. (İnalcık,1993;47) 1672-1673 yılı Kıbrıs cizye defterine göre cizye hane başına toplanmış, Kıbrıs genelinde 13.790 haneden hane başı 451 akçe cizye tahsil edilmiştir.(Gökdemir,2012;14,)

1691 Cizye reformu ile birlikte Köprülü Fazıl Mustafa Paşa cizye mükelleflerine verilmek ve her seferinde değiştirilmek üzere ala,evsat ve edna adı ile

mühürler bastırıp renkli tevzi kağıtları tanzim ettirmiştir.O dönemin parasıyla ala’dan dörder, evsattan ikişer, ednadan birer şerifi altın(360 akçe değerinde)alınmasına karar verilmiştir. Devletçe vergi toplanması için “cizyedar” adı verilen özel memurlar tayin edilmiştir.(Kenanoğlu, 2007;379) “Kağıt” veya “varak” adı verilen bu belgeleri kişi muhafaza edecek ve gerekli durumlarda vergisini ödediğini elindeki adına düzenlenmiş belge sayesinde kanıtlayabilecekti.

Cizyenin tahsilinden memleketin çeşitli yerlerine tayin edilmek üzere 180 tahsildarın bağlı olduğu bir baş mültezim sorumluydu. Defterdarlığın sekizinci kalemi olan cizye muhasebesi kalemi yıllık 15 000 000 adet cizye kağıdı çıkarmakta idi. Tahsildarlara teslim edilen bu kağıtlar 180 bohça içerisinde yeralıyor ve tahsilatın ardından muhafaza edilmek üzere mükelleflere veriliyordu. Cizye kağıtları her bölge için belirli miktardaydı ve nüfusun artıp azalmasına bakılmaksızın söz konusu sayı değişmiyordu. Üzerinde “cizye-i gebran” (gayr-i müslimlerin cizyesi) yazılı olan cizye kağıdında beş mühür ; cizyenin sınıfı, senesi, Baş Hazinedarın, cizye muhasebecisinin ve cizye umum mülteziminin isimleri bulunuyordu.Tahsildar mükellefin ismini, önemli şahsi ve fiziksel özelliklerini kaydeder ve cizye tahsilatı yapıldıktan sonra kağıdı adına düzenlenen kişiye teslim ederdi. (Nedkoff,1944;622,623)

Toplanan para torbalara doldurulup ağzı mühürlenir, cizye verenler cizye defterine işaretlenir, defter cizyedar tarafından imzalanıp mühürlendikten sonra İstanbul’a gönderilirdi. Cizye toplandıktan sonra her mahalle veya köye cizyenin toplandığını gösteren “temessük” veya “tezkire” adı verilen bir belge verilirdi.(Ercan,2001;256)

Cizye vergisi toplayanlara önce “haraci” yada “haraccı” sonraları “cizyedar “ denilmiştir. (İnalcık,1993;45) Osmanlı’da cizye toplayacak memurun emin ve mutemed kimselerden seçilmesine itina gösterilirdi. (Ercan,2001;255 )

Defterdarlar ve kadılar cizye toplanma işinin düzen içerisinde gerçekleştirilmesinde önemli rol oynamaktaydılar. Görevlendirilen tahsildarlar ise devlet merkezine dönüşlerinde hesap vermek üzere cizye muhasebesi bürosuna muhasebe bilançoları vermekteydiler. (Kenanoğlu, 2007;384)

Bazı büyük sultan ve vüzera evkafının cizyeleri vakıf idareleri tarafından toplanmaktaydı. Bazı yerlerde ise cizyenin sipahiler tarafından toplandığı ayrıca harem ağalarının da cizye toplamada kullanılabildikleri görülmektedir. Merkezden uzak ve mali bakımdan özel konuma sahip bazı eyaletlerin cizye muhasebesi eyalet merkezlerinin maliye daireleri tarafından tutulmakta ve merkeze yalnız eyalet dahilindeki ihtiyaçlardan arta kalan bazı varidat fazlaları gönderilmekteydi. (Kenanoğlu,2007;384,385) Cizye her Hicri senenin başında yani Muharrem ayında toplanmaktaydı.