• Sonuç bulunamadı

TÜİK’in açıkladığı verilere göre Türkiye’de 2018 yılında cezaevindeki 15-24 yaş arası genç sayısı 84 bin 422’dir ve bugün cezaevinde bulunan toplam hükümlülerin yüzde 31,7’si gençlerdir. TÜİK’in bu istatistiğine göre cezaevindeki 15-24 yaş arası gençlerin sayısı 2012 yılında 29 bin 127 kişi iken 2018 yılındaki artış neredeyse 3 katıdır.

Biçimlendirilmiş: Yazı tipi rengi: Siyah, Türkçe Biçimlendirilmiş: Başlık 3, Sola, Aralık Sonra: 0 nk, Satır aralığı: tek, Numaralı + Düzey: 1 + Numaralandırma Stili: 1, 2, 3, … + Başlangıç: 1 + Hizalama: Soldan + Hizalandığı yer:

0,63 cm + Girinti yeri: 1,27 cm, Sekme durakları: Eskisi 1,27 cm

İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

14

Açıklanan bu verilere göre Aralık 2018 itibariyle cezaevinde bulunan kişilerden 13 bin 914’ü yükseköğretim mezunu, 57 bin 857’si ise lise ve dengi meslek okulu mezunudur. Bu durumda cezaevindeki yükseköğretim mezunu oranı yüzde 5,21 iken, lise ve dengi meslek okulu mezunu oranı yüzde 21,6’dır.

Cezaevindeki kişilerin eğitim düzeylerine göre sınıflandırması çalışmasında dikkat çeken bir nokta ise şudur: Sayılar her yıl artmakta iken 2017 yılından 2018 yılına gerçekleşen artışların geçmiş yıllara göre daha fazladır. Cezaevindeki kişi sayısı lise ve dengi meslek okulu mezunlarında 1 yıl içerisinde 12 bin 349 kişi artarken, yükseköğretim mezunlarında 4 bin 57 kişi artmıştır.

Cezaevindeki kişilerin işledikleri suçların eğitim durumlarına göre analizinde ise yükseköğretim mezunlarının en çok yaralama suçu işlediği görülürken onu İcra ve İflas Kanununa muhalefet, sahtecilik, dolandırıcılık ve hırsızlık takip etmektedir. Lise ve dengi meslek okulu mezunlarında da yine ilk sırada yaralama suçu gelirken hırsızlık ikinci sırada yer almıştır.

Hırsızlık suçu açısından cezaevinde bulunan kişilerin diğer mezuniyet türlerindeki durum ise şöyledir:

• Okur yazar olup bir okul bitirmeyenlerde yüzde 30,1

• Okuma yazma bilmeyenlerde yüzde 25,6

• İlköğretim mezunlarında yüzde 21,9

• Ortaokul ve dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 18,6

• İlkokul mezunlarında yüzde 13,9

YUNUS EMRE

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

15 1.6.İNTERNET KULLANIMI VE YASAKLAR

TÜİK’in “İstatistiklerle Gençler 2019” raporuna göre Türkiye’de 16-24 yaş arası gençlerde internet kullanım oranı yüzde 92,4’tür. 2018 yılı ile kıyaslandığında 0,6 puan bir azalış söz konusudur. Eurostat verileri de Türkiye’de 16-29 yaş arası gençlerde günlük internet kullanım oranını yüzde 85 olarak vermiştir. AB ülkeleri ortalaması, bu yaş grubu için yüzde 94’tür.

Eurostat’ın “Kamu Otoriteleri ile Etkileşim” çalışmasına göre ise, Türkiye’de 16-29 yaş arası gençlerde internet kullanımı yüzde 69 ile AB ortalaması olan yüzde 57’nin üzerindedir. Ancak bu veri Türkiye’de internet üzerinde bir baskı ve sansür uygulaması olmadığını göstermemektedir. Aksine Türkiye uluslararası endekslerde internet özgürlüğünde son derece kötü bir karneye sahiptir.

Gençler arasında internet kullanımı bu kadar yüksekken Türkiye, internet özgürlüğü açısından uluslararası endekslerde “özgür olmayan” kategorisinde yer almaktadır. Freedom House’un

“İnternet Özgürlüğü 2019” raporuna göre Türkiye 37 puan ile “özgür olmayan” ülke olarak Bahreyn, Mısır, Pakistan gibi ülkelerle aynı kategoridedir. Türkiye sahip olduğu bu skor ile Avrupa ülkeleri arasında da son sıradadır. Raporda Türkiye ile ilgili dikkat çeken cümle ise şu şekildedir: “Türkiye’de polis birçok kişiyi 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri süresince Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sosyal medyada aşağılamaktan tutuklamıştır.”

Ayrıca yine Freedom House’un 2019 raporuna göre Türkiye’de Aralık 2018 itibariyle 240 binden fazla site BTK tarafından engellenmiştir. Engelli Web’e göre ise Türkiye’de Mayıs 2020 itibariyle 415 bin alan adı, 140 bin URL, 42 bin Tweet, 12 bin 450 Youtube içeriği, 7 bin 200 Twitter hesabı 6 bin 500 Facebook içeriği engellenmiştir.

Bu kadar yüksek engellenme rakamları ise özellikle başta gençler olmak üzere genel olarak Türkiye’de sosyal medya kullanımındaki artış, sosyal medyanın adeta “özgür basın” yerine geçmiş olmasındandır. İktidarın yönlendirmesi ile yayın yapan basın-yayın organlarının bağımsızlığı ayrı bir tartışma ve araştırma konusu iken kişilerin kendilerini özgürce ifade

Biçimlendirilmiş: Yazı tipi rengi: Siyah, Türkçe Biçimlendirilmiş: Başlık 3, Sola, Aralık Sonra: 0 nk, Satır aralığı: tek, Numaralı + Düzey: 1 + Numaralandırma Stili: 1, 2, 3, … + Başlangıç: 1 + Hizalama: Soldan + Hizalandığı yer:

0,63 cm + Girinti yeri: 1,27 cm, Sekme durakları: Eskisi 0,04 cm

İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

16

edebilme platformu haline gelen sosyal medya; fikir, görüş ve sorunların daha fazla kişiye daha hızlı bir şekilde ulaştığı bir alan olmuştur. Çünkü Türkiye maalesef basın özgürlüğünde de

sürekli zemin kaybetmektedir. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2020 Basın Özgürlüğü raporuna göre Türkiye 179 ülke arasında 154. sıradadır.

İnternet kullanımının yaygınlaşması kendiliğinden aktif yurttaşlığı teşvik etmemektedir. Aktif yurttaşlık anlayışının internet teknolojilerinin yaygınlaştığı bir ortamda kök salabilmesi ancak siyasal iktidarın yasakçı zihniyeti terk etmesi ve gençlerin internet kullanımı yoluyla siyasete ve kamusal yaşama katılımını teşvik etmesiyle mümkündür. Ancak geleneksel medyanın iktidar tarafından “medya virüsü” olarak tanımlandığı, sosyal medyanın ise “kökünün kazınmasından” bahis olunduğu bir ortamda böylesi bir dönüşüm mümkün görünmemektedir.

A)B) KORONAVİRÜS SALGINI SÜRESİNCE GENÇLERİN DURUMU Koronavirüs salgını nedeniyle küresel ölçekte yaşanan sorun, tüm ülkeleri ulusal ölçekte acil tedbirler almaya ve koruyucu önlem ve uygulamaları hayata geçirmeye itmiştir. Böylesi bir salgının başta sağlık alanı olmak üzere ekonomik ve toplumsal hayattaki olumsuz etkilerini azaltmak iktidarların alacağı hızlı ve doğru karar ve uygulamalarla mümkündür. Ancak Türkiye’de sağlık çalışanlarının başarılı ve özverili çalışmaları dışında hükümetin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir.

Açıklanan ekonomik tedbir paketlerinin ne kadar yerinde ya da ne kadar vatandaşa dokunan tedbirler içerdiği başka bir tartışmanın konusu iken bu tedbir paketlerinde dikkat çeken önemli unsurlardan biri de ülkemizdeki gençlerin iktidar tarafından görmezden gelindiğidir. Risk grubunda görülen gençlerimiz, içinde bulundukları çaresizlik, işsizlik ve kötü yaşam koşullarına terk edilmiştir. İktidar, gençleri “potansiyel virüs taşıyıcısı” olmak görmenin ötesinde bir vizyona sahip değildir.

Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 12 nk, Yazı tipi rengi: Siyah, Türkçe

Biçimlendirilmiş: Başlık 2, Sola, Aralık Sonra: 0 nk, Satır aralığı: tek, Numaralı + Düzey: 1 + Numaralandırma Stili: A, B, C, … + Başlangıç: 1 + Hizalama: Soldan + Hizalandığı yer:

0,63 cm + Girinti yeri: 1,27 cm, Sekme durakları: Eskisi 1,27 cm

YUNUS EMRE

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

17

Yukarıda belirtildiği gibi TÜİK’in açıkladığı Şubat ayı işsizlik verilerine göre, 15-24 yaş arası gençlerimizde işsizlik oranı yüzde 24,4; NEET oranı ise yüzde 26,7’dir. Bu oranların önümüzdeki Mart, Nisan ve takip eden diğer aylarda Koronavirüs salgını nedeniyle daha da artacağı açıktır. Bu süreçte ücretsiz izne çıkarılmış gençlerimiz ile zaten işsiz olan

gençlerimizin hayatın normale dönmeye başlaması ile işlerine geri dönüp dönemeyecekleri ya da iş bulabilecekleri meçhuldür.

“Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan” gençlerimizin sorunları bu dönemde daha da artmıştır.

Evlerinde oturmak zorunda olan, ailelerinin eline bakan bu gençlerimiz anne-babaları da işlerinden çıkarıldıkları ya da kepenk kapattıkları için tam bir çıkmaza düşmüştür.

Bu verilerin kötüye gideceğine dair yorumları sayısal verilerle desteklemek için TÜİK’in Haziran ve Temmuz ayında yapacağı Mart ve Nisan ayı işsizlik rakamları beklenecektir. Ancak açık iş sayısı kısa vadede bize tablonun genelde halkımız özelde ise gençlerimiz açısından kötüye gideceğine bir işarettir. İŞKUR’un Nisan ayında açıkladığı açık iş ilanları verilerine göre Nisan 2019’da 200 bin olan açık iş sayısı Nisan 2020’de 52 bine gerilemiştir. Bu gerileme yaklaşık yüzde 74 oranına denk gelmektedir. BETAM’ın “Korona Salgınının İşgücü Piyasasına Etkisi: Öncü Göstergeler Ne Söylüyor” başlıklı çalışmasına göre “Kariyer.net” sitesinde Şubat 2020’de 60 bin 15 olan toplam iş ilanı sayısı Nisan 2020’de 33 bin 441’e gerilemiş, yeni ilan sayısı da iki ay içerisinde 19 binden 3 bin 96’ya düşmüştür. Bu tabloyu Koronavirüs salgınından ayrı okumak mümkün değildir.

ILO’nun salgın öncesinde yayınladığı “Genç İstihdamında Küresel Trendler 2020: Teknoloji ve İşlerin Geleceği” raporunda otomasyon, mesleki eğitimin çoğunlukla dar bir alana odaklanması ve eğitim ve niteliklerine uygun iş bulamadıkları için gençlerin işgücü piyasasındaki belirsizliğin gelecekte de devam edeceği not edilmişti. Salgın süreci ve sonrası için de tüm dünyada bu belirsizliğin artarak devam edeceği tahmin edilmektedir.

İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

18

ILO’nun raporuna göre 15-24 yaş arası gençlerin işgücüne katılım oranı genç nüfusun artışıyla ters orantı göstermektedir. Dünyada genç nüfus 1 milyardan 1.3 milyara çıkarken işgücüne katılan genç sayısı 568 milyondan 497 milyona düşmüştür.

Salgın süresince ve sonrasında genç işsizliğinde ortaya çıkacak tablolar artan bir seyir gösterecek gibi dururken genç işsizliğindeki artışı sadece gençlerin sorunu olarak görmek büyük bir hata olacaktır. Bu durum gençlerin yanında ailelerine ve toplumlara da uzun süreli

maliyetler getirecektir. ILO’ya göre gençlere özgü sorunları göz ardı etmek yetenekleri, eğitimleri ve öğretim hayatlarını da heba etme riskini ortaya çıkaracaktır ki bu da salgın döneminin getirdiği maliyetlerle birlikte uzun yıllar olumsuz etkilerin ortadan kaldırılmasını zora sokacaktır.

Salgın nedeniyle okulların ve üniversitelerin kapanmasıyla gençlerimizin büyük bir çoğunluğu ailelerinin yanına dönmüşlerdir ancak okudukları illerde kaldıkları evlerin kira ve fatura giderlerini ödemeye devam etmek zorundadırlar. İktidar açıkladığı paketlerde halkın borçlandırıp ev almaya teşvik etmek, uçak biletlerinde KDV oranını yüzde 1’e düşürmek gibi salgınla ilgisi olmayan yolları tercih etmiştir. Gençlerimizin yaşayacakları mağduriyetleri dikkate bile almamışlardır.

Ayrıca okulların uzaktan eğitime geçmesi ile beraber gençlerimizin bu eğitimleri takip edebilmeleri için bilgisayarlarının olup olmadığı, yeterli internet erişimine sahip olup olmadıkları hiç düşünülmeden adımlar atıldı. Gençlerimiz bu süreçte eğitimleri izlemekte ve takip etmekte güçlüklerle karşılaşırken, bakanlar koltuk kavgasına düşmüşlerdir.

Tüm bunların yanında daha önce alınan tedbirler kapsamında 25-26 Temmuz 2020’ye ertelenen YKS, 4 Mayıs günü Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada 27-28 Haziran 2020’ye çekildi.

2.5 milyon gencimizi ilgilendiren böylesine önemli bir karar ise eğitim uzmanları, YÖK Başkanı ya da Milli Eğitim Bakanı yerine Turizm Bakanı ve Sağlık Bakanı ile yapılan görüşmeler neticesinde “tek kişi” tarafından alındı.

YUNUS EMRE

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

19

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adını verdikleri “tek adam düzenine” geçildiği günden beri tek kişinin istekleri ve kararları doğrultusunda yönetilen Türkiye gençlerin kaderini de yine tek adamın insafına ve keyfine bırakmıştır. Sınav tarihi 2 ayda 3 kez değiştirilerek gençlerimizin psikolojileri ile moral ve motivasyonları olumsuz etkilenirken bu kararın altından turizmin canlanması ve ekonominin çıkmış olması ise ülkemiz için büyük bir hayal kırıklığıdır. Adeta turizm kazansın diye bir neslin geleceğinin kaybedilmesi göze alınmıştır.

Saray iktidarı bu salgın süresince de her zaman yaptığı gibi yanlış politikalarının yükünü vatandaşa kesme yoluna gitmiş ve bu süreçte gençlerimizi yine ikinci plana atarak onların sorunlarını halının altına süpürmeyi tercih etmiştir. Ancak iktidar mensuplarının sık sık kullandığı “beka sorunu” ısrarla görmek istemeseler de turizmin canlanması, otellerin dolması değil geleceğimiz olan gençlerdir.

SONUÇ

19 Mayıs hem Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olduğu hem de Atatürk tarafından kendi doğum günü olarak önerildiği için ulusumuz için çok önemlidir. Bu önemli bayramda gençlerimizin karşı karşıya bulunduğu meseleler üzerine düşünmek de hepimizin görevidir. Tüm dünyada gençlik politikalarının oluşumunda temel yönelim değişmiştir. Siyasilerin kendi önceliklerine göre kararlar alıp, politikalar oluşturması ve hayata geçirmesi gençlik politikaları alanında artık terk edilmiştir. Gençlere alan açarak, onları karar alma süreçlerine dahil ederek bu politikaların oluşturulması ve uygulanması temel yöntem haline gelmiştir. Ancak ülkemizde iktidar partisi bu anlayıştan uzaktır. Ülkemiz için öncelikle gençlerin toplumsal konularda sorun değil sorunların çözümlerinde bir aktör olabilecekleri şeklinde bir zihniyet değişikliği gereklidir.

Çok değil geçtiğimiz aylarda 16 yaşında bir genç kız olan Greta Thunberg tüm dünyanın dikkatini küresel bir sorun olan iklim değişikliğine çekmeyi başardı. Ve tüm dünyaya gençlerin gelecekleriyle ilgili sorunların farkında olduğunu ve söyleyecekleri sözleri, sunacakları çözüm öneri ve fikirleri olduğunu kanıtladı. BM İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmadan sonra tüm Avrupa gazeteleri ondan bahsederken bir Alman gazetesindeki manşet şu şekilde atıldı:

Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: Kalın, Türkçe, Metin Anahattı

İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

20

“Dünyada iklim değişikliği konusundaki düşünce değişikliği bu konudaki gençlik hareketinden kaynaklanıyor”.

Buradan hareketle gençlerimizi bir sorun kaynağı olarak değil de sorunların çözümünde bir aktör olarak benimseyen bir politika değişikliğine ihtiyaç olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz. Çünkü küresel salgın sonrası yeni dünya düzeni tartışmaları devam ediyor ve bu gelişmeler gençlerin sorunlarını da doğrudan etkileyecek. Gençlerin işsizlik, eğitim, sosyal

dışlanma ve katılım gibi kendilerinden değil iktidarların politikalarından kaynaklanan sorunlarını bu tartışmaların dışında tutmak meseleleri halının altına süpürmek anlamına gelecektir. Çünkü gençlerine sahip çıkan, sorunlarını çözen, onların bu süreci en hafif sıkıntılarla atlatmasını sağlayan toplumlar, devletler “salgın sonrası yenidünya düzeninde daha güçlü yer alacak” olanlardır!

Benzer Belgeler