• Sonuç bulunamadı

3.4. Anadolu Uygarlıkları

3.4.1. Demir Çağı (M.Ö 1200 750)

3.4.1.1. Geç Hitit Uygarlığı (M.Ö 1200-650):

3.4.1.1.1. Geç Hitit Uygarlığı Sanatı

Hitit sanat ürünlerindeki üslubun, Anadolu kültürü ile Mısır, Babil, Kuzey Suriye ile iliĢkilerinin sonucunda oluĢtuğu görülmektedir.

Hititler, sanat kollarının bazılarında Mısır ve Mezopotamya ile boy ölçüĢebilecek durumda idiler. Hititler sanatı politik gücün önemli bir propaganda aracı olarak gördükleri için, ona önem vermiĢler ve özgün eserler yaratmıĢlardır. Öyle ki Hitit Uygarlığı‟nın en baĢarılı bölümü sanat olmuĢtur (Akurgal, 2003: 125). Hitit sanatı, büyük bir imparatorluğun kazanımları ile zenginleĢmiĢ, Anadolu dıĢındaki uygarlıklarda benzeri bulunmayan özgün bir sanattır.

Büyük Hitit imparatorluğu yıkıldıktan sonra sanatı, Anadolu‟da geç Hitit Ģehir devletlerinde yaĢamaya devam eder. Geç Hitit devri sanatında esas hâkimiyet Hitit

sanatı olmasına rağmen daha sonraki asırlarda evvelce söylediğimiz gibi Asur, Urartu ve Arami tesirleri görülür (AkĢit, 1982: 58-60).

HattuĢa‟nın M.Ö. 1200 sıralarında tahrip edilmesinden sonra Anadolu‟da Hitit kültürü yaĢamını yitirir. Çünkü kültür faaliyeti halka mal olmamıĢ, yalnız saraya ve dar bir aristokrasi çevresine sınırlı kalmıĢtı. Buna karĢılık daha M.Ö. 2. binin ikinci yansı boyunca Hitit uygarlığının etkisine girmiĢ olan Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Mezopotamya‟da Hitit geleneği süre gider. Aslında Luvi kökenli halkın yaĢadığı bu bölgede HattuĢa‟da, Alacahöyük‟te ve daha birçok Anadolu yöresinde tamya geldiğiniz sanat eserleri değiĢik biçimlere bürünür. Düzinelerce kent devletçiklerinden oluĢan bu beyliklerde, baĢlıca dört sanat stili saptamak olasıdır:

1- Geleneksel Hitit Stili I. ve II., 2- AsurlaĢmıĢ Geç Hitit Stili,

3- AramlaĢmıĢ-AsurlaĢmıĢ Geç Hitit Stili,

4- AramlaĢmıĢ-AsurlaĢmıĢ-FenikeleĢmiĢ Geç Hitit Stili (Akurgal, 2003: 125).

Öte yandan daha öncede belirttiğimiz gibi Ġlhan AkĢit (1982: 58-60), geç Hitit Sanatını Asur, Urartu ve Arami olarak üçe ayırmıĢtır ve AkĢit‟e göre bu sıralama Ģöyle ayrılır:

M.Ö. 1100-850 arasına eski safha diyoruz ki bu safhada Hitit sanatı kuvvetle geç Hitit Ģehirlerinde devam etmektedir. Bu devrin eserlerini biz Malatya ve KargamıĢ Ģehirlerinde inceleyebiliriz. M.Ö. 850-700 arasına da orta safha diyoruz. Bu devrede geç Hitit Ģehir devletleri Asurun tesiri altında kalmıĢlar, tabiatıyla Hitit tesiri devam ederken Asur sanatı da geç Hitit sanatında kuvvetle etkisini göstermiĢtir. Bunun yanında doğuda kuvvetli bir krallık kurmuĢ olan Urartuların da geç Hitit sanatını etkilediği görülür.

Yine aynı asırlarda Asur ve Arami tesiri fazla olarak görülen geç Hitit sanatının üçüncü safhasına Geç Hititin Geç safhası denilir. Bu geç devirde artık Hitit sanatının tesiri azalmıĢ, bunun yerine Arami tesiri fazlalaĢmıĢtır (AkĢit, 1982: 58-60).

Geç Hitit dönemi dediğimiz, Kent Devletleri zamanının sanatının, Asur ve Arami sanatı ile karıĢmıĢ olması, Ġmparatorluk dönemi Hitit sanatının sadece Hititlere özgü, saf bir sanat olduğu anlamına gelmez.

O çağın iyice fakirleĢmiĢ Anadolu halkının yine eski örf ve adetlerini koruduğunu da görüyoruz. Yine eski Hitit zamanındaki tanrılara tapmaya devam etmiĢler, ay ve güneĢ tanrısına aynı kuvvetle tapmıĢlardır. Sanat da yine Hitit devri sanatının devamıdır. Ancak birçok tesirlerle eski Hitit sanatından çok geri kalmıĢ durumdadır (AkĢit, 1982: 58-60).

Hitit kültürü, çeĢitli etkenlerin bileĢiminden oluĢmuĢtur; sanat da bu kültürün bir parçası olduğuna göre, onun da aynı bileĢimin özelliklerini yansıtması doğaldır.

Adana‟nın Kadirli ilçesindeki Danunalar memleketinin baĢĢehri olan Karatepe harabelerinde bu sanatın geç Hitit devri örneklerini görmekteyiz. 1945‟de Ġstanbul Edebiyat: Fakültesi hocalarından Th. Bossert tarafından kazıları sürdürülen Karatepe‟de bol miktarda Geç Hitit Devri kabartmaları ve yazıları ele geçmiĢtir (AkĢit, 1982: 58-60).

Hint-Avrupalı bir uygarlık olan Güney Rusya‟daki Maikop mezarlarında bulunan, bir tek hayvan heykelciğinden oluĢan âlemlerin benzerleri Horoztepe ve Mahmatlar‟da bulunuyor. Alacahöyük‟te ele geçen bir gümüĢ kabın kenarında yürür durumda tasvir edilmiĢ dört hayvan heykelciğinin, yine Maikop kaplarının üstündeki yürüyen hayvan motiflerini anımsattığı saptanmıĢtır (UçankuĢ, 2000: 375).

Demek oluyor ki, Hint-Avrupa göçleri ile Hitit sanatının baĢlangıcı sorunu aynı noktada düğümlenmektedir.

Din ve edebiyatta büyük etkileri görülen Hurrilerin, sanattaki rolü de henüz çözüme kavuĢmamıĢtır. Hangi sanat öğelerinin Hurilerden geçme olduğunu söyleyemiyoruz. Bu bakımdan, Hitit sanatını, komponentlerini ayıramadığımız bir sentez olarak nitelemekte bir sakınca yoktur. Ġmparatorluk sanatını, etkenleri belirli Geç Hitit sanatından ayıran, iĢte bu özelliktir (Dinçol, 1982: 108-109). Malatya yakınındaki Aslantepe‟de yapılan kazılarda geç Hitit devrine ait bir saray ortaya çıkarılmıĢ, bu sarayın aslanlı kapısı ve iç avluyu süsleyen rölyefleri bulunmuĢtur. Malatya Kralı

Sulumeli Heykeli ve rölyefler bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi‟ndedir (AkĢit, 1982: 58-60).

Geç Hitit mimarisi tutucu bir görünüme sahiptir. Evler için karsılaĢtırma buluntusu yoktur, ancak tapınaklar Kuzey Suriye geleneğini yansıtırken, saray yapısında karıĢık özellikler görülmektedir. Artık bir savunma öngörülmediği için, poternler ve kuleler gibi yapı öğeleri de kullanılmamıĢtır. Daha çok resmi yapı, saray, tapınak ve anıtsal kapılardaki süslemeler görülmektedir (Schirmer, 1982: 12).

MaraĢ‟ta bulunan, Ģimdi Ġstanbul müzesinde yer alan üzeri hiyeroglif yazılı aslan heykelinden ve diğer buluntulardan MaraĢ‟ın da geç Hitit devrinin önemli bir merkezi olduğu anlaĢılmıĢtır. FevzipaĢa yakınındaki Zincirli kazılmıĢ, iki kalesi, sarayı, tapınağı ve birçok kabartmalar ortaya çıkarılmıĢtır. Burada ele geçen eserler geç Hititi aydınlatması bakımından büyük önem taĢırlar (AkĢit, 1982: 58-60).

1949 yılında H. Th. Bossert Asitawadi (Karatepe)‟de Geç Hitit, M.Ö. 8. yy. sonuna ait Kuzey ve Güney Kale Kapısı‟nın kapı odası ve ön avlu orthostatlarında kabartmalı betimler yanında, birisi Fenike alfabesinde, ötekisi Hitit hiyeroglifinde yazılmıĢ birbirinin eĢi denilebilecek yazıtlar bulmuĢtur (Schirmer, 1982: 29).

Bu iki dilli yazıt, o zamana değin çözülmemiĢ olan bir sıra Hitit yazısı harflerinin okunmasını sağlamıĢ olması açısından çok önemlidir.

Zincirli‟nin kuzey doğusundaki Sakçagözü‟nde bulunan eserlerden burasının da geç Hitit merkezi olduğu anlaĢılmıĢtır. Yine mühim bir merkez de Büyük Hitit devrinde de olduğu gibi güney Anadolu‟daki KargamıĢtır. Ġngiliz Sir Leonard Woolley kazı yaparak buradaki harabeleri gün ıĢığına çıkarmıĢtır. Kabartma ve yazılardan Hitit devrinde Luhas ve Araras adlı iki kral soyunun burada hüküm sürdüğünü anlıyoruz. Kral Araras Luhas sülalesinden Katu Was‟ın kullandığı taĢlan tekrar kullanmıĢ ve üzerlerini yazdırmıĢtır. Bugün elimize geçen eserlerden sarayın cephesine yaptırdığı kabartmalarda bütün sülalesini tasvir ettirdiğini anlıyoruz (AkĢit, 1982: 58-60).

Geç Hitit sanatının ikinci geliĢim evresine ait, baĢka Ģehirlerde bulunmuĢ olan yapıtlar da vardır. Halep Kalesi‟nde 1997 ve 1998 yıllarında yapılan kazılarda, konuları

açısından Malatya ve KarkamıĢ kabartmalarını anımsatan, ancak üslup açısından bu kabartmalardan açıkça ayrılan kabartmalı ortostatlar gün ıĢığına çıkarılmıĢtır.

Söz konusu ortostatlar, Halep‟te, M.Ö. 2. binyılın sanatsal mirasının zenginleĢtirip geliĢtirildiği, özgün bir heykeltıraĢlık geleneğinin bulunduğunu göstermektedirler. Bu kabartmaları da M.Ö. 10. yüzyıl sonlarına, ya da 9. yüzyılın baĢlarına tarihlendirmek olasıdır (Orthmann, 2002: 511).

KargamıĢ‟ın Fırat‟a açılan ve su kapısı denilen kapısında tanrıça Kubaba için yapılan dini törenleri gösteren tasvirler vardır. Ayrıca kral Araras en büyük oğlu Kamanas‟ı kucağında resmettirmiĢ ve veliahtlığa atadığını yazdırmıĢtır. Uzun duvardaki kabartmalarda ise savaĢ arabaları, harb sahneleri, tanrı ve tanrıça kabartmaları yer alır (AkĢit, 1982: 58-60).

Geç Hitit betim sanatının ikinci üslup evresinde, hala Hitit aslan betimleri geleneği izlenmektedir. Hitit aslan betimleri, baĢın kütlevi olarak biçimlendirilmesi, kulakların ve yelenin özel biçimi ve kükrercesine açılmıĢ ağızdan sarkan dilleriyle, çağdaĢ Asur sanatından ayrılırlar.

Geç Hitit Krallıkları‟nın baĢkentlerinde, boynuzlu baĢlıklarından tanınan, kısmen olağanüstü büyüklükte betimlenmiĢ tanrı heykelleriyle, baĢlarında baĢlık taĢımadıkları için kral oldukları varsayılabilecek bazı betimler de bulunmaktadır. M.Ö. 9. yüzyılın sonlarına doğru Geç Hitit sanatı geliĢiminde üçüncü evre baĢlar (Orthmann, 2002: 511).

Kendini giderek daha çok hissettiren Asur politik gücü, görsel sanatta da, özellikle de ayrıntıların betimlenmesinde Asur sanatının örnek alınmasına neden olmuĢtur. Biçimlendirmede, zarifleĢtirme ve görkemli bir görünüm verme eğilimi gözlenmektedir.

Benzer Belgeler