• Sonuç bulunamadı

Gazneliler, Sâmânîler, Gazneli Mahmûd, Horasan, Selçuklular, Gurlular, Şehname

4.1. Siyasi Tarih

963-1186 yılları arasında Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan'da hüküm sürmüş olan Türk hanedanlarındandır. Kurulduğu yerin adını alan Gazneliler, Gazneli Mahmûd’un lakabının Yemînü’d-Devle oluşundan Yemînîler, babası Sebük Tegin’den dolayı da Sebük Teginîler diye de bilinir.

IX. ve X. yüzyılda Abbasi halifesinin ve ona bağlı eyaletlerdeki Arap ve İranlı valilerin hizmetinde asker veya muhafız olarak vazife yapan Türkler, Büveyhîler ve Sâmânîler’in de askerî kuvvetlerinde yer almaktaydılar. X. yüzyıldan itibaren sayılarını artırarak ağırlıklı olarak Sâmânîlerin bünyesi altında hizmet vermeye başladılar. Merkezi idarenin zayıfladığı dönemlerde vali olarak atanan Türkler, bölgelerde merkeze gevşek bağlarla bağlı kalmak şartıyla idareyi ele geçirerek hakimiyetlerini güçlendirmekteydiler.

Sâmânîlerin 6. Hükümdarı I. Abdülmelik b. Nuh zamanında Türk kölelerinden biri olan Alp Tegin, zekası ve atılganlığı ile dikkat çekmiş ve Abdülmelik’in hacibi olmayı başarmıştır.

Abdülmelik’in ölümü üzerine yerine geçen Mansur b. Nuh, zamanında hükümdarlığını istemeyen Alp Tegin’i Horasan sipehsaları olarak tayin ederek görevinden uzaklaştırdı.

Bunun üzerine, Belh’e çekilen Alp Tegin, Samani hükümdarının üzerine gönderdiği 4.000 askeri yendi ve başlarında Lavik adında yerli bir hanedanın bulunduğu Gazne şehrine, hanedana son vererek Türk askerleri ve bölgede yaşayan Türk toplulukları ile beraber yerleşti.

Yerleştiği yerin ismini devletine vererek, Gazne şehrini de başkent yaparak Gazneli Devleti’nin temellerini atan Alp Tegin bundan kısa bir süre sonra vefat etti.

Alp Tegin’den sonra yerine, babası kadar başarılı olamayan oğlu Ebu İshak İbrahim geçti ve halef bırakmadan vefat etti. Ebu İshak İbrahim’den sonra güçlü bir devlet adamı olarak devletin başına gelen Türk komutanlarından Bilge Tegin’in saltanatı kısa süreli oldu ve Gerdîz Kalesi'ni almaya çalışırken vefat etti (974-75). Daha sonra Bilge Tekin’in yerine Böri Tekin adında bir köle geçmiş olsa da, yöneticilikteki zaafından kaynaklı başarısızlığı sebebi ile tahtından uzaklaştırılıp yerine 997’de Alp Tegin’in en güvendiği kişilerden Sebük Tekin geçti. Isık Göle sahili olan Barshân’da doğan zeki, dindar, cesur bir hükümdar olan Sebük Tegin’in göreve gelmesiyle, hükümdarlık babadan oğla intikal eden bir saltanata dönüştü.

Görünüşte Samaniler’e bağlı bir vali gibi görünse de, ileriki zamanlarda bağımsız bir devlet kurma gayesi ile sınırlarını genişleterek Zebulistan, Zamindaver, Gür bölgelerini ele geçirdi.

Hakimiyet sahasını Doğu Afganistan'daki Zâbülistan’a kadar genişleterek, Afganistan’ın

75 büyük bir kısmını elde eden Sebük Tegin, Zâbülistan eşrafından bir zatın kızıyla da evlenerek bölge halkının gönüllerini fethetti. Yine bu bölgeye yakın diğer Türk gulâm gruplarının denetimindeki Büst şehrini 997’de zaptederek, Kuzeydoğu Belûcistan'daki Kusdar bölgesinin Zemindâver'e kadar olan geniş bir coğrafyasını hükümranlığına kattı.

Daha sonra zorlu bir fetih bölgesi olan Hindistan’a doğru ilerlemek isteyen Sebük Tegin, onun zamanla büyümesinden tedirginlik duyan Hindistan hakimi Caypal ile karşı karşıya geldi ve 979’da Samgan’ı ele geçirerek Caypal’ı yenmiş oldu. Ardından Lâmgân ve Kabil bölgesinin hükümdarı Hindûşâhî racasını yenerek Kabil nehrinden Peşâver'e kadar olan bölgeyi ele geçirdi ve Hindistan’da Hindistan’ın İslamileştirilmesi konusunda ilk somut adımların bu dönemde atılması hususunda muvaffak oldu (986-987).

Sebük Tegin cesurca yaptığı bu bağımsız fetihlere rağmen, yine de Samanilerin hakimiyetini tanıyordu. Hindistan’dan döndükten sonra Ebu Ali b. Simcur ve Faik el-Hasan’ın isyanları sebebiyle Samani hükümdarı Nuh b. Mansur’un bulunduğu güç durumdan faydalanarak Samaniler’in iç siyasetine karışmaya başladı. Zor durumda olan Sâmânîlerin emîri II. Nuh, kendisine karşı olan bu ayaklanmayı Sebük Tegin ve oğlu Mahmud’un yardımı ile bastırabildi(995). Sebük Tegin’in isyanı başarı ile bastırması Sâmânî emîri tarafından

“Nasiruddin’’ unvanına, oğlu Mahmud’un ise ‘’Seyfeddevle’’ unvanına laik görülmesiyle hakimiyetinin daha da güçlenmesine sebep olmuştur. Aynı zamanda Sebük Tegin’in oğlu (Sultan) Mahmud Horasan orduları komutanlığına getirildi. Gazneliler’in gerçek kurucusu olan Sebük Tegin, 997 yılında vefat edince tahta veliahtı İsmail çıktı. Sebük Tegin’in büyük oğlu Mahmud buna itiraz ederek Gazne tahtını ele geçirdi ve 998’de Gazneliler’in hükümdarı oldu. Sultan Mahmud, II. Mansur b. Nuh’un onu Horasan valiliğinden alması sebebiyle Samaniler ile mücadele etmeye karar verdi. Tam o sırada Samaniler’de Begtüzün ve Faik’in sebep oldukları iç karışıklıklar Sultan Mahmud’un işine yaradı ve Samani ordusunu Merv’de bozguna uğrattı. Abdülmelik’in Maveraünnehir’den çekilmesi üzerine boş kalan Horasan Sultan Mahmud’un hakimiyeti altına girdi. Aynı zamanda Karahanlıların da Maveraünnehir bölgesine girmesiyle, Samani hakimiyeti son bulmuş oldu.

Daha sonra Gazneli Mahmud Samaniler tarafından kabul görmeyen Bağdat’taki Abbasî Halifesi Kadir-billâh’a, Şafii fakihi olan Ebu Hamid İsferani aracılığı ile, adına Gazne’de hutbe okuttuğu haberini ulaştırdı. Samaniler tarafından kabul görmeyen Halife, Sultan Mahmud’un bu davranışını çok iyi karşılayarak, onu "Yemînü'd-devle ve emînü'l-mille"

unvanlarıyla taltif etti ve ele geçirdiği topraklar üzerindeki egemenliğini kabul ettiğini bildiren, Sultan Mahmud’un hakimiyetinin meşru olmasına sebep olan bir ahidname

76 gönderdi. 999’da etki alanı azalan ve iyice zayıflayan Sâmânî devleti Karahanlılar tarafından tarih sahnesinden silindi. Ardından İsmail el-Muntasır Samani devletini toparlamak çabasıyla girişimlerde bulunsa da, Gazneliler ve Karahanlılar toprakları aralarında paylaşarak buna müsaade etmediler.

Daha sonra Sultan Mahmud Sîstan, Cûzcân, Cagâniyân, Huttel ve Hârizm bölgelerini zaptederek topraklarına dâhil etti. Horasan’da varlığını güçlendiren Sultan Mahmud, henüz Müslüman olmamış puta tapan Gurluların topraklarına ilki 1011, ikincisi 1020 olmak üzere, iki sefer düzenleyerek, bölgeyi ele geçirdi ve İslamiyet’in yayılması için oralara yüzlerce ilim adamı sevketti. Fakat Gurluları tam anlamıyla Gaznelilerin itaati altına almak mümkün olmamakla birlikte İslâm dininin bu bölgede yayılması oldukça yavaş gerçekleşmiştir.

Sultan Mahmud, Sâmânî Devletini tamamen kontrol altına alıp bölgede hâkimiyetini iyice kabul ettirdi. Artık Hindistan'ı fethetmek ve oralarda İslâm dinini hâkim kılmak için yeni girişimlerde bulunabilirdi.

Bu girişimlere atılmadan önce topraklarını güvenceye almak için komşu devletlerle arasını düzeltmek adına, 1001 yılında Karahanlı İlig Nasr Han ile iki devlet arasındaki sınırı konusunda anlaşıp, Nasr’ın kızı ile evlenerek iki hanedan arasında akrabalık ilişkisi oluşturdu.

Sultan Mahmud on yedi defa askeri hareket düzenleyeceği Hindistan seferlerine başladı.

Daha sonra Gazne'nin stratejik bir mevkide oluşunun Kuzey Hindistan fethinin gerçek-leşmesinde sağladığı kolaylıklar sayesinde 1003’te Vayhand’ı ele geçirdi. Bu zaferinden sonra kendisine ‘’Gazi’’ unvanı verildi. Ertesi yıl, Karmati mezhebine bağlı olan Murtan’a İslamiyet’i yaymak amacı ile giderek şehri zapetti ve halkı yıllık vergiye bağladı. Hint racalarının ittifakını kırmak için mücadele veren Sultan Mahmud 1014’te Keşmiri aldıktan sonra, Keşmir’e yaptığı düzenli akınlar sayesinde İslamiyet yayılmaya başladı ve Keşmir’de tapınakları ile meşhur olan Muthura şehrinden elde ettiği ganimetler ile, Gazne Camii’ni yaptırdı.

Müslümanlığı yaymak için yapılan Hint Seferlerinin en meşhuru olan on altıncı seferi, 1025-1026’da Somnat’a yapılan askerî harekâtın zafer ile sonuçlanması ile, Hintlilerin en kutsal putu olan Somnat putu da dahil olmak üzere binlerce put, yerle bir edildi. Sultan Mahmud’un İslâm dünyasında kahraman olarak yankı uyandırmasına ve tanınmasına sebep oldu.

Bağdat’taki Abbasî halifesi Kâdir-billâh, Mahmud’a "Sultan" ve ailesine yeni üstünlük ifade eden lakaplar verdi.

77 Bu sırada Sultan Mahmud yer yer ihtilafa düştüğü Karahanlılar ile savaşmış, ve her defasında Karahanlıları mağlup etmiştir. Aynı zamanda topraklarını genişletmek amacıyla Irak'taki Büveyhîler’le de savaşarak Irak-ı Acem diye bilinen bölgeyi hakimiyet bölgesine eklemiştir.

Sultan Mahmud 1030 tarihinde vefat etmiştir. 61 yıllık ömrünün yaklaşık 45 yılını harp sahalarında geçirmiştir. Yapmış olduğu seferlerde yüzlerce putu kırarak, İslam dünyasında

‘’putkıran’’ lakabını almıştır.

Gazneli Mahmud 1029’da Rey şehrini aldığında oğlu Mesud’u Rey valisi olarak tayin etmiş ve Mesud da eyaletin tamamını ele geçirmişti. Babasının ölüm haberi üzerine, Gazne’ye giderek kendisini Sultan ilan eden kardeşi Muhammed ile uzun süren taht mücadelelerine girdi ve galip gelerek Gazneli tahtına tek başına oturdu. Sultan Mesud kabiliyetli ve gözü pek bir asker olarak babasının Hindistan politikasını sürdürmek istedi ancak Selçuklular ile sürekli çatışma halinde olması yönetimde babasının yerini dolduramaması sonucunu doğurdu. Sultan Mesud, isyan eden valisi Ahmed b. Yınal Tekin’in harekatını önlemek için Hindistan’a girdi ve 1033 yılında Hindistan seferinde Keşmir’in güneyindeki Sarsûtî Kalesi'ni fethetti. Daha sonra Hansi ve Sonipat kalelerini aldı.

Hindistan’da olduğu sırada, 1035 tarihinden itibaren Selçukluların yurt arayışlarının Gazne bölgesine yakın Horasan’da yoğunlaşması ve giderek Merv, Serahs ve Ferâve arasındaki topraklara yerleşmeleri karşısında Sultan Mesud, Hâcib Bey komutasında Selçuklular'a bir ordu gönderdi. 1035’te ordunun Hisâr-ı Tâk'ta, Selçuklulara karşı tutunamayarak mağlup olması karşısında Sultan Mesud bizzat Horasan’a geldi. 1037 ve 1038 yıllarında Çağrı Bey'in ustaca taktikleri yüzünden Gazne ordusu iki defa ağır yenilgiye uğradı ve Horasan üzerindeki hakimiyeti zayıfladı. 1038’de Serahs yakınlarında sulh yapılsa da, Selçukluların Serahs, Nesa ve Baverd halkını kendi tarafına çekmesi sonucunda Sultan Mesud savaşmaya karar verdi. 1040 yılında üç gün süren Dandanakan savaşında Gazneliler mağlup oldular ve Sultan Mesud ailesini ve hazinesinden kalanı yanına alarak Hindistan'a doğru çekildi. Ancak Sind nehrini geçtikten sonra köleleri tarafından yağmalanarak öldürüldü. (1041)

Sultan Mesud'un oğlu Mevdûd babasından sonra, amcası Muhammed’i yenerek 1041 yılında Gazneli Devleti'nin tahtına oturdu. Mevdûd de dedesi ve babası gibi Hindistan sefelerine yoğunlaşmak istemekteydi ancak o günün şartları Selçuklulardan dolayı buna pek müsait değildi. Buna rağmen 1044 yılında Hindistan’da Caypal’in oğlunun diğer Hind racaları ile kurduğu ittifakı bozmak için Hindistan’a bir ordu gönderdi ve ordunun başarılı olması ile bölgede tekrar Gazneli hakimiyeti kuruldu. Ancak Hindistan seferleri bu kadarla kalmak

78 zorunda kaldı. 1049’da Horasan’a girdi fakat Selçuklu Devleti’nin başında olan Alp Arslan tarafından geri püskürtüldü. Sultan Mevlüd Selçuklular’a karşı hazırladığı bir ordu ile yola çıkarken öldü.

Mevdûd'un vakitsiz ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Sırasıyla II. Mesud ve I.

Mesud'un oğlu Ali ve sonrasında Sultan Mahmud'un oğlu Abdürreşîd sultan oldu (1049).

1052 yılında bir Türk komutanı olan Tuğrul, Sultan Abdürreşîd ve on bir şehzadeyi öldürterek Gazneli tahtına çıktı. Daha sonra Tuğrul’un yerine Gaznelilerin başına geçen I.

Mesud'un oğlu Ferruhzâd Selçuklular'a karşı yer yer başarılar gösterdi. 1059’da vefat etmesi üzerine yerine gelen kardeşi İbrahim, 1059 yılında bir barış anlaşması imzaladı ve 30 yıl süren Selçuklu-Gazneli mücadelesini bitirmeyi başararak 41 yıl boyunca ülkesini sulh içinde idare etti. Bu sulh Gazneli Devleti’nin eski ihtişamlı haline dönüşü için önem arz ettiğinden, anlaşmayı ayakta tutmak için evlilik yoluyla sıhriyet kurarak devletini güvence altına almaya çalışmıştır. Bu sakin dönemde Hindistan’a seferler düzenleyerek yeni kaleler fethetti ve Gur bölgesinin kontrolünü ele geçirerek bölgedeki hakimiyetini güçlendirdi. Aynı zamanda sikkelerinde ‘’sultan’’ unvanına yer veren İlk Gazneli hükümdarı olarak tarihe geçti ve 1099’da vefat etti.

Sultan İbrahim'in yerine geçen ve Hindistan üzerinde hakimiyet kurmak için çok sık sefere çıkan III. Mesud, Hindistan’ın fethini tamamlayamadan 1115 yılında öldü. Tahta geçen oğlu Sultan Şîrzâd taht mücadelelerinden dolayı 1 yıl tahtta kalabildi. Gazneli Devleti’nde yaşanan bu karışıklıklara Selçuklu Devleti müdahale etti. Şîrzâd'dan sonra başa gelen Arslan Şah’ın Mesud’la evli olan ve onun ölümü ile dul kalan Melikşah’ın kızına kötü davranması üzerine, Selçuklu Devleti ile arası açıldı ve Selçuklu tarafından esir edildi. Selçukluların Horasan meliki Sencer'in desteğini alan Behram Şah 1117’de Gazneli tahtına oturdu. Behram Şah Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak geçirdiği uzun saltanat yıllarında, Gaznelilerin Hindistan'da kaybolan kontrolünü sağlamak için isyancı Racalara karşı uzun mücadeleler verdi. Behram Şah döneminde, her ne kadar Selçuklular ile barış içerisinde olunsa da, Gazneli devleti gücünü kaybetmiştir. Behram Şah’ın Selçuklu Sultanı Sencer’e her yıl ödemekle yükümlü olduğu bağlılık vergisi 250.000 altını vermemesi üzerine bu barış 1135 yılında bozuldu ve Selçuklular Gazne'ye kadar geldiler. Selçuklular’a karşı koyamayacağını anlayan Behram Şah önce Hindistan’a kaçtı ve sonra af isteyerek tahtına yeniden geçti.

1146’da Gur Melik’inin Behram Şah’a sığınması ve Behram Şah’ın Gur Melik’ini zehirleterek öldürmesi üzerine Gurlular büyük tehlike arz etmiştir. 1151’de Gurlular güç kazanarak Gazne’ye kadar geldiler ve şehri mezarlarına kadar yaktılar. Gazneliler artık

79 yıkılış öncesi son duruma gelmiş olsalar da 1152’de Behram Şah, Gazne'ye yeniden hâkim olmayı başardı fakat 1157’de vefat etti.

Ölümünün ardından yerine geçen oğlu Hüsrev Şah da babası gibi Gurlular ile mücadeleye devam etti. Sultan Sencer Oğuzlar tarafından esir alındığından Gazneliler'in bu sultanın yardımından mahrum kalması Gaznelileri zayıflatırken, Sencer tarafından esir edilen Alaaddin’in tekrar Gur Meliki olarak serbest bırakılması da Gurlular'ı güçlendirdi.

Gaznelilerin bu zor durumundan faydalanan Gurlular hızlıca bölgede hakim olmaya başladılar. Artan baskılar sonucu Hüsrev Şah şehri Gazne'yi bırakarak Lahor şehrine yerleşti ve varlıklarını Hindistan'da sürdürmeye başladılar. Hüsrev Şah'ın 1160’ta vefatından sonra oğlu Hüsrev Melik son Gazneli Hükümdarı oldu. 1186’da Gurlular’dan Muizüddin’in bir hilesiyle esir düşen Hüsrev Melik’ten sonra Gazneli Devleti sahipsiz kalarak tarih sahnesinden çekilmek zorunda kaldı.