• Sonuç bulunamadı

«1964 de yine bir kurtuluş bayramında Suriye’ye yaptığı akınlarla Fransızları bezdiren Milli Kahraman merhum Bedri Başakıncı (Sakallı Bedri) Aslan Beyi şöyle anlatmıştı:

Hakkın rahmeti üzerine olsun.

Aslan Toğuzata beyin şahsiyeti ve kimliği: Babası Kafkas göçmeni Abdullah beydir. Kendisi 1884 senesinde Maraş’ın Göksun kasabasında dünyaya gelmiştir. İlk mektebi Göksun da birincilikle bitirince onu babası tahsil için Halep’te bir akrabası yanına gönderiyor. Arslan beye Halep’te devrin modası medrese tahsili yaptırılıyor. Başarı fevkalâdedir.

Dindardır, fakat yobaz değildir. Ne denli bir şahsiyettir. Yani fikir adamıdır. Kültürü ve ikna kuvveti yüksekti. Talagatı lisanı ve kalemi tahsiline göre yeterin üstündedir. Çok okuyan ve kendi kendini yetiştiren bir tiptendir. Zekâsı ile kuvvetli hafızası kendini Halep’te muhitine çabucak sevdirmişti. Birçok yerlerden çağrılıyordu. Fakat 1.92 boyu ve hakikaten aslan yapısı ile Halep polis müdürü onu polis mesleğine sokmağa muvaffak olmuştu. Arslan bey Meşrutiyet devrinde Halep’te açılan polis mektebinde üstün başarısını devam ettirdi ve bu mektebi de birincilikle bitirdi.

47 Arslan Bey’in oğlu Mahmut Toğuz’un Edik Dergisi’nin, 12 Şubat 1974 tarihli sayısında yayınlanan yazısı

İki sene içinde serkomser olmuştur. I. Cihan Harbinde büyük Cemal Paşa’nın dahi taktirini kazanmıştır. Elinde valilerden, kumandanlardan birçok takdir ve teşekkür nameler vardır. 1. Cihan Harbinde ordularımız bozu-lupta Osmanlı İmparatorluğu inkıraza yüz tutunca ve bilhassa doğduğu ve büyüdüğü yurdu ingilizler tarafından, işgal edildiği haberini alınca Arapların bütün alıkoyma ısrarlarına rağmen Maraş’a ve müstevlilerle kurtuluş savaşı yapma milli heyecanına tutulur. Maraş’a geldikten bir müddet sonra İngilizler Maraş’ı Fıransız kuvvetlerine teslim ediyor.

Şimdi Arslan Bey Maraş yiğitleri ve ileri gelenlerle fikrini asla açıklamaksızın temastadır. Ağalar ve emlak sahiplerinin pek az bir kısmı «Her şey bitmiştir, ordular yok olmuştur, müstevli ile savaş ancak felaket getirir.» kanaatındadırlar.

Bazıları da fikirsizdir. “Allah’ın dediği olur”dan başka sözleri yoktur. Fakat ekâbirin baldırı çıplaklar dedikleri yiğitlerle gençlik ve yurtsevenler şiddetle kurtuluş savaşının lüzumu üzerinde durmaktadırlar. Arslan bey kanaatları ve şahsiyetleri tanıdıktan sonra gayet mahrem kurtuluş savaşı için teşkilata başlıyor. Burada bir nebze durarak Arslan Bey’in milliyetini tebarüz ettirelim: 15 sene kadar oluyor, bir gün Arslan beyin evinde üç beş dost sohbettedirler. Bir ara içlerinden biri Arslan Beye milliyetini soruyor. Soru da tuhaftır ve şöyledir. “Arslan bey sen Çerkeslerin hangi kabilesindensin?” Arslan Bey muhatabını ve misafirlerini bir an süzdükten sonra gülerek, söyleyeyim diyor: “Bir zamanlar bende bu kafkas göçmenlerinin ne olduğunu merak etmiş ve araştırmalar yapmıştım. Maalesef ne ansiklopedimiz vardır ne de vesika. Bu itibarla esaslı bilgiye malik değilim.

Böyle olmakla beraber gene de konuşma selâhiyetini kendimde buluyorum. Hakikatte Çerkes diye bir kavim veya millet yoktur. Kafkasyalılara Yunanlılar, İngilizler ve öteki Avrupalılar başka başka adlar takmışlardır. Bunlar üzerinde

duracak değilim. Şahsıma ait soruyu cevaplandırayım:

Kafkasya’dan göçmüş lisanları ayrı bir çok kabile vardır.

Adiğeler, Abazalar, Lazgîler, Çeçenler, Çemuguylar, Asetinler, daha başkaları ve şuabatı... Benim mensup olduğum kavim Asetin’dir. Ruslar bu kavme Oset diyorlar. Çeçenler, Hiri, Adiğeler, Kuşka, kendiler ise biz Asetin’iz diyorlar. Asetinler üzerinde soruşturmalar yapıyorum. Bunların hâlis Türk oldukları meydana çıkıyor. Hem de Sümer’lerin ahfadı.

Benîm soyadım Tuğlu öz ata’dan muhaffef Toğuzata’dır.

Bu ad tarihten önceki karanlık devre dayanır. Âsetîn’lerin ileri gelenlerinin soyadlarına bakıyorum atalıdır ve Türkçe’dir.

Ötekilerde öyle. Kuşlar, Doğanlar, Kobadikler, Geyikler v.s.

Sümerler büyüklerine ata derlerdi, malum bilhassa atalar atası büyüklerinin ölmeyeceğine inanırlardı. Bu atalı adlar üzerinde duruyorum hep şef yaradılmış insanlar çıkıyor. Bekir Sami ve ötekiler.. Müsaadenizle bendeniz de şef yaratılmış bir insanım. Kusurum üniversite tahsilini yapmamış olmamdır.

Asetince’yi bilmem ama konuşmalardaki lehceler tıpı tıpına Macar şivesidir. Asetin şubesinden olan Karaçaylar dillerini yitirmemişlerdır. Türkçe konuşamazlar dilleri değişmiştir.

Macarlarla Finler’den Asetinler bin defa daha Türktür’ler.

Siyasi düşmanlarım tezvirlerinde devam ede dursunlar

«Türküm, ne mutlu bana!» diyen bir şahsiyetim.

Bu kadar yeter değil mi? Dostlarım!

Arslan Bey alkışlanıyor, gelelim Maraş işine:

Arslan Bey’in şef yaratılışının icabı, kısa zamanda Maraş yiğitleri etrafını alıyor ve emrine giriyorlar. Arslan Bey teşkilatını geceleri yapmaktadır. Gündüzlerinin birkaç saatini de Ermeni mahallelerinde, kahvehanelerde nargile çekmekle geçirmektedir. Ermenilerin ileri gelenleri ile dahi dostluk peydahlamıştır.

Birçok öğrendiklerinin en mühimi şudur:

Maraş’ta üstlenen Fransız tümeninin maksadı şöyle idi: Fransız işgal kuvveti teslih etmekte olduğu bir Ermeni yardımcı tümeni ile Sivas’a gidecektir. Arslan Bey teşkilatını bitirdiği zaman Atatürk Erzurum’dan Sivas’a gelmiştir. Arslan Bey yaptıklarını ve yapacaklarını şehir dışı telgrafhanelerinden Sivas’a yani Atatürk’e bildiriyor ve talimat istiyor. Atatürk en son cevabında «Sakın ateş patlatmayın: Henüz vakti gelmemiştir, müstevli Sivas yolunu tutarsa onu çete Harpleri ile Anti Toros’un sarp dağlarında ve geçitlerinde imha edin!» Diyor.

Fakat Ermeniler azıttıkca azıtıyor. Malum bayrak hadisesi ile Maraş muhariplerinin şahadet parmakları, tüfek tetiğine dayanıyor. Arslan Bey’in ilan-ı harp emri şudur:

(Arkadaşlar, harp başlamıştır. Allah’ın inayeti, Peygamber’in ruhaniyeti, din kardeşlerinin fedakârlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız, bir ferdimiz kalıncaya kadar düşmana teslim edilmeyecektir. Gayret bizden tevfik Allah’tan.) 23 ikinci Kânun 1920

Harbin devamı müddetince, her gece muharip kuvvetler kumandanlarına emr-i yevmiyeler gönderirdi.

Bunlar cephane, iaşe, ikmal işleriyle harbin sevk-u idaresi babındadır. Muharipler bu emr-i yevmiyelerin Maraş içinde gizli bir erkan-ı harbiye Hey’eti tarafından yazıldığı kanaatını taşırlardı. Harp sonu muharip kuvvetler kumandanları Arslan Bey’e gelerek

«Eh, artık bizi bu muhterem Erkân-ı Harbiye Hey’eti ile tanıştır.» diyorlar. Arslan Bey gülüyor: “Heybet bendim”

diyor. Muhataplarını hayrete düşürüyor.

Arslan Bey’in daha birçok hususiyetlerini öğrenmek isteyenler varsa, ağalarla ve bozuk ruhlarla değil, Maraş harbini yapan mert kişilerle veya onların evlatları ile temasa

geçmelidir.

Allah Arslan Bey’e de bu harpte can veren şuhedaya da gani gani rahmet eylesin.

Edik Dergisi, 12 Şubat 1974

Şeyhadil Mezarlığındaki Şehitlik

Serkomiserlik Vesikası

BAŞKOMİSER ALİ ARSLAN TUĞGÖZATA