• Sonuç bulunamadı

I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev İle Kardeşi Rükne`d-Din Süleyman Şah

I. BÖLÜM

2.5. I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev İle Kardeşi Rükne`d-Din Süleyman Şah

Şah Arasındaki Taht Mücadelesi

Keyhüsrev`e muhalif olan kardeşleri, en büyükleri ve en kudretlileri olan Kutbe`d-Din Melik Şah`ın ölümünden sonra, onun aile içindeki ve mücadele

146 Baykara, a.g.e., s.19.

147 Cahen, Anadolu`da Türkler, s.59. 148 Baykara, a.g.e., s.19.

38

sahnesindeki yerini devralmış olan Süleyman Şah`ın etrafında toplanmışlardı149. Ankara kalesini ele geçirmenin güçlüğünü düşünen ve buranın hakimi Muhyiddin Mes`ud`un elindeki toprakların bir kısmını alarak, onu tabi bir duruma sokan Rükne`d-Din Süleyman Şah`ın asıl gayesi ise Konya`yı zapt etmekti150.

1196 yılında Süleyman Şah kendilerine menşur verip yerlerinde bırakmak vaadi ile diğer kardeşlerini ikna etmiş151, ölen ağabeyi Kutbe`d-Din`in ülkesini de elde ettikten sonra bir müddet sefere çıkmamış, bu arada bazı stratejiler belirlemiştir152. Daha sonra I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev, Menderes havalisinde Bizans`a karşı zafer kazanıp halkın beğenisini toplarken, Tokat meliki Rükne`d- Din Süleyman Şah da, kardeşlerine üstünlüğünü kabul ettirmiş olarak Konya üzerine yürüyüşe geçmiştir153. Rükne`d-Din Süleyman Şah önce hudut şehri Sivas`a, oradan da Kayseri ve Aksaray`a gitmiş, buralarda bir müddet kaldıktan sonra civardaki melikler ve emirlerin de katılımıyla154 kardeşi Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in bulunduğu Konya üzerine yürümüştür155.

Süleyman Şah, saltanat iddiasında bulunup mücadele ederken kendisini haklı göstermek için politik oyunlar oynamaktan da geri kalmamıştır. O, menfi propaganda ile rakibi Keyhüsrev`in halk nezdinde saygınlığını kaybettirip, onu halkın desteğinden yoksun bırakarak bertaraf etmek için ortaya bazı dedikodular da yaymıştır156.

Bu propogandalar şöyledir; Anonim Selçukname`ye göre; Sultan I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev Avarızoğlu ve diğer dört emirle babasını öldürtmüş, daha sonra bunları yakalamış ve ellerini ayaklarını keserek ateşe attırmıştı. Bunu gören diğer emirler kaçarak Rükne`d-Din Süleyman Şah`a sığınmışlardı. Buna

149 Kaya, a.g.t., s.51.

150 O.Turan, “Keyhusrev I”, s.615.

151 Halit Erkiletlioğlu, Kayseri Tarihi, Kayseri 1993, s.91; Kerimeddin Mahmud, Rükne`d-Din Süleyman Şah`ın kardeşlerinden bu hususta kendisine uymayan ve Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e itaat edenleri öldürtüp, babasının onlara verdiği memleketleri aldığını belirtir. Aksarayi,a.g.e., s.127; ayrıca bk. Ahmed Bin Mahmud, a.g.e., s.149.

152 Kaya, a.g.t., s.51.

153 Atçeken-Bedirhan, a.g.e., s.163. 154 İbn Bibi, a.g.e., s.51.

155 İbnü`l- Esir, a.g.e., s.84. 156 Kaya, a.g.t., s.59.

39

canı sıkılan Rükne`d-Din Süleyman Şah “Bu alçak dünya yüzünde babasını öldüren adamın öldürülmesi vaciptir” diyerek Konya üzerine yürümüştür157. Bu rivayet şüphesiz Sultan Keyhüsrev`e karşı yürüyüşü meşru göstermek ve efkarı kazanmak için çıkarılmış bir söylentiden başka bir şey değildir158. Rükne`d-Din Süleyman Şah`ın çıkardığı söylentilerden biri de Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in annesinin Hıristiyan olduğudur. Nikaetas`a göre Rükne`d-Din Süleyman Şah, annesinin Hristiyan olması yüzünde Keyhüsrev`den nefret etmektedir159.

Mikail Bayram ise I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev ile Rükne`d-Din Süleyman Şah arasındaki mücadeleye fikri boyuttan bakmış ve bu taht kavgası için; “II.Kılıç Arslan`ın ölümünden sonra da devam eden taht mücadelesinde Malatya`daki kültürel fikri çevrede yetişen ve eğitim gören I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev ile Tokat ve Amasya çevresindeki kültürel ve fikri ortamda yetişen ve Tokat meliki olan Rükne`d-Din Süleyman Şah`ın ön plana çıktıkları görülür. Bunun sebebi şudur; Selçuklular zamanında Tokat ve Malatya çevresinde birbirinden farklı ve birbiriyle zıtlaşan ve rekabet halinde bulunan iki ayrı fikri ve kültürel çevre teşekkül etmiştir. Tokat, Sivas, Amasya, Niksar çevresine Danişmendoğulları`ndan tevarüs eden Türk milli kültürüne dayalı bir kültürel çevre, Alplık ve Gazilik ülküsünden kaynaklanan siyasi bir yapılanma meydana gelmiştir. Buna karşılık Malatya ve çevresinde ise İran milli kültürüne dayalı bir kültürel yapılanma teşekkül etmiştir. O dönemde birbiriyle siyasi rekabet halinde bulunan bu iki faklı kültürel çevrede farklı siyasi güç odakları oluşmuştur. Bu iki farklı siyasi zihniyet rekabet ve zıtlaşma Türkiye Selçukluları tarihi boyunca devam etmiş, pek çok sosyal ve siyasi olayların meydana gelmesine ve hatta devletin yıkılışının en önemli sebebi olmuştur. Böyle olunca da bu iki kültürel çevre zaman zaman kendi beldelerinin şehzadelerini iktidara getirme gayreti içinde olmuşlar ve bu yönde faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu da şehzadeler arasında sık sık taht mücadelelerinin baş göstermesine ve sultanlara suikast düzenleme olaylarının yaşanmasına sebep olmuştur. II.Kılıç Arslan`ın

157 Anonim Selçukname, s.26-27.

158 O.Turan, Selçuklular Zamanında, s.244.

159 Khoniates, Hostoria (1195-1206), s.82. Wittek ise Rükne`d-Din Süleyman Şah için; “Zira Hıristiyanlardan nefret etmek annesinden miras kalmıştı” ifadesini kullanır. Wittek, a.g.m., s.194.

40

ölümünden sonra Harput ve Malatya`da eğitim gören I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev ile Tokat ve çevresindeki Türkmen muhitin meliki olan Rükne`d-Din Süleyman Şah arasındaki taht mücadelesi işte bu iki kültürel çevrede odaklaşan iki farklı siyasi iradenin ön plana çıkmasından kaynaklanmıştır160” yorumunu yapmaktadır.

Rükne`d-Din Süleyman Şah ve ordusu Konya`ya vardıklarında orada halkın direnişi ile karşılaşmıştı. Halk, Süleyman Şah`a itaat etmediği gibi her gün 60 bin okçu Süleyman Şah`ın ordusunun karşısına çıkarak sabahtan akşama kadar savaşmış, onun askerlerini Konya bahçelerinin yanına yaklaştırmamıştır161. Bu şekilde dört ay162 geçtiği halde Konya`nın Ahileri ve Fityan reisleri II.Kılıç Arslan`a verdikleri sözü tutarak Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e bir zarar getirtmemişlerdir163.

Fakat bir başka sözüne itibar edilen grup olan Serverler ve birkaç İğdiş Süleyman Şah`a elçi göndererek eğer Konya kuşatmasından vazgeçerse kendi imkanlarıyla 500 bin gümüş nakit para, her renkten 300 İstanbuli atlas kumaş, 200 boy altın işlemeli elbise, her renkten 3 bin arşın çuha, her türden 10 bin arşı keten, 200 baş katır, 300 baş at, 2 bin baş sığır, 300 baş deve, 10 bin baş koyun gibi şeyleri üç taksitte hazineye, ahıra ve saray mutfağına vereceklerini bildirmişlerdir. Yine ileri gelenler eğer Süleyman Şah bunları kabul etmeyip Konya sultanlığını isterse, Sultan Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e, oğullarına, hazinelerine, mallarına, mülküne, mahiyetine ve adamlarına zarar vermeyeceği hususunda yemin eder ve Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in serbestçe Konya`dan ayrılmasına izin verirse o zaman kapıyı açıp onu saltanat tahtına oturturuz deyince; Melik Rükne`d-Din Süleyman Şah, ikinci fikri kabul ederek önde gelen herkesin huzurunda ağır yeminlerle dolu bir ahidname imzalamıştır Ahidnameler şehir halkının eline ulaşınca ileri gelenler hep birlikte Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in huzuruna girip, Keyhüsrev`e: “Kuşatmanın uzun sürmesinin azık

160 Bayram, “Devlet Yapısının Şekillenmesi”, s.170.

161 Bir başka kaynakta ise “Süleyman Şah çok dikkatli davranıyor, askerlerini bağlara girmekten ve etrafta tahribatta bulunmakta men ediyordu”,denilmektedir. Atçeken-Bedirhan, a.g.e., s.163.

162 Kerimeddin Mahmud ise “Konyalılar, şehri bir ay kadar muhafaza ve müdafaa ettiler”, diyerek kuşatmanın bir ay kadar sürdüğünden bahseder.Aksarayi, a.g.e., s.127.

41

ve yiyeceklerde kıtlığa sebep olduğunu, her yeri dedikoduların sardığını ve kardeşi Süleyman Şah`ın taht isteğinden vazgeçmediğini bildirdiler. Fakat Süleyman Şah`ın Keyhüsrev`e, oğullarına, malına, maiyetine, mülküne el uzatmayacağını, ülke sınırlarını çıkıncaya kadar 3 bin okçunun Keyhüsrev`e refakat edeceğini, bunların geri dönüp Keyhüsrev`in yabancı ülkeye sağ olarak vardığını bildiren fermanları alınca şehrin kapılarını Süleyman Şah`a açacaklarını ve ona tabi olacaklarını, bunların da Süleyman Şah tarafından yeminli ahidnamelerle kabul edildiğini söylediler. Sultan Keyhüsrev`in bunları kabul etmemesi ve savaşa devam etmeyi istemesi halinde aileleriyle birlikte canlarını feda edeceklerini bildirdiler164”.

Saltanat yarışında mücadele edenlerin kardeş olmaları sebebiyle şehrin ileri gelenleri için sultan kim olursa olsun fark etmiyordu. Bu kişilerin Sultan Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e danışmadan ya da onunla fikir alışverişinde bulunmadan böyle bir karara varmaları, onların derdinin bir an önce rahat ve huzura kavuşmak olduğunu, ya da sıkıntıya düşünce Keyhüsrev`i gözden çıkardıklarını gösterir. Veya bu ileri gelenler Süleyman Şah`ın sultanlığını arzulayıp Süleyman Şah ile gizlice anlaşmışlardı. Durum ne olursa olsun ahiler ve fityan, yeminlerine bağlı kalmayı seçerken serveran ve iğdişan hangi gaye ile olursa olsun yeminlerinden dönmüşlerdir. Ancak ifadelerinden anlaşıldığına göre bu kişilerin beklentileri ve temennileri Sultan Keyhüsrev`in Melik Süleyman Şah ile anlaşması idi. Eğer böyle olmasa idi Keyhüsrev`e gelmeden önce Süleyman Şah`a gidip anlaşma yollarını aramazlardı. Sultan Keyhüsrev, ağabeyi Süleyman Şah`ın gönderdiği ahidnameyi okuduktan sonra, herhalde serveran ve iğdişanın Süleyman Şah`ın Sultan olmasına yönelik düşünceleri sezmiştir165. Bundan dolayı dört ay boyunca bütün imkanlarıyla Konya halkının kendisini savunduğunu fakat yiyecek stoklarının eridiğini şehrin sıkıntıya düştüğünü, kardeşinin verdiği söze sadık kalacaksa bunu fazla uzatmadan şehri terk edeceğini söylemiştir166. Bunun üzerine Konya`nın önde gelenlerinden iki kişi barış şartlarını görüşmek üzere Süleyman Şah`ın huzuruna çıkmış, Rükne`d-Din

164 İbn Bibi, a.g.e., s.51-52. 165 Kaya, a.g.t., s.62-64. 166 İbn Bibi, a.g.e., s.53.

42

Süleyman Şah da yeminleri yenileyip, anlaşma metnini eliyle yazdıktan sonra kardeşi Sultan Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e göndermiştir167.

Sultan Gıyase`d-Din Keyhüsrev anlaşma metnini inceleyip güveni artınca yanındakilere şehirden ayrılacağını, eşlik ve koruyuculuğa ihtiyacı olmadığını söylemiştir168. Keyhüsrev, kardeşinin sözünde durmayacağını düşünmüş olmalı ki, refakatine verilmesi karalaştırılan üç bin kişilik okçu birliğini ve çocuklarını yanına almaya fırsat bile bulmadan Akşehir üzerinden İstanbul`a gitmek üzere, gece vakti alelacele ve perişan bir vaziyette, adeta kaçarcasına Konya`yı terk etmiştir169.

Kaynaklar bu hadisenin yılını vermemekle beraber Konya`da Gıyase`d- Din Keyhüsrev adına 592`de ve Rükne`d-Din Süleyman Şah adına da 593`de para basıldığını belirtir. Anonim Selçuk-name`de de Rükne`d-Din Süleyman Şah`ın 7 Zilkade Salı günü şehre girdiği170 kaydedildiğine göre yeni sultanın tahta çıkışının 7 Birinci Teşrin 1196 senesinde vuku bulduğu meydana çıkar171. Bu tarih aynı zamanda Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in Menderes havalisine yaptığı seferin de, Bizans tarihçilerinin hesabına göre 1198`de değil, 1196`da cereyan ettiğini ve ilk saltanatının da dört yıl iki ay sürdüğünü gösterir172.

167 Bazı kaynaklar ise Rükne`d-Din Süleyman Şah`ın, Gıyase`d-Din Keyhüsrev ve iki oğluna Elbistan`da oturmasına izin vermesiyle barışın gerçekleştirildiğini belirtmektedirler. Aksarayi, a.g.e., s.127; Ahmed Bin Mahmud, a.g.e., s.149.

168 İbn Bibi, a.g.e., s.53.

169 Salim Koca, Sultan I.İzzeddin Keykavus (1211-1220), Ankara 1997, s.13. 170 Anonim Selçukname, s.27.

171 Alptekin bu tarihi 7 Ekim 1196 olarak zikreder. Alptekin, a.g.m., s.259; Halil Eldem, Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in ilk hakimiyetinin, birçok iç güçlükler arasında geçtiğinden dolayı binalara ait kalıntılara denk gelinemediğini belirtir. Yalnız çok az miktarda olan yeri ve tarihi belirsiz bakır paralarla, 593 (1196)`de Konya`da basılmış gümüş paralardan bahseder ki, işte bu paralar kanalıyla Keyhüsrev`in ilk saltanatının 588 (1192)`den 593 (1196)`e kadar sürmüş olduğuna karar verilebilir.Eldem, a.g.e., s.47. 172 O.Turan, Selçuklular Zamanında, s.244.

43

III.BÖLÜM

3. I.GIYASE`D-DİN KEYHÜSREV`İN BİZANS

YOLCULUĞU VE BİZANS HAYATI

3.1. Bizans Yolculuğu

3.1.1. Konya`dan Ayrılışı Ve Ladik Olayı

I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in, Selçuklu saltanatını Rükne`d-Din Süleyman Şah`a bırakarak Konya`dan ayrılışı, dokuz yıl sürecek bir gurbet hayatının da başlangıcı olmuştur173.

Sultan Gıyase`d-Din Keyhüsrev, akşam namazı sırasında saltanatın seçkinlerinden oluşan bir kafileyi yanına alarak Konya`dan ayrılırken174 acele etmesinden ve perişan durumda olmasından dolayı oğulları İzze`d-Din Keykavus ve Alae`d-Din Keykubad`ı yanından kaybedince, onları Konya`da bırakmak zorunda kalmıştır175. Ladik köyüne varınca köy halkı onlara saygısızlık edip Sultan`ın kölelerine ve yakınlarına kötü davranmış, onlarla kavgaya girip bazılarını yaralamışlardı. Sultan`ın eşyalarının önemli bir kısmı ise yağmalanmış ve kaybolmuştu. Bunun üzerine yönünü Larende`ye çeviren Keyhüsrev kardeşi Süleyman Şah`a kınamalarla dolu bir mektup yazmıştır176. Olayı öğrenen Süleyman Şah derhal Ladik`e tellal göndererek “Kardeşimin adamlarına kim eziyet etmiş ve mallarını almışsa sarayımızın önüne gelsin. Onlar hakkında her türlü iyilik yapılacak, onlar desteğimizi ve ilgimizi görecek. O işi yaptığına dair attan, elbiseden ve benzeri şeylerden delil getirene her türlü ikramiye verilecek.

173 Özaydın, a.g.m., s.155.

174 Müneccimbaşı, Keyhüsrev`in “Elbistan`a gidiyorum” diye yola çıktığını belirtmektedir. Müneccimbaşı, Anadolu Selçukileri, s.22.

175 Muhtasar Selçukname de İbn Bibi`den tercüme olmasına rağmen “Sultan Gıyase`d-Din Keyhüsrev, ailesi halkı ve maiyetiyle Konya`yı terk etti”, gibi diğerinden farklı bir ifade göze çarpmaktadır.İbni Bibi, Anadolu Selçuki Devleti Tarihi (Muhtasar Selçukname), Çev: M.Nuri Gençosman, Feridun Nafiz Uzluk, Ankara 1941, s.25; Aynı görüşe Yılmaz Öztuna da katılır ve “Rükne`d-Din Süleyman Şah`a karşı mukavemetin boş olduğunu takdir eden I.Gıyase`d-Din Keyhüsrev, yanına küçük yaştaki iki oğlunu, Türkiye`nin müstakbel büyük hakanları Keykavus ve Keykubad`ı alıp, maiyetiyle Konya`yı terk etti” ifadesini kullanır.T.Y.Öztuna, Türkiye Tarihi, s.102.

44

Yaptığı hizmet ölçüsünde toprak ve hil`at dağıtılacak” diye duyurular yaptırmıştır177.

Bu haber ülkede yayılınca bu olaya karışan herkes saraya gitmek için adeta birbirleriyle yarışa girip ne aldılarsa hepsini saraya getirince Rükne`d-Din Süleyman Şah onları iğdişlere ve ayanlara teslim ederek suçlu ve suçsuzların ayırt edilmesini istemiştir. Sonra Melik İzze`d-Din Keykavus ve Melik Alae`d- Din Keykubad`ı yanına çağırtıp birini sağ dizine diğerini sol dizine oturtarak onlara; “Eğer yanımda kalırsanız sizi canımdan daha üstün tutarım. Eğer baba özlemi duyar, ayrılığa dayanamazsanız, istediğiniz zaman sizi onun yanına gönderirim” demiştir. Fakat atabeylerinin178 onları önceden tembihlediği gibi ikisi de babalarının ayrılığına dayanamadığını söyleyip ağlayınca, Süleyman Şah onları babalarının yanına göndermeye karar vermiştir. Sonra suçlarını itiraf etmiş suçluları isteyerek şehzadelerin gözü önünde onları bir daha sorguya çekmiş ve cellatlara emir vererek hepsini şehrin surlarının şerefesinde çarmıha gerdirmiştir179.

Bu uygulama ile soruşturma-yargılama usulüne de uyulmuştur. Suçun basit bir eşkıyalık suçu olmaktan çıkıp, sabık sultanın şahsında Selçuklu hanedanına yönelik oluşu gibi son derece önem arzetmesi nedeniyle de “siyaset”e hükmedilmiştir. Bu da Selçuklu sultanlarının kendilerine olduğu kadar, mensubu oldukları ailenin üyelerine yönelik olan suçları da kendilerinin şahıslarında devlete karşı işlenmiş saydıklarını ve faillerini ölüm gibi en ağır cezalarla cezalandırdıklarını göstermektedir180. Rükne`d-Din Süleyman Şah sonra emir vererek Ladik köyünü yaktırdığı için o günden buyana Ladik`e “Ladik-i Suhte” (yanmış Ladik) denilmiştir181.

Daha sonra Süleyman Şah`ın yanlarına verdiği adamlar ile şehzadeler Ermen Kalesi`ne kadar gelince onları burada bekleyen babaları Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e kavuşmuşlar, bu kavuşmadan sonra Gıyase`d-Din Keyhüsrev ve

177 İbn Bibi, Selçuk Name, s.56.

178 O sırada Atabeylik görevini Seyfe`d-din Ayaba yürütüyordu.Koca, a.g.e., s.14. 179 İbn Bibi, Selçuk Name, s.56-58.

180 Feda Şamil Arık, “Türkiye Selçuklu Devleti`nde Siyaseten Katl (1075-1245)”, Belleten, C.LXIII, S.236, Ankara 1999, s.78.

45

maiyeti Tekfur Leon`un mutasarrıf olduğu Ermeni ülkesine girmiştir182. Keyhüsrev, bundan sonra kaybettiği saltanatı yeniden elde etmek ümidiyle ve kendisine yardım edebilecek birilerini bulmak maksadıyla çevresindeki hükümdarları ziyaret etmeye başlayacaktır183. Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in İstanbul yolculuğunda ve İstanbul hayatında yanında başta oğulları Alae`d-Din Keykubad ve İzze`d-Din Keykavus`un annesi ve bu iki oğlu olmak üzere Mubarize`d-din Ertokuş, Esedü`d-din Ayaz, Seyfe`d-din Ayaba ve Devlet Hatun gibi önde gelen kişiler vardı184.

Fakat Niketas olayların akışını farklı yansıtmaktadır. Ona göre; “Barış yapılınca Keyhüsrev aynen bir zamanlar babasının yaptığı gibi imparatorun yanına gelmişti. Çünkü babası da akrabalarına haksızlık yapmış ve babası Mes`ud`un ölümünden sonra kendisi de haksızlığa uğramıştı. İmparator Manuel`i kendisini kurtarıcı sağlam bir el olarak görüyordu. Kılıç Arslan beklediğini bulmuştu. Fakat Keyhüsrev`in ümitleri gerçekleşmemişti. Zira beklediklerine kavuşamayacak kadar soğuk ve kötü bir şekilde karşılandı. Yüz bulamayınca ve kardeşine karşı destek elde edemeyince ülkesine geri dönmüş, ancak daha Konya`ya girmeden Rükne`d-Din`in saldırısına uğrayıp ülkesinden uzaklaştırılmış; sonra da Ermeni Leon`a sığınmıştır185”.

3.1.2. Ermeni Ülkesine Varışı Ve Kral II.Leon`la Görüşmesi

Sultan Keyhüsrev`in geldiğini duyan Tekfur Leon onu karşılamaya çıkmıştı186. Bazı kaynaklara göre Gıyase`d-Din Keyhüsrev, Ermeni Leon`un ülkesinde önce durdurulmak istendiyse de sonra iyi bir kabul görmüştür187. Keyhüsrev`in bir ay müddetle burada kaldığı sürece onun adına her gün eğlenceler düzenlenip ona çeşitli hediyeler sunulmuştur188. Keyhüsrev, başkent

182 İbn Bibi, Selçuk Name, s.58. 183 Kaya, a.g.t., s.101.

184 Konu ile ilgili olarak bk. Baykara, a.g.e., s.8; Konyalı, a.g.e., s.385. 185 Khoniates, Hostoria (1195-1206), s.82-83.

186 İbn Bibi, Selçuk Name, s.58. 187 Baykara, a.g.e., s.22. 188 İbn Bibi, Selçuk Name, s.58.

46

Sis (Kozan)`de yüksek bir misafirperverlik görmüş189, gördüğü bu yakın ilgiden dolayı da II.Leon`dan siyasi ve askeri yardım istemiştir190. Leon ona yardım etmeyi ve eski iktidarına ulaşması için onu desteklemeyi kesinlikle reddetmişti. Zira Rükne`d-Din ile barış yapmış olduğunu ve böyle bir yardımın kan dökülmesine sebep olacağını söylemişti191. Beklediği desteği alamayan Keyhüsrev, oradan ayrılmaya karar verince ülkesinin sınırlarına kadar Leon ona eşlik etmiş, Keyhüsrev ise Leon`a özel hil`at ve padişahlara yakışır bir at hediye ederek ona ülkesine dönme izni vermiştir192.

3.1.3. Kardeşi Mugise`d-Din Tuğrul Şah`ın Ülkesi Elbistan`a Varışı

Keyhüsrev, Ermeni ülkesinden sonra yönünü Elbistan`a çevirmiştir. Elbistan sahibi ve aynı zamanda kardeşi olan Melik Mugise`d-Din Tuğrul Şah, Keyhüsrev`e birkaç gün ev sahipliği yaptıktan sonra ondan habersiz olarak şehrin kadısı ve imamlarını çağırtmış, bütün şehrin yönetimini Keyhüsrev`e bıraktığını ve bu mülkte hiçbir hak iddia etmeyeceğini söyleyerek şahitlerin de huzurunda bunu yazıya geçirmiştir. Sonra onları okuyan Keyhüsrev de, orada bulunanların huzurunda verilenleri kabul ettiğini ve onları kardeşine geri iade ettiğini söyleyerek devletini tekrar Mugise`d-Din Tuğrul Şah`a bırakmıştır193.Tuğrul Şah hasis ve değişken bir yapıya sahipti. Diğer meliklerden çok farklı olan ve davranışlarında tutarsızlıklar görünen Tuğrul Şah, kardeşler arasında saltanat mücadelelerine katılmamış ve tahta çıkan kardeşlerine daima itaat etmişti. Dolayısıyla onun bu hareketi Süleyman Şah`a karşı ortaya konulan bir tavır olamadığı gibi, mazlum konumda olan Keyhüsrev`e destek olmak da değildi. Sadece nezaketten ibaretti. Zira Tuğrul Şah, doğuda hüküm süren diğer hükümdarlar gibi Süleyman Şah`a karşı Keyhüsrev`i istese bile daha fazla

189 O.Turan, Selçuklular Zamanında, s.269. 190 Kaya, a.g.t., s.103.

191 Khoniates, Hostoria (1195-1206), s.83. 192 İbn Bibi, Selçuk Name, s.58.

47

koruyamaz ve misafir de edemezdi194. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Gıyase`d-Din Keyhüsrev Malatya`ya gitmek üzere yola çıkmıştır195.

3.1.4. Kardeşi Muizi`d- Din Kayser Şah`ın Ülkesi Malatya`ya Varışı

Malatya`ya hareket eden Keyhüsrev`in oraya daha ümitli vardığını tahmin etmek doğrudur. Zira Malatya meliki Muizu`d-Din Kayser Şah da, birkaç yıl önce, ağabeyi Kutbe`d-Din Melik Şah`a teslim olmamış, Eyyubiler`in başı Melik Adil`e gitmiş; onun damadı olunca da memleketini muhafaza etmişti196. Gıyase`d-Din Keyhüsrev`in gelişini haber alan Melik Muizu`d-Din Kayser Şah onu büyük bir ikramla karşılayıp, ona başından geçenleri anlatan Keyhüsrev`e, yanında bulunduğu sürece büyük ikramlarda bulunmuştur197.

Bir gece Kayser Şah, Gıyase`d-Din Keyhüsrev`e kendisinin kayınpederi olan Melik Adil`in yanına gideceğini, Malatya`nın yönetimini ise Keyhüsrev`e bırakacağını, işler yoluna girdiğinde ise geri dönebileceğini söyledi198. Memleketini kaybetmemek için böylesine gayret ve mücadele eden Kayser Şah tarafından kardeşi Keyhüsrev`e yapılan bu teklif, ancak eski Sultan`a teselli vermek için olabilirdi. Aslında bu teklif ile Kayser Şah kardeşine yardım ve destek için başka adres vermişti. “Ben Eyyubi hükümdarına gideyim, sen burada kal” derken Keyhüsrev`e yardım almak için Eyyubiler`e gitmesini tavsiye etmekteydi199. Keyhüsrev ise Melik Adil`in yanına kendisinin gideceğini ve ona fikir danışacağını söyleyerek bunu kabul etmemiştir200.

Benzer Belgeler