• Sonuç bulunamadı

Gıda Güvenilirliğinde Risk İletişiminde Medyanın Etkisi

2. GIDA GÜVENİLİRLİĞİNDE RİSK ANALİZİ

2.2 Gıda Güvenilirliğinde Risk Analizinin Tanımı ve Bileşenleri

2.1.3 Gıda Güvenilirliğinde Risk İletişimi

2.2.3.4 Gıda Güvenilirliğinde Risk İletişiminde Medyanın Etkisi

Modern gıda güvenilirliği politikaları çalışmaları başlamadan evvel, politika yapıcılar ve yalnızca bilim insanlarının belirli bilgi kaynakları oldukları teknokratik model vardı. Teknokratik yaklaşım, risk iletişiminin amacını kamuoyunun bilime dayalı gerekli olan bilgi eksikliğinin düzeltilmesine indirgemektedir (Dora, Health, Hazards and Public Debate, Lessons for Risk Communication from the BSE/CJD saga, 2006). Sonrasında, 80’lerde, kararcı model denilen, sosyal, politik ve ekonomik aktörlerin de devreye girdiği bir ortamda farklı bilgi kaynaklarının araştırmasını içeren bir model geliştirilmiştir (Millstone E., 2004). Günümüze yakın hususa ilişkin çalışmalar ise şeffaf modeli kapsamaktadır. Bu modelde bilimsel, sosyo-politik, ekonomik aktörlerin hepsi aynı oranda etkindir ve model, açık, konjonktürel bir yapıda olan risk yönetim modeline daha yakın bir yapıya sahiptir. Bu model ile risk değerlendirmesi ile risk iletişimi arasında yeni bir vurgu yapılmıştır. Risk iletişiminin tanımı belirginleşmiş ve detaylandırılmıştır. Risk iletişiminde, belgelendirme, bilgilendirme, ortak diyalog ve ortak karar alma, katılım sağlama olmak üzere dört iletişim türü olduğu, aynı dönemlerde ortaya atılmıştır (Vanhaeren).

Bilginin sınıflandırılması noktasında, iki yaygın çeşit ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki, eğitim etkinlikleri kapsamında edinilen bilgi, diğeri ise günümüzde yaygınlaşmış olan medyatik bilgidir. Eskidenkitap, gazete, dergi gibi araçlarla ulaşılabilen bu bilgi türüne günümüzde daha çok, internet ve sosyal medya aracılığı ile erişilebilmektedir. Bu kanallar ile, daha fazla bilgi, çok daha hızlı ve çok daha fazla bireye ulaşabilmektedir (Menlik, 2014a). Medya, risk iletişimi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi süreçlerinde yıllar geçtikçe, gelişen yaklaşımların ışığında daha etkin hale gelmiştir. İnternet ve 24 saatlik televizyon kanalları dahil olmak üzere kullanılan iletişim kanalları da artmıştır. Risk iletişiminde medyanın rolü kritiktir ve medya, riskin kamuoyuna aktarılması, kamuoyunda farkındalık yaratılması ve var olan bilginin yorumlanmasındaki en temel araçtır. Medya, toplumun anlayabileceği lisanın kullanılmasını tercih eder, bilimsel açıklamaların topluma aktarılmasında bu bağlamda da iyi bir köprü vazifesi görebilecek konumdadır. Medya, halkın eğitilmesi ve algının iyi yönde gelişiminde rol alabildiği anlar gibi riskin olduğundan daha yüksek algılanmasa veya riskin bulunmadığı koşulların riskli olarak algılanmasına da sebep olabilmektedir, o nedenle bu kilit aracın da bilinçli ve kontrollü yönetimi çok önemlidir.

32

Bilimsel belirsizliklere dikkat çekilen gıda krizlerinin ardından, halkın bilime olan güveni sarsılmıştır. Medyada, bilim insanlarının birbiri ile çelişen, çatışan demeçler vermesi de bu güvensizliği perçinlemektedir. Toplumun, var olan bir belirsizliği ne derece tolere edebileceği bilinmelidir. Avrupa’da (özellikle, İngiltere’de), kamuoyunun rahatsızlıklarından ötürü suçlayacak birilerini arama arzusu gelişmektedir. Bu yaklaşımın gıda sektöründeki risk iletişimini de ciddi manada etkilediği Amerika’da da gözlemlenmiştir ve AB içerisinde de aynı etkinin gözlemlenmesi beklenmektedir (Avrupa Gıda Bilgi Konseyi, 2003).

Risk iletişimi sürecinde üzerinde uzlaşılan ve EFSA tarafından da önerilen araçlar

medya, internet siteleri, basılı yayımlar, dijital yayımlar, toplantılar ve çalıştaylar, kamu ile gerçekleştirilen istişareler, ortaklar ve paydaşlar ile kurulan ağlar, sosyal ağlar (facebook vb.), blog’lar, mikroblog’tur (twitter). Bunlara ek olarak, saha ziyaretleri, videokonferanslar, posterler, el ilanları ve benzeri araçlar da hedef kitleye

erişimde değerlendirilebilir (Halifax, 2012). Kullanılacak aracın belirlenmesi kadar uygun ortamda mesajın iletilmesi de önemlidir. Örnek olarak; gece geç vakitte televizyonda pestisit uyarıları, hedef kitle olarak belirlenen çiftçilere ulaşamayabilir (Cape Breton University, 2011)

Sosyal medyadaki gıda risk/fayda iletişimi için yeni medya ve internet teknolojilerinin gelişimi, gıda riski ve faydaları iletişiminin gelişimi için potansiyel vaat etmektedir. Klasik yayımcılığın yeni medya mecralarındaki rolüyse kısıtlıdır. Bununla beraber gittikçe artan sayıda insan yeni medya araçları yolu ile sürekli güncel bilgiye ulaşmaktadırlar. Bu yeni sosyal medya araçlarının klasik medya ile olan iletişimi de dikkate alınmalıdır. Birçok klasik medya kanalı da sosyal medyayı artan bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Bu yeni medya araçları ayrıca profesyonel gazetecilik dışında birçok insanın da internet yolu ile diğer insanlarla bilgi ve haber paylaşmasına olanak sağlamaktadır (Julie Barnett, 2011), bu durum da bilgi kirliliğinin artması yönünde tehdit oluşturmaktadır.

Medyanın risk algısının arttırılması üzerine nasıl bir etkisi olduğu araştırılmaktadır. Bir risk medyanın odağı haline gelip kamuoyu ile paylaşılmış ise, konuya ilgili bireyler ve kuruluşlar için, medyaya, kamuoyuna aktarılmak üzere daha fazla bilgi akışı sağlama

33

imkanı doğmuş olmaktadır. Bu döngüde, riske ilişkin oluşan farkındalık, mevcut gerçekten ayrılabilmektedir ve toplum, riskin var olandan daha büyük olduğu kanısına yönlendirilmiş olabilir. Buna “hoopla etkisi” denmektedir (Sapp).

Şekil 2.4 Örnek; 1995-2000 Seneleri Arasında Genetik Yapısı Değiştirilmiş Gıdalar Üzerine Gazete Makaleleri için Hoopla Etkisi

Kaynak: (Sapp)

Şekil 2.4’te “hoopla etkisi”ne örnek olarak Iowa Devlet Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde yürütülen bir çalışmada yer alan aylara göre genetik yapısı değiştirilmiş gıdalar üzerine hazırlanan gazete makale sayılarını yansıtan grafik yer almaktadır. Türkiye’de de “hoopla etkisine” örnek olarak; GDO konusunda Türkiye’deki google arama motorunda yapılan araştırmaların sayısı 269 bin iken, aflatoksin için bu rakam 14 bin iki yüz, kuş gribi için ise 241 bin olması verilebilir. Bu rakamlarla, medyanın yansıtacağı konulara ilişkin seçici davrandığı kanısına erişilebilir (Boyacıoğlu, 2012). Medyanın, genelde, teknik konular hakkında bilgisinin sınırlı olduğu göz önünde bulundurularak, iletişimden sorumlu uzmanların konusuna vakıf bireyler olarak doğru bilgileri, en önemli noktalara vurgu yaparak ve daha önemli olan riskleri göz ardı etmeyerek anlaşılır kılması çok önemlidir.

34

İletişimin içeriğinin otoriteler tarafından onaylanması gereken durumlarda bile, bu kaynaklardan bilgileri alan kişiler yalnızca pasif tüketiciler değildir. İletişimin içeriğini oluşturan bilginin, bilgiyi alan kişilerde muhakkak bir karşılığının olması gerekliliği vardır. Tüketiciler internet ortamında aldıkları bilgileri anlama ve işleme konusunda da farklılık göstermektedirler. Paylaşılan bu bilginin doğru algılanmasında tüketici davranışlarını etkileyen tepki, araştırma ve danışma olmak üzere üç önemli unsur vardır. Sosyal pazarlama literatürü doğru mesajlar ile doğru kitlelere ulaşma konusunda ileri kavramalar gerektirmektedir. Bu durumun gıda ile ilişkisinde, kültürlerarası farklılıklara ek olarak, sınıflandırmada sosyo-demografik bir parametre olarak cinsiyet, kadınların ve erkeklerin tüketimde farklı davranışlar göstermesi ile önemli bir nokta teşkil etmektedir. Ayrıca, kadın ve erkek arasında, gıda risklerine karşı savunmasızlık durumu, risk algılama yöntemleri, yeme içe alışkanlıklarına dikkat etme gibi açılardan da farklılıklar bulunmaktadır. Örnek olarak; hamilelik dönemlerindeki kadınların Listeria enfeksiyonu gibi hastalıklara erkeklere nazaran çok daha tedbirli yaklaşmaları gösterilebilir (Julie Barnett, 2011).

35

3. AVRUPA BİRLİĞİNİN GIDA GÜVENİLİRLİĞİNDEKİ RİSK İLETİŞİMİ VE