• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliğinde Gıda Güvenilirliğine İlişkin Kamuoyu Algısındak

3. AVRUPA BİRLİĞİNİN GIDA GÜVENİLİRLİĞİNDEKİ RİSK İLETİŞİMİ VE

3.3.1 Avrupa Birliğinde Gıda Güvenilirliğine İlişkin Kamuoyu Algısındak

Eurobarometer, Avrupa Komisyonu’nun kamuoyu görüşünü değerlendirebilmek için 1973’ten beri anket çalışmaları ve diğer çalışmalar yürüttüğü kamuoyu görüşü analiz tabanıdır. Eurobarometer’ın güncel verilerine göre AB’nin farklı kesimlerinde en çok kaygı duyulan vakalar da farklılık göstermektedir (örn.; hayvan refahına ilişkin kaygılar İngiltere, Finlandiya ve İsveç’te yoğunlukla ortaya çıkarken GDO’lar Avustralya’nın en temel kaygılarındandır). Toplumsal algılarda böylesi bir farklılık söz konusu iken, EFSA’nın tek bir mesaj ortaya koyması ve tüm AB kamuoyuna bu mesajı benimsetmesi söz konusu değildir (EFSA, 2015f). Bu nedenle, EFSA’nın Üye Ülkelerdeki ulusal gıda güvenilirliği otoriteleri ile yakın temas halinde çalışması ve iletişim zinciri içerisinde, EFSA bir mesaj yayımladığı zaman, ulusal yetkili otoritelerin bu bilgiyi, kendi tüketici kitlesinin algısına yönelik şekilde aktarabilme kapasitesine sahip olmaları gerekmektedir.

Eurobarometer’ın 2010 verilerine göre, gıda risklerine ilişkin kamuoyu araştırmasında, kamuoyunun en fazla % 19’unun kimyasallar, pestisitler ve diğer maddelere ilişkin endişe duyduğu tespit edilmiştir. İkinci sırada % 12 ile gıda zehirlenmeleri (örn.; Salmonella, Listeria) yer alırken, GDO’lu gıdalar için duyulan endişe % 8 ile sınırlı kalmaktadır. Gıda güvenilirliğine ilişkin herhangi bir sorun bulunmadığı kanaatine sahip olan kitlenin oranı ise % 9’dur (Eurobarometer, 2010).

Kamuoyuna güven duydukları bilgi kaynakları söz konusu olduğunda; sağlık uzmanları ve kişisel bağlantılar, doktorlar ve diğer sağlık uzmanlarına kamuoyunun % 84’ünün tamamen güvendiği, aile ve arkadaşlara kamuoyunun % 82’si, tüketici kuruluşlarına % 76, bilim insanlarına % 73 ve çevre koruma gruplarına % 71 güvendiği ortaya çıkmıştır. EFSA’ya duyulan güven ise % 64’tür. % 50’nin altında güven belirtilen tek mercii % 47 ile ulusal hükümetler olmuştur. Medyaya (TV, radyo, gazete vb.) duyulan güven % 48 iken internete bilgi kaynağı olarak duyulan güven % 41’dir (Eurobarometer, 2010).

Medya veya internet aracılığı ile iletişimi sağlanan bilgilere kamuoyu tepkisi ölçümlenmiştir. Yaklaşık olarak her iki kişiden birinin medyada karşılaştığı gıda

58

güvenilirliğine veya beslenme ve sağlığa ilişkin haberlere karşın beslenme alışkanlığını değiştirmemektedir. Yaklaşık her üç kişiden biri haberine rastlanılan gıda ürününden kaçınmaktadır. Beslenme veya sağlığa ilişkin bilgiler için endişe duyulmama oranı % 29 iken gıda güvenilirliğine ilişkin bilgilerin göz ardı edilebilme oranı % 24’tür. Genel perspektifte, gıda risklerine ilişkin toplumun çok endişeli olan kesimi 10’da 3 oranındadır, % 20-28 Avrupa vatandaşı ise orta seviyede endişe duymaktadır (Eurobarometer, 2010).

Avrupa’da kamu otoritelerine gıda güvenilirliğine ilişkin uygulamalarında oldukça güvenilmektedir. Bilimsel çerçevede, gıdaya ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesi üzerine atılan adımlara ilişkin olumlu kanı vardır. Kamuoyunun % 80’den fazlası, AB’de sağlıklı beslenme ve yaşam biçimlerine dair kamu otoritelerinin toplumu daha fazla bilgilendirilmesi noktasında, tüm Üye Ülkelerde hem fikirdir (Eurobarometer, 2010).

Veriler ışığında anlaşılmaktadır ki sosyal medya kamuoyuna geniş çaplı erişimdeki en kritik ve her geçen gün kitlelere erişim kapasitesi artan bir araç sayılabilir ancak bunun yanında EUFIC’in güncel çalışmalarına göre, gazeteler de hala geniş kitlelere hitap etmede önemli rol oynamaktadır. Ayrıca, gün geçtikçe kullanım etkinliği ve hedef kitlesinde büyük artış gözlemlenen sosyal medya iletişimleri içerisinde de sıkça atıfta bulunulan gıda riskine ilişkin bilgilendirme kaynağı olarak belirlenmiştir. (Friel, 2013).

Sekiz farklı ülke ve dilde gazetelerin oldukça kapsamlı bir metodoloji çerçevesinde incelendiği bir çalışmada, gazete, makale ve beyanlar üzerinden araştırma yürütülmüştür. Üye Ülkelerin medya raporlamaları arasında yoğunluk ve tür açısından farklılıklar bulunduğu, kaynaklar üzerinde geleneksel medyanın önemli bir etkisi olduğu ve rapor edilen sağlık beyanlarının % 37.3’ünün EFSA tarafından gerçekleştirildiği ortaya konmuştur (Friel, 2013).

Medya tarafından riskin doğru çerçevede aktarılması çok önemlidir, aksi takdirde, kamuoyunda endişe yaratılmakta ve bilgilendirmenin dayandırıldığı kaynağın sorgulanması ve bilginin yanlış algılanmasına söz konusu olabilmektedir.

Halk sağlığı ve gıda güvenilirliğine ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesi noktasında, atıfta bulunulan kaynaklar, AB nezdinde değerlendirildiğinde, EUFIC 2013 verilerine göre bilim insanları ve tıp uzmanlardan edinilen bilgiler, % 38.2 ile

59

bilgilendirilme sürecinde atıfta bulunulan kaynakların temelini oluştururken araştırmacılar % 13.4, gıda endüstrisi % 8.2, gıda güvenilirliği otoriteleri % 7.7, bilimsel yayımlar % 6.9 ve diğer medya araçları ise % 5.6 gibi bir oran ile kamuoyunun bilgilendirilmesinde atıfta bulunulmaktadır (Friel, 2013).

Yapılan tüm beyanlar arasında, risk ve güvenilirlik üzerine olanların, sağlık, besinsel içerik ile beslenme beyanatlarından sonra % 13.3’lük bir rakam ile medyada en çok yer alan konseptler arasında 4. sırada bulunduğu tespit edilmiştir. Çalışmada, beyanatların tonlamaları mukayese edilmiştir ve tonlamalar ise pozitif, nötr ve negatif olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Yapılan çalışmadaki tonlamalara ilişkin, risk ve gıda güvenilirliğine dair yapılan bilgilendirmelerin büyük çoğunluğu AB genelinde negatif olduğu tespit edilmiştir. Aşağıdaki grafikte genel olarak beyanların nasıl bir yaklaşım ve hangi tonda ile gerçekleştirildiği görülebilmektedir.

Şekil 3.3 Avrupa’da Gazetelerde Beyanda Bulunulan Konulara Göre Tonlamanın Karşılaştırılması

60

Farkı AB ülkelerinde, kültürel farklılıklarına göre, gıda tehlikelerinin yönetimine bakılarak tüketici algıları araştırılmıştır. Bu odakla yürütülen bir araştırma (Cope, Frewer, Houghton, Rowe, Fischer, & de Jonge, 2010). Almanya, Yunanistan, Danimarka, Birleşik Krallık ve Slovenya’yı ele almaktadır. Çalışmada, organik gıdada mikotoksin, meyve ve sebzelerde pestisit kalıntıları, genetiği değiştirilmiş patates örnekleri üzerinden araştırma yapılmıştır. Araştırma neticesinde, risk iletişimini, teknik risk değerlendirme neticelerine dayandırmak yerine tüketicilerin algısı, endişeleri, ihtiyacı olan bilgiye dayandırmak gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ek olarak, daha etkili bir iletişim kanalı kurmanın gerekliliği, hem tüketiciler hem uzmanlarca dile getirilmiştir (Krystallis, Frewer, Rowe, Houghton, Kehagia, & Perrea, 2007).

Tüketicileri tatmin edecek seviyede bir risk iletişiminin uzmanlar tarafından yapılabilmesi için uzmanların tüketici endişeleri ile tüketiciler tarafından risk yönetiminin eksik görülen yönlerine vakıf olması ve iletişimlerini bu bilgileri baz alarak geliştirmeleri çok önemlidir. Uzmanlar ile tüketicilerin algısının, medyanın gıda risklerine karşın gelişen toplumsal tepkiler üzerine etkisi üzerinde de ayrışmakta olduğu tespit edilmiştir. Tüketicilere göre, medya, salt alarm gerektiğinde değil gıda güvenilirliğine dair sürecin her aşamasında önemli bir bilgi kaynağıdır. Bu nedenle, risk konusunda uzmanlaşmış kimselerin, medya kaynaklarını kullanarak toplum ile iletişim kurmaya öncelik vermesi gerekmektedir.

Gıda güvenilirliği ve risk yönetiminde, tüketici güveni çok önemlidir ve hem risk iletişimi hem de kurumsal etkinlikler anlamında araştırılmasına önem verilmiştir (de Jonge, Van Trijp, Renes, & Frewer, 2007). Bu güvenin sarsılmasındaki temel etmen olarak tüketicilerin de uzmanların da uzlaşmış oldukları belirsizlik olgusu, bilimin doğasında var olan bir unsurdur. Eğer risk analizinin şeffaf olarak kamuoyuna açıldığı bir ortam oluşturulacak ise, öncesinde risk belirsizliklerine ilişkin güçlü bir risk iletişiminin zemininin hazırlanması gerekmektedir. Risk iletişimcileri tarafından, tüketicinin risk algısı ve ihtiyaç duyduğu bilgiler üzerine temellendirilen risk iletişimine öncelik verilmelidir. Risk iletişimi içerisinde, vakanın gerçekleşmesini takiben risk analizinin nasıl uygulandığını ifade etmek önemlidir. Farklı AB Üye Ülkeleri arasında, gıda güvenilirliği ile ilişkili tecrübeler ile risk yönetimi tercihlerine göre kültürler arası farklılıklar, ulusal

61

veya bölgesel düzeyde risk iletişimi stratejilerinin farklılık gösterebileceğini işaret etmektedir.

Risk İletişimi ve Kamuoyunun Bilgilendirilmesine dair Avrupa Birliği Üye 3.4

Örnekleri

Risk iletişimi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi hususlarında Avrupa Birliği’nde, Türkiye adına dersler çıkarabileceğimiz önemli iyi örnekler bulunmaktadır. Gıda krizlerinden farklı yönlerine bağlı kalınarak seçilmiş bazı örnekler tezin bu kısmında incelenmektedir.

3.4.1 İngiltere’de Gıda Güvenilirliğinde Risk İletişimi ve Kamuoyunun