• Sonuç bulunamadı

Gıdâ-yı Rûh Müzik. Müzik

TARAMADA KULLANILAN SÖZCÜKLER

4.1. EĞLENCE MEKÂNLARI

4.5.4. Gıdâ-yı Rûh Müzik. Müzik

4.5.5. Gûyende

Söyleyen, söyleyici (Devellioğlu, 2010: 340). 4.5.6. Hicâz

Türk musikîsinde bir makamın adı. “Hicaz Makamı, ‘Hicaz ailesi’ adı verilen birbiriyle yakın ilişkili dört makamdan oluşan grubun bir üyesidir. Dizisi, yerinde hicaz dörtlüsüne nevâda rast beşlisinin eklenmesinden meydana gelmiştir.” Özkan, İ. H. (1998). “Hicâz”. İslâm Ansiklopedisi. (17, 440) Ankara: TDV Yayınları.

Bu makamın: “Durağı dügâh perdesi, seyri inici-çıkıcı bazen de çıkıcı olarak kullanılmıştır. Ayrıca Hicaz ailesinin öteki makamlarının yarım karar yaptıkları güçlü perdeleri bu makam için asma karar perdesidir.” (Özkan, 2017: 164).

4.5.7. Kânûn

Telli bir musikî aleti. 4.5.8. Kemânçe

Kemençe, yayla –diz üzerinde- çalınan, kemana benzer küçük bir çalgı. 4.5.9. Kopuz

50 4.5.10. Mugannî

Şarkıcı (Devellioğlu, 2010: 772).Nevayi, “Mahbubü 'I-Kulub” adlı eserinde muganni ve mutrîbin (22. Fasl: “Mutrîb ve Muganni”) ve çeşitli çalgıların insan ruhunda uyandırdığı etkiyi belirtir… İşret meclisinde bunlara cömertçe in'amda bulunmalıdır (İnalcık, 2010: 192).

4.5.11. Mutrîb

Dîvân şiirinin ve işret meclislerininolmazsa olmaz unsurlardan birisidir. Günümüzdeki anlamıyla şarkıcı, çalgıcı anlamlarına gelmektedir.

Oldukça eski olduğunu bildiğimiz ve bir meslek olarak da kabul edilebilecek

mutrîblik, Kâbûsnâme’de de kendine yer bulmuştur: “Mutrîb, şairlerin rivayetçisidir. Mutrîb, hoş huylu, hoş kokulu, daima tatlı dilli olmalı.Gerçi çalgıcılar erkek olur, ama bütün davranışlarının kadınca olması gerek. Sohbet meclisinde ezgiler ne hafif ne ağır olmalı ki, sohbettekilerin her birine hoş gelsin. Çalgıcılara gelince, padişâhların meclisi için ağır besteler yapalar; sohbette gençler ve yaşlılar için hafif veya ağır ahenk söyliyeler. Arada çalgıyı bırakıp kısa hikâyecikler söyle, dinlenirsin. Daima kendi şiirini söyleme, ‘mutrîbler şairlerin rivayetçisidir.’ (Kâbûsnâme, 81); şairler in şiirleri bestelenmiştir. Sâzı bırakıp oyuna katılma. Gazel ve şarkıyı vezniyle çaldığında, söylediğin uyumlu olmalı. Eğer âşıksan, sohbette ondan söz etme, şarkılar başka başka konuda olsun, gah güzelden, gah kavuşmadan, gah ayrılıktan, vefâdan, cefâdan türkü söyle. Çok şiir ezberle… İlkbaharda güzle ilgili şiir söyleme. Sohbete katılanları gözlemek gerek; seçkin kişiler, sâzdan anlayanlar önünde hoş ezgiler çal. Sohbette gençler çoğunlukta ise Mutrîbler içkicilerin ücretle tutulmuş hizmetçisi gibidir, savaşınca kovarlar nesne vermezler. Çalgıcılığın şartı şudur: Önce rast perdesinden bir şey, sonra maye, Irak, zirefkende, buselik,bestenigâr, rehavide; birbiri arkasından gösterip şarkıya gir. Ozamana dek sohbettekiler şarapla sarhoş olmuş olur. Dinleyenleringönlünce söylersen, dilediğini alırsın. Mecliste şarapla çok meşgulolma, unutma sohbete gelmen akça almak içindir. Sarhoşlar ne isterseonu çal. Ev sahibiyle ilgilen, tartışmaya girme, dövülürsün;‘mutrîbler içkicilerin ücretle tutulmuş hizmetçisi gibidir, savaşıncakovarlar, nesne vermezler’ (Kâbûsnâme, 83). Sarhoş olanlar bir iki vururlar, sen dayan, sabırlı ol; mutrîb sağır ve dilsiz olmak gerek. Mecliste gördüğünü, işittiğini başka yerde söyleme.” (İnalcık, 2010: 18).

51 4.5.12. Ney

Ney, kamıştan yapılan, bağadan, yahut kemikten üflenecek bir yeri bulunan yedi delikli bir musikî aletidir. Nefesle üflenir; üflenecek yerine, “baş-pâre” derler. Ney çalmaya, ney üflemek, ney çalana da “ney-zen” denir (Gölpınarlı, 2006: 45).

4.5.13. Raks

Bir tür dans:“Oyun, sıçrayarak oynama.” (Türkçe Sözlük, 2011: 1963). Raks bir neşe belirtisidir (Pala, 2004: 374). Ayrıca: “Musikî ve raksın Mevlevilikte mühim bir yer tutması, Mevleviliğin Mevlevi olmayan şairler üzerinde de tesir yapmasına vesile olmuştur.” (Levend, 1984: 54).

4.5.14. Rakkâs

Oynayan, dans eden, köçek (Devellioğlu, 2010: 1024). 4.5.15. Sâz

Bir tür çalgı aleti. Sâzın ve kullanımının Yunan felsefesine kadar kadim bir geçmişi vardır: “Sâz ve benzeri aletleri ve hânendeleri dinleyerek, gönüllerin açılması ve derdlerin giderilmesine gelince, bu anlayış aslında Yunan felsefesinin esaslarına uygundur. Bazı musikî eserlerine Şeriat ehli de izin vermiştir. Mesela, güzel sesle Kur'an okumak bunun başında gelir… Hz. Peygamber de şiir söyleme ve güzel sesle teganniye müsaade etmiştir.” (İnalcık, 2010: 223).

Akıbeti bilinmemekle beraber Turak Çelebi’nin “Nihani” mahlasıyla yazdığı Sâznâmeadlı bir de eser vardır. Varlığını Evliya Çelebi’den öğrendiğimiz bu eserde: “Osmanlı memleketinde kullanılan hemen bütün sâzların isimleriyle tarifleri yapılmıştır. Evliya Çelebi'nin söylediğine göre, o bu eseri görmüş ve sâz isimlerini o kitaptan almıştır.” (İnalcık, 2010: 62).

4.5.16. Sâzende

Çalgıcı (Devellioğlu, 2010: 1079). Bu kimseler yüksekçe bir yerde oturup işlerini yaparlar ancak aşağıda olup bitenlerden haberleri olmazdı. (İnalcık, 2010: 289).

52 4.5.17. Şeştâ

6 telli tanbûr (Devellioğlu, 2010: 1158). 4.5.18. Tanbûr

Bir musikî aleti olarak“Aşk oyununda kendinden geçmiş âşıkların seçeneği” de olmuştur. Osmanlı döneminde XVI. yüzyılın sonlarına kadar ud, kopuz, şehrûd, şeşhâne gibi telli/saplı çalgılardan biri olarak kullanılan tambur XVII. yüzyıldan itibaren gittikçe revaç görmeye başlamış, XVIII. yüzyılda lavta türünden en muteber çalgı haline gelmiştir. Karakaya, F. (2010). “Tanbûr”. İslâm Ansiklopedisi. (39, 553) Ankara: TDV Yayınları. 4.5.19. Ûd/Ud

Telli musikî aletlerinden biri.

Ud kelimesi ilk defa VII. yüzyıla ait Arapça metinlerde geçer. Ancak sonraki İran ve Arap metinlerinde barbat, ud ve tumbur kelimeleri görülmektedir. XV ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı sarayında büyük rağbet gören ud XVII. yüzyılda terkedilmiştir.XIX. yüzyılın sonlarına doğru ud yeniden klasik Türk musikîsi çalgıları arasına katılmıştır. Bu ikinci dönemde İstanbul’da ud çalanların sayısında büyük artış görülmeye başlanmış, bu arada pek çok ud imalâthânesi açılmıştır. İmalâtçıların en ünlüsü Rum asıllı Manol Usta idi. Aynı dönemde sayıları hızla artan musikî dükkânlarında bir yandan ud satışı yapılmakta, bir yandan da ud eğitimi verilmekteydi. Bu devirde amatör veya profesyonel pek çok ûdî yetişmiştir. Zamanımızdaki yapısını ud bazı küçük değişiklik dışında yaklâşık bin yıldan beri korumaktadır. Karakaya, F. (2012). “Ud”. İslâm Ansiklopedisi. (42, 39) Ankara: TDV Yayınları.

Bütün bunların yanında Halil İnalcık udun tarihî geçmişini anlatırken Hâce Abdurahman’ın ve Mahmud Marâgî’nin katkılarını şöyle anlatır: “Hâce Abdurrahman güzel bir 'udi idi ve 'ud çalgısının gelişmesi yönünde değerli çalışmaları vardır. Mahmud Marâgî kendisi de ud çalgısı üzerinde geliştirme çalışmaları yapıyordu. O, 'ud-i ekmel üzerine bir çift tel de ekleyerek yedi telli bir ud ortaya koymuş. Bu ud nevinin adı müzeyyine'l-esvat -seslerin güzelliği- veya 'ud-i mükemmel idi.” (İnalcık, 2010: 52).

53

4.6. İÇECEKLERLE İLGİLİ SÖZCÜKLER VE ANLAMLARI 4.6.1. Arak/Rakı

Alkollü bir içki çeşidi. 4.6.2. Bâde

Şarap demektir. Mecâzen sekir verici mâyilere denir (Onay, 2014: 79).

Şarap: “Bâde, gülgûn ve erguvân olması açısından kan ve la’l ile ilgilidir. Dîvân edebiyatında bâde sözcüğü sarhoşluk veren bir madde olarak değişik mazmunlarla ifade edilmiştir.” (Cânım, 1998: 16).

Benzer Belgeler