• Sonuç bulunamadı

3.2. YARATICI MUHASEBENİN FİNANSAL RAPORLARA ETKİLERİ

3.2.7. Güvenilirlik

Finansal raporlara olan güveni, finansal raporlama ile sunulan finansal bilgilerin doğruluğuna ve işletmelerin her türlü faaliyetlerinin bildirildiğine olan inanç şeklinde tanımlayabiliriz. Finansal bilgi kullanıcılarının, finansal raporlara olan güven duyguları, ilgili işletmelere dair alacakları kararlara yön verecektir. Finansal raporları yayınlayan işletmelerde düzgün işleyen bir iç kontrol sisteminin olması, üst düzey yöneticilerin ve muhasebe çalışanlarının bilgili ve etik değerlere sahip olması ile bu işletmelerin bağımsız denetimlere tabi olmaları, finansal rapor kullanıcılarının işletmelerin yayınlayacakları finansal bilgilere olan güvenilirlik algılarını yükseltecektir.

111

Yaratıcı muhasebe uygulamaları ile oynanmış finansal raporların işletmeler tarafından çeşitli nedenlerle tercih edilmesi ve bu işletmelerin finansal skandallarla batmaları sonucunda, finansal raporlara olan güvenilirlik algısı düşüş gösterebilmektedir.

Yaşanan işletme skandalları nedeniyle finansal raporların güvenilirliği sorgulanmaya başlanmış ve farklı ülkelerde yasal mevzuatlarına yaratıcı muhasebe kaynaklı finansal manipülasyon ile ilgili ağır hükümler eklenmiştir.

112

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

FİNANSAL RAPORLAMA SKANDALLARI

ABD’de Enron, WorldCom, Global Crossing, Quest, Adelpha, Xerox, Tyco gibi büyük ve çok ünlü şirketler batmışlar ya da sahip değiştirmişlerdir. Bunların batışında muhasebe denetimi eksikliklerinin büyük payı olduğu kuşkusuzdur. ABD’de batanlar arasında, muhasebe denetimi mesleğinin dünya ölçeğindeki “amiral gemisi” olan Arthur Andersen de bulunmaktadır. Son yıllarda, dünyaca ünlü Swissair (İsviçre), Parmalat (İtalya), Maxwell Publishing, Poly Peck, BCC, Marconi (İngiltere) gibi büyük şirketlerin batışında da muhasebe denetimi eksiklerinin büyük payı vardır. Bu şirketlerin tümünde, olduğundan iyi gösterilen finansal raporlarla şişirilmiş hisse fiyatları, olduğundan iyi gösterilmiş bilgilerle elde edilen yüksek borçlanmalar ve dürüst ya da yetenekli olmayan kötü yönetimler vardır (Aysan, 2005: 33-34).

Yaratıcı muhasebe uygulamaları sayesinde şirketler, var olan performanslarının çok üzerinde raporlama yaparak mevcut hissedarlarının yanı sıra, potansiyel yatırımcıdan devlete, tedarikçiden finansal kurumlara kadar birçok piyasa oyuncusunu kandırabilmektedirler. Bu tarz bir ‘‘hileli’’ uygulamanın en baskın nedeni, şirketin işlem gören hisse senetlerinin değerlerinde olabilecek düşüşlere tahammülünün olmayışıdır (Kaya, 2012: 20). Aslında finansal konular birbirleri ile bağlantılı olduğu için, oluşan şirket skandallarının tek bir nedene bağlanması mümkün olmamaktadır. Yaratıcı muhasebe uygulamaları ile manipüle edilen finansal raporlar, sağlıklı denetlenmediği için skandallara zemin hazırlamaktadır.

Tez çalışmasının bu bölümünde, Dünya’da ve Türkiye’de meydana gelen finansal raporlama skandalları ile ilgili örnekler verilecektir.

113

4.1. FİNANSAL RAPORLAMA SKANDALLARI

Ekonomik kaynak sahibi olan yatırımcıların, karar vermeleri ve verdikleri karar ile en uygun işletmeleri tespit etmeleri, finansal kaynakların etkin kullanımı için önemli bir konudur. İşletmelerin doğru sunacakları finansal raporlar, yatırımcıların dikkatinin o işletmelere kaymasına ve kaynak sunmalarına neden olmaktadır. Sonuç olarak, işletmelerin ömürlerinin uzun olması yatırımları çekebilmeleri ile doğru orantılıdır. Bu bağlamda da yatırımcıların işletmelerden beklentileri, doğru finansal raporlar sunmalarıdır.

Muhasebe uygulamalarının kaynağını, muhasebenin temel kavramları, GKGMİ ve muhasebe standartları oluşturmaktadır. Muhasebe standartları, muhasebe uygulamalarına yön veren ve finansal tabloların hazırlanmasında düzen getiren kurallar olarak tanımlanabilir. Muhasebenin, sermaye piyasası ve muhasebe sisteminden elde edilen bilgileri ilgili kullanıcılara vermesi ve işletme faaliyetlerine ilişkin sağlıklı bilgiler aktarılabilmesi; benzer olayları aynı şekilde ifade etmesi, ürettiği bilgilerin doğru, güvenilir, anlamlı, gerçeğe uygun ve karşılaştırılabilir olması; dolayısıyla belli standartlara göre hazırlanarak belirli formlardaki finansal tablo ve raporlarla ilgililere ulaştırılması ile mümkündür (C. Elitaş, L. B. Elitaş, 2010: 1).

Muhasebe bilgilerinin manipülasyonu, bir anlamda ekonomik krizlere neden olmaktadır. ‘‘Muhasebenin krizi’’ olarak ifade edilebilecek başlıca olayların aşağıdaki noktalarda özetlenmesi mümkündür (Can, 2010: 26);

a) Muhasebe temel kavramlarından uzaklaşma,

b) Muhasebe standartları ve düzenleme yetkisine sahip kurumların tam bağımsız olmamaları,

c) Yaratıcı muhasebe uygulamaları,

114

d) İhtiyatlılık kavramından uzaklaşma,

e) Gerçeğe uygun değer yöntemi ile değerleme,

f) Şeffaflık sorunu ve denetim zafiyeti.

Gerçekten dünyanın en büyük yatırım şirketlerinden “Lehman Brothers” ın, 18 Eylül 2007’de toplamı 600 milyar Doları aşan bilançosu ile iflasını istemesiyle çarpıcı biçimde ortaya çıktıktan sonra tüm dünya ülkelerine yayılan ve bugün de etkileri kontrol edilememiş son küresel ekonomik krizin oluşumunda, muhasebe uygulamalarının önemli payı olmuştur. Küresel ekonomik krizin sonucunda oluşan ekonomik daralma içinde, aralarında dünyanın en büyük 25 bankasının da bulunduğu çok sayıda banka, dünyanın en büyük sigorta şirketleri topluluğu AIG ile dünyanın en büyük sanayi işletmesi General Motors (GM) da ödeme güçlükleri içine düşmüş, birçoğu da iflas etmiştir. Bu şaşırtıcı iflaslarla ilgili davalar ve araştırmalar sonucunda, batan tüm bu şirketlerin, büyük patlamalardan önceki 20 yıl boyunca bilançolarındaki varlık değerleri ile karlarını olduğundan yüksek göstererek, borsalardaki hisse senetlerinin değerlerini şişirmiş oldukları tespit edilmiştir. Batan bu şirketlerin, aldatıcı muhasebe uygulamaları ile yarattıkları gerçek dışı finansal şişkinlikten, şirketlerine ve yöneticilerine büyük haksız kazançlar sağladıkları anlaşılmış ve kanıtlanmıştır. Bu uygunsuz sonuçta, bağımsız denetim uzmanlarınca doğruluğu onaylandıktan sonra finansal tablolarda halka açıklanan aldatıcı bilgilerin (bu uygulamaları yapanlar, bunlara “yaratıcı muhasebe uygulamaları” diyorlardı) önemli payı olmuştur (Aysan, 2012).

Finansal piyasaların iç içe geçmişliği ve uluslararası şirketlerin dünyanın her yerinde faaliyet göstermeleri nedeniyle, herhangi bir işletmenin yapmış olduğu yaratıcı muhasebe uygulaması, boyutlarına göre global etkilere neden olabilmektedir.

Konu ile ilgili, 22 farklı ekonominin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları 16 Nisan 1998’de uluslararası finansal sistemde istikrarın artırılması ve global sermaye piyasalarının etkin çalışmasının teşvikinin nasıl sağlanabileceğini

115

görüşmek üzere Washington’da toplanmıştır. Tüm katılımcılar bütünleşme ve globalizasyonun önemini belirtmiş, ancak bunun yaratabileceği yeni riskler nedeniyle, uluslararası finansal krizlerin bulaşmasının önlenebilmesi için etkin ülke içi politikaların önemini vurgulamışlardır. Böylece uluslararası finansal sistemin güçlendirilmesi gereği üzerinde anlaşılmış ve bu alanda çalışmak üzere şeffaflık ve açıklığın artırılması, finansal sistemlerin ve piyasa yapılarının güçlendirilmesi, gelecekteki uluslararası finansal krizlerin yönetiminin geliştirilmesi isimleriyle üç yeni grup oluşturulmuştur. Bu gruplar, uluslararası finansal krizlerin sıklığını ve şiddetini azaltacak metotların geliştirilmesi ve üç ana amaç dahilinde, gelecekteki olası krizlerin daha iyi yönetilmesi için çalışmalar yapmıştır (TBB, 1999: 38). Çalışmaların sonuçları ise,

a) Uluslararası finansal krizlerin çözümünde özel sektörün payını mümkün olduğunca artırmak, dolayısıyla kamu üzerindeki yükü ve ahlaki çöküntüyü azaltmak,

b) Doğrudan ilgili ülkelerin kredibilitelerine gelebilecek zararın önlenmesi ve uluslararası sermaye piyasalarına girişlerinin geliştirilmesi,

c) Krizleri bastırmak, bulaşmasını önlemek,

olarak özetlenebilir.