• Sonuç bulunamadı

4.3. Taban Araziler (En Alt Pleyistosen aşınım-dolgu yüzeyleri-DIV Sistemleri)

Üst Pliyosen iklim koşullarının ana çizgileri ile En Alt Pleyistosen’de de devam etmesine karşın, Pliyosen sonlarında oluşan bir dizi tektonik hareket ve iklimdeki bir derece daha kuraklaşma ve aşındırma faaliyetlerinin kuvvetli olması DIII düzlüklerinden bir basamak daha alçak olan düzlükler meydana gelmiştir (Erol, 1979b:23).

Araştırma sahasında güneyde görülen DIV aşınım yüzeyleri dağın en alçak düzlüklerine ve yamaçlarına karşılık gelen alanlarda görülmektedir. Çalışma alanının güneydoğusunda tek tepeler ve sırtlar ile birbirinden ayrılan DIV aşınım yüzeylerine sadece bu alanda rastlanılırken, sahasının kuzeyinde yükseltinin fazla olmasından dolayı bu düzlüklere rastlanmamaktadır.

Taban arazileri olarak belirlemiş olduğumuz alanlar Çalışma sahasında 3 bölgede bulunmaktadır. Bunlar Göksu Nehri ve yan kollarının şekillendirdiği Düzbağ yerleşmenin bulunduğu alan, Kuzkaya Tepesi’nin güneyinde Mındar Deresi’nin bulunduğı alan ile Aksu Çayı ve Mercan Deresi’nin bulunduğu alandaki taban arazileridir. (Şekil 22). Bu alanlar kendilerine has özellikleri ile çalışma alanında ki en

61

alçak düzlüklere karşılık gelmektedirler. Genel görünümleri ve akarsular tarafından drene edilmeleri “ova” görünümü kazanmalarına yol açmış gibi görünse de tam manası ile “ova” terimi ile açıklanmaları uygun olmamaktadır. Çünkü “taban arazileri” olarak tanımladığımız bu alanların ana malzemelerini alüvyonlardan ziyade farklı zamanlarda oluşmuş olan formasyonlar oluşturmaktadır. Ve içerilerinde akan akarsuların biriktirme faliyetlerini yatakları boyunca yaptıkları buna mukabil daha çok akarsular tarafından yarılmaya maruz kalmış düzlükler şeklinde olmalarından ötürü bu şekilde tanımlama yoluna gidilmiştir. Taban arazilerinin çevresinde yer alan DIII aşınım yüzeyleri ile olan yükselti farkları belirgin olarak göze çarpmaktadır. Çalışma alanındaki en alçak düzlüklere karşılık gelen taban arazileri diğer aşınım yüzeylerine oranla çok az bir alana sahiptirler. Akarsular tarafından işlenmeye devam eden bu alanlar eğim değerlerinin en az olduğu sahalara karşılık gelmektedir.

Şekil 22. Engizek Dağı güneydoğusunda taban araziler (Açıklamalar için şekil 14’e bakınız)

Düzbağ, dağlık ve tepelik alanlarla çevrili bir dağ içi ovası görünümündedir. Sahanın suları Göksü Nehri tarafından drene edilir. Bu alan K-G yönünde 4,5 km. uzunluğuna, D-B- yönünde 5 km genişliğine sahiptir. Düzbağ yerleşmesinin deniz

seviyesinden ortalama yüksekliği yaklaşık olarak 950 m’dir. Konumu itibari ile düz bir görüntü sunan Düzbağ tabanında eğim değerleri düşüktür. Eğim değerleri arazi tabanında % 0-5 arasında iken arazi tabanından çevredeki yüksek alanlara doğru eğim değerleri % 10’u bulur. Eğim haritasından da görüldüğü gibi Düzbağ merkez alındığında tamamen engebesiz, düz ve sade bir yüzeyin varlığı dikkat çekmektedir. Düzbağ merkezinden çevreye doğru ilerledikçe eğim artışının belirgin bir şekilde değişmesi ve sel yarıntıları ile parçalanmışlık hali dikkati çeker (Şekil 13, 22). Düzbağ’ın etrafı kuzeyde Sürmeli Tepe (1497 m) ve Deve Tepe (1747 m), batıda Kötören Tepe (1897 m) ve Kale Tepe (1408 m), güneyde Kuzkale Tepe ( 1092 m) ve Kuşağılı Tepe (1193 m) yüksek tepelik alanlar ile çevrilidir.

Düzbağ arazisinin kuzeyinde ve güneyindeki yüksek alanlarda D-B yönündeki faylar bulunmaktadır. K-G yönünde devam eden sıkışma tektoniğine maruz kalan saha, kıvrılmalarla karşılanamayınca D-B yönlü faylar meydana gelmiştir. Hem kuzeydeki hem de güneydeki fayların varlığı buranın bir sübsidans alanı olduğu fikrini ortaya koymaktadır. Fayların ve kıvrımlanmanın etkisi ile sahanın kuzeyindeki ve güneyindeki alanlar yükselirken Düzbağ’ın bulunduğu alan ise alçakta kalarak sedimantasyon alanı haline dönüşmüştür. Düzbağ, yer yer çevresindeki yüksek sahalardan akan mevsimlik ve daimi akarsuların getirmiş olduğu sedimentler ile doldurulmuştur.

Sahanın jeolojik yapısını Mesozoyik dönemine ait olan ofiyolitler oluşturur. Tabanın temel arazisini Mesozoyik yaşlı ofiyolitler oluştururken onun üzerinde yer yer Kuvaterner dolguları yer almaktadır.

Çalışma alanında yer alan taban arazilerinden biride Düzbağ yerleşmesinin güneyinde yer alan Mındar sahasıdır. Saha, kuzeyindeki Düzbağ’dan D-B yönünde bir sıra halinde uzanan tepelik alanlardan oluşan eşikler vasıtası ile ayrılmaktadır. Mındar Deresi sahanın kuzeyinde oluşturduğu KB-GD uzantılı bir boğaz ile Göksu Nehri’ne bağlanır. Saha K-G yönünde yaklaşık 1,5 km genişliğine, D-B yönünde ise yaklaşık 5 km uzunluğuna sahiptir. Eğim değerleri % 0-5 arasında iken, arazi tabanından çevresindeki az eğimli yamaçlara doğru eğim değerleri % 5-12’yi bulmaktadır. Mındar arazisi engebesiz düz bir arazidir. Fakat etrafı dağlık ve tepelik alanlar tarafından kuşatılmıştır (Şekil 22). Arazinin temeli Alt Miyosen dönemine ait karasal kırıntılardan oluşmaktadır.

Son olarak çalışma alanının güneydoğusunda Mındar arazisinin batısında yer alan diğer bir taban arazisi de Aksu Dere’sinin bulunduğu alandadır (Foto 14). Saha

63

Engizek bindirme kuşağının güneyinde yer almaktadır. K-G sıkışmanın etkisi ile kıvrımlanan alanlar arasında kalmış düzlüklere karşılık gelmektedir. Kuzeyde, K-G yönlü sıkışmanın etkisi ile Engizek Dağı’nın bir duvar gibi yükselmesi güneyde ise Erince ve Söğüt Dağları’nın sıkışma ve tektonik etkilerle yükselerek faylanmalara maruz kalması sahanın iki yüksek alan arasında kalmış bir alan olarak gelişmesini sağlamıştır. Fakat oluşum itibarı ile sadece bu etkilerin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Aynı zamanda sahanın bugünkü görünümünü almasında en etkili faktörden biri de kuşkusuz akarsuların aşındırma ve biriktirme faaliyetleridir. Arazinin temeli Eosen, Alt Miyosen yaşlı neritik kireçtaşı, karasal ve karbonatlı kırıntılardan oluşmaktadır. Alanın eğim değerleri % 0-5 arasındadır. Sahanın çevresinde yüksek alanların varlığı ve arazi merkezinden yamaçlara doğru eğim değerlerinin bir anda yükselmesiyle yamaçlardan ve yüksek sahalardan aşınarak taşınmış olan kolüvyal depolara da rastlanılmaktadır.