• Sonuç bulunamadı

Gündüz Programı

Belgede İslâm da Zaman Tanzimi (sayfa 102-106)

A- ZAMANLA İLG İLİ BAZI TELÂKKİLER

5- Gündüz Programı

Sabah namazından sonra yatmayı her Müslüman’a yasak-layan Aleyhissalatu Vesselam, kendisi güneş doğuncaya kadar mescitte kalır, Ashâbıyla sohbet ederdi. Bu sırada dinî olmayan konu larda sohbetler de yapılır, şiir okunurdu. Neşeli geçen bu

11 İbnu Mâce, İkâme 182.

12 Tuhfetu’l-Ahvâzî 1/511.

13 Zâd (Mevâhib şerhi ile) 1/141.

14 Müstedrek 2/227.

15 Üsdü’l-Gâbe 6/91; İbnu Mâce, İkame 182.

16 Buhârî, Teheccüd 7; Müslim, Sıyâm 189; Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl 14.

saatlerde Ashâb güler, de tebessüm buyu rurdu.17 Bu sohbetler sırasında karşılıklı rüyalar da anlatılır ve yorulurdu18 Resûlullah

(aleyhissalatu vesselam) bu sohbetlere verdiği ehemmiyeti şöyle ifâde eder: “Sabah namazını kılıp, sonra da bir cemâatte oturup güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikretmem, bana, Allah yolunda, düşmana sal dırmamdan daha sevimlidir. İkindiyi kıldık tan sonra güneş batın-caya kadar geçen zaman için de böyle.”19

Ashâbla olan sabah sohbetinden sonra Aleyhissalatu Vesse-lam zevcelerine ziyareti, onlarla ailevî sohbeti başlatmaktadır.20 Oruçlu olmadığı günlerde sabah yemeği ni de bu sırada yemesi tabiîdir.

Öğle vakti, namaz ve kaylûle (öğle uykusu) saatleri dir, istirâhatle ilgili bahiste bazı teferruat kaydedeceğimiz kaylûle Resûlullah’ın günlük mûtad-muttarıd işlerinden biridir.

İkindi namazından sonra hanımlarını ziyaret de gün lük mûtad-muttarıd programa dâhildir. Az ileride belirte ceğimiz üzere, bu da uzun olmayan belli bir müddet içerisinde tamam-lanmakta, müddeti taşmamaktadır.21

™ Hz. Peygamber’e Ziyaretler

Hz. Peygamber’in (aleyhissalatu vesselam) gece olsun, gündüz olsun, belli esaslara bağlamış bulun duğu işlerden birinin de ziyaretler olduğu anlaşılmakta dır. Gerek kendisine yapılan ziyaretler ve gerekse kendi sinin yaptığı ziyaretler zaman, müd-det ve hattâ âdab ba kımından herkesçe bilinen bir programa bağlanmışa ben ziyor. Mü’minlerin istedikleri zaman, istedikleri

17 Nesâî, Sehv 98.

18 Müslim, Rü’yâ 23.

19 Üsdü’l-Gâbe 2/466.

20 Fethu’l-Bâri 11/229.

21 Şerhu Müslim 10/73-76.

şekilde ziyârete tevessüllerine, bizzat vahyin müdâhale ettiğini göreceğiz. Çok yakınlarının ziyaretleriyle ilgili rivayetlere göre, ancak belli saatlerde Hz. Peygamber’le (aleyhissalatu vesselam) gö-rüşebilmektedirler:

Sözgelimi, Hz. Ali (radıyallahu anh), Peygamber Efendimiz’in yanına biri gece, biri gündüz olmak üzere iki sefer uğrayabildiğini belirtir.22 Hz. Âişe (radıyallahu anhâ), Selmân-ı Fârisî’nin Pey-gamber Efendimiz’le (aleyhissalatu vesselam) günlük karşılaşmasının akşamları cereyan ettiğini bildirir.23 Hz. Hafsa (radıyallahu anh), bazı saatlerde Hz. Peygamber’in huzuruna kimsenin girmesine müsâade edilmedi ğini24 –ve hattâ zevcesi olmasına rağmen–

kendisinin bile o saatlerde giremediğini belirtir.25

™ Ziyaret Protokolü

Hz. Peygamber’in (aleyhissalatu vesselam) şahsî hayatında zaman tanzîmiyle alâkalı açıklama ları tamamlayan bir husus, O’nun hu-zuruna giriş proto kolüdür. Bu maksatla konan düsturların zaman değerlendirme yönünün de olduğuna inanarak bu bahse yer verdiğimi bilhassa belirtmek isterim. Bugün, Resûlullah yok ise de, hayatımızda devamlı, temas kurmak durumunda kalacağımız resmî şahıslar vardır. Onlarla düzensiz, rastgele temaslar, onların verimliliğine tesir eder, hasıl olacak mahzurlar daha bir vüs’at ve genişlik kazanır. Bu sebeple belirteceğimiz esaslar üzerinde durup, pratik hikmetlerini anlamaya çalışmalıyız.

Gerek Kur’ân ve gerekse hadîste gelen nasslardan anlaşıl-dığına göre, medenîleşen içtimâi hayatta zarurî olan, büyüklerle temas âdabının esaslarını tespit işi de ehemmiyet kazanmıştır.

Günümüzün tabiriyle protokol (veya teşrifat) dediğimiz bu çeşit

22 Nesâî, Sehv 17.

23 Üsdü’l-Gâbe 2/420.

24 Fethu’l-Bâri 3/301.

25 a.g.e. 3/293.

kâideler, âyetlerle bizzat Hz. Peygamber’le (sallallahu aleyhi ve sellem)

olan münâsebetler zımnında vazedilmek suretiyle bütün mü’-minlerin müşte rek kültürü arasına dâhil edilmiştir. Diğer içtimaî ve amelî esaslarda olduğu gibi, bu kâidelerin öğretiminin de Medine döneminde ele alındığı anlaşılmaktadır. Zira meseleye temas eden âyetler medenîdir:

1- Şu âyet “husûsî ve mahrem” konuşmaları imkân nispetin-de asgariye indirme gayesini gütmektedir: “Ey imân enispetin-denler! Siz Peygamber’e mahrem bir şey arzetmek istediğiniz vakit, bu mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı, daha temizdir. Fakat bulamazsanız, şüphe yok ki Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir...” (Mücâdile, 58/12)26

2- Şu âyetler Resûlullah’ın (aleyhissalatu vesselam) huzuruna ancak çağrılınca girmeyi, girince fazla kalmamayı, dolayısıyla huzuru gereksiz yere işgal etmemeyi emreder: “Ey imân edenler!

(Bundan sonra) Peygamberin evlerine –yeme ğe davet olunmaksızın, vakitli vakitsiz- girmeyin. Fa kat davet olunduğunuz zaman girin.

Yemeği yiyince dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu ha liniz Peygamber’i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyor.

Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber’in zevcelerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin kalbleriniz de, onların kalbleri de daha temiz kalır.” (Ahzâb, 33/53)

3- Hucurât sûresinin baş kısmını teşkil eden şu âyetlerde, protokolün, konuşma âdabına giren, ses tonu nun ayarlanmasına kadar inen bazı teferruat emredilmiş tir: “Ey imân edenler! Allah ve Resulünün huzurunda (sözde, işte) öne geçmeyin. Allah’tan korkun. Çünkü Allah hakkıyla işiten, her şeyi bilendir. Ey imân eden-ler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden yüksek çıkar mayın. Ona sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırma yın ki siz farkına varmadan amel-leriniz boşa gidiverir. Seslerini Resûlullah’ın yanında kısan kimseler,

26 Müteakip âyet de mevzu ile ilgilidir.

Al lah’ın kalblerini takva için imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağ-firet ve büyük mükâfat vardır. Sana hücre lerin arkasından bağırarak seslenenlerin çoğu, aklet meyen kimselerdir. Eğer onlar, sen yanlarına çıkınca ya kadar sabretselerdi, şüphesiz onlar için daha hayır lı olurdu.

Allah mağfiret edendir, merhamet edendir.” (Hucurât, 49/1-5)27

Taşradan gelen bedevilere, Hz. Peygamber’in (aleyhissalatu vesselam) hu zuruna çıkarılmazdan önce, selâm, konuşma vs. âdabı-nın öğretildiğini, âdaba riâyet etmeyenlere müdâhale edildiğini, hattâ bu maksatla hususi vazifelilerin bulunduğunu gösteren rivayetler çoktur.28 Ancak konunun teferruatı mevzumuzu ilgilendir mez. Resûl-i Ekrem’e rastgele soru sormanın yine vahiy-le yasaklanmış olması da29 ziyaret âdabı zımnında hatırlatılması gereken bir başka husustur. Yasaktan son ra, Ashâb, taşradan

“akıllı” bir bedevinin gelerek sorular sor masını temenni etmiş,30 teşvik etmiş,31 hattâ bazıları daha da ileri giderek, bu çeşit âda-bın câhili yabancılara bazı hususları Aleyhissalatu Vesselam’dan sormaları için bahşiş bile vermiştir.” 32

Belgede İslâm da Zaman Tanzimi (sayfa 102-106)