• Sonuç bulunamadı

Ömür, İçinde Bulunduğun Gündür

Belgede İslâm da Zaman Tanzimi (sayfa 56-59)

A- ZAMANLA İLG İLİ BAZI TELÂKKİLER

3- Ömür, İçinde Bulunduğun Gündür

Ahirete inanan, her gününden, her saatinden, her ânından hesap ver menin endişesini vicdanının derinliklerinde duyan bir kimse için zaman değerlendirmede mühim bir telakki, ömrünü içinde bulunduğu gün bilmesidir.

Ahlâkî yönden birçok fenalıkların kaynağı tûl-i emel deni-len uzun yaşama vehmi kabul edilmiştir. İnsanlar da uzun yaşama emeli fıtrîdir. Hattâ bir hadîs, “İnsan yaşlandıkça onda iki duygu gençleşir” der ve bu duy gulardan birinin “madde hırsı”, diğerinin de “uzun yaşa mak arzusu” olduğunu açıklar24.

Öyle ki, sıhhati yerinde ve ağzının tadı tam olan kim seler öleceğini hatırlamaz bile. Gelmeyen istikballere âit bitmez tükenmez plânlar, hesaplar kurar. Tozpembe boş hayalleri kovalarken bir de bakmıştır ömür sona yaklaş mış, gençliğin iş yapma enerjisi kayboluvermiştir. Bazıla rını da ani bir hastalık, beklenmedik bir kaza, hiç hesap ta olmayan bir başarısızlık alıp götürüvermiştir veya iyice yere sermiştir. Emeller, ümidler, ha-yaller sıfıra müncer olmuştur. İşte hayatın insanlar için sakladığı bu sürpriz lerle ferdin perişan olmaması, kişinin kendini hoş ve fa kat boş hayallerle aldatmaması için Aleyhissalatu Vesselam çok uyarılarda ve ikazlarda bulunmuştur.

Bunlardan birçoğu pembe hayalleri kaldırıp gerçeğin biraz

24 Buhârî, Rikak 10; Müslim, Zekât 116, 117, 119; Tirmizî, Zühd 270; İbnu Mâce, Zühd 27.

acı ve abus olan yüzünü görmeye imkân veren “ölü mü hatırlama”

üzerinedir. Bir tanesi şöyle:

“Lezzetleri acılaştıran ölümü çokça anın.”25 Bu çeşit riva-yetlerden bir kısmı, uzun emellerle dün yaya bağlanmamayı, dünyayı, bir yolcunun sefer sırasın da bir müddet mola verdiği konak yeri olarak görmeyi, ona fazla değer vermemeyi tavsiye eder: “Dünyada tıpkı bir gurbetçi veya yolcu gibi ol26 ve kendini kabre girmiş say.”27

Aleyhissalatu Vesselam, dünyayı, şahsen nasıl gördüğü nü de şöyle açıklar: “Benimle dünyanın misâli, yolcu ile ağaca benzer.

Yolcu gelmiş, altında bir müddet gölgelenmiş, sonra da terk edip gitmiştir.”28

Bir ömürlük hayatın, ağaç altında geçirilen bir din lenme müddetine benzetilmesinde çeşitli maksatlar var. Bunlardan biri, o kısa müddetin iyi değerlendirilmesine râci: Bunu da şu hadîs-ten anlamak mümkün: “Sizden kim, ehl ü iyâlinden emin, sıhhati yerinde, günlük yi yeceği yanında olduğu halde sabaha ererse, sanki bü tün dünya ona verilmiş gibidir.”29

Tûl-i emel’den uzaklaştırmaya çalışan bu çeşit hadîslerden mülhem olarak,30 Ashâb’ın büyüklerinden Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anh) da şöyle demiştir: “Akşama erdin mi sabahı bekleme (yapabileceğini yap, azamî şekilde değerlendir). Sabaha erdin mi akşamı bekleme (yapabileceğini yaparak azamî şekilde değerlendir). Sıhhatli olduğun zaman hastalığın için, sağken ölü mün için hazırlık yap, çünkü ey Abdullah, yarın ne olacağını

25 Tirmizî, Zühd 4, Kıyamet 26, Nesâî, Cenâiz 3, İbnu Mâce, Zühd 31.

26 Buhârî, Rikak 3.

27 Tirmizî, Zühd 25.

28 İbnu Mâce, Zühd 3.

29 İbnu Mâce, Zühd 9; Tirmizî, Zühd 34.

30 Fethu’l-Bâri 14/9.

bilemezsin.”31 Belki bedbaht, belki mes’ud; belki ölmüş, belki sağ. Âlimler bu çeşit hadîslerden hare ketle şöyle demişlerdir:

“Akıllı ve müdebbir kimseler yarına ulaşamayacağı düşüncesiyle içinde bulunduğu ânı en iyi değerlendiren, bu yolda gayret sarfeden kimselerdir.”32

Hz. Ali’nin (radıyallahu anh) bir açıklaması da şöyle: “Dünya her an bizden uzaklaşmakta, âhiret de yaklaşmaktadır. Bun lardan her ikisini de tercih edenler vardır. Siz âhireti tercih edenlerden olun, dünyayı tercih edenlerden ol mayın. Zira bugün çalışma var, hesap yok, yarın ise hesap var, çalışma yok.”33

Bilhassa gençlik ve öğrencilik döneminde, her geçen günü azamî ölçüde değerlendirebilmek için, bu tavsiyele rin çok iyi anlaşılması ve tatbikata konması gerekmekte dir. Aksi takdirde Yukarıda kayde dilen düsturlar yanlış anlaşılarak, dünyadan, yaşamak tan el etek çekme mânası çıkarılabilir. Hadîslerden bu mânayı çıkarmak, hadîslerin vermek istediği gerçek dersi anla-mamak olur.

™ Hz. Muâz Niçin Yaşamak İstiyor?

Hz. Peygamber’in (aleyhissalatu vesselam) sözlerini tam anla-yanlar Sahabîlerdir. Bunların büyüklerinden olan Muâz İbnu Cebel’in ölüm ânında söylediği şu sözler ne kadar manidardır:

“Ey Rabbim, bilirsin ki, ben dünyada uzun yaşa mayı ne nehirler akıtmak, ne de bahçeler kurmak için istedim. Ben çok yaşamayı sevdi isem bu, uzun gece lerin sıkıntılarına katlanmak, sıcak mevsimlerin uzun günlerinde ağızda dili kurutan susuzluklarına taham mül etmek, âlimlerin zikir halkalarında zahmetli sa atler geçirmek içindi”34.

31 Buhârî, Rikak 3. Son cümle hadîsin bir başka vechine âit (Fethu’l-Bâri 14,9).

32 Fethu’l-Bâri 14/9.

33 Buhârî, Rikak 4.

34 Câmiu’l-Beyân 62.

Şu halde görülüyor ki Resûlullah, “Hayatın fâni ve boş fantezilerine, hevesâtınızı eğlendirip sizi oyalayan, zamanınızın fuzûli geçmesine sebep olan şeylerine bağlanmayın, Allah’ın rızası yolunda zor, meşakkatli, yorucu, yarına ve insanlığa bir şeyler bırakıcı işleri talep için yaşayın!” demek istiyor.

Dünyanın fâni yönüne karşı ikaz edici bu çeşit nebevî tavsiyelerin, geçmişte olduğu gibi yanlış anlaşılmasına meydan vermemek için, günümüz büyükleri: “Dünyanın kesben (kazanma yönüyle) değil, kalben terk edilmesi”, ahirete faydası olmayacak nefsâniyâta bakan şeylere müşteri olunmaması gereğine dikkat çekmişlerdir. Değilse Allah’ın rızası niyetiyle yapılan her şey güzeldir, gereklidir, zaman kaybı değildir. Hattâ Aleyhissalatu Vesselam “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz, elinizdeki filizi dikmeyi ihmal etmeyin”35 diyerek bu paralelde yapılacak yanlış yorumların kapısına kilit vurmuştur.

Belgede İslâm da Zaman Tanzimi (sayfa 56-59)