• Sonuç bulunamadı

Devletin mahiyeti ve kaynağı ile ilgili görüşleri ele aldıktan sonra, günümüzde siyasi iktidara ve dolayısıyla devlete damgasını vuran devlet anlayışlarına kısaca değinmek gerekir. Zira siyasi iktidarların devlet yorumuna göre, kamu sektörünün genişliği ve kamu ekonomisinin fonksiyonları değişecektir. Bundan öteye ekonominin ve özellikle kamu ekonomisinin, siyasi niteliğini ihmal ederek tahlil yapmanın ve anlamanın mümkün olmadığını belirtmekte yarar vardır.

Günümüzde devlet anlayışı dört ana başlıkta incelenmektedir;

1) Muhafazakar (Freidman) Devlet Anlayışı 2) Liberal (Galbraith) Devlet Anlayışı

3) Sosyal Demokrat Devlet Anlayışı 4) Marxist Devlet Anlayışı

1) Çağdaş Muhafazakar (Freidman) Devlet Anlayışı

Friedman çeşitli yayınlarında kendi deyişiyle "rekabetçi" kapitalizmi yani, çağdaş muhafazakar devlet anlayışını yorumlayarak dile getirmektedir.

Liberallerden ayrıldığı en belirgin nokta, devletin ekonomiye müdahalesini ilke olarak kabul etmemesidir.

Friedman'a göre devlet anlayışı, özgür bir ülkede ne paternalistik ne de organistik olmamalıdır. Toplum özgür insanların toplamından ibaret olup, onların üzerinde yer almaz. Bu özgür insanlar "ülkem bana ne verdi" veya "ben ülkeme ne verdim" diye sormamalıdırlar; sormaları gereken şey "ben ve yurttaşlarım devlet aracılığı ile ne yapabiliriz?" olmalıdır. İlk amaç ise özgürlüklerin korunmasıdır. Özellikle devletten yararlanırken, devletin özgürlükleri tehdit etmemesi için şu ilkeler üzerinde uzlaşılması gerekir:

(i) Devletin faaliyet alanı sınırlanmalı ve dar tutulmalıdır. Devletin ana işlevi özgürlüklerin dış düşmanlardan ve yurttaşların saldırısından korunması ve

16 Güneri Akalın, age, s.34

özel sözleşmelerin yerine getirilmesinin sağlanması ile rekabetçi piyasanın teşviki olmalıdır.

(ii) İkincisi devletin (iktidarın) gücü dağıtılmalıdır. Özgürlüklerin korunabilmesi için, iktidarın bölünmesi yani merkezi devlet ve mahalli idareler arasında paylaştırılması gerekir. Böylece seçenekler çoğaltılabilir ve seçim yapabilme özgürlüğü korunur.

Rekabetçi kapitalizmin özelliği; ekonomik iktidarı, siyasal iktidardan ayırarak, siyasal özgürlüklerin teşviki ve geliştirilmesi ile aynı zamanda ekonomik ve siyasal iktidarı birbirine karşı dengeleyebilmesidir.

Temel olarak, işbölümü yaparak ihtisaslaşmış milyonlarca kişinin ekonomik faaliyetlerini koordine etmede iki yol vardır.

İlki merkezden yönetimdir ki zor kullanmayı içerir. Ordunun ve modern totaliter devletin uyguladığı tekniklerle yapılır.

İkincisi ise bireylerin "gönüllü işbirliği" ile yani piyasa mekanizması tekniği ile sağlanır.

Mübadele işlemi (ekonomik işlem) iki tarafın rızasına ve bilgi sahibi olarak aldıkları kararlara dayanıyorsa, iki taraf da bu gönüllü işbirliğinden yararlanır.

Böylece mübadele, zorlamaya başvurmaksızın koordinasyonu gerçekleştirir.

İşte bu serbest teşebbüs mübadele ekonomisine "rekabetçi kapitalizm" adı verilmektedir. Siyasal ve ekonomik ikdidarların ayrıldığı ve dağıtıldığı bu ekonomide devletin görevi, gönüllü mübadele düzeninin korunmasıdır. Bunun için devlet, monopollere karşı "anti-trust" yasaları ile mücadele eder. Yalnız teknik monopoller ve dışsal ekonomiler alanında devletin müdahalesi yararlıdır. Teknik monopolleri düzenleyerek, özel teşebbüse bırakmak en az zararlı olanıdır. Devletin çocuklar ve akıl hastaları gibi korunmaya muhtaç olanları esirgemesi savunulabilir.

İşte bu sayılanların dışında, çoğunluk esasına dayalı temsili demokrasilerde uygulanmakta olan rekabetçi-kapitalizmde devletin başkaca bir fonksiyonu yoktur ve olmamalıdır.17

Sonuç olarak, Friedman, Refah devleti uygulamalarının toplum ihtiyaçlarını karşılamaya yöneldiğini, ama bu ihtiyaçları ortadan kaldıramadığını, dolayısıyla sorunların taleple ilgili yanının çözümlenmesine karşılık arzın düzenlenmesinin ihmal edildiğini belirtmekte; ikinci olarak, Refah Devletinin artan biçimde kendine kaynak ayıran ve gittikçe genişleyen bir brokrasiyi beslediğini, bu durumdan da başlangıçta hedeflendiğinin aksine yoksullardan

17 M. Friedman, Capitalizm and Freedom, Chicago-1962, Chicago U.P.,s.l3

çok, üst ve orta gelir gruplarının fayda sağladığını ifade etmektedir.18 2- Çağdaş Liberal Devlet Anlayışı

Bu bakış açısı içinde devlete, toplumu oluşturan kişilerin amaçlarından başka bir amaç atfedilemez. Devlet kesimini yaratan neden, kişilerin tüm arzularının piyasada serbest değişimler yoluyla karşılanması yönündeki imkansızlıktır. Şu halde, devletin görevi bir yandan piyasa mekanizmasının düzenli çalışmasını sağlamak, diğer yandan da piyasa mekanizması ile karşılanması imkansız ya da sakıncalı olan üretimi gerçekleştirmektir.19

Günümüzde Liberal görüşün devlet anlayışını yansıtan Galbraith olmakla birlikte, onun çağımızda liberal düşünceyi yeniden kurumlaştıran Lord Keynes'ten esinlendiğini ifade edebiliriz.20

Galbraith, ABD ve AT ülkelerindeki gelişmelere bakarak, rekabetçi kapitalizmin ortadan kalktığını, büyük ölçekli firmaların piyasalara egemen olduğunu belirtmektedir. Nitekim ABD'de ilk 500-600 firma, sınai faaliyetin 2/3 ünü meydana getirmektedir. Avrupa'da da durum farklı değildir. Bu firmalar çok karmaşık bir teknoloji ve çok ihtisaslaşmış bir insan gücü kullanmaktadır. Ayrıca bu işletmeler sahip oldukları sermayeyi genellikle oto finansman yolu ile sağlamakta, yönetimlerinde sermayedarlara değil kendi örgütlerine karşı sorumlu olmaktadırlar.

Piyasa mekanizması ekonomik hayatı yönlendirebilme niteliğini kaybetmekte ve bunun yerini firma boyutundaki planlama mekanizması almaktadır. Bu dev işletmeler kamu-oyunu kazanarak iktisat politikasını kendi amaçları yönüne çevirebilmektedirler. Eğitim ve bilim kurumları bir siyasal güç olarak; yaşlanarak tükenmiş sendikaların yerini almaktadırlar. İşte modern devlet, çağdaş dev işletmelerin ihtiyaçları ve amaçları gözönünde tutularak anlaşılabilir.21

Günümüzün sanayileşmiş kapitalist ekonomileri, özel kesim tüketim malları açısından bolluk, toplumsal hizmetler açısından ise kıtlık içindedir. Bu nedenle modern devletin görevi düzenleme ve destekleme faaliyetleri ile bu toplumsal hizmetler açığını kapatmak ve kapitalist sistemi, şirketlerin amacına hizmet etmektense toplumun refahını artırmaya yöneltmek olmalıdır. Devlet özellikle konut yapımı, sağlık, toplu taşımacılık, çevre korunması ve güzel sanatlar gibi önemli kamu yararları olan hizmetleri üzerine almalıdır.22

18 M. Friedman, Free to Choose, Penguin, 1983, s.148

19 Özhan Uluatam, Kamu Maliyesi, Teori Yay., İst-1987, s.15

20 Güneri Akalın, age, s.56

21 21-J.K. Galbraith, The New Industrial State, N.Y-1967, Hamist Hamilton, s.370

22 J.K. Galbraith, Ekonomi Kimden Yana, Altın Kitaplar, İstanbul, s. 16

3-Sosyal Demokrat Devlet Anlayışı

Sosyal Demokrasinin veya Sosyal Demokrat hareketin kaynağı Alman Sosyal Demokrat Partisindeki muhaliflerince "revizyonizm" diye adlandırılan akımdır.23 Bu bölünmede Radikalleri Rosa Luxenburg, Sosyal Demokratları ise Bernstein temsil etmiştir. Bernstein, Marx'ın görüşlerinin teorik temellerini teşkil eden tarih felsefesini (tarihi materyalizmi) ve artık değer kuramını eleştirmiştir. Bernstein'e göre kapitalizmin evrensel bunalımı ve çöküşü, reformlar yüzünden, gerçekleşmeyecek bir kehanettir. Ayrıca Üretim araçlarının, sosyalizmi sağlayacak kadar yoğunlaştığı söylenemez.24

Sosyal Demokrat görüşü Marxist görüşten ve sağ görüşten ayıran başlıca özellikler şunlardır:

i- Sosyal Demokrat görüşü Marxist görüşten ayıran özellik, sosyal demokrasinin sözleşme yaklaşımını kabul etmiş olması, komünist g ö r ü ş ü n i s e g e n e l o l a r a k c e b i r y a k l a ş ı m ı n ı b e n i m s e m i ş olmasıdır.Pratikte bu husus sosyal tercihlerin alanının sınırlanmaması ve iktidarın oylama ile el değiştirmesi şeklinde özetlenebilir.

ii- Sosyal Demokrat görüşü sağ yani Liberal ve Muhafazakar anlayıştan ayırt eden özellik, sosyal demokratlarca teorik de olsa sosyalizmin nihai amaç olarak taahhüt edilmesidir.25

4- Marksist Devlet Kuramı

Marksist devlet kuramının teorisyenleri Marx, Engels ve Lenin'dir. Bu yaklaşıma göre devlet sınıf çatışmasını denetlemekten doğar. Ekonomik olarak egemen olan sınıf, devletin aracılığı ile siyasal olarak ta egemen sınıf olur ve ezilen sınıfları sömürmek ve baskı altında tutmak için yeni araçlar elde ederler. Dolayısıyla sınıf farkları ortadan kalktığı ve bütün üretim halkın dev bir birliğinin elinde toplandığı zaman, devlet iktidarı siyasi niteliğini yitirecektir.26

Marksizm, ekonomik sonuçlu bütün karar ve tercihlerin devlete ait olduğu, taşınmaz mal ve sermaye mülkiyetinin devletin hakkı olduğu ve ekonominin merkezi planlama çerçevesinde emir ve kumanda ile yürütüldüğü bir düzendir. Böyle bir düzende kamu kesimi-özel kesim ilişkileri, sermaye

23 Hüseyin Özdalga, Çağdaş Sosyal Demokrasinin Oluşumu, istanbul-1984, s.53

24 Güneri Akalın, "Sosyal Demokrat Hareketin Değerlendirilmesi", SBF Dergisi, Cilt 28, Sayı3-4, s.211

25 Güneri Akalın, Kamu Ekonomisi, s.39

26 Güneri Akalın, Kamu Ekonomisi, s.40

mülkiyetinin var olduğu, teşebbüs, karar ve tercih serbestliğinin prensip olarak kabul edildiği düzenlerde olduğundan çok farklıdır. Devlet, ekonomik hedefleri belirler, bu hedeflere merkezi plan çerçevesinde ulaşmaya çalışır. Bu sistemde devletin sorunu, halkın isteklerini, ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin üretilmesi değil, önceden devletçe belirlenen hedeflere ulaşabilmektir.

Böyle bir modelin yapıcısı ve uygulayıcısı olan Sovyet Rusya'nın yetmiş yıllık sorunu planın hedefleri, planın bilimsel, teknik özellikleri, tutarlılığı, kullanılacak aletler ve planın eksiksiz uygulanabilmesi olmuştur. Bu ekonomik sistemde kamu kesimi ile özel kesimin işbirliği kavramının bir anlamı yoktur. Zira bu modelde devlet, ekonomi ile bütünleşmiştir.

III- Devlet Müdahalesinin Sebepleri ve Piyasa Sistemi ile Kamu Kesiminin Mukayesesi