• Sonuç bulunamadı

2.9. Dini / Milli Sinema Akımı

3.1.1. Göstergebilim

Göstergebilim, 20 yüzyıl eğilimlerine çözüm buluyor görünse de “gösterge”nin kavramsal kökeni çok eski çağlara kadar uzanmaktadır. Eski çağlarda insanlar isimler ve onların çağrıĢtırdıkları üzerine düĢünmüĢ, bazıları ismin o Ģeyin özüne uyuĢur olması gerektiğini savunurken, bazıları da ismin yanlıĢ ya da doğru olarak ele alınamayacağını savunmuĢ, gerçekçilik ve idealizm merkezli tartıĢmalar yapmıĢlardır. Bu tartıĢmaların temeli, M.Ö 428 tarihlerinde dil ve iletiĢim konuları ile ilgili fikirler üreten Platon ve Aristoteles‟e dek gitmektedir. (Erkman-Akerson, 2005: 49-51) “Gösterge, iĢaret” manasında kullanılan “Semeion” kelimesi ilk olarak Yunanca‟ da kullanılmıĢtır. Kendinden baĢak bir Ģeyi çağrıĢtıran ve çağrıĢtırdığı nesne yerine kullanılabilen her çeĢit nesne, olgu biçim vb. manasına gelmektedir. Hayatın içinde yer alan, dil baĢta olmak üzere, davranıĢ, jest, mimik, alfabe, arma, amblem, resim, müzik, trafik iĢaretleri, diğer iĢaretler, filmler, tiyatro oyunları, bilimsel diller, afiĢler, moda, tüm yayım ve yayın yapılan eserler, Ģehrin yerleĢim yapısı, gibi anlamlı her bütünün bir “dizge” oluĢturduğu, bu dizgelerin alt unsurlarının ise “Gösterge” yi meydana getirdiği söylenmiĢtir (Rifat, 1998: 111).

Ġngiliz filozof John Locke‟un “An Essay Concerning Human Understanding (1690), Ġnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme” eserinde “göstergeler öğretisi” anlamındaki “Semeiotike” terimini kullanmıĢtır. 17. ve 18. Yüzyıllarda nesne ve ad arasındaki anlamlandırma tartıĢmaları daha ayağı yere basar konuma gelmiĢtir. Fransız matematikçi Lambert, düĢünce ve nesneler üzerinde durduğu, her türlü

iletiĢim sağlayıcı dizge üzerinde düĢündüğü gibi, dil dıĢı gösterge dizgeleri üzerinde de düĢünmüĢtür. Polonyalı Wronski‟nin “Dil Felsefesi”, Edmund Husserl‟in “Göstergelerin Mantığı Üzerine”, ve “Mantıksal Ġncelemeler” ayrıca Çek matematikçi Bolzano‟nun “Bilim Öğretisi” eserlerinde “Dizge ve göstergeler” üzerine fikirler ürettiği görülmüĢtür (Rifat, 1998: 113).

John Locke‟ un “Semeiotike” kavramı her ne kadar “Göstergebilim” in temeli gibi algılansa da daha çok dil felsefesi alanında tartıĢılmıĢtır. Günümüz “Göstergebilim” kavramından ilk söz edenler Ġsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure ve Amerikalı felsefeci, mantık ve matematikçi Charles Sanders Peirce‟dir.

1916‟da öğrencilerinin Cenevre Üniversitesi‟nde aldığı notları kitap haline getirdikleri “Genel Dilbilim Dersleri” nde: Saussure en önemli ve hayatımızın vazgeçilmez göstergeler dizgesinin “Dil” olduğunu söylemiĢtir. Sağır dilsiz alfabesi, birçok simgeyi içinde barındıran dini törenler, kibarlık göstergesi sayılan davranıĢlar, askerlik amblemleri, vb., gösterge dizgeleri oluĢtursa da dil bunların en önemlisidir, demiĢtir (Saussure, 1998: 45-46).

Saussure, çalıĢmalarında hayatın her noktasında varlığını gözlemlediğimiz göstergelerin, varlık yapısını ve çağrıĢımlarını izleyerek psikoloji ve toplumsal psikolojiye bağlanabilecek bir bilim olarak “Göstergebilim (Fransızca: sémiologie)” i öne sürmüĢtür. Bu bağlamda, Göstergebilimin bulacağı kuralların “Dilbilim” baĢta olmak üzere kendi ile bağlantılı tüm bilim dallarına uygulanabileceğini savunmuĢtur (Saussure, 1998: 46). Pierce ise “Mantık” la temellendirdiği bu kurama “Semiotic” demiĢtir. Bu kuramın bir ya da birkaç bilimle eĢleĢtirilemeyeceğini, tüm bilimsel çalıĢmalarda uygulanabilecek bir metot olduğunu savunmuĢtur (Rifat, 1998: 114). Pierce “Göstergebilimi” diğer bilimlerin fayda göreceği bir alt uygulama metodu değil, baĢlı baĢına bağımsız bir bilim dalına dönüĢmesini sağlayan yaklaĢımın mimarı olmuĢtur. Pierce, “…anlamı incelemek için gösterge, göstergenin

yorumlayanı ve göstergenin yerine geçtiği şey, yani nesne arasında üç köşeli bir ilişkiyi zorunlu kılmaktadır. Bir gösterge kendinden başka bir şeye, yani bir nesneye göndermede bulunur ve birisi tarafından anlaşılır, yani yorumlayanın zihninde bir etki yaratır...” (Fiske, 1996: 64-65).

Gösterge ve nesne arasındaki iliĢki üzerine tartıĢan Pierce, bu iliĢkiyi kategorize ederek üçe ayırmıĢtır: “…Gösterge ve nesnesi arasındaki benzerlik

ilişkisine dayalı görüntüsel gösterge (icon), gösterge ile nesnesi arasındaki doğrudan bağlantıya dayalı belirtisel gösterge (index) ve gösterge ile nesnesi arasındaki nedensizlik ilişkisine dayalı simgesel gösterge (symbol)… (Fiske, 1996: 70) Gösterge

ve nesne arasındaki bu üçlü kategori Saussure‟un göstergeyi anlamlandırma Ģeklinden daha kuvvetli olsa da, problemsiz olduğu söylenmemiĢtir. “Gösteren” ve “Gösterilen” kavramlarının arasında mantıksal bir bağ yoktur: sebepsiz, tesadüfi ve sunidir. Bu da metinlerde anlamı kavramayı meĢakkatli kılar (Berger, 1993: 16).

ġekil- 1.Saussure’ün Gösterge ve Ağaç Simgesi Çizimi

Kaynak: Berger, 1993: 16.

Yukarıda Ģekilde gördüğümüz ağaç aslında bir çağrıĢımdan ibarettir. Gerçek bir ağaç değildir. Diğer yandan A/Ğ/A/Ç alfabedeki harflerin bir dizilimidir. Zihnimize önceden kodladığımız “gerçek ağaç” kavramı ile çağrıĢım oluĢturan bir araç olarak, göstergeyi temsil eder (Belkaya, 2001: 70).

Tüm gösterge dizgeleri “Göstergebilim” in konusu dâhilindedir. Metin anlamlandırmadan, kültürel kodlara, göstergesel yapı içeren tüm kavramlar “Göstergebilim”sel incelenebilir. Gösterge en düz ifade ile “gösteren” ve “gösterilen”den oluĢur (Barthes, 2005: 50). Göstergesel algıda duyularımızla algıladığımız fiziksel biçim: “Gösteren” dir. Bu fiziksel biçimin zihindeki kavramsal karĢılığı “Gösterilen”dir. Bir baĢka deyiĢle fiziksel biçimin, anlamlandırma ve yorumlama Ģeklidir. Gösterge bilim, anlam içeren bir bütünün, örneğin bir filmi bir müzik eserini ya da bilimsel bir makaleyi anlamsal katmanlarına ayırarak, dizgeleĢtirip bir üst dil Ģeklinde sunmaktır. Bütünsel anlamın katmanlarının üretim süreçlerini ortaya çıkarmaya çalıĢan bir kuramdır (Rifat, 1982: 16).

Fransız fikir adamı Roland Barthes, Dilbilim‟i, Göstergebilim‟den ayırmamıĢ, aksine kapsayan olarak değerlendirmiĢtir (Barthes, 1993: 32). “Göstergebilimsel

Serüven” isimli çalıĢmasında Barthes göstergeleri: “…dil ve söz, gösterilen ve gösteren, dizim ve dizge, düz anlam ve yan anlam…” olarak ayırır. Dil, konuĢan

insanlar arasında doğal ve tam olarak meydana gelir, söz ise dilin içinden çıkarılır. Bir baĢka yönden sözden yola çıkarak olanak sağlayandır dil. Kronolojik bakımdan sözsel olgular ancak dilsel olguları var eder. Dil insanoğlunda sözün kavramsal oluĢumu ile can bulur. Özetle “dil, sözün hem ürünü, hem aracı”dır ( Barthes, 2005: 30-31).

ġekil- 2.Roland Barthes’e göre Gösterge ġeması

Kaynak: https://ziladoc.com

Göstergebilimi dilbilimin bir enstrümanı olarak gören Barthes: Dizge, dil, dizim ve söz hakkında “…Kuşkusuz çağrışımsal düzlem, bir dizge olan “dil” ile sıkı

bir ilişki içindedir. Dizim ise, söze daha yakındır...” (Barthes, 2005: 62).

Anlamlandırma da ise iki düzey olduğunu dile getiren Barthes, bunları “Düz anlam” ve “Yan anlam” olarak isimlendirmiĢtir. Göstergenin sahip olduğu düz anlamın, gösteren ile iliĢkisi olmalıdır. Yan anlam ise göstergenin bireyde duygu ve değerler bütünü ile buluĢtuğunda oluĢan etkileĢme halidir (Barthes, 2005: 51).

Benzer Belgeler