• Sonuç bulunamadı

4. TARIM ÇALIŞTAYI SUNUMLARI

4.9. GÖNEN’DE SÜRDÜRÜLEBİLİR HAYVANSAL ÜRETIM SİSTEMLERİ

cemiltolu@comu.edu.tr

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Terzioğlu Yerleşkesi, 17100 Çanakkale

Giriş

Tarımı oluşturan diğer bir öğe olan hayvancılığın temel felsefesi; insanlar tarafından doğrudan değerlendirilemeyen sap, saman, çalı, çırpı gibi organik materyali et, süt, yumurta, yapağı gibi hayvansal ürünlere dönüştürmesidir. Ancak günümüzde bu temel felsefeden uzaklaşıldığı görülmektedir. Hayvancılığın özellikle entansif ve endüstriyel olarak yapıldığı faaliyet alanlarında tamamen bu felsefeden uzaklaşıldığı gibi, doğrudan insan beslenmesinde kullanılan gıdalarla (Arpa, buğday, mısır vb.) hayvansal üretim yapılmaya çalışılmaktadır. Oysaki bu temel felsefeden ne derece uzaklaşılırsa, yapılan hayvansal üretiminde sürdürülebilirliği o derece olumsuz etkilenecektir. Bu çalışmada, sürdürülebilir hayvansal üretim sistemleri irdelenerek, Balıkesir ili Gönen ilçesi için sürdürülebilir hayvansal üretim sistemleri önerilmiştir.

Hayvansal Üretim Sistemleri

Hayvancılıkta üretim sisteminin seçimi, sürdürülebilirlik ve karlılığı doğrudan etkileyen temel unsurdur. Hayvansal üretim sistemlerinin seçiminde rol oynayan temel faktör doğal mera alanları ve üretimini yapacağımız hayvanın (Türü, ırkı, verim yönü vb.) seçimidir. Yapılacak olan hayvansal üretim sisteminde, hayvancılık işletmelerinin %70-80 gibi ana gideri olan kaba ve kesif yemin nereden ve nasıl sağlanacağı önem arz etmektedir. Bir hayvancılık işletmesi özellikle kaba yemin büyük bir kısmını kendisi üretmeli veya doğadan karşılamalıdır. Bir işletme ne kadar dışa bağımlı yem tedariki yapar ise, sürdürülebilirliği o derece risk barındırmaktadır. Eğer işletmenin yakınlarında kullanabileceği doğal mera alanları mevcut ise, mutlaka bu alanlardan yararlanma yoluna gidilmelidir. Ancak doğal mera alanlarının sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyen kontrolsüz ve ağır otlama yapılmamalıdır. Hayvancılıkta tamamen doğal mera alanlarına bağlı biçimde yapılabilecek olan ekstansif üretim sistemi olduğu gibi, doğal mera alanlarının ağırlıklı kullanımının yanında mera ve hayvanın fizyolojik durumuna göre işletme tarafından üretilen veya satın alınan yemlerle ek yemlemenin yapıldığı yarı-ekstansif üretim sistemi, ya da ağırlıklı olarak işletme tarafından üretilen veya satın alınan yemlerle yapılan hayvancılıkta doğal meranın da uygun olduğu zamanlarda (ilkbaharda otsu meralar, tahıl anız merası, çalı merası vb.) yararlanmak koşulluyla yarı-entansif üretim sistemleri yapılabilmektedir. Ayrıca bu üretim sistemlerinin yanında işletmede kullanılan yemlerin işletme tarafından üretilmesi veya işletme dışından satın alınması ile yapılan entansif üretim sistemleri yapılabilmektedir.

108

Örneğin işleteme tarafından toprak işleme yapılarak yapay mera kullanılan bir süt sığırcılığı entansif üretim sistemiyle yapılmaktadır.

Günümüzde ortalama sıcaklığın çok küçük de olsa her geçen yıl sürekli artış göstermesi, yağışların düzensiz düşmesi, yağışlı gün sayısının azalması, günlük sıcaklık değişimlerinin yüksek olması gibi farklı etkilerinin her geçen yıl daha net biçimde hissedildiği “küresel iklim değişikliği” yapılacak olan hayvancılıkta mutlaka dikkate alınmalıdır. Zira küresel iklim değişikliği hayvanlarda üreme, performans ve sağlık özelliklerine üzerine doğrudan etkili olduğu gibi, hayvansal üretimde yararlanılan doğal ve yapay yem kaynaklarını dolaylı yönden olumsuz biçimde etkilemektedir. Hayvansal üretimin sürdürülebilirliğini etkileyen en önemli noktalardan birisi de su kaynağıdır. 1 kg sığır eti üretimi için 15 ton, 1 kg koyun eti üretimi için 10,5 ton ve 1 kg keçi eti üretimi için 5,5 ton civarında su kullanılmaktadır. Dolaysısıyla kısa ve uzun vadede seçilecek üretim sistemi ve hayvan türünde bu husus mutlaka dikkate alınmalıdır.

Yapılacak hayvancılık faaliyetinin ekosistemde geri dönüşümsüz kalıntılar bıraktığı ve olumsuz etkiler bıraktığı unutulmamalıdır. Örneğin özellikle sığır yetiştiriciliğinde hayvancılık faaliyetinde yoğun biçimde sera gazı salınımları oluşabilmekte ve yakın çevresindeki alanlarda yoğun biçimde azot birikimi görülebilmektedir. Dolayısıyla yapılacak olan hayvancılık faaliyetinde ve seçilecek olan hayvansal üretim sisteminin ekosisteme kalıcı zarar veremeden karlı biçimde sürdürülebilir biçimde yapılabilmesi gerekmektedir. Aksine hayvancılık faaliyetinde ortaya çıkan atıkların ekosisteme olumlu katkılar yapacak biçimde değerlendirilmesi “organik çevrimi” de katkı yapacaktır.

Hayvansal üretim sistemlerinin seçiminde mutlaka dikkate alınması gereken bir konuda hayvan refahıdır. Hayvan refahı hayvanın yaşadığı çevre ile kendini dengede tutma ve bir uyum içerisinde kendisini sürdürebilme halidir. Hayvan refahı bir lüks ve konfor şeklinde algılanmamalıdır. Hayvan refahı hayvana sunulan üretim sistemi çerçevesinde iyi barınma, iyi beslenme, normal ve türe özgü davranışlarını gösterebilme ve acı, ıstırap ve hastalıklardan uzak kalabilme olarak özetlenebilir. İyi barınma denilince tamamen mekanizasyon ve konfor ağırlıklı uygulamalardan ziyade “hayvanın biyolojisine uygun” barınaklarda barınması akla gelmelidir. İyi barınma; uygun barınak iklimini (sıcaklık, nem, havalandırma, zararlı gazlar vb.), barınak kullanım alanları, barınak içi gruplandırmalar ve barınak içi mekanizasyon alanlarının yeterliliğini, kullanılan malzemeler vb. konuları içine alır. İyi besleme aşırı ve gereğinden fazla besleme değildir. İyi besleme; yeterli ve dengeli besleme olup, hayvanın her fizyolojik dönemi için (aşım, gebelik, doğum, laktasyon, büyüme vb.) uygun vücut kondisyonunda olması, yemlerin küflü olmaması, kullanılan yemlerin hayvanın sindirim fizyolojisine uygun olması gibi konuları kapsar. Hayvan refahı, ülkemizde henüz toplum tarafından yeterince anlaşılamadığı gibi ve hayvancılık konusunda çalışma yapan bilim çevreleri tarafından da yeterince üzerinde durulmayan bir konudur. Gelişmiş toplumlarda, toplumun hayvan refahı algısı iyi durumda olduğu

109

gibi, toplum hayvancılık faaliyetlerinin hayvan refahı prosedürlerine uygun olarak yapılmasını ve uygun seviyedeki hayvan refahının olduğu işletmelerden üretilen ürünleri almayı talep edebilmektedir.

Hayvansal üretim sistemlerinin sürdürülebilirliğini etkileyen ve yapılacak olan hayvancılık faaliyetinin seçiminde rol oynayan en önemli etmenlerden birisi de pazarlamadır. Hayvancılığın kurulacağı bölgede pazar olanakları, çeşit, miktar ve dönemsel olarak tüketici istekleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Ayrıca hayvancılık yapılan bölgede geliştirilen ürünlerde mutlaka “markalaşma” veya “coğrafi işaret” yoluna gidilmelidir.

Hayvancılığın Temel Esasları ve Başarı Ölçütleri

Hayvancılığın temel esası sürdürülebilir olacak hayvansal üretim sistemi içerisinde uygun hayvan ırkının seçimidir. Yukarıda değinilen noktalar çerçevesinde bölgeye uygun hayvansal üretimi sistemi belirlendikten sonra uygun hayvan ırkı seçilmelidir. Ya da üretimi yapılmak istenilen hayvansal ürünün sağlanacağı hayvan türü ve ırkının belirlenmesinden sonra, en karlı ve sürdürülebilir biçimde ve hayvan refahının sağlanabileceği hayvansal üretim sisteminin seçilmesi gerekmektedir. Örneğin doğal çalı merasının olduğu bölgelerde keçi yetiştiriciliği, taban meraların ve tahıl anız meraların olduğu bölgelerde koyun yetiştiriciliği, yoğun bitkisel üretiminin yapıldığı ve bitkisel ürün artıklarının olduğu bölgelerde sığır yetiştiriciliği sürdürülebilir ve karlı biçimde yapılabilecek hayvancılık faaliyetleridir.

Hayvancılıkta bölgeye uygun hayvan ve hayvansal üretim sisteminin seçiminden sonra en önemli faktör barınaktır. Ülkemizde süt sığırcılığındaki barınakların belirli ölçülerde iyi düzeyde olduğu görülürken, özellikle küçükbaş hayvan barınaklarının basık, havasız, dar, karanlık ve sağlıksız oldukları dikkati çekmektedir. Bu tip barınaklarda hayvanlar normal fizyolojilerini yerine getiremedikleri gibi, meme ve tırnak rahatsızlıkları, yavrularda ishal ve ölüm vakaları yoğun biçimde yaşanmaktadır. Hayvancılıkta barınak, bölge ve işletmenin yapılacağı yere ve seçilen hayvanın tüm biyolojik ve etolojik ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde dizayn edilmelidir. Uygun barınaklarda barınan hayvanların mutlaka “yeterli ve dengeli” biçimde beslenmesi gerekmektedir. Örneğin temel olarak ruminant hayvanların fizyolojik dönemlerine göre değişmekle birlikte uygun kaba: kesif yem oranında beslenemedikleri sahadaki uygulamalarda dikkati çekmektedir. Bu noktadaki en büyük sıkıntının kaba yem (yonca, fiğ, yulaf kuru otları vb.) tedarikinde ve arzında yaşandığı görülmektedir. Hayvan beslemede öncelikle hayvanların yaşama ve verim paylarına göre günlük “kuru madde” ihtiyaçları karşılanmalıdır. Miktar olarak karşılanan yemlerin hayvanın bulunduğu fizyolojik döneme göre yeterli içeriğe (protein, yağ, enerji vb.) sahip olması gerekmektedir.

Yukarıda özetlenen hayvansal üretim sistemi seçimi, hayvan seçimi, uygun barınak ve uygun besleme ile hayvanlarda birçok hastalık ve rahatsızlığın önüne geçilebilir. Ancak hayvanlar çok iyi barınakta barındırılsa da ve çok iyi beslense de,

110

bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanmalıdır. Örneğin ülkemizde zaman zaman birçok koyun işletmesinde görülen Brucella zoonoz (insandan hayvana ve hayvandan insana bulaşan hastalık) hastalığına karşı mutlaka aşılama yapılmalıdır. Bölge ve hayvana özgü bulaşıcı hastalıklara karşı aşılamaların yanı sıra, iç ve dış parazit mücadelesi, fizyolojik dönemlere göre koruyucu ve amaçlı vitamin ve mineral madde takviyesi, barınak temizliği ve dezenfeksiyonun sağlanması gerekmektedir. Ayrıca işletmelerde işçi sağlığı ve biyogüvenlik önlemleri mutlaka sağlanmalıdır.

Gönen’de Hayvancılık ve Sürdürülebilir Hayvansal Üretim Sistemi Önerileri Gönen’de 2017 yılı itibariyle hayvancılık faaliyetlerinin %64’ü büyükbaş hayvan yetiştiriciliği, %23’ü küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, %12’si kanatlı hayvan yetiştiriciliği ve %1’i arıcılık faaliyetlerinden oluşmaktadır. Büyükbaş hayvanların neredeyse tamamı sığır türü olurken, 2019 yılı itibariyle toplam 48.590 baş sığır varlığı bulunmaktadır. Sığırların %72’si Siyah Alaca ve %17,5’i Simental ırkı olurken, geri kalanı düşük oranlarda diğer sığır ırklarından oluşmaktadır. 107.252 baş koyun varlığı bulunan Gönen’de, koyunların %80’i Merinos ve melezleri olurken, %2’i Suffolk ve geri kalanı ise diğer koyun ırklarından oluşmuştur. 13.903 baş keçinin %59’u Kıl keçisi, %38’si Saanen ve melezleri ile geri kalanı diğer keçi ırklarından oluşmaktadır. Gönen’de entansif ağırlıklı bitkisel üretim ve süt sığırcılığı ağırlıklı bir hayvansal üretim yapıldığı belirtilebilir. Siyah Alaca sığırları, süt verimi yönünde en yüksek süt verimine sahip ırklardan birisidir. Ancak Siyah Alaca ırkında özellikle damızlık fazlası dişi hayvanların ve erkek hayvan besisinde besi performansı düşük olabilmektedir. Bu sebeple sürüde, sürü yenilemek amacıyla belli miktar ineğin tohumlanmasında Siyah Alaca ırkı boğa sperması kullanılırken, bunun dışında kalan tüm inekler et tipi ırkın (Angus, Şarole, Limusin vb.) boğa spermaları ile tohumlanmalıdır. Bu şekilde damızlık dışı tüm yavrular (Dişi, erkek) uygun besi programı ile karlı biçimde bir sığır eti üretimi sağlanabilecektir. Zira bu model ile melez azmanlığından yararlanılarak, “kullanma melezlemesi” yoluyla elde dilen yavrularda yaşama gücü, günlük canlı ağırlık kazancı, yemin ete dönüştürülme yüzdesi ve et kalitesi (randıman oranı, et-kemik ve kas-yağ oranları vb.) artacaktır. Gönen’de süt sığırcılığının yanında et tipi ırklarla doğrudan et sığırcılığı da karlı biçimde yapılabilir. Ancak genel olarak sığır eti üretiminin maliyetleri ve ekosisteme olumsuz etkileri düşünüldüğünde, entansif koşullarda koyun ve keçi üretim modelleri oluşturulmalıdır. Ancak bu tür üretim modellerinin karlı biçimde uygulanabilmesi için Gönen’de doğal mera alanları düşük düzeyde olduğu için, mutlaka yapay mera alanları oluşturulmalıdır.

Gönen’de bitkisel üretim sulanabilir arazilerde tahıl ağırlıklı yapılmaktadır. Sığırcılığın yaygın olduğu ilçede mutlaka silajlık mısır üretimi yapılmalıdır. Bitkisel üretim artıklarının hayvancılıkta, hayvancılıktaki artıklarında bitkisel üretimde kullanılması sağlanmalıdır. Ayrıca Gönen’de sulama imkânları ve işlenebilir tarım arazisinin iyi durumda olması nedeniyle, gerek büyükbaş ve gerekse küçükbaş hayvan

111

yetiştiriciliği yapılırken mutlaka tek yıllık (Arpa, buğday, yulaf, tritikale, sudan ve sudan otu melezleri vb.) ve çok yıllık (Buğdagil ve baklagil yem bitkisi karışımları) yapay mera alanları oluşturulmalıdır. Diğer yandan kuru tarım alanlarında da verimli ve besleyici değeri yüksek yem bitkisi üretimi de mutlaka yapılmalıdır.

Gönen’de entansif hayvansal üretim sistemleri başarılı bir biçimde uygulanabileceği için sığır, koyun ve keçi yetiştiriciliğinde yüksek verimli ırklar seçilmelidir. Ülkemizin diğer bölgelerinde olduğu gibi yurt dışından canlı hayvan ithalatı son bulmalıdır. Zira yurt dışından getirilen hayvanların 2-3 yıl içerisinde tamamının çeşitli sebeplerle sürüden uzaklaştığı görülmektedir. Ülkemizde hayvancılıktaki sorun ırk sorunundan ziyade, çevre (barınak, bakım-besleme, sağlık, pazarlama vb.) sorunudur. Örneğin ülkemizde süt sığırcılığında beslemede ve sürü yönetimindeki yanlışlar nedeniyle ortalama servis periyodu (Bir ineğin doğumundan gebe kalmasına kadar geçen süre) 200 gün civarındadır.

Gönen’de koyun yetiştiriciliği Merinos ve melezleri ile yapılmaktadır. Yetiştiriciler koyun yetiştiriciliğinde süt üretiminden ziyade, et üretimine öncelik vermektedirler. Ancak ülkemizde süt ürünleri ve özellikle peynir üretiminde kullanılan koyun sütü nedeniyle, koyun sütü üretimi elzem görünmektedir. Diğer yandan yetiştirilen koyunların süt verimlerinin belli bir seviyede olması gerekmektedir. Öyle ki ağırlıklı olarak koyun yetiştiriciliğinde kuzu büyütme “analı büyütme” şeklinde yapılmaktadır. Dolayısıyla kuzu eti üretiminde yararlanılacak olan anaç koyunun süt veriminin kuzularda büyümeyi sağlayacak miktarlarda olması gerekmektedir. Ayrıca döl veriminin yüksek (doğuran koyun başına kuzu sayısı, kızgınlık ve gebelik oranı yüksek, dönme oranı düşük, erken yaşta ilkine damızlıkta kullanılabilen vb.) olması kuzu eti üretiminde önem arz etmektedir. Bu sebeple Merinos ve melezlerinden süt ve döl verimi bakımından daha iyi durumda olan Tahirova (%75 Ostfriz, %25 Kıvırcık) genotipi kuzu eti üretiminde iyi bir anaç ırk olarak önerilebilir. Kuzu eti üretiminde süt sığırcılığında olduğu gibi, kuzu eti üretiminde de tek bir ırktan ziyade melez azmanlığının öne çıktığı modeller uygulanmalıdır. Kullanma melezlemesi yöntemi, bitkisel üretimde en yaygın biçimde “hibrit” olarak bilinen silajlık mısır tohumlarında, hayvansal üretimse ise en yaygın etlik piliçlerde uygulanmaktadır. Ancak AB ülkelerinde özellikle İngiltere’de kuzu eti üretiminde kullanma melezlemesinden yoğun şekilde yararlanılmaktadır. Gönen’de anaç olarak belirlenen Tahirova genotipinde sürü yenilemek için aynı ırk koçun yanında, sürünün kalan kısmına kuzu eti üretimi için et ırkı koçlar kullanılabilir. Bu amaçla Gönen bölgesinde yaygın biçimde yetiştirilen ve Bandırma Koyunculuk Araştırma Enstitüsü’nde geliştirilen Karacabey Merinosu ve Bandırma Merinosu gibi ırklar başarılı biçimde kullanılabilecektir. Bunun yanında Merinos x Tahirova melezlerinden oluşturulacak anaçlara daha ağır etçi ırklar (Şarole, Siyah başlı Alman Etçi koyunu vb.) verilerek doğan dişi ve erkek yavrular kuzu eti üretimi için kullanılabilir. Ancak tüm bunlar yapılırken, kullanma melezlemesi hedefiyle elde edilen tüm erkek ve dişiler damızlığa bırakılmamalı ve tamamı kesime sevk edilmelidir. Bu hayvanlar damızlığa

112

ayrıldığında “hibrit” tohumlarda görülen verim düşüklüğü ve birtakım olumsuzluklar doğan yavrularda ortaya çıkabilmektedir.

Gönen’de keçi yetiştiriciliğinin sığır ve koyuna göre daha düşük düzeylerde olduğu görülmektedir. Keçi yetiştiriciliğinde doğal mera olması ve özellikle çalı merası olması karlı ve sürdürülebilir bir yetiştiricilik için önemli olmakla beraber, Saanen keçisi melezleri (Türk Saanen) süt sığırcılığındakine benzer biçimde tamamen barınak koşullarında entansif üretim sisteminde başarılı biçimde yetiştirilebilir. Ülkemizde koyun ve keçi sütü üretimine gelecekte çok daha fazla ihtiyaç olacaktır. Dolayısıyla önemli bir süt üretim merkezi olan Gönen’de keçi sütü üretiminin de teşvik edilmesi ve sağlanması gerekmektedir. Çevirme melezlemesi yoluyla geliştirilmiş olan ve %90 ve üzerinde Saanen keçisi kanı taşıyan Türk Saanen keçileri entansif ve yarı- entasif üretim sistemlerinde başarılı biçimde Gönen’de yetiştirilebilir. Diğer hayvancılık faaliyetlerinde olduğu gibi yurt dışından getirilen hayvanlarla sürdürülebilir bir keçi yetiştiriciliği mümkün değildir. Yurt dışından “kan tazelemek” amacıyla sperma ithal edilmesi daha doğru olacaktır. Çanakkale günümüzde Türk Saanen genotipinde damızlık merkezi haline gelmiştir. Bu şekilde yetiştiricilerin çok ciddi fiyatlarla damızlık hayvan satışı da yaptıkları görülmektedir. Bir işletmenin damızlık hayvan satışı sürdürülebilirliğine çok ciddi katkı sağlamaktadır. Ülkemizde keçi eti tüketim alışkanlığı bazı Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sınırlı olurken, Marmara bölgesinde keçi etinde ağırlıklı 1,5-3 aylık yaştaki “süt oğlak” tüketimi yaygındır. Ancak daha büyük yaşlarda keçi eti üretimi için Boer x Türk Saanen kullanma melezlemesinden yararlanılabilir.

Gönen’de kanatlı yetiştiriciliğinde ağırlıklı olarak sözleşmeli etlik piliç yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ülkemizdeki et üretimi ve tüketiminin de %70’i tavuk etine dolayısıyla broiler etine dayanmaktadır. Son yıllarda etlik piliçtekine benzer şekilde tamamen barınak koşullarında ve kısa sürelerle entansif hindi yetiştiriciliği de yapılmaktadır. Ancak bu şekilde üretilen hindi eti tüketimi ülkemizde henüz istenilen seviyelerde değildir. Ülkemizde özellikle hindi eti tüketimi ve talebinin meraya dayalı yetiştirilen hindilerde olduğu görülmektedir. Bu sebeple Gönen’de ve Ülkemizin birçok noktasında da meraya dayalı hindi yetiştiriciliği mutlaka yaygınlaştırılmalıdır. Doğal mera alanlarının yetersiz kaldığı ve hindilerin meradaki yönetimlerinin zor olduğu durumlarda mutlaka hindilerin kullanabileceği tipte yapay mera alanları oluşturulmalıdır. Kaz yetiştiriciliği, tavşan ve keklik gibi diğer kanatlı hayvan yetiştiriciliği benzer yaklaşımla mutlaka değerlendirilmesi gereken hayvancılık faaliyetleri olarak gözükmektedir.

113 Kaynakça

Aaron, D.K., 2014. Crossbreeding Considerations in Sheep. https://casey.ca.uky.edu/files/asc224crossbreeding_considerations_in_sheep.pd f.

Anonim, 2019. Gönen ilçe Tarım Müdürlüğü, Hayvancılık verileri. http://www.gonen.gov.tr/gonen-tarim-ve-orman-mudurlugu

Doğan, İ., Konyali, A., Tölü, C., Yurdabak, S., 2008. Different estrous induction protocols during the transition period in lactating Turkish Saanen does following Al. Acta Veterinaria-Beograd, 58, 259-266.

Mekonnen, M. M., Hoekstra, A. Y., 2010. The green, blue and grey water footprint of farm animals and animal products. Vol. 1: Main Report. UNESCOIHE, Delft, Netherlands.

Rojas-Downing, M.M., Nejadhashemi, A.P., Harrigan, T., Woznicki, S.A., 2017. Climate change and livestock: Impacts, adaptation, and mitigation. Climate Risk Management, 16, 145-163.

Savaş T., Yurtman, İ.Y., Tölü, C., 2009. Hayvan hakları ve hayvan refahı felsefi bakış nesnel arayışlar. Hayvansal Üretim, 50, 54-61.

Selvi Hanişoğlu, G., 2019. Balıkesir ili Gönen ilçesi ekonomik değerlerinin analizi. Beykent Ünv. Sosyal Bilimler Derg. (BUJSS), 12(1), 100-116.

Tölü C., Yurtman İ.Y., Savaş T., 2010. Gökçeada Malta ve Türk Saanen keçi genotiplerinin süt verim özellikleri bakımından karşılaştırılması. Hayvansal Üretim, 51, 8-15.

Tölü, C., Akbağ, H.I., Yurtman, İ.Y., Baytekin, H., Savaş,T., 2019. Türkiye’de organik hayvancılık üzerine bir tartışma. 6. Organik Tarım Sempozyumu, 16-17 Mayıs, İzmir, Türkiye.

Not: Burada metinde kullanılan bazı kaynakları verilmiştir. Kullanılan kaynakların tamamı istenildiğinde yazardan ulaşılabilecektir.

117

4.10. KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIKTA VE MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİNDE