• Sonuç bulunamadı

Suriye krizinin Hatay’a ekonomik etkisi de diğer birçok ile göre çok daha hissedilir düzeyde olmuştur. Şehirdeki hemen herkes krizin en büyük yükünü Hatay’ın çektiğini düşünmektedir. Hatay’daki her sektör, Suriye’deki savaştan ilk yıllarda olumsuz etkilenmiştir. Suriye’deki krizin Hatay’a olan ekonomik etkilerini dört ana başlık altında toplamak mümkündür:

3.4.1. Doğrudan Ticaret

2010 yılında 118 milyon dolara yaklaşan Hatay’ın Suriye’ye doğrudan ihracatı 2012 yılında 56 milyon dolara düşmüştür. 2014 yılında bir toparlanma olması beklense de 2011 öncesi rakamları yakalamanın bu şartlar devam etmesi halinde artık çok zor olduğu görülmektedir (Orhan, 2015).

3.4.2. Taşımacılık/Transit Geçişler

2011 yılı öncesinde İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en büyük lojistik firmalarına sahip Hatay’da Suriye üzerinden yapılan taşımacılık önemli bir geçim kaynağı olarak yıllarca birçok Hataylıya geçim kapısı olmuştur. Kriz sonrası yaşanan sıkıntılar 20 Temmuz 2012’de sınırın fiili olarak kapatılması ile son safhaya ulaşmıştır. Taşımacılık sektöründe birkaç firma dışında henüz iflasını açıklayan firma olmamıştır. Ancak sınırdaki durumun devam etmesi ve alternatif güzergâhların devreye sokulamaması halinde sıkıntının boyutlarının artacağı kesin olarak görülmektedir (Orhan, 2015).

3.4.3. Sınır Ticareti/Kayıt Dışı Ekonomi

Savaş ekonomisi her yerde olduğu gibi Hatay’da da oluşmuştur. Hatay sınır il olması ve sınırının bir kısmını da Asi nehrinin oluşturması nedeniyle önceden beri kayıt dışı ticarete açık bir yer olmuştur. Savaş öncesi 500.000-1.000.000 doları bulan sınır kaçakçılığı sıfırlanmamış, sadece gidip gelen malların niteliği değişmiştir.

Özellikle son yıllarda kaçak ticarette artış olduğu gözlenmiş ve buna bağlı olarak belli kesimlerin zenginleştiği fakat bu zenginleşmenin çeşitli sorunlara da neden olduğu görülmüştür. Buna örnek olarak Suriyelilerle kaçak mazot ticareti yapan iki Türk ailenin zamanla oradan gelen parayı paylaşmakta sıkıntı çekmeleri sonucu aralarında çıkan kavgada iki kişi hayatını kaybetmiştir. Bunun yanında Suriyelilerle de sorunlar yaşanmaktadır. Onlarla kaçak ticaret yapan bölge halkından bir kişinin, para konusunda çıkan anlaşmazlık nedeniyle, Suriyeliler tarafından öldürülerek Asi nehrine atılmıştır. Ölenin ailesi; katillere, Suriye’de olduklarından dolayı ulaşamamıştır. Bu tür sorunlar hala yaşanmaya devam etmektedir. Bu tür olayların yaşanması ne yazık ki sorunu daha da çıkmaz bir hale dönüştürmüştür (Orhan, 2015).

3.4.4. Turizm

Turizme dayalı ticaret büyük oranda azalmıştır, ancak şehirde yaşayan Suriyelilerin ihtiyaçlarını yerel esnaflardan görmesi bu olumsuz durumu biraz da olsa olumlu yönünü oluşturmaktadır. Ayrıca Suriyelilere yapılan yardımlar da yine yerel üreticilerden temin edilmeye çalışıldığı için ekonomik hareketlilik bir ölçüde devam etmektedir (Orhan, 2015).

Bu alanlara ek olarak konut kiralarında artış olmuştur. Hatay’a gelenlerin çoğunun ekonomik durumunun yatırım yapmaya elvermediği, ancak pazarlarda sebze-

meyve satışı yaptıkları, berber, ekmek fırını veya küçük dükkânlar açtıkları görülmektedir. Suriyelilerin genelde alt kademelerde çalışma imkanı buldukları ve boş olan her iş kolunda çalıştıkları görülmektedir. Özellikle Hatay şehir yapısı olarak içinde çok farklı dillerin konuşulduğu göz önüne alındığında Suriyelilerin burada çalışmasında dil konusunda başka şehirlere oranla çok daha fazla avantajlı olduğu ortadadır.

Yerel işletmeler açısından bakarsak özellikle küçük işletmelerde kaçak göçmenlerin işçi olarak çalıştırılması yaygınlaşmıştır. Cüz-i ücretler karşılığında çalışmayı kabul etmeyen Hatay halkının girmediği işlere Suriyeliler alınmakta ve niteliksiz eleman açığı bu şekilde kapatılmaktadır. Fakat bu eleman açığını Suriyeli göçmenlerle gidermeye çalışan işletme sahipleri, genelde ellerine geçen bu fırsatı daha çok Suriyeli elemanı daha düşük ücretler karşılığında çalıştırarak kullanmaktadır.

Mülteci akınının ilk başladığı zamanlarda, onlara karşı olan güvensizlik nedeniyle kolay kolay işyerinde Suriyeli eleman çalıştırmayan iş sahipleri, zamanla Türk elemanlardan çok Suriyelileri çalıştırmaya başlamıştır. Burada Suriyeli göçmenler için işin ne kadar zor veya ücretinin az olması önemli değil, önemli olan bulunduğu şartlar içinde ihtiyacı olan parayı kazanmaktır. Bu yüzden iyi eğitim görmüş iyi derecede yabancı dil konuşan göçmenler bile hamallık yapabilmekte veya tarla işçisi olarak çalışabilmektedir.

Göçmenlerin zor çalışma koşullarına sahip olan ve düşük ücretli işleri kabul ederek çalışması işletme sahiplerinin hem sigortasız hem de ucuz işçi çalıştırarak elde edeceği geliri artırmaya çalışmasına neden olmakta ve çalışanların ücretlerini daha da azaltarak hem Türk hem de Suriyelileri daha ucuza çalışmaya mecbur bırakmaktadır. Böylece işyerinde kaçak olarak Suriyelileri çalıştıran ve çalıştırmayan firmalar arasında haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Bu rekabet sonucunda firmalara önemli kazançlar sağlamaktadır.

Hatay halkı içerisinde bazı kişiler iş fırsatlarının ellerinden alındığına inanmaktadır. Ancak iş dünyası açısından bakıldığında bu iddianın tam olarak karşılığı olmasa da bazı açılardan da doğru olduğu görülmektedir. Çünkü mülteciler genelde yerel halkın çalışmayı tercih etmediği alanlarda istihdam edilmektedir. Bu açıdan yerel halkın işini elinden aldığı iddia edilemez fakat zamanla her iş alanında Suriyelilerden faydalanmaya çalışan iş sahipleri daha düşük ücretle çalıştırabileceği kadar Suriyeli işçi çalıştırmaktadır.

Suriyeli göçmenlerin i hayatında yarattığı bu etki Hatay halkından bireylerin, bazen gerçekten de iş bulamaması veya onların da Suriyeliler gibi daha ucuza çalışmak zorunda kalmasına neden olmuştur. Böylece vasıfsız işgücü gerektiren iş kollarında, işgücü açığı kapanmıştır. Fakat bu açık işverenlerin lehine kapanmıştır ve bölgede hem Türk hem de Suriyeliler arasında vasıfsız ve ucuz işgücü oranı artmıştır. Örneğin Hatay’daki mağazaların tamamına yakını tezgahtar olarak Suriyelileri çalıştırmaktadır. Özellikle sınırda olan Reyhanlı ilçesindeki her iki iş yerinden biri Suriyelilere ait küçük iş yerlerinden oluşmaktadır. Bunlar özellikle fırın, lokanta, pastane gibi yerlerden oluşmaktadır.

Suriyeliler küçük işletmeler (fırın, kuaför, lokanta vb.) yoluyla üretim ve ticarete katkı sağlamaktadır. Ancak bu işletmelerin tamamına yakınının kaçak olması nedeniyle vergi gibi yasal yükümlülükleri yerine getirmemeleri, Hatay halkı açısından haksız rekabete neden olan bir durum yaratmıştır.

Hatay’da özellikle niteliksiz işler için ücretlerin oranında önemli düşme gözlenmektedir. İşverenler artık Suriyeli mültecileri ikinci bir seçenek olarak görmekte ve Türk eleman bulamadıklarında hemen ihtiyacı olan çalışan bulmak için mültecilere yönelmekte ve onları yanlarında çalıştırmaktadır. Özellikle Suriyeli göçmenler ihtiyaçları olduğu için bulabildikleri her türlü işi kabul etmektedir. Düşük ücretli bile olsa kabul etmeleri onlara göre bulundukları bu durumun geçici olduğu içindir. Böyle olunca da bu ülkede kaldıkları süre içerisinde alabilecekleri her türlü ücret karşılığında çalışmayı kabul etmektedirler (Zencir, ve Davas, 2014, s.44). Bu konu ile ilgili görüştüğümüz bir Suriyeli aile buradaki iş koşullarıyla ilgili şunları ifade etmiştir:

“ Burada çalışmak bize göre daha zor, sizde kadın erkek herkes daha çok çalışıyor. Çünkü para yetmiyor. Belki daha çok para alıyorsunuz ama burada her şey çok pahalı. Bizim Suriye’de altı ay geçinebildiğimiz parayı burada bir aylık ev kirasına yatırıyoruz. İş koşullarınız çok ağır, biz orda eğer kendi işimizde çalışıyorsak sabah 7’den 10’a kadar çalışırız, sonra eve gelir dinleniriz ve 3’te tekrar gideriz, 6’da da eve döneriz. Eğer devlet işiyse sabah 8’den 2’ye kadar çalışırız sonra eve dinlenmeye geliriz, akşam 5’ten 7’ye kadar tekrar çalışır geri döneriz. Biz eğer sabah erken kalkamadıysak, iş yerini arar 1-2 saat sonra geleceğimizi söyleriz ve hiçbir sorun olmaz. Ama sizde bu tür şeyler için izin alıyorsunuz ve böyle şeyler birkaç kez tekrarlanırsa ciddi bir sorun oluyor. Hep çalışıyorsunuz ve sürekli işte olduğunuz için de akraba, eş, dost ziyareti yapmıyorsunuz, bütün hayatınız iş olmuş.”

Bir diğer görüşmecinin anlatımı ise şu şekildedir:

“ Biz aslında 2 aylığına gelmiştik ama şimdi yaklaşık iki sene olacak biz buradayız. İlk geldiğimizde yanımızda ne varsa hepsini sattık, zaten yakında döneriz diyorduk ama olmadı. Biz buraya ilk geldiğimizde halk bize karşı çok yardımseverdi ama artık onlar da eskisi gibi değiller, onlar da fakir onlarında bir sınırı var tabiki. Bu yüzden de biz nerde iş bulursak çalışmaya başladık. Biz daha çok tarlalarda ve inşaat işinde çalışıyoruz. Bizi normal bir Türkün alabileceği paranın yarısı fiyatına çalıştırıyorlar. Bizim evlerimiz ya eski, yıkılmak üzere ya da ahırdan bozma evler oluyor ama biz ona rağmen kolay kolay iş bulamıyoruz. Bazıları bize çalışırken çok iyi davranıyor ama bazıları da bize köle gibi davranıyor. Bizim de ülkemizde evlerimiz, arabalarımız, iş yerlerimiz vardı ama hepsi gitti. Arabalarımızı ve altınlarımızı gelirken sattık, burada geçiniriz diye ama onlar bize birkaç ay yetti sadece. Şimdi hiçbir şeyimiz yok. Buradaki iş sahiplerinin yanında ucuza çalışabilmemiz bile bizim için iyi bir şey.” demiştir.

Mevcut çalışma koşullarına rağmen bir de halktan da ara sıra tepki aldığını söyleyen bir görüşmecinin de anlattığı bu konuda dikkat çekicidir:

“ Biz onların yarı fiyatına çalışmamıza rağmen bizden rahatsız oluyorlar - siz niye geldiniz, bizim rızkımızı aldınız, siz zaten iyi değilsiniz- gibi şeyler söylüyorlar. Onlar bizden daha az kira veriyor çalışınca bizim iki katı para alıyor. Bir de onlar gelecek seneyi, çocuklarının okulunu, alacakları evi veya arabayı düşünüp çalışıyor. Biz bulunduğumuz akşamı düşünürüz bu günü çıkaralım Allah kerim diyoruz. Bizim çocuklarımızın okul hayatı bitti, benim kızım üniversite son sınıfta okuldan ayrıldı ve Lübnan’a ablasının yanına kaçmak zorunda kaldı. Şimdi biz onunla telefonla bile çok zor görüşebiliyoruz. Burada bizim gibi birçok kişi de Suriye’de kalan ailesini akrabalarını rahat rahat arayamıyor. Çünkü onların Türkiye’ye kayıtlı numaraları aradıkları öğrenilirse hem onların hem de buradakilerin başı belaya girer. Suriye’deki istihbaratçılar veya polisler bizim ve ailemizin izini sürüp mutlaka zarar vermeden bırakmaz. Benim kızım gibi birçok gencin şimdiye kadar verdiği bütün emekler boşuna gitti. Bizim burada üniversite mezunu olan gençlerimiz de var. Onlar burada amelelik yapıyor, hamallık yapıyor çünkü insanlar burada onlara başka bir iş vermez.”

Bir diğeri ise,” Biz zaten kendi ülkemizde ezildiğimiz, zulüm gördüğümüz için oradan bırakıp geldik ama burada da bizi Türkler eziyor, hakir görüyor. Biz en ağır işlerde yarı fiyatına çalışırken sizden olan kişilere aynı iş için iki kat para veriyorsunuz.

Hem biz çalıştığımızda bazıları bize insan muamelesi bile yapmıyor, sanki burada biz onların kölesiyiz. Biz kendi ülkemizden özgür olmak için kaçtık ama burada köle olduk.” Ayrıca çarşıda da halk arasında da bu sorun üzerine konuşanlara çokça rastlamak mümkündür. Bunlardan birinde bir bijuteri dükkânında çalışan bir eleman şu şekilde durumunu anlatmıştır:

“Biz artık çalışamıyoruz patronlar bize hiç acımıyor, artık çalışacak gücümüz de kalmadı. Çünkü hem çok düşük ücret veriyorlar hem de 13 saat hiç durmadan çalıştırıyorlar. Ve biz çalışmazsak yerimize çalışacak Suriyeli çok diyorlar. Hem de artık onlar da Türkçe konuşabiliyor. Geçenlerde bir arkadaşım günde 13 saat çalıştırıp haftalık 10 lira ücret veren yerlerin olduğunu söyledi. Bu insanlar bu kadar az parayı bu kadar ağır bir iş için nasıl kabul ediyorlar hala anlamıyorum.”

Suriyelilerin çalışması tartışmalara yol açsa da Hatay’da bir canlılık yaratmıştır. Suriyelilere geçici çalışma izni verilmesi yaklaşık olarak bütün sınır illerinde iş dünyasının ortak talebi olmuştur. İş dünyası, yerel halkın tepkisini önlemek açısından firmalara belirli bir oranda (%10) sığınmacı çalıştırma hakkı da tanınmasını önermektedir. Özellikle Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’da işgücüne ihtiyaç duyulan iller arasındadır. Yabancı statüleri devam etmesi şartıyla sığınmacılara çalışma izni verilmesi, kayıt dışı şekilde, ucuz işgücü olarak çalıştırılmalarından kaynaklanan sorunları engelleyecek hem tedbir hem de yeni bir hak kazanma olarak olumlu sonuçlar doğuracaktır. Bu şekilde Türk işçi ile Suriyeli işçi arasındaki haksız rekabet ortadan kalkacaktır (Orhan, 2015, s.46).

Mevcut durumda sığınmacılar ile Türk vatandaşları arasında firmaların vergi ödememesi nedeniyle Suriyelilerin lehine bir durum oluşmaktadır. Bu şekilde devletin, Suriyelilerin kaçak çalışmasından kaynaklanan vergi kaybı da ortadan kalkacaktır. Ayrıca toplumsal düzeyde Suriyelilerin iş hayatına resmi olarak katılmasıyla hem kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak hem de yaşadıkları uyum süreci daha hızlı ve kolay olacaktır. Bunun yanı sıra Suriyelilerin kaçak işyeri açmasının önlenmesi yerel halk ile Suriyeli esnaf arasındaki gerginliği sona erdirecektir (Orhan, 2015).