• Sonuç bulunamadı

2. Kültürümüzde Doğu-Batı Etkisi

2.2. Batı ve Kültürümüzde Batıcılık Tutumları

2.2.1. Fransa

1789 Fransız İhtilali ve 1848 Devrim’i ile Fransa, önce dünyada özellikle Tanzimat Fermanı sonrası ise Türk topraklarında adından sıkça söz ettiren bir ülke olmuştur. Dünyada yayılan fikirleri, siyasal ve kültürel tutumları ile tanınmış; sömürgecilik faaliyetleriyle kendi kültürünü Doğulu gördüğü toplum ve devletlere aşılamaya başlamış böylece dünyada keskin bir iz bırakmıştır.

Tanzimat öncesinde ve sonrasında Osmanlı Devleti, sonra arından da Türkiye Cumhuriyeti’nde birçok sanatçı, aydın ve fikir adamı Fransız merkezli kültürel bir yapıyı benimsemiştir.

Osmanlı Devleti’nin özellikle Denge Politikası ile Fransızlarla sıkça yakınlaşmış ve Tanzimat Dönemi ile kültür hayatımızda Fransa etkisi başlamıştır. Batılılaşma faaliyetleri Fransa’nın ve bizim kültürümüzün incelemesini zorunlu kılmıştır.

Attilâ İlhan’ın bir süre Fransa’da yaşaması, Fransız kültür ve sanat anlayışına malik olması bu tartışmaların içine onu da çekmiş ve gerçek Fransa’yı bizlere aktarmaya çalışmıştır. Ayrıca Oktay Akbal’ın, Attilâ İlhan’ı edebiyatımızda “Paris

özlemi çığırı”89 açmakla suçlaması üzerine Attilâ İlhan, tüm yönleriyle Fransa’yı

çeşitli yazılarında toplumuza tanıtmıştır.

Attilâ İlhan’a göre Fransa ve Fransızlar, dünya üzerindeki sömürgelerinin ve bizim aydınlarımızın zannettiği gibi kusursuz, farklılığa açık, her an değişimi

89 Attilâ İlhan, Hangi Batı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, On İkinci Basım, Kasım 2016, İstanbul, s. 29.

yakalamaya odaklı bir toplum/millet değildir. Attilâ İlhan, Fransa’yı şu sözlerle tanımlar:

“Fransız toplumu Katolik bir toplumdur; bu önce dindarı, domuzuna Katoliktir demeye gelirse; sonra, Fransızın lâik olanı, istese de istemese de geçmişten devralınmış Hıristiyan değer ve yargılar içinde yaşar demeye gelir. Destek rakam mı istiyorsunuz? Hadi gönlünüz olsun! Her çeşit halk arasında yapılan bir soruşturma sonuçlarına göre, Fransızdan en az yetmiş, sekseni başka ırktan, başka dinden bir yabancı ile evlenmeye karşıdır. Hele bu yabancı, sözgelimi Kuzey Afrika’lı bir Müslüman olursa bu yüzde daha da artabilir. Bu davranışına, toplumbilim kitaplarına örnek diye alınan Fransız toplumsal sınıflaşmasındaki hasis, dar kafalı ve egoist burjuva tutumunu eklediniz mi çizgi dışı Fransızı, töresel ya da siyasal bütün özgürlüklere iten o boğucu atmosferi kendiliğinizden bulmuş olursunuz. Destek örnek mi dediniz? Hadi gönlünüz olsun! Fransız televizyonlarından bir spiker hanım, ekranda sık sık kolları ve göğsü dekolte tuvaletlerle görünüyor diye, “Arzu-yu umumi üzerine” işinden uzaklaştırılmıştır.”90

Bu devirde modernleşmenin öncüsü olan Fransa, aslında sömürgecilik faaliyetleri yapmaktadır. Attilâ İlhan’ın buradaki tespitinin haklılık payı da yüksektir. Demek ki sömürgecilik faaliyeti Batılılaşmak veya modernleşmek adı altında yapılmaktadır:

“19.yüzyılda Batı dilleriyle ifade-i meram, çevre(peripheire) ülkeleriyle sömürgelerde bir ‘ayrıcalık’tı, bir ‘seçkinlik’ ifadesiydi: Çarlık Rusyası’nın soyluları ve aydınları, aralarında ya Almanca konuşuyorlardı, ya Fransızca; Osmanlı aydınlarının ve soylularının nasıl aynı alışkanlık ve merak içinde olduklarına,

90 Attilâ İlhan, Hangi Batı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, On İkinci Basım, Kasım 2016, İstanbul, s. 29-30.

Edebiyat-ı Cedide şahittir; 30’yıllarda bile keyfiyetin farklı olmadığını, meraklısı elbette Mahmut Yesari Bey’in Su Sinekleri’nde okumuştur.”91

Hindistan’da, Senegal’de ve birçok Afrika ülkesinden başlayarak Doğu diye nitelendirilen sömürge için hedeflenmiş ülkelerde Fransa, Fransızcasıyla ve kendi eğitim değerleriyle insanları bağlıyor ve etnik kimliği ne olursa olsun onlara Batılı bir imaj çiziyordu. Attilâ İlhan’ın bir Hindu ile konuşması sırasında bu Hintlinin Fransa kültürüyle yetişmesi ve Fransız olduğunu beyân etmesi bu fikri güçlendirmektedir.92

Fransız kültürünün, bizim sanat ve kültürümüzde etkili olmasının aracı olarak edebiyat ön plana çıkar. Batı’nın, ülkemizde açtığı okullarda yetişen veya Fransa gibi Avrupa ülkelerinde bizzat yetiştirilerek ülkeye geri gelen aydınlar ve sanatçılar, sanat anlayışlarında Fransa merkezli bir tutum sergilerler. Özellikle edebî metinlerde ve sanatçılarımızın hayalinde Paris, büyülü bir şehirdir ancak gerçekte Attilâ İlhan, Paris için şunları söylemektedir:

“Fransa’yı yabancılar ya romanlarından ya film ve şarkılarından tanır ve yanlış tanır. Bu yanlışlık, hiç değilse bizim kuşağın aydınlarını Paris’lere gelip acı düşbozumları yaşamaya götürmüştür. Zira, ne Paris Marcel Carne’nin filmleri sıra içimize çatılan puslu ve dargın şehirdir yalnız, ne de Quartier Latin kahvelerinde sabah akşam anarşistler ve ihtilâlciler toplanıp tartışır: Galiba şöyle dersem demek istediğimi daha kestirmeden anlatmış olacağım: Bizim gerçek İstanbul ile tenha Anadolu kasabalarının tozlu hanlarında destanlaşan İstanbul arasında ne ağır bir fark varsa, gerçek Paris’le dünyanın dört bir ucunda ünü dolaşan ‘rivayet’ Paris arasında o kadar ağır bir fark vardır.”93

91 Attilâ İlhan, Hangi Edebiyat, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, IV. Basım, Şubat 2015, İstanbul, s. 300.

92 Attilâ İlhan, Hangi Batı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, On İkinci Basım, Kasım 2016, İstanbul, s. 24-25.

Attilâ İlhan’ın bir Fransız ile konuşmasında Paris ile İstanbul kıyaslaması yapılmaktadır. Fransız, İstanbul’un sokakları pis bir şehir olduğunu duyduğunu söylemektedir. İlhan ise gerçekte Paris’in pis ve bakımsız bir şehir olduğunu ancak ne hikmetse konu Türklere ve Türkiye’ye gelince bazı tevatürlerin Fransızların dilinde rahatça dolaşmasını yadırgamaktadır.94

Paris’in bu kadar adının duyurulmasını reklamının iyi yapılmasına bağlayan Attilâ İlhan, bu şehirde mimari yapı anlamında birçok eksiğin olduğunu da söyler. Özellikle banyo çok azdır, yıllardır düzgün binalar yapılmamıştır ve insanları kaba davranışlar sergiler.95

Attilâ İlhan’a bir spor müsabakasında Paris şehrinin takımlarından Stade Français ile Juventus maç yaparken Fransız taraftarı takımının kötü oynamasından ötürü veryansın etmektedir. Attilâ İlhan da olası bir maçta Galatasaray’ın, Paris’te bu takımın karşısında başarılı olacağını söyler. Bunun üzerine Fransız taraftar sadece Avrupalı takımların onları yenebileceğini ancak bir Türk takımının asla onları yenemeyeceğini dile getirir. Attilâ İlhan’a göre burada Türklere karşı açıkça bir önyargı ve küçümseme vardır.96 Biz ne kadar Fransa’ya ve Batılılaşmaya önem versek

de onlar Türklere, Türkiye’ye aynı önemi göstermezler. Bizi dışlamaktan da ötede yok sayarlar.

94 Attilâ İlhan, Hangi Batı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, On İkinci Basım, Kasım 2016, İstanbul, s. 33-34.

95 Attilâ İlhan, age., s. 28-29. 96 Attilâ İlhan, age., s. 35.