• Sonuç bulunamadı

1.4. Bağlam

1.4.2. Fransız Devrimi

Fransız toplumu 18. Yüzyılda bürokratik, kapitalist ve feodal bir örüntü içerisindedir. Burjuvazi, iktisadi planda giderek güçlenmekte, ancak siyasal alanda ayrıcalık elde edememektedir. “Ancien Regime” yani eski rejimdeki yapıda soylular ve ruhbanlar toprağa bağlıyken, güçlenen burjuvazi toprağa bağımlı değildir. (Tanilli, 2006: 112)

Bourbon monarĢisinin hüküm sürdüğü, daha çok köylülerin sırtından geçinen Fransa‟da soylular, kralın çevresinde, onun beslendiği bir süs öğesi durumuna gelmiĢti. Köylüler, yoksul ve kültürsüz olarak sefalet içerisinde yaĢamaktaydı. (Tanilli, 112) Ancak soylu sık sık savaĢ nedeniyle toprağından uzaklaĢmak zorundaydı ve toprağı iĢleyecek emekçiye her zaman ihtiyaçları vardı. Böylece ekip biçme yükümlülüğünü toprağı kiralama yöntemiyle soylular, köylülere bırakıyordu. Bu yol, köylülerin efendilerine karĢı kiĢisel bağlılığını azaltıyordu. (Moore, 2003: 71-73)

16. Yüzyılda altın ve gümüĢ arzının fiyatları arttırması, senyörlerin gelirlerini etkiledi. Eski savaĢ soyluları olan kılıç soyluluğu bu bunalımda ağır kayıplara uğramıĢtı. Soyluların ekonomik dayanaklarının zayıflaması, döneminin kralı XIV. Louis‟i güçlendirmiĢti. Böylece kent soylular, toprak soyluların topraklarını satın almaya baĢladı ve güçlendi. Ancak kentsel servetin kırlara yönelmesiyle malikânelerin bir kısmı eski gücüne kavuĢtu. 17. Yüzyılda Fransa‟da kazancın büyük bir kısmı ticaretten değil hala köylülerden alınan vergilerden sağlanıyordu. ġunu da unutmamak gerekir ki krallık bürokrasisi, hukuku kullanıyordu ve böylece toprak soyluların güçlenmesini engelliyordu. Krallık, soyluları zayıf tutabilmek için, toprak edinen burjuvalara soyluluk unvanı bağıĢlıyor ya da kentlerde bürokratik görevlere getiriyordu. MonarĢinin korunması altında iĢ gören yönetsel ve askeri hiyerarĢiler olarak bürokrasiler vardı. Ancak bunlar tamamen bürokratik değillerdi. (Skocpol, 2004: 102) Kılıç soyluları, güçlerinin engellenmesi durumunda hantallaĢmıĢ ve bitkisel hayata girmiĢti. Soyluların bir kısmı, kilise‟de yüksek mevkilerde görevlendirilmiĢ ve kiliseyi koruyorlardı. Krallığın amacı soyluları gerektiğince merkezden uzaklaĢtırmak olsa da kilisenin ve ordunun soylularda olması devrimi hazırlayan yollardan biri olacaktı. (Moore, 2003: 75-76)

Endüstri öncesi toplumlarda bürokrasi üyelerinin, bağlılıklarını sağlamak zor bir iĢtir. Fransa‟da bürokratların maaĢını verebilmek ve güvencesini sağlayabilmek için ekonomik artıyı yaratmak, toplamak, monarĢinin sıkıntı yaĢadığı bir dönemde devlet memurluklarını satarak gelir elde etme yoluna gitti. Ancak devlet memurluklarının satılması, burjuvaziye krallık bürokrasisine girme yolunu açtı ve krallık bu sınıftan müttefikler kazandı. Bir süre sonra devlet memurluğu satıĢı, babadan oğla geçen bir sistem haline geldi. Dönemin kralı XIV. Louis bu duruma önlem getirmeye çalıĢsa da memurlukları elinde tutanlar, krala karĢı bir araya gelmiĢlerdi. Mücadele açık yolla krala karĢı parlamentoda yapıldı. Krala karĢı yapılan bu savaĢımda, çeĢitli meslek kuruluĢların da parlamentoya destek vermesiyle monarĢiyi devirecek yol açılacaktı. Krala karĢı muhalefet, dönemin, düĢünsel yapısından da faydalanıyordu. Sözgelimi fizyokratlar yani ulusal zenginliğin tarımda

yaratıldığını ileri süren ekonomi okulu, Ġngiltere‟dekine benzer çitleme hareketini savunuyorlardı. Fransa‟da çitlemeyle birlikte kapitalizm, kırsal bölgelere de sızıyordu. (Moore, 90-98) Aslen “Etats Generaux” yani genel meclis, kralın ekonomik sıkıntıya çare olarak tekrar göreve çağırmasıyla gündeme gelmiĢti. Ancak Etats Generaux‟taki burjuvaziyi temsil eden Tiers-Etats yani üçüncü sınıf, mutlakıyete son vermek verebilmek için diğer sınıf ve zümrelerle anlaĢarak mutlakıyetin ayrıcalıklarını kaldıracaktı. (Tanilli, 2006: 112) 14 Temmuz 1789‟da ancien regime‟i kurtarabilmek için kraliyet giriĢimlerde bulunsa da baĢarısız olacaktı. Anayasa‟nın hazırlanması ve cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte XVI. Louis‟nin elinden mutlak iktidar alındı ve kraliyet yıkıldı. Avrupa‟da rekabetin ve ticaretin geliĢmesi, uluslararası boyutta Fransa‟nın askeri yenilgileri, mutlakıyetin krize girdiği özgül nedenlerden biridir. (Skocpol, 2004: 110) Jakobenler denilen parlamentoda burjuvaları temsil eden grup, iktidarını pekiĢtirebilmek ve meĢrulaĢtırabilmek için, genel oy, mülkiyetin geniĢletilmesi, herkese açık eğitim, sosyal yardımlar gibi önlemler aldı. Kısa süren bu dönem Robespierre‟in dönemiydi. Robespierre‟nin düĢüĢüyle bireyci ve liberal bir döneme girildi. Bu döneme direktuvar da denir. Direktörlerin yani yöneticilerin meclisin yasamasını yönlendirdiği bir dönemdir. Aslen Robespierre‟in baskıcılığına ve ilerlemeciliğine karĢı oluĢan direktuvar dönemi burjuvalar için istikrarsız bir dönemdir. Bu istikrarsız dönemden 1799 yılında gerçekleĢen hükümet darbesiyle çıkılır ve burjuvazinin temsilcisi olan Napolyon Bonaparte, diktatör olur. Böylece tekrardan bir monarĢi düzenine dönülmüĢ olur. (Tanilli, 2006: 113-114) Bir de Direktuvar döneminde Fransız Devrimi‟nin yalnızca sömüren sınıfın çıkarlarına yaradığını düĢünen Babeuf Hareketi doğmuĢtur.

1.4.2.1. Thermidor’a Tepki: Babeuf Hareketi

Babeuf, devrimin sınıfsal çözümlemesini yaparak, gerçek eĢitlik için, emekçi sınıfların iktidarı ele geçirmesini ister. Ancak direktuvar döneminde halkı devrime kıĢkırttığı gerekçesiyle idam edilir. Babeuf, feodal sömürücülüğün yanı sıra tarım ve endüstri de kapitalist bir takım iliĢkiler çıkardığını düĢünür; ona göre zengin tarım

bölgelerinde topraklarının gelirleriyle yetinmeyen toprak ağaları, burjuvalar, yeni sömürme yollarına baĢvurmaktadırlar. Böylece Babeuf, sınıf çatıĢması düĢüncesini geliĢtirir. Fransa‟da sınıf çatıĢmalarını gören Babeuf, Fransız Devrimi‟nin idealist anlayıĢını ortadan kaldırmak istemiĢtir. Babeuf‟a göre, o dönemde halk yığınları kendi çıkarları için savaĢmaktadırlar, tıpkı onu sömüren küçük bir azınlık gibi. Gerçek olan, sınıflar arası çatıĢma geliĢtikçe daha da görünür olmuĢtur. Aristokrasinin bir yana itilmesinden sonra burjuvazi tek sömürücü sınıf olarak kalmıĢtır. Fransız Devriminin son aĢamasında burjuvazi politik gücü ve ekonomik özgürlüğü eline geçirince sömürücülüğü arttırmıĢtır. (Babeuf, 1974: 61) Görünürdeki sınıf çatıĢmalarıyla birlikte düzenin dayanıksız olduğunu düĢünen Babeuf, yeni bir devrimin kaçınılmazlığını söylemektedir. Her zaman olanın, tekrar edeceğine inananlarla dalga geçen Babeuf‟a göre, feodal toplum, nasıl yok olmuĢsa, burjuva toplumu da öyle yok olup gidecektir. (Babeuf, 62)

Babeuf, Fransız devriminin oluĢmaya baĢlamasıyla iĢçi sınıfının çeĢitli yollarla sömürüldüğünü görmeye baĢlar. 1789‟da politik bir rol oynamaz. BaĢta Robespierre‟in politik düĢüncesini benimsemese de Thermidor döneminin eĢitliksiz politikalarını görünce Ropespierre‟in düĢüncesine yakın hale gelir. Babeuf, yasaların üstünlüğüne inandığı Thermidor döneminde hapse atılır. Çıktığındaysa fikirleri daha da netleĢecektir. Babeuf hapisten çıktıktan sonra Ģunları söyler; “Zorbalar beni dün

bağışladılar. Onların gözünde bir cani olmaya çalışmazsam eğer suç ortaklığı etmiş olurum.” (Babeuf, 1974: 57) Babeuf, yasalara inancını bir süre sonra yitirerek, her

türlü düzeltme ve iyileĢtirme yollarını bırakıp sınıf savaĢına baĢlanılması gerektiğini anlar. “Plebler‟in Manifestosu” baĢlıklı yazısında halkı, sosyalist toplumu kurmak için silahlı savaĢa çağırır. Daha sonra “EĢitler Ayaklanması” yapacağı örgütü kurar ancak hükümet tarafından yakalanır ve idam edilir. (Babeuf, 57-58)

Marx‟a göre 1848 ġubat devrimi eski topluma karĢı ani bir darbe oldu ve halk bu darbeyi yeni bir çağ olarak düĢünmüĢtü. Ancak 1851 ġubat‟ında olanlar yani Napolyon‟un tek baĢına tahta oturduğu zaman bir anda hiçbir Ģey olmamıĢ gibi Marx‟ın sözleriyle; “toplum eski ilkel biçimine, şövalye kılıcının ve papaz

kukuletasının düpedüz küstah egemenliğine dönmüştür.” (Marx, 1976: 479-480)

Marx‟ın “Louis Bonaparte‟ın 18. Brumaire‟i” kitabındaki bu saptaması burjuva devrimlerinin kalıcı olmadığı, geçici etkiler yaptığı yönündedir. Ancak Marx‟ göre proletarya devrimleri durmadan kendi kendini yenileyeceğinden, kendi kendini sürekli eleĢtireceğinden, geçmiĢi olanaksız kılana kadar bitmeyeceğinden kalıcı olacaktır. (Marx, 480-481) Marx, o dönem için yaptığı analizi daha çok iktidar mücadelesine, devlet ve organlarının ele geçiriliĢinin istencine ve bu yüzden sorunun hâkimiyet mücadelesine dönüĢtüğünü düĢünür. Burjuva sınıfı olduğu sürece iktidar mücadeleleri son bulmayacak, devletin varlığından kurtulmak imkânsız olacaktır. Çünkü sorun, burjuvazi sınıfının kendisidir. Bu yüzden açıktır ki Marx‟a göre 18. Yüzyıl devrimi bir proletarya devriminin paradigması değildir. Ancak Marx Fransız Devrimi ile birlikte “sürekli devrim” fikrini kullanır. Sürekli devrim ifadesi, mutlak monarĢiden, Jakoben cumhuriyetine gibi kesintisiz ilerleyen bir devrim fikrini ifade eder. Marx, jakoben anlayıĢının tepeden inme, Ģiddeti çağıran sürekli devrimi yerine, sürekli savaĢı uygun görür. Ayrıca Marx, daha sonra Alman demokratik devrimi hakkında Ģunları söyleyecektir; “demokrat küçük burjuvazi, devrimi mümkün olduğu

kadar çabuk sona erdirmek isterken… bizim çıkarımız ve görevlerimiz, mülk sahibi olan bütün sınıflar yönetimden uzaklaşıncaya, proletarya devlet iktidarını fethedinceye kadar devrimi sürekli hale getirmektir.” Sürekli devrim fikri daha sonra

Troçki ile birlikte “devrimi sürekli zenginleĢtirme” fikri haline gelecektir. Böylece Fransız Devriminde olan jakobenlerin tepeden inme ve Ģiddet içeren eylemleri yerine toplumsal devrim Ģeklinde sivil toplumun içinden gelen bir hale dönüĢecektir. (Löwy, 1999: 164-167)

Benzer Belgeler