• Sonuç bulunamadı

Ampirik araştırmalar, iş birimi seviyesinde yapılan strateji ve yürütme tercihlerinin, firmalar arası performans farklılıklarını büyük ölçüde açıkladığını göstermektedir (Courtney, 1998). Stratejik tercihlerin yanı sıra fonksiyonlar arası işbirliğinin de işletme performansını artırmada önemli bir işlevi olduğuna dair deneysel kanıtlar bulunmaktadır (Bayrak ve Özdil, 2003).

KTT bağlamında üretim ve pazarlama stratejileri, işletmelerin üstün performansları üzerinde etkilidir. Üretim stratejisinin amacı, farklı pazarlarda işletmeye siparişler kazandıracak olan kriterleri belirlemek ve rakiplerinden daha iyi biçimde bunları gerçekleştirmektir. Rekabetçi bir üretim sisteminin rekabet önceliklerine sahip olması gerekir. Araştırma sonuçları, işletme performansı ve rekabet stratejisi arasındaki ilişkinin üretim ve pazarlama stratejileri aracılığıyla gerçekleştiğini ve yüksek performanslı işletmelerde üretim, pazarlama ve rekabet stratejilerinin ayrılmaz şekilde birbirleriyle bağlantılı olduğunu göstermektedir. İşletme kaynakları genellikle üretilen mal ve hizmetlerin üretim ve pazarlama süreçlerinde rekabetçi üstünlük sağlayan yetenekler ile kombine edilmesiyle dolaylı olarak performansa etki ederken, üretim ve pazarlama yetenekleri doğrudan genel performans üzerinde olumlu etki yaratır. Yani kaynaklar genellikle tek başlarına işletme performansı üzerinde etkili olmamakta, örgütün kendine özgü kaynaklar demetini stratejik biçimde yönetmesi ve bu kaynakları mal veya hizmete dönüştürebilme yeteneğine dönüştürmesi gerekmektedir. Kaynaklar üretim ve pazarlama yeteneğinin zeminini oluştururken, bu rekabetçi yetenekler doğrultusunda uygulanan stratejilerin rekabet üstünlüğünün temel belirleyicisi olduğu söylenebilir (Güleş ve Bülbül, 2004; Güleş ve Özilhan, 2010). Çevresel sürdürülebilirliğe yönelik yürütülen işletme faaliyetleri, başarı göstergeleri üzerinde olumlu değişimlere neden olur. Yapılan analizler, işletmelerin uyguladıkları yeşil işletmecilik faaliyetleri ile yeni pazarlara girme, fiyat, müşteri tatmini, verimlilik, rekabet gücü ve satış miktarı arasında anlamlı ve pozitif ilişkinin bulunduğunu göstermektedir. İşletmeler çevreye duyarlı üretim anlayışları ve yeşil ürünler sayesinde imajlarını güçlendirirler. Yeşil üretim faaliyetleri ile yeni pazarlara

girme imkanı ve firma imajı arasında anlamlı ve pozitif ilişki bulunmaktadır. Yeşil pazarlama ve finansman faaliyetleri ile de ürün fiyatları arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulunmaktadır (Şenocak ve Bursalı, 2018).

Yeşil Üretim Stratejileri

İşletme stratejisiyle uyumlu olmayan bir üretim stratejisinin işletme performansı üzerindeki etkisi çoğunlukla negatiftir. Üretim stratejisi, işletmenin belirlenen üretim hedeflerine ulaşmasına yardımcı olan bir grup karar olarak tanımlanabilir. Üretim birimi, işletme stratejisinden hareketle kendi stratejisini ortaya koyabilir. Üretime ilişkin stratejik kararlar üst yönetim tarafından alınır ve üretim departmanınca uygulanır (Kabadayı ve Kokudan, 2000).

Yeşil üretim çevresel kaygılarla ilişkilidir. Maliyet azaltma, iyi kurumsal imaj, daha az çevre sağlığı tehlikesi ve rekabet gücü gibi operasyonel performans gereksinimleri için önemli bir itici güçtür. Üretimin yeşillendirilmesi, üretim sırasında ortaya çıkan kirlilik ve israfı en aza indirecek stratejilerin benimsenmesi anlamına gelir. Ekolojik kaygılarla yürütülen tüm üretim uygulamalarını içerir ve kirleticilerin üretildiği süreçlere odaklanır. Yeşil üretim stratejisi, çevreyi, tüketiciyi ve çalışanı koruyan ve endüstriyel verimliliği, karlılığı ve rekabetçiliği artıran bir stratejidir. Yeşil üretim uygulamaları ile operasyonel performans arasında anlamlı bir ilişki bulunmakta, yeşil uygulamaların benimsenmesi operasyonel performansı arttırmaktadır. Bu, yeşil üretim stratejilerini benimseyen firmaların minimum maliyetlerle üretim yapabilmelerini ve küresel rekabet ortamında daha az çevresel etkiye sahip olmaları anlamına gelir. Üreticilerin operasyonel performanslarını artırır ve daha rekabetçi hale gelmelerini sağlar (Eshikumo ve Odock, 2017)

Yeşil işler, işletmeyi yeşillendirir, daha sürdürülebilir hale getirir, maliyetleri azaltır, atıkları azaltır, çalışan motivasyonunu artırır, müşteri sadakatini artırır, rekabet avantajı sağlar ve yeni ürün ve hizmetlerin yaratılmasına öncülük eder (Sitarz, 2008). Şirketlerin yeşil işlerle elde edebilecekleri yüksek finansal ve pazar avantajları bulunmaktadır. Literatür, yeşil ürünler üzerinden sağlanan, maliyet tasarrufu, pazarlama fırsatları ve finansal getiriler gibi beklenen faydaların, yeşil girişimlerin önemli etkilerinden olduğunu göstermektedir. Çalışmalar, yeşil ürün, süreç ve hizmetlerin, rekabetçi baskılar ve müşteri talepleri tarafından yönlendirilen sebepler

nedeniyle merkezi bir iş stratejisi haline gelmeye başladığını göstermektedir (Hasan ve Ali, 2015).

Yeşil büyüme sürdürülebilirliği, yeşil üretim üzerinden ekonomik faktörler yardımıyla geliştirebilir. Çin sanayinde yeşil üretim uygulamaları üzerine yapılan bir araştırmada, yeşil üretimin finansal performansla pozitif ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Diğer bir çalışmada ise, emisyon azaltma faaliyetleriyle işletmelerin finansal performansları arasında anlamlı bir ilişkinin bulunduğu tespit edilmiştir (Saufi vd., 2016).

Ampirik kanıtlar, sürdürülebilir üretimin çevreye olumsuz etkiyi en aza indirecek kapsamlı bir strateji olduğunu göstermektedir (Roni vd., 2017). Yeşil üretim gibi sürdürülebilir uygulamalarla kurumsal performans arasında da pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Sürdürülebilir üretim uygulamaları, dünyanın birçok ülkesinde, birçok imalat şirketi için daha iyi bir firma performansının ana kaynağı olarak görülmektedir. Ancak bu uygulamaların faydalarının kısa vadede değil uzun vadede gerçekleştiği de ulaşılan diğer bulgular arasında yer almaktadır (Adebambo vd., 2015).

Sürdürülebilir üretim uygulamaları, üretim faaliyetlerinin verimliliğini optimize ederek işlemlerin çevre üzerindeki etkilerini en aza indirmeyi amaçlar. Bugün ürünler yalnız fiyatlarıyla değil, firmalar tarafından uygulanan sürdürülebilirlik girişimleriyle de değerlendirilmektedir. Üretim faaliyetlerinin çevresel etkilerini azaltma çabaları, geleneksel anlayışta kârlılık ve verimlilik açısından engel olarak görülmesine karşın çalışmalar, sürdürülebilir üretim uygulamalarının firmalar için kazançlı olduğunu göstermektedir. Bu uygulamaların başarıyla yürütülmeleri durumunda işletme maliyetlerini azaltan ve çalışan memnuniyetini artıran katkılarının olduğu belirtilmektedir (Nordin vd., 2014).

Türkiye'de otomotiv, kimya ve elektronik sektörlerinden 53 şirket ile yapılan bir çalışmanın sonuçları, yeşil üretim uygulamalarının çevresel performans ve sosyal performans üzerinde önemli derecede olumlu etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Yeşil üretim, daha düşük hammadde maliyetleri, üretim verimliliği kazanımları, azalan çevresel ve iş güvenliği giderleri ve daha iyi kurumsal imaja yol açabilmektedir (Sezen ve Çankaya, 2013).

Kilit modelleri üreten çok uluslu bir firmanın çevreye duyarlı üretim uygulamalarının incelendiği yüz yüze görüşmeye dayalı nitel çalışmada, enerji, su ve hammadde gibi girdilerin verimli kullanımına yönelik önemli yenilikler yapıldığı tespit edilmiştir.

Üretimin temel hammaddesi çelik sac rulolardır ve doğrudan üreticiden tedarik edilmektedir. Diğer malzemeler, depozitolu kaplarla teslim alınmakta, taşıma kabı atığı oluşturmamak amacıyla yeni malzemeler teslim alınırken, boş kaplar geri teslim edilmektedir. Bu yöntemle atık önlemekte ve ekonomik kazanım sağlanmaktadır. Üretimin ilerleyen safhalarında çeşitli metal parçalar ve toz atıklar ortaya çıkmaktadır. Bu atıklar türüne göre ayrı kutularda toplanmakta, geri dönüşüm için tedarikçiye gönderilmektedir. Böylelikle çevreyi kirletecek herhangi bir unsur oluşmamaktadır. Talaşlı üretim işlemleri sırasında kullanılan soğutucu sıvı ve yağlar, üretilen parçaların üzerinde kalıntılar bırakmaktadır. Temizleme sırasında kullanılan sular bir havuzdan diğer havuza aktarılmakta ve en sondaki banyo suyu boşaltılmaktadır. Bütün kimyasal banyolardan sonraki banyolar ekonomik yıkama banyosu olduğundan, geriye dönük su ilavesi yapılarak hem az su kullanımı sağlanmakta hem de arıtmaya giden su %17 oranında azaltılmaktadır. Yıkama havuzlarındaki su tahliye edilmeyip diğer havuzlara aktarıldığı için söz konusu kimyasalın oranı düşmemekte ayda bir eklenmesi gereken kimyasalın altı ayda bir eklenmesi yeterli olmaktadır. Böylece maliyetler %23 oranında azalmaktadır (28.000 $/yıl) (Yücel vd., 2015).

Yeşil Pazarlama Stratejileri

Yeşil pazarlama, yeşil ürünlerin tanıtımı için bir araçtır. Yeşil pazarlama programlarının firmaların performansına olumlu katkı sağladığı, yeşil pazarlama stratejilerinin, firmaların kaynaklarını verimli şekilde yönetmelerine, kurumsal imaj ve itibarı geliştirmelerine ve karlılıklarını artırmalarına yardımcı olduğu belirtilmektedir. Literatür, pazarlama karmasının yeşil pazarlama stratejisi olarak uygulandığını göstermekte, yeşil pazarlama stratejisinin de firmaların karlılığına, rekabet avantajı sağlamasına katkıda bulunduğunu ve tüketiciler arasında daha çevreci bir tüketim modelini teşvik ettiğini göstermektedir (Hasan ve Ali, 2015).

Çalışmalar, yeşil ürün ve dağıtım programlarının ürünün pazardaki performansını olumlu yönde etkilediğini göstermektedir. Yeşil yöntemlerin ön plana çıkartılması ve teşvik edilmesi, şirketin varlık getirileri ile pozitif ilişkilidir. Yeşil pazarlamanın etkileri konusunda iki önemli boşluk bulunmaktadır. Birincisi, çevre dostu pazarlama metotlarının olası sonuçları çok fazla tartışılmasına karşın çok az sayıda ampirik çalışma şirket performansı üzerindeki etkilerine odaklanmıştır. İkincisi ise, şirketin bir

çevre dostu pazarlama programı olsa bile bunun genellikle kapsamlı olmaktan uzak olmasıdır. Bu eksilere rağmen genel bakış açısı, yeşil pazarlama programlarının firma performansını olumlu yönde etkilediği, şirketin daha yüksek gelir elde etmesinin önünü açtığı ve daha yüksek karlılık sağladığı yönündedir (Saraei vd., 2016).

Sürdürülebilirlik literatüründe yeşil pazarlama, doğal çevre sorunlarını dikkate alan pazarlama uygulamalarını, politikalarını ve prosedürlerini kapsar. Yeşil pazarlama karması, özellikle doğal çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltarak stratejik ve finansal hedeflere ulaşmaya yönelik olarak tasarlanan unsurlarla ilgilidir. Yeşil pazarlama karmasının strateji üzerindeki rolünün iyi anlaşılması gerekir. Bir dizi pazarlama aracını ve unsurlarını ifade eden yeşil pazarlama karması, bir firmanın, doğal çevreye zarar vermeden hedef pazara ve kurumsal hedeflerine ulaşmasına olanak sağlar. Çevrenin korunmasına aktif katılım, insanları yeşil ürünler satın almaya teşvik ederek sürdürülebilirliği geliştirir. Sonuçlar; yeşil ürün, yeşil fiyat, yeşil dağıtım ve yeşil tutundurmanın firmaların performansı üzerinde olumlu etkilerinin bulunduğunu göstermektedir. Yeşil pazarlama karması alanındaki literatür kapsamlı şekilde gözden geçirildiğinde, yeşil pazarlama stratejisini benimseyen firmaların bu tür stratejileri benimsemeyen firmalardan daha fazla kar elde etmelerinin beklendiği görülebilir (Eneizan vd., 2015). Yeşil pazarlama karması temel bileşenleri (4P) dışında, 3P olarak ifade edilen insan, süreç ve fiziksel kanıt bileşenlerinin de firma performansı üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır (Eneizan ve Wahab, 2016). Rahmawati vd.’nin (2014) Endonezya'daki gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren yetmiş iki firma ile yaptıkları çalışmada ulaştıkları veriler, yeşil pazarlama karması stratejilerinin uygulanmasının firmanın rekabet avantajını arttırmada olumlu ve önemli bir etkisinin olduğunu göstermektedir. Buna göre yeşil pazarlama karması stratejisi, şirketin yeşil imajı açısından rekabet avantajını artırmak üzere mükemmel bir strateji olarak ortaya çıkmaktadır. Böylece şirketler, çevre dostu pazarlama stratejilerini etkin bir şekilde uygulayarak, ekonomik sonuçlarını üst düzeye çıkarabileceklerdir. Yapılan çalışma ayrıca, çevresel yönelim, yeşil pazarlama karması stratejisi ve rekabet avantajı arasında önemli ilişkilere ulaşmıştır. Bulgular, yeşil pazarlama karması stratejisinin uygulanmasında güçlü çevresel yönelimin firmanın rekabet avantajını artırdığına ve yeşil pazarlama uygulamaları ile işletmenin rekabet gücü arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin bulunduğuna işaret etmektedir (Moravcikova vd., 2017).

Yeşil pazarlama, gelecek nesiller için çevreyi korumak adına kullanılabilecek bir araçtır. Çevresel güvenlik üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Artan çevre koruma endişesi nedeniyle yeşil bir pazarın ortaya çıkması söz konusudur. Şirketlerin bu pazarda hayatta kalabilmeleri için işlerinin her alanında yeşile yönelmeleri gerekmektedir. Tüketiciler, kendilerini yeşille uyumlu ve daha yeşil bir yaşam için prim ödemeye istekli şirketlerle birlikte tanımlamak istemektedirler. Dolayısıyla, yeşil pazarlama sadece bir çevre koruma aracı değil, aynı zamanda bir pazarlama stratejisidir. Yeşil ürün geliştirme, sadece çevre dostu ürünler yaratmaktan çok daha fazlasıdır. Tüketicileri, üreticileri ve ticari alanı kapsayan sistematik değişimlerle ilgilidir (Raghuvanshi, 2015).

Sürdürülebilirlik, hem sosyal ve ekolojik sorunların çözülmesi hem de toplumsal refahın sağlanması açılarından önemlidir. Bu kavram aynı zamanda pazarlama yenilikleri şeklinde işletmelerin değişimini sağlamaktadır. Yürütülen bir nitel araştırmada, sürdürülebilir pazarlamaya geçiş sürecinde Türkiye’de ilk örneklerden biri olan Marks&Spencer firmasının uygulamaları örnek olay kapsamında incelenmiştir. Çalışmada yarı yapılandırılmış formlar kullanılarak yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. İncelenen uygulamalardan hareketle, sürdürülebilir pazarlama uygulamalarına yönelmeyi düşünen işletmelere şu önerilerde bulunulmaktadır (Özbakır ve Velioğlu, 2010);

(i) Toplumsal veya siyasi baskı oluşmadan önce sosyal ve çevresel sorunların görülmesi, çözüm için harekete geçilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi,

(ii) Kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı ile sadece hedef pazar için değil toplum için de faydalı olabilecek faaliyetlerde bulunulması,

(iii) Kurumsal alışkanlıkların değiştirilmesi,

(iv) Süreçte yapılması gerekenlerin belli planlar kapsamında ortaya konulması, (v) Çalışanlara sosyal ve çevresel sorunlara karşı bilinçlendirilmeleri,

(vi) İşletmenin sürdürülebilir tüketim kalıplarının oluşturulması, (vii) Çalışanların sürdürülebilir tüketime teşvik edilmesi,

(viii) Sürdürülebilirlik konuları ile ilgili iç bilgilendirme sisteminin kurulması, (ix) Toplumu bilinçlendirmek üzere kampanyalar düzenlenmesi,

(x) Ürünlerde çevreye zarar vermeyen hammaddelerin kullanılması ve bunun bilgisinin tüketicilere sunulması,

(xii) Tüketicinin bilinç düzeyini ölçmek ve pazarlama faaliyetlerini düzenlemek üzere anket çalışmaları yapılması,

(xiii) Tedarikçiler ile olan ilişkilerde sürdürülebilir konulara dikkat edilmesi, sosyal ve çevresel sorunlara duyarsız tedarikçilerle mümkünse çalışılmaması. Hindistan Devlet Bankası (SBI), devlete ait çok uluslu bir bankacılık ve finansal hizmetler şirketidir. Aralık 2013 itibariyle 388 milyar dolar tutarında varlığa ve 17.000 şubeye sahiptir. SBI, Hindistan'da ki dört büyük bankadan biridir. Yenilenebilir enerji firması Suzlon ile yeşil enerji bankacılığına öncülük etmiştir. Yeşil ev alım projesi başlatmış ve düşük faiz oranlarıyla bunu desteklemiştir. 2009-2010 yıllarında on binden fazla ATM kurmuş, bu ATM’lerde düşük enerji harcayan ekipmanlar kullanmıştır. İklimlendirme gerektirmeyen özel atm’ler tasarlanmış ve kırsal alanlar için güneş enerjili atm’ler geliştirilmiştir. SBI örneği, yeşil pazarlamanın, gelecek nesiller için çevreyi koruyucu bir araç olarak değerlendirilebileceğini göstermektedir (Chanchal, 2014).

Çevre sorunları tüm dünya için temel bir endişe kaynağıdır. Bu endişe arttıkça, müşterilerin çoğu daha yeşil ürünler satın almayı tercih etmektedir. Yeşil stratejileri ürün geliştirme faaliyetlerine, operasyonel süreçlerine ve pazarlama faaliyetlerine entegre eden şirketler rekabet avantajı için yeni fırsatlar yakalarlar. Yeşil pazarlama, yeşil ürünlerin tüketiciler için daha cazip hale getirilmesi için iyi pazarlama ilkelerinin uygulanmasını gerektirir. Yeşil pazarlama hala başlangıç aşamasındadır ve tüm potansiyelini ortaya koyması için geliştirilmesi gerekmektedir. Yeşil pazarlama geleneksel pazarlamaya bir ek olarak düşünülmemeli, tüm faaliyetler hem çevresel hem de sosyal boyutlar dikkate alınarak titizlikle yürütülmelidir. Tüketicilere, çevre dostu ürün ve hizmetlerin avantajları ile ilgili mesajlar iletilerek farkındalık yaratılmalıdır (Thakur, 2016).

Yeşil Lojistik Stratejileri

Lojistik faaliyetler, işletmelerin günümüzün piyasa koşullarında rekabetçi olabilmeleri için hayati önem taşımaktadır. Temel amacı, doğru zamanda ve doğru miktarda malzemeyi doğru yerde bulundurmaktır. Geleneksel lojistik faaliyetlerin planlanmasında en önemli faktör maliyetlerdir. Yeşil lojistik, ekonomik katkılar bir yana bırakılırsa, işletmelerin kontrol mekanizmalarını güçlendirmekte, iş

performansını ve çevresel imajını artırmakta, geri dönüşüme olanak sağlamakta ve kaynak kullanım etkinliğini artırmaktadır. Çevresel riskleri azaltarak, pazar payının artmasına ve rekabet avantajı elde edilmesine olanak sağlamaktadır. Nitekim araştırmaların büyük kısmında, işletmelerin çevresel, ekonomik ve örgütsel performansları ile yeşil lojistik uygulamaları arasındaki ilişki üzerinde durulmuş, yeşil lojistik faaliyetlerinin lojistik hizmet kalitesini artırdığı, müşteri memnuniyetinin oluşmasına katkı sağladığı ve beraberinde rekabet avantajı kazandırdığı ifade edilmektedir. Yeşil lojistik faaliyetlerin işletme maliyetlerini artıracağına ilişkin kaygıların, yapılan araştırmalar tarafından tam olarak doğrulanmadığı, uygulamaların işletmelerin yatırım, operasyon ve eğitim maliyetlerini artırmasına karşın depolama, envanter, sipariş işleme, taşıma, paketleme, enerji tüketim maliyetlerinde azalma sağladığını göstermektedir. Yeşil lojistik faaliyetler sayesinde çevresel kirliliğin, çevre kazalarının, tehlikeli/toksin/zararlı materyal kullanımının, enerji tüketiminin, hava emisyonu tehlikesinin, atık suların, katı atıkların ve gürültü kirliliğinin büyük oranda azaltıldığı belirtilmektedir (Yangınlar ve Sarı, 2014).

Yeşil lojistik işletmelere, rekabete dayalı bir avantaj fırsatı sunmaktadır. Toplumda çevresel duyarlılık arttıkça işletmeler yeşile yönelmekte, yeşil lojistik faaliyetler işletmelerin çevresel performanslarını artırmaktadır. Bunu doğru belirlemek için uygulamaların yeşillik seviyelerinin ölçülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Kumar vd., (2015) tarafından, performans ölçümü için kullanılmak üzere bir yeşil lojistik performans endeksi geliştirilmiş ve lojistik faaliyetlerin optimize edilerek yeşil performansın iyileştirilebileceğini gösteren vaka çalışması yapılmıştır. Ayrıca belirsizlik altında yeşil lojistik ağı tasarlamak üzere bulanık matematiksel programlama temelli bir model geliştirilmiştir. Model, yeşil performansı artırmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedeflemektedir. Bu modelde üretim teknolojisi ve ulaşım modu seçimi, ağ tasarım kararıyla entegre edilmiştir. Uygulamalarda görülen verimlilik artışının yeşil lojistiğin benimsenmesini kolaylaştıracağı iddia edilmektedir. Lojistik faaliyetlerin temeli taşıma ve depolama işlemleridir. Ülke ekonomilerini de etkileyen ve refah seviyesi ile doğrudan ilişkisi bulunan lojistik faaliyetler, yüksek maliyetli ve çevreye zararlı etkileri bulunabilen operasyonlar içerir. Bu maliyetlerin başında karayolu taşımacılığı gelir. Karayolu taşımacılığı, tükettiği yüksek yakıt ve çevreye yaydığı karbon gazı dolayısıyla, önemli bir maliyet kalemi ve çevresel bir

sebebiyle, yeşil lojistik stratejisinin en önemli hedefidir. Dağıtım ağlarını optimize ederek kat edilen mesafenin ve dolayısıyla tüketilecek yakıtın azaltılması, kıt olan doğal kaynakların daha az tüketilmesi ve küresel ısınma sorununun temel sebebi olan karbon emisyonu miktarının düşürülmesini sağlar. Dağıtım ağının optimize edilmesi, araç rotalarının ve filolarının en iyi şekilde organize edilmesi ile mümkün olabilir. Yeşil araç rotalama problemi için önerilen matematiksel model, klasik araç rotalamanın dikkate almadığı yakıt tüketimi ve karbon emisyonu kısıtlarını da içermektedir. Herhangi bir yöntem kullanılmadan organize edilen dağıtım planları, tüketilen yakıt miktarını ve karbon emisyonunu artırmaktadır. İşletmeler, sistemlerine en uygun rotalama modelleri ile tüketilen yakıtı ve karbon emisyonunu önemli ölçüde düşürebilir (Dişkaya ve Dinçer, 2018).

Yabancı literatürde on yıl ve öncesine ait yeşil lojistik konularında yapılmış yayınlara ulaşılabilirken, Türkçe literatürde araştırmaların henüz çok yeni olduğu görülmektedir. Türkiye’de pek çok firma tarafından lojistik faaliyetlerin tamamına ya da bir kısmına “yeşil” çözümler eklenerek sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda çevreyle dost bazı politikalar üretilmektedir. Bu kapsamda yapılan bir çalışmada, yüz yüze görüşme yöntemi ve faaliyetlere ilişkin soruların yer aldığı anket kullanılarak elde edilen veriler kullanılmıştır. Sonuçlar, yeşil lojistik uygulamaları yapan firmaların bunu işletme politikasının parçası olarak yürüttüklerini, organizasyon yapılarını yeşil bakış açısıyla zenginleştirmeye çalıştıklarını ve yeşil lojistiği sosyal boyutta ele aldıklarını göstermektedir. Yaygın faaliyetler, yasal mevzuata bağlı olarak yapılan enerji tüketimini, emisyon oranını ve karbon ayak izini azaltmaya yönelik önlemler, çevre dostu araçların kullanılması, intermodal taşımacılık sistemlerinin kullanılması, tersine lojistik uygulamaları ve atık oranını minimize etmeye yönelik çalışmalar olarak belirlenmiştir. Ayrıca çevre yönetim sertifikasına önem veren, sürdürülebilirlik raporları hazırlamayı işletme politikası haline getiren, atıkları işletme bünyesinde bertaraf etmeye yönelik önlemler alan, sürdürülebilirlik kapsamında yük taşımacılığına ve depolamaya yönelik önlemler alan, araç yükleme faaliyetlerini geliştirmeye çalışan ve trafik sıkışıklığını engellemeye çalışan firmalar da bulunmaktadır. Firmalar, küresel rekabet ortamında tutunabilmek ve işletme maliyetlerini azaltabilmek için yeşil lojistik uygulamalarını yürürlüğe koymakta, böylece hem maliyetlerini azaltmakta hem de sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamaktadırlar (Zengin ve Akünal, 2017).

Yeşil Tedarik Zinciri

Tedarik Zinciri Yönetiminin (TZY) odak noktası doğru müşteriye doğru ürünü doğru maliyet, doğru zaman, doğru kalite, doğru biçim ve doğru miktarda sunmaktır. TZY'nin kısa vadeli stratejik hedefi, döngü süresini ve envanteri azaltmak suretiyle

Benzer Belgeler