• Sonuç bulunamadı

Finansal Liberalleşme (Serbestleşme)

3.2. TÜRKİYE’DE FİNANSAL KÜRESELLEŞMEYE KATILMA ÇABALARI,

3.2.1. Finansal Liberalleşme (Serbestleşme)

Ekonomideki yapısal reformlarla Türk ekonomisi yeniden yapılanarak mal ve

hizmet piyasalarında liberalleşmenin süreci başlamıştır. Türkiye’de finans sektöründe liberalleşme çabaları 24 Ocak 1980’de açıklanan yapısal uyum programının bir parçası olarak 1980 Temmuz ayında başlamış olup bu bağlamda Türk Ekonomisi 1980 yılı öncesi Türk Ekonomisinin yapısı ve 1980 yılı sonrası Türk ekonomisinin yapısı ve gelişmeleri olmak üzere iki başlık altında incelenebilir.

3.2.1.1. 1980 Öncesi Türk Ekonomisi

Türkiye 1980 yılına kadar içe dönük, dışa kapalı bir ekonomi politikası izlemiştir. Bu ekonomik politika sonucunda 1987'de ihracatın milli gelire oranı % 6 olmuştur. İçe dönüklük sonucu ödemeler dengesi sürekli açık vermiştir. Bu kapalı ekonomi politikasında hedeflenen ülke ekonomisini bir süre dış rekabete kapatarak, belli

sanayi dallarının geliştirilebileceği ve Türk iç pazarının bu sanayi dalları içini minimum ölçek gereksinimlerini karşılayacak talep gücüne sahip olduğu düşünülmüştür.

İzlenilen ekonomi politikalarından biride ithalatın arza olan oranında zaman içinde azalma şeklinde tanımlanan ithal ikamesi politikalarıdır. Bu, büyümenin negatif değere ulaşmasına neden olmuştur.

Bu dönemde, hedeflenilenin aksine yerli sanayinin sanıldığından daha az korunulduğu gözlenmiştir. İzlenilen bir diğer politika olan karşılaştırmalı üstünlük ilkesinden uzak sanayi politikaları sonucu korunmuş bir iç pazar ve optimal olmayan ölçeklerle üretimin gerçekleşmesine neden olmuştur. Dış rekabetin verimlilik arttırıcı ve piyasayı canlandıran etkisi göz önüne alınmadan devletçi uygulamaların yapıldığı bir sanayi yapısı oluşmuştur. Bu süreçte enflasyon artışı ekonomide, kamu kesimleri açıklarına neden olmuştur. Şirketlerin finans yapısı özkaynak aleyhine borcun ağırlıklı olduğu bir finans yapısına dönüşmüştür. Sonuç olarak bankalardan dolaylı finansman tercih edilerek finansal piyasaların gelişmesi olanaksızlaşmıştır.

Türkiye ekonomisinde 1980 yılı öncesi uygulanan faiz politikası sonucu faiz oranları enflasyonun altında bir değerde seyretmiştir. Negatif faiz politikasıyla 1970 yılındaki petrol şoku sonucunda oluşan enflasyonist ortam sonucu tasarruf sahiplerinin tasarrufları reel olarak erimiştir. Düşük faiz nedeniyle işletmelerin özkaynak / yabancı kaynak dengesi bozulmuştur (Uzunoğlu Vd., 1995: 91-92).

1970'li yıllar petrol şoku ekonomide ihracata yönelmenin gerektiği bir noktada etkili oldu. Politik şartlar sonucu siyasi belirsizlikler Türk ekonomisinin dışa kapalı ihracat düzeyi düşük ve sanayide dışa bağımlı yapısını sürdürmesinde etkili olmuştur. Ancak 1970 yılı ve sonrasında Türk ekonomisinin dış ticarete ve uluslararası rekabete kapalı yapısını daha fazla sürdüremeyeceği anlaşılmıştır. Çünkü bu yıllarda (1970-1980) dış borç ve vade uzatma çabaları ile dış borçların ertelenmesi hedeflenmiştir. Fakat bu politik riskin gün geçtikçe artmasına neden olmuştur. Uygulanan tüm kısıtlamalar, korumacı politikalar, kambiyo kısıtlamaları, yine de dış borçların artmasını engelleyememiştir. Özellikle kısa vadeli borçlarda hızlı artış gözlenmiştir. O dönemde ekonomiyi olumsuz etkileşmiştir (T.C.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1992: 100).

3.2.1.2. 1980 Sonrası Türk Ekonomisi

Türkiye’de finans sektöründe liberalleşme çabaları 24 Ocak 1980’de açıklanan yapısal uyum programının bir parçası olarak 1980 Temmuz ayında başlatılmıştır. Bu tarihte mevduat ve kredi faizleri serbest bırakılmış, böylece artan rekabet ve reel faiz yoluyla yurtiçi tasarrufların artarak mali sektöre bir derinlik kazandırılması amaçlanmıştır. 1981 yılının son aylarına doğru mevduatlara reel faiz verilmeye başlanmış, vadeli mevduata uygulanan hükümler bankaların çıkarmasına izin verilen mevduat sertifikalarına da uygulanmış, mevduat sertifikaları üzerinde denetim kurulamamış ancak bu durumdan yararlanan bankacılık kesimi sistemin karşılıksız olarak büyümesine katkıda bulunmuştur ve sistem krize doğru sürüklenmiştir.

1982 yılında yaşanan mali krizin ertesinde sınırlı mevduat sigortası sistemine geçilmiş, mevduatların belirli bir oranı sigorta kapsamına alınarak tasarrufların bir bölümünün Tasarruf Mevduatı Kurumu’na verilmesi sağlanmıştır. 1983 Bankalar Yasası’na dayanarak 1985 yılında çıkarılan kararname ile bankaların gecikmiş alacaklarına karşılık, ihtiyati karşılık ayırımına ve verdikleri kredilerin belirli bir bölümü kadar rezerv tutma zorunluluğu getirilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulu 1983’de operasyonel olarak görevine başlamış ve 1986 yılı ise Merkez Bankası’nın asli işlevlerini kazandığı bir dönemin başlangıcı olmuştur. 1986 Mart ayında Bankalar Arası Para Piyasası, 1987 Şubat ayında Açık Piyasa İşlemleri, 1988 Ağustos ayında Döviz Efektif Piyasası kurulmuştur. Nihayet 1989 Ağustos ayında 32 sayılı karar yürürlülüğe girmiştir.

32 sayılı Kanun Hükmünde Kararname(KHK) ile Türkiye’nin sermaye hareketleri açısından en serbest ülkelerden biri haline gelmesi sağlanmıştır. İthalat fonları hızla düşürülmüştür. IMF TL’nin konvertibilitesini kabul etmiş (1990 Şubat ayında IMF ile yapılan anlaşmanın 8. Maddesi uyarınca TL konvertibl para olarak ilan edilmiştir), ödemeler bilançosu sermaye hesabı kalemi serbestleştirilmiş, mali piyasalar serbestleştirilmiş yurtiçinde TL ile dövizin birbirini tam ikame edebilir sağlanmıştır. Dövizin fiyatı, faiz haddi ve paranın belirlenmesi gücü uluslararası finans piyasaları ile Türkiye arasındaki fon akımlarına bırakılmış, finans piyasasının dış dünyayla bütünleşmesi bu ölçüdeki bir mali serbestleşmeyle sağlanmıştır (Soyak, 2002: 37-38).

Boratav; 32 Sayılı Kararın serbesti tanıdığı sermaye hareketleri üç şekilde değerlendirmektedir. İlki, yabancı yatırımcıların Türk Lirası cinsinden borsa ve Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne bağladıkları menkul değerlerle mevduata bağladıkları kaynaklardır. İkincisi yurtiçinde yerleşik banka ve firmaların kısa vadeli dış borçlanmalarıdır. Üçüncüsü ise, yurtiçinde yerleşik yurtdışındaki menkul kıymetlere yatırım yapmalarıdır. (Kısa vadeli sermaye ihtiyacı). Üç tür sermaye hareketi de faiz-kur arbitrajına dayalı sıcak para hareketlerini ifade etmektedir (Boratav, 2000: 195-206).

Yeldan ise; finansal serbestleşmenin yaşandığı bu dönemin üç ana belirleyici öğesi olduğunu savunmaktadır. İlki; finansal serbestleşmeyle oluşturulan araçların büyük bir bölümünün kamu kesimi açıklarını finanse etmek için kullanılması, ikincisi; yaşanan para ikamesi olgusu(dolarizasyon) ve üçüncüsü de sıcak para hareketlerinin finans piyasasında ve reel ekonomide yarattığı istikrarsız yapıdır (Yeldan, 2001: 129-144).

1980 sonrası ekonomideki yapısal reformlar özetlenecek olursa(T.C.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1992: 91-102);

a) Mal ve Hizmet Piyasalarında Liberalleşme: Mal ve faktör fiyatlarının piyasa şartlarına göre belirlenmesi ilkesi benimsenmiştir. Fiyatların, faiz oranlarının ve döviz kurlarının ilgili piyasalarda belirlenmesi sağlanmıştır. Böylece mevduat ve faiz oranları serbest bırakılmıştır.

b) Dış Ticaret Ve Kambiyo Alanlarında Yapılan Önemli Reformlar: İhracatın teşviki, ithalatta liberalizasyon sonucu dış ticaret rejimi serbestleştirilmiştir.

c) Finansal Sistem Yeniden İncelenip, Türk Finans Sisteminin Gelişmesi Doğrultusunda Atılan Adımlar: Uluslararası ekonomik ve finansal entegrasyonla, Türk ekonomisinin entegrasyonu hedeflenmiştir. Ekonomide entegrasyonla dış ticaret gelişmekte ve dış ticarette serbestlik oluşmaktadır. Finansal entegrasyon ise kambiyo kısıtlamalarını ve konvertibiliteyi içermektedir. Türkiye 1973 yılına kadar Bretton Woods sistemindeki sabit kur sistemini uygulamıştır. Türk Lirasını ifade eden resmi kurlar, yoğun dış ticaret ve kambiyo kısıtlamalarıyla uzun süre sürdürülmeye çalışılmıştır. Ekonomide yüksek enflasyona rağmen sabit resmi kur politikası uygulanılmıştır. Dış ticaret bilançosunda büyük açıklar oluşmuştur.

d) Kamu Açıklarının Azaltılması: Kamu açıklan azaltılırken vergi sistemi yerel idareler, Kamu iktisadi Teşekküller yeni anlayışla düzenlemeye tabi tutulmuştur. Finansal liberalizasyon ile başlayan Türkiye’deki finansal küreselleşmeye katılma süreci finans alanındaki temel kurumlar olan sermaye piyasası ve borsanın da kurulması ve serbest piyasa koşullarının gereklerine göre yapılandırılmasını içermektedir.