• Sonuç bulunamadı

2.1. Lozan Barış Konferansı’na Kadar Olan Süreçte Türk-Yunan İlişkileri

2.1.2. Filiki Eterya Cemiyeti ve Faaliyetleri

1814’te Filiki Eterya’nın kuruluşundan önce de bu örgüte örnek olabilecek bazı kuruluşların olduğu bilinmektedir. 1800’lü yılların başlarında çok fazla sayıda gizli örgüt kurulmuştur. Yunanistan’ın bağımsızlığı için kurulan ilk örgüt, 1796 yılında şair Rigas Feraios önderliğinde Türklere karşı Hristiyanları bir arada toplayabilmek amacıyla Viyana’da kurulmuş olan Buonu Kuzinos’tur. Bu örgüt Megali İdea’nın hedeflerini gerçekleştirmeyi kendine görev olarak görmüştür (Kürşad, Altan ve Egeli, 1978, s.38-40). Rigas, büyük ölçüde Fransız Devrimi’nin etkisinde kalmış ve bu nedenle gazetelerde Fransız yanlısı yazılar yazmıştır. 18. yüzyılın sonlarında, Osmanlı Devleti’nin Avusturya ve Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde olması Yunan halkını Fransızlardan umut etmeye itmiştir. Rigas, Napolyon’a yazmış olduğu mektubunda tüm Helenlerin adına yazdığını söylemiş ve Osmanlı hâkimiyetinden kurtulmak için Napolyon’dan yardım istemiştir. 1798 yılında ise Rigas, Avusturya polisi tarafından yakalanarak Osmanlı Devleti’ne teslim edilmiş ve idam edilmiştir. Ancak Rigas’ın idam edilmesi Yunan halkının bağımsızlık düşüncesini törpülememiş aksine daha da güçlendirmiş ve Rigas bağımsızlık yolunda ölen bir kahraman olarak görülmüştür (Özdemir ve Çiydem, 2017, s.29-30).

Filiki Eterya: Örgüte verilen bu isim esasen “Filiki” ve “Eterya” kelimelerinden oluşmuştur. Sözlük

anlamına bakıldığında “Filiki” arkadaşça, dostça ile tanımlanırken; “Eterya” ise ortaklık, beraberlik, birlik anlamlarını taşımaktadır.

46

Rusya ise söz konusu dönemde Balkanlarda kendisine yardımcı olabilecek milletin Rumlar olduğunun farkındaydı. Bunun temel sebebi ise her iki milletin de Ortodoks mezhebinden olması idi. Rusya’nın dünya devleti olabilmesi için Akdeniz’e inmesi gerekmekteydi ve bunu gerçekleştirebilmesinin yolu da Balkanlarda ve Türk boğazlarında hâkimiyetinin bulunmasıydı. Bu büyük hedefi için de Rumların yardımına ihtiyaç duymaktaydı. Rus Çarı I. Petro yazmış olduğu vasiyetnamesinde Rumlar hakkındaki yürütülmesi gereken siyaseti şu şekilde belirtmiştir:

“Macaristan’a, Türkiye’ye ve Polonya’nın güneyine yayılmış bulunan ve dini bakımdan da birlik arz etmeyen veya tarikatlara ayrılan Yunanlılar üzerinde dinin üstün nüfuzundan faydalanmalı, bütün aldatıcı yollarla onları kendimize bağlamalı, onların hamisi olarak tanınmalı ve ruhani bir üstünlük unvanı kazanmalıyız. Bu bahane ve onların vasıtasıyla Türkiye, hâkimiyet altına alınacaktır. Ne kendi kuvvetleriyle ve ne de siyasi bağlantıları ile artık tutunamayacak ve kendiliğinden boyunduruk altına girecektir.” (Turan, 2014, s.340-341).

I. Petro’nun vasiyeti üzerine Rusya’nın öncelikle Osmanlı Devleti’ne karşı isyan çıkarmalarını sağlayacak bir örgüt oluşturması gerekiyordu. Bu düşüncenin sonunda da Rusya’nın da desteği ile Filiki Eterya Cemiyeti kurulmuştur (Turan, 2014, s.341).

Filiki Eterya Cemiyeti, 1814 yılında Rusya’nın liman şehirlerinden biri olan Odessa’da Emanoil Ksanthos, Nikolas Skufas ve Athanasios Chakalof tarafından kurulmuştur. Bu örgüt, bu üç ismin aralarında birbirlerine verdikleri yemin ile faaliyete girmiştir. Bu ettikleri yemin ise şu sözlerle sonlanmaktadır:

“Yemin ederiz ki; Vatanımızın kurtuluşu müstevlirlerle bizim aramızdaki uzlaşma ateş ve demirden öteye geçemez. Vatanımızın istiklaline kavuşması için yegâne çare Türklerle savaştır; Onlarla uzlaşma unsuru aramızda sadece ateş ve demirden ibarettir. Kutsal görevi ifa etmek borcumuzdur. Bu görevi reddederek kaçanlar, görevini kötüye kullanarak hainlik edenlerimizin, isimleri halkımız ve ulusumuzca lanetlenmiş olarak anılsın ve kanı bir şarap misali akarak, vücudu gömülmeye değer olmadan vahşi hayvanlara yem olmasına bütün varlığımızla yemin ederiz” (Kürşad ve diğerleri, 1978, s.43-45).

Örgütün kurucularının ettikleri yemine bakıldığında da Yunan halkının Türk halkını düşman olarak gördüğü, muhakkak Osmanlı Devleti himayesinden ayrılmaları ve eski Bizans İmparatorluğu’nun kurulması gerektiği düşüncesine sahip olduğu, gerekirse bunu gerçekleştirmek adına herhangi bir savaştan kaçmayacaklarının vurgulandığı görülmektedir.

47

Örgütün gizliliğine büyük önem verilmesinden ötürü, bu örgütün başında kimin olduğu büyük bir sır gibi saklanmış, ancak bu saklanan kişinin Rus Çarı I. Alexandr olduğu gizli bir şekilde cemiyet üyeleri arasında yayılmıştır. Dışarıya karşı çarın adının duyulmaması amacı ile de Çarın yaveri Alexandr İpsilandi örgütün başına getirilmiştir. Bunun sonucunda İpsilandi’nin tamamen bir aracı görevi gördüğünü söyleyebiliriz (Günay, 2005, s.274). Bu örgütün esas amacı ise; İstanbul başkentli bir Yunan devleti kurabilmek adına Osmanlı İmparatorluğu’na karşı isyan etmektir. Bu da aslında Bizans İmparatorluğu’nun yeniden kurulması anlamına gelmektedir. Filiki Eterya cemiyeti kurulduğu dönemde beklediği başarıyı yakalayamamış, 1814-1816 yılları arasında sadece otuz üye edinebilmiştir. Zengin Rumlar bu cemiyete katılmakta ve para yardımında bulunma konularında büyük bir çekimserlik yaşamaktaydılar (Jelavich, 2013, s.230).

Filiki Eterya Cemiyeti kurulurken Megali İdea’nın hedefleri cemiyet için ana hedefler olarak belirlenmiş ve cemiyetin kuruluşunda hazırlanmış olan programa eklenmiştir. Bu hedefler şunlardır:

i) Yunan milletinin tam istiklalinin temini, ii) Batı Trakya ve Selanik’in Yunanistan’a ilhakı, iii) Ege Adaları’nın Yunanistan’a ilhakı,

iv) Oniki Ada’nın Yunanistan’a ilhakı, v) Girit Adası’nın Yunanistan’a ilhakı, vi) Batı Anadolu’nun Yunanistan’a ilhakı, vii) Pontus Rum Hükümetinin kurulması, viii) Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı,

ix) İmroz ve Bozcaada’nın Yunanistan’a ilhakı,

x) İstanbul’un işgal edilerek Doğu Roma İmparatorluğu’nun ihyası” (Kalelioğlu, 2008, s.108-109).

Zaman geçtikçe örgüt içerisinde farklı bölgelerde yeni kollar kurulması gerektiği kararlaştırılmıştır. Petersburg ve Bükreş kolları 1818 yılında, İstanbul kolu ise 1819 yılında patrikhane etrafında “Etniki Kasa” adıyla açılmıştır. Bu karara göre diğer kollar ve başkanları şu şekilde düzenlenmiştir:

i) Georgakis Olimpios-Sırbistan,

ii) Anagnostopulos ve Sekeris-Bessarabya,

iii) Levendis, Gaçoz, Negris ve Pendedegas-Egemonya,

iv) Badikyotis, Belkos ve Hacı Mihali-Bulgaristan (Kürşad ve diğerleri, 1978, s.47-48).

48

Kısa bir zaman içerisinde de örgütün Osmanlı Devleti sınırları içerisinde birçok şubesi açılmıştır. Özellikle İstanbul, İzmir, Bükreş, Yaş ve Yanya gibi önemli yerlerde açılan şubeler örgüte yeni üyeler kazandırmak için epey çalışılmış ve örgütün hızlıca büyümesi sağlanmıştır. Örgütün kurucuları Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi Moskova, Viyana, Paris gibi önemli şehirlerde de dolaşarak üyelerini arttırmayı hedeflemişlerdir. Bu örgütün üyelerinin %54’ü tüccarlardan, %13’ü doktor ve avukatlardan, %12’si esnaflardan, %10’u Hristiyan din adamlarından, %9’u klefle ve %12’si köylü ve zanaatkârlardan oluşmaktaydı (Günay, 2005, s.274-275). Örgüte yeni üyeler katılırken ise etmeleri gereken bir “Büyük Yemin” bulunmaktaydı. Bu yemin şu şekildeydi:

“Kutsal ve perişan vatanım, senin ruhani ismin için ant içiyorum. Uzun dönemli sıkıntıların ve perişan haldeki çocuklarınca uzun yıllardır saklanan mahkûmiyet altındaki halkının acı gözyaşları üzerine ant içiyorum. Bütün benliğimi sana adıyorum. Bundan böyle, düşüncelerimin sebebi ve tek amacı sen olacaksın. İsmin bütün hareketlerimin rehberi olacak ve mutluluğun çabalarımın ödülü olacaktır. Tek bir an için bile sıkıntılarına ilgisiz kalır veya yükümlülüğümü yerine getirmezsem eğer, ilahi adalet hakkaniyet yıldırımlarını başıma yağdırsın, atalarımdan bana kalan adım yok olsun, kişiliğim yoldaşlarım tarafından lanetlensin ve ölümüm günahımın kaçınılmaz cezası ve ödülü olsun ki ben üyeliğimle Eterya’nın saflığına halel getirmeyeyim” (Frangos, 1973, s.99- 100).

Bu cemiyetin dış bağlantılarına baktığımızda ise başta Fener Rum Patrikhanesi olmak üzere, Osmanlı İmparatorluğundaki bazı devlet adamları (Divan-ı Hümayunun Başkâtibi Halet Efendi) ile Rusya ve Fransa’nın da desteğini aldığını görmekteyiz.

Örgütün faaliyetlerini incelediğimizde ise başta Buğdan, Girit ve Mora olmak üzere birçok ayaklanmada ve isyanda yer aldığını söyleyebiliriz. Filiki Eterya’nın içerisinde yer aldığı bu isyanlar bir diğer başlık olan Yunan İsyanları ve Yunanistan’ın Bağımsızlığını Kazanması kısmında daha geniş olarak ele alınacaktır.

Megali İdea’yı gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş olan bu Filiki Eterya yerine, Etniki Eterya tabirinin de kullanıldığını Türkçe kaynaklarda görmekteyiz. Ancak 1814’ten beri farklı şekillerde devam eden bu kuruluşun Filiki Eterya olduğu Yunan kaynaklarında belirtilmektedir. Etniki Eterya ise Mayıs 1894 yılında Atina’da Yunan ordusunun içerisinde kurulmuş ve Girit ihtilali ile Bulgarlara karşı Makedonya müdafaasını manen ve madden desteklemiş, bu görevleri yerine getirmesinin ardından ise dağılmıştır. Bu bağlamda Filiki Eterya cemiyeti ile Etniki Eterya cemiyetini karıştırmamak gerekmektedir (Kürşad ve diğerleri, 1978, s.54).

49