• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.4. FIKRALAR

Bir gün alacaklının biri borçlusunun hânesine gelip kapısını çalar, karısı kapıyı açıp ne istediğini suâl eder. Alacaklı para isteyince karı der ki kocam Atina’ya gitti. Yollara devedikeni ekecek, diken büyüyüp develer ile gelen geçen pamuk çuvallarına ilişecek, onların üzerinde kalan pamukları toplayıp getirecek, ben de sarıp iplik yaparak bez dokuyacağım, onu satacağız, senin paranı verecektir.

Alacaklı bu sözleri dinleyin bir kahkaha salıverince borçlu pencereden başını dışarı çıkarıp “Peşin parayı duydun da nasıl gülersin!” der.

***

Bir mecliste birkaç ahbap oturup herkes başından gelen geçen kazayı nakleder. Bunlardan biri der ki : Senin başından hiçbir kaza geçmedi mi ?

Evet bir gün rakib olduğum gemi fırtınaya tutulmuş idi, gemi battı, ne insan, ne eşya ne de bir tahta parçası kurtulamadı. Ondan büyük bir kaza geçirmedim. Ey sen nasıl kurtuldun dediklerinde. Ben gemide değil idim der.

***

Bir adamın bir tavuskuşu ile bir hindisi varmış, bir gece hindiyi kesmeğe gider. Karanlıkta hindinin yerine tavuskuşunu tutar, ve derhâl boğazlamaya kalkışır ise de tavuskuşu ötmeye başlayınca hemen onu terk ile hindiyi keser tavuskuşu ötüb kurtulduğu gibi, insan dahi ehil henüz olursa böyle dar vakite ibrâz-ı mehâretle her türlü tehlikeden kurtulur.

***

demesi üzerine ziyâfette bulunanlardan biri: Evet hakkınız var fakat hekimler azaldıkça yaşamak da o nisbette çoğalıyor demiş.

***

Hazırcevap adamlardan birine : Evlendiğin zaman kaç yaşında idin ? diye sorduklarında yaşımı bilmem çünkü o vakit aklım başımda değil idi, demiş.

***

Hazırcevap ve gayet ihtiyar bir adama suâl etmişler ki : - Yahu! Saçın neden ağardı ?

- Nezleden.

- Belin neden iki kat oldu ? - Gezmeden

- Dizlerin neden titriyor ? - Çizmeden, demiş.

***

Avrupa mahâfil edebiyyesinden birinde gayet güzel bir kadın bir filozofa der ki:

- Dünyada en akıllı, en büyük filozof kimdir ?

Filozof – Afedersiniz madam, en akıllısı madamlara aldanmayan; en büyük filozof da onların her sözüne ehemmiyet vermeyendir, der.

***

Esrarkeşlerden biri bir gün esrarı ziyâdece çektiğinden o keyf ile karısının esvâbını giyer başına bir havestas32 kor, sokağa çıkar, ahbâsından bulunan bir

berberin dükkânı önüne geldiğinde, berber haline teessüf etmekle beraber aynayı kaptığı gibi herifin karşısına tutar. Herif gözünü açıp kendisini aynada karı kıyafetinde görünce “Kocamdan izinsiz sokağa çıkmışım herif duyarsa beni boşar.” diyerek koşa koşa evine gider.

***

Zaman-ı kadimde ırgâd pazarında bir çulpa berber amele tıraş eder imiş. Böyle bir berberin sanatında mahâreti ne kadar olabilir! Tıraş ettiğin amelenin başını ustura ile çizer imiş. Bu hâli gören bir zât:

- Yahû heriflerin başını niçin böyle yapıyorsun ? deyince :

Berber – Efendim sen bilmezsin, bunlar ameledir, daimâ veresiye tıraş olurlar da kaç tıraş borçları olduğunu bilmek için çetele tutuyorum, demiş.

***

Hazırcevâbın birine demişler ki : Köpekler kavga ederken niçin yüzlerini birbirinden çevirirler ?

- Barışırlarsa birbirine bakmak için yüzleri olsun diye! cevâbını vermiş. ***

Bir adam oğluna on para verir. Oğlu parayı almayınca :

- Niçin almıyorsun onluğu beğenmedin mi? Ben onunla bir günlük, bir haftalık, bir yıllık ev masrafı görüyorum, der.

Herifin bu sözlerini işitenler :

- Bu nasıl olur diye taaccüb ederlerken, herif sözünü şu sûretle şerh eder : - Bir günlük kandile yağ, bir haftalık tuz, bir aylık kibrit, bir yıllık su alırım.

(K. B, Fıkarât-ı Lâtife, Mecmûa-ı Lisân, nu.1 s.7-8)

3.4.2. Fıkarât-ı Lâtife

Adamın birine : Saçın ağarmış sakalın niçin ağarmamış, dediklerinde saçım sakalımdan yirmi sene evvel bittiği için demiş.

***

Herifin biri bakla almak için bakkala gider. Bakkalın bir tarafta oturmuş düşünmekte olduğunu görüb sebebini sorunca. Bakkal: Efendim nasıl düşünmeyeyim dükkânda ne kadar dirhem var ise çalmışlar şimdi ne yapayım ? der. Vakıâ ne kadar düşünsek hakkın var çünkü sana çalacak bir şey bırakmamışlardır.

***

Hayatını sigortaya koymuş bir adamın oturduğu evinin alt katından yangın zühûr eder. Bu adam ise hiç telâş etmeyip üst katta oturur, keyfine bakar. Dostlarından biri aşağıdan kemâl-i telâşla : Yâhu yanacaksın orada ne duruyorsun; deyince bu adam: Neme lâzım orasını varsın sigortacı düşünsün, der.

Hekimin biri oğlunu pek genç iken evlendirmeğe karar verir. Dostları “Çocuğu pek erken evlendiriyorsun biraz daha büyüse de aklı başına gelse.” dediklerinde “Hakkınız var ama azıcık aklı başına gelecek olursa hiçbir vakit evlenmez.” demiş.

***

Hânesini satmak niyetinde bulunan budalanın biri hâne duvarından bir taş söker, gezdirir; görenler: “Bu taşı ne için koltuğunda taşıyorsun.” dediklerinde “Evimi satmağa çıkardım, alacak olanlara numûnesini göstereceğim.” der.

***

Bir filozofa en kolay şey nedir dediklerinde : “Hulyâdır” zira dünyada ona mâlik olmayan yoktur demiş.

***

Hükemâ-ı Yunâniye’den Tales’e “Ümid nedir?” demişler, insanların yularıdır demiş.

(K.B., Fıkarât-ı Latîfe, Mecmûa-ı Lisan, nu.2, s.15-16)

3.4.3. Fıkarât-ı Lâtife

Bir kör ile bir kambur bir sabah erken sokakta birbirine rast gelip, kör kambura: Birader bilmem bu sabah ne oldu uykudan gözümü açamıyorum deyince kambur – Eğer benim gibi senin de karın sırtına boğçayı verip kapıdan dışarı edeydi gözlerin faltaşı gibi açılırdı demiş.

***

Herifin biri evinin kömürlüğünde para düşürmüş karanlık olduğundan arar bulamaz. Karısı bu hâli görüp herife : Sen çıldırdın mı öyle karanlık yerde para mı bulunur. Biraz da kapının önüne çıkıp aydınlıkta arasana ? demiş.

***

Herifin birine ahbâbı : “Ördek” diyerek kızdırır imiş. Bir gün ördek kahvehânede oturur iken bilmediği bir adam: Bugün havada yağmur var, deyince ördek kalkıp herife bir tokat atar. Kahvede bulunanlar ne hak ile bu adama vuruyorsun sana bir şey mi söyledi, dediklerinde : Daha ne diyecek yağmur yağar sel olur, seller akar göl olur, gölde ördekler olur bu adam da bana “Ördek” dedi demiş.

(İmzasız, Fıkarât-ı Latîfe, Mecmûa-ı Lisan, nu.3, s.23)

3.4.4. Fıkarât-ı Latîfe

Adamın biri bir sarrâf dükkânının önünden geçerken durup paraları seyreder. Sarrâf – Ne istiyorsunuz efendi ! Para mı bozduracaksınız ?

- Hayır, altınları göreceğim gelmişti de… *** Zevc ile Zevce Arasında :

Zevce – Cânım ! Yazın yarısı geçti; biz ne zaman köye gideceğiz ?

Zevc – Kâbâhat bende mi yâ, azîzim! Yağmurlardan baş aldığımız yok ki, eşyâları nakil edelim.

Zevce – Böyle gidese gâlibâ banyoların vaktini de geçireceğiz !

Zevc – Zâten banyoya hâcet kaldı mı ya? Gelen yağmurlardan herkes az çok banyo etmiş oldu.

*** İki Refîk Arasında :

- Ömrümde kimseyi zem etmediğimden dolayı mütehirim.

- Hakkınız var, çünkü kendinizden başka hiç kimseden bahsetmezsiniz ki. ***

Fukara için iâne toplayan mu’teber fâmilyâdan bir kâdın fevk-âl-âde zengin fakat o nisbette de hasîs bir bankere mürâcaâtla der ki :

- Efendim fakirler içindir, gönlünüzden ne koparsa.. Milyoner tavranı aslâ tebdîl etmek sizin :

- Affedersiniz, mâdâm! Param yoktur, der. Mu’teber kadın, para ile dolu bulunan elindeki keseyi uzatarak :

- Öyle ise, buyrunuz istediğiniz kadar alınız efendim ! Zaten fakirler içindir.

(A. Aznavur, Fıkarât-ı Latîfe, Mecmûa-ı Lisân, nu.11, s.86)

Benzer Belgeler