• Sonuç bulunamadı

Fiil Kavramını “Netice Unsuru” ile Açıklayan Görüş ve Bunun Suç

1.4. Suçların İçtimaı Kurumunun Hukuki Esasını Açıklayan Doktrindeki Görüşler

1.4.2. Suç Sayısının Belirlenmesinde Kullanılan Ölçütler

1.4.2.1. Suç Sayısının Belirlenmesinde Suçun Maddi Unsurunu (Fiil Kavramını) Esas

1.4.2.1.4. Fiil Kavramını “Netice Unsuru” ile Açıklayan Görüş ve Bunun Suç

Suç sayısının belirlenmesinde; suçun maddi unsuru ölçütünden yaralanılması gerektiğini ileri süren görüşlerden bir diğeri de fiil kavramından sadece “netice” unsurunun anlaşılması gerektiğini ortaya koymaktadır124

. Netice kavramının ne anlama geldiğini açıklamadan önce; doktrinde tanımlama noktasında görüş birliğinin bulunmadığını ifade etmemiz gerekir125. Ancak; çoğu yazarın netice kavramını; “maddi netice” yani; fizik dünyada meydana gelen değişiklik olarak kabul ettiklerini ifade edebiliriz126

. Bu tespit sonucunda neticenin; ihmali ya da icrai biçimde ortaya çıkan insan davranışının (hareketinin) dış dünyada meydana getirdiği ve hukukça önemli sayılan değişiklik olarak tanımlanması mümkündür127

. Doktrinde netice kavramı hakkında bu tanımlamaya benzer bir yaklaşımın baskın olarak kabul edildiğini ve genel itibariyle “normatif anlamda netice” olarak ifade edilen yaklaşımın esas alındığını ifade edebiliriz128.

Suçun maddi unsurunu sadece netice olarak kabul eden görüş çerçevesinde; fiil sayısının ve buna bağlı olarak belirlenen suç sayısının netice’ye göre tespit edilmesi129

; failin gerçekleştirmiş olduğu hareketlerin sayısının da artık önemsiz hale gelmesine neden olmuştur. Örneğin; neticeye üstünlük veren görüş kapsamında; fail A’nın, mağdur B’ye karşı gerçekleştirdiği bir saldırı eylemi ele alınacak olursa; A’nın, B’ye önce bıçakla saldırması ve ardından eylemlerini devam ettirip bir de tabancayla ateş etmesi sonucu B’yi yaralaması olayı değerlendirildiğinde; ortada fail tarafından gerçekleştirilen birden fazla hareket olmasına

124

Hakeri, s. 523-524.

125 Erem, s. 284., Artuk/Gökcen/Yenidünya, s.405.

126 Alacakaptan, s.320., Toroslu, s. 320., Sancar, s. 24-25., Özen, s. 33. 127 Alacakaptan, s. 44.

128 Özen, s.34. Yazara göre; suç tipi, ister icrai ister ihmali nitelikte olsun, suçun sayısını, normatif anlamda

netice sayısı belirler. Bu bakımdan; normatif anlamda netice tek ise suç tek, netice çok ise suç da çoktur. Ayn. yön. bkz. Demirbaş, s.445. Yazar eserinde; kanuni tanıma göre gerçekleşen her neticenin, bir suç oluşturduğunu ifade etmektedir.

129

karşılık, bir tek maddi netice (yaralanma neticesi) ortaya çıktığı için, failin gerçekleştirdiği fiil sayısının ve suç sayısının da netice sayısınca yani tek olduğu sonucuna ulaşılmaktadır130

. Belirtmek gerekir ki, doktrinde sırf hareket suçları olarak da ifade edilen131; “Hakaret,

İftira, Yalan Yemin” gibi neticesiz suçların ortaya çıktığı durumlarda, fiil sayısını ve suç

sayısını belirleme bakımından yetersiz kalacağı noktasında bu görüş eleştiri konusu edilmiştir132. Bu eleştirinin ortaya çıkmasına neden olan asıl mesele; “her suçun gerçekte bir

neticesinin olup olmadığının kabulü ile ilgilidir.

Doktrinde kimi yazar, her suçun mutlaka bir neticesinin bulunması zorunluluğunun söz konusu olmadığını belirterek, özellikle sırf hareket suçlarında bu konunun belirgin bir şekilde ortaya çıktığını ifade etmiştir133

. Bu yazarlara göre; sırf hareket suçlarında esas itibariyle bir neticenin ortaya çıktığından bahsetmek mümkün olmayacağı için artık; ne fiil sayısının ne de suç sayısının bu kapsamda tespiti yapılabilecek ve dolaysıyla “suçların

içtimaı” meselesi bu açıdan çözümsüz kalacaktır134

.

Fail tarafından gerçekleştirilen ve dış dünyada beliren, hukuk düzeni açısından önem taşıyan her bir sonucun (neticenin); ya zarar ya da zarar tehlikesi şeklinde ortaya çıktığını ifade ederek; suçun hukuki konusunu teşkil eden hak ve menfaatin bizatihi ihlal edilmesini dahi bir netice olarak kabul eden bir başka görüşe göre ise; her suçta mutlaka bir netice olduğu gibi; sırf hareket suçlarında da bir “netice” muhakkak bulunmaktadır135

. Bu yaklaşım dahilide doktrinde bir kısım yazarların ise neticesiz suç olmaz fikrini benimsediklerini görmekteyiz136

.

Bu kapsamda bazı yazarların; maddi neticesi olan suçlarda; netice sayısının fiil sayısını, fiil sayısının da doğrudan suç sayısını ortaya koyacağı işaret ettikten sonra; sırf 130 Hakeri, s. 524. 131 Soyaslan, s.250., 132 Özen, s.33. 133

Koca/Üzülmez, s. 113. Yazarlar; çağdaş ceza hukuku anlayışında; klasik suç teorisinin kabul ettiği her suçta bir netice vardır, görüşünün artık terk edildiği, bu kapsamda; yeni ceza hukuku anlayışının “neticenin” ifade ettiği haksızlık üzerine kurulmuş olan suç teorisine göre değil; aksine; hareketin ifade ettiği haksızlığa dayalı bir suç teorisi üzerine kurulmuş olduğunu ifade etmişlerdir. Bu kapsamda; sırf hareket suçlarında olduğu gibi, bazı suçlarda kanun koyucunun maddi anlamda bir neticenin varlığını aramadığında işaret ederek; artık bu tür suçlar bakımından neticenin bir unsur olarak aramanın gerekli olmadığını ifade etmişlerdir.

134 Koca, “Fikri İçtima”, s. 202. 135

Alacakaptan, s. 45-46.

136

hareket suçlarında maddi anlamda bir netice ortaya çıkmadığı için; suç sayısının netice sayısı ile değil de hareket sayısıyla137

veya ihlal sayısı ile belirleneceğini ifade ettikleri görülmektedir138

.

O halde, “neticesiz suç olmaz” anlayışını benimseyen yazarların; sırf hareket suçlarında, zarar tehlikesi şeklinde ortaya çıkan bir neticenin varlığını kabul ettikleri düşünülürse; fiil sayısının ve suç sayısının her suç tipi bakımından tespitinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılacak ve suçların içtimaı konusu bu noktada bir problem olmaktan çıkacaktır.

Türk doktrini açısından; bazı yazarların suçun maddi unsuru olarak değerlendirilen fiil kavramından, sadece “netice” unsurunun anlaşılması gerektiğini ve fiil sayısının sadece neticeye göre belirlenmesi gerektiği ileri sürdüklerini ifade edebiliriz139

. Yine bu yazarlara göre; özellikle sırf hareket suçlarında, “netice”nin varlığının kabulü noktasında ortaya çıkabilecek sıkıntıların önüne geçilebilmesi için, bu tip suçlarda; ihlaller arasında zorunluluk ilişkisinin bulunması, netice ve fiil sayısını belirleme bakımından ölçüt olarak kullanılmalıdır140

.

Bu yaklaşımına göre; sırf hareket suçlarında; neticenin ve dolayısıyla fiil sayısının birden fazla olduğunu tespit edebilmek için; öncelikle failin ortaya çıkmasına neden olduğu ihlaller ele alınır ve her bir ihlalin fail tarafından ayrı (bağımsız) bir şekilde işlenebilme imkanın varlığı değerlendirilir. Sonuç olarak, failin ihlalleri birbirinden bağımsız bir şekilde gerçekleştirmesinin mümkün olduğu tespit edilirse, bu durumda ortada birden fazla neticenin ve birden fazla fiilin varlığının kabul edilmesi gerekir. Eğer failin ortaya çıkmasına neden olduğu birden fazla ihlal, failin iradesi dahilinde birbirinden ayrılamayacak durumda ise, yani failin hareketi sonucu birden fazla ihlal, bir zorunluluk şeklinde ortaya çıkmış ise bu durumda, tek neticenin ve tek fiilin varlığını kabul etmek gerektiği ifade edilmiştir141

.

137

İçel, s. 35. Yazar, sırf hareket suçlarında; hareketten bağımsız bir netice olmadığı için; burada fiil sayısının hareket sayısına göre belirlenmesi gerektiğini ifade etmektedir.

138 Hafızoğulları, s. 356.

139 Dönmezer/Erman, s.418., Kunter Nurullah, “Fikri İçtima Sebebiyle Suçların Birleştirilmesi”, İHFM., Cilt:

XIV, S. 1-2, s.365.

140Kunter, Fikri İçtima Sebebiyle Suçların Birleştirilmesi, s. 375.

141Kunter, Fikri İçtima Sebebiyle Suçların Birleştirilmesi, s. 375. Yazar, netice ve fiil sayısının belirlenmesi

bakımından öne sürdüğü görüşü şu iki örnekle açıklamaktadır: Bir sözle iki kişiye birden hakaret edilmesi halinde, failin iki kişiye karşı ayrı ayrı hakaret etme imkanı bulunduğu için, zorunluluk ilişkisinden ve buna bağlı olarak fiil tekliğinden bahsedilemeyecektir. Buna karşılık, evli bir kadının yakın akrabasıyla cinsi münasebette

Doktrinde bazı yazarlar ise; sırf hareket suçları hakkında yukarıda bahse konu olan ve ortaya çıkan birden fazla ihlal arasında zorunluluk ilişkisinin varlığını arayan görüşün hukuki olmadığını, fiil sayısını belirleme noktasında böyle bir zorunluluk ilişkisinin aranmasının gereksiz olduğu etmiş oldukları142. Bu bakımdan fiilin tek sayılabilmesi için, tek neticenin

çeşitli ihlalleri aynı zamanda meydana getirmesi gerekli ve yeterli görülmektedir143

. Kanaatimizce de, neticesiz suçların bulunduğundan bahsetmek en azından klasik suç teorisi kapsamında mümkün değildir.

Sonuç olarak bu başlık altında yapılan açıklamalar kapsamında, suç sayısının belirlenmesi noktasında suçun maddi unsuru ölçütünden yararlanılması gerektiğini savunan yaklaşımlardan bir diğeri olarak; fiil kavramını sadece “netice” unsuruyla açıklayan görüş değerlendirmeye konu edilmiştir. Bu görüşe göre suçun maddi unsurunu neticen ibaret görmek gerektiği için, fiil sayısının da netice sayısı esas alınarak belirlenmesi gerekir.

Bu doğrultuda, suç sayısının belirlenmesi noktasında suçun maddi unsuru ölçütü esas alınacak olursa; netice sayısının doğrudan suç sayısını da ortaya çıkaracağı sonucuna ulaşılmaktadır. Ancak bu noktada; bazı sorunlarla karşılaşıldığını ifade etmek gerekir. Özellikle sırf hareket suçları kapsamında suç sayısının netice esas alınarak nasıl belirleneceğine ilişkin farklı görüşlerin ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu noktada ortaya konulan her bir görüş ile farklı bir sonuca ulaşıldığını ifade etmek gerekir.

Suç sayısının belirlenmesi noktasında suçun maddi unsuru ölçütünden yararlanılması gerektiğini savunan görüş bakımından fiil kavramını sadece “hareket” unsuruyla açıklayan görüş hakkında yukarıda yapılmış olan açıklamalar aynı şekilde bu başlık için de geçerlidir. Yani; suçun maddi unsuru olarak; fiil kavramını sadece netice unsurundan ibaret görmek bir yana; suç sayısının tespitinde suçun maddi unsurunu tek başına değerlendirmeye alınmak; bir suç çokluğu problemi olan suçların içtimaı konusu hakkında yanlış sonuçlara ulaşmaya neden olacaktır. Suç sayısı, doğrudan maddi unsur olarak kabul edilen fiil kavramı ve buna karşılık gelen netice sayısı ile tespit edilmemelidir.

bulunması örneğinde, ihlaller arasında failin iradesi dışında bir zorunluluk ilişkisinin var olması, fiilin de tek olduğu sonucunu ortaya koymalıdır.

142

Dönmezer/Erman, s.419-420.

143

1.4.2.2. Suç Sayısının Belirlenmesinde “İhlal Edilen Hukuki Menfaat Sayısını” Esas