• Sonuç bulunamadı

Figure 3: Fetal MRI demonstrated slight shrinkage of the goiter after the treatment

Belgede BURAYA (sayfa 149-153)

[PP-120]

In Vitro Fertilizasyon (IVF) ve Spontan İkiz Gebeliklerin Maternal ve Neonatal Sonuçlarının Karşılaştırılması

Merve Ozturk, Melis Altuğ, Merih Bayram, Aykut Özek, Mine Dağğez

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Ankara

Amaç: Yardımcı üreme teknikleri ile elde edilen gebeliklerin %20 sinden fazlası çoğul gebelik ile sonuçlanmaktadır. Ikiz gebeliklerde maternal komplikasyon daha sık rastlanmasına ek olarak, yardımcı üreme tekniği ile elde edilen ikiz gebeliklerin, spontan ikiz gebeliklere göre daha yüksek obstetrik risk taşıdığı hala tartışmalı bir konudur.

Materyal-metod: Aralık 2014 - Mart 2015 tarihleri arasında kliniğimizde 28. gebelik haftasından sonra doğum yapan 17 tane IVF, 17 tane spontan olmak üzere toplam 34 ikiz gebelik çalışmaya dahil edildi.

Sonuç: IVF ikiz gebeliklerin %6 sı, spontan gebeliklerin %24’ü 35 yaşından büyüktü. IVF gebeliklerinin %82 si, spontan ikiz gebelerin %52 pirimipardı. Preterm doğum IVF gebeliklerin %82 sinde meydana gelirken, spontan ikiz gebeliklerde preterm doğum oranı % 42 idi. Yüksek preterm doğum oranlarına bağlı olarak, IVF ikiz gebeliklerinden doğan bebeklerin %73 ünde, spontan ikiz gebeliklerden doğan bebeklerin %53 ünde düşük doğum ağırlığı mevcuttu. Major konjenital anomali olarak spontan ikiz gebelikte bir bebekte gastroşizis , IVF gebeliklerden bir bebekte koanal atrezi saptandı. Minor konjenital anomalilerin (pulmoner yetmezlik, trikuspid yetmezlik, pda,) oranı IVF gebeliklerinde daha yüksekti (%6 ya %3). Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatış oranı preterm doğum oranının daha yüksek olmasıyla orantılı olarak IVF ikiz gebeliklerde spontan ikiz gebeliklere göre daha yüksek saptanmıştır (%23’e %17)

Tartışma: Literatürde IVF gebeliklerinde göreceli olarak daha yüksek oranda prematürite, düşük doğum ağırlığı ve perinatal komplikasyonlar belirtilmektedir. Çalışmamızda IVF ikiz gebeliklerde, spontan ikiz gebeliklere göre erken doğum oranı daha yüksektir ve buna bağlı prematüriteya bağlı neonatal komplikasyonlarında artış görülmektedir.

[PP-121]

Differential Expression of Leukemia Inhibitory Factor and Insulin like Growth Factor-1 Between Normal Pregnancies, Partial Hydatidiform Moles and Complete Hydatidiform Moles

Özge Senem Yücel Çiçek1, Rümeysa Hekimoğlu2, Mert Turgal3, Pergin Atilla2, Alp Usubütün4, Ayşe Nur Çakar2, Sinan Beksaç3

1Department of Obstetrics and Gynecology, Keçiören Research and Training Hospital, Ankara, Turkey

2Department of Histology and Embryology, Hacettepe University Faculty of Medicine, Ankara, Turkey

3Division of Maternal Fetal Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology, Hacettepe University Faculty of Medicine, Ankara, Turkey

4Department of Pathology, Hacettepe University Faculty of Medicine, Ankara, Turkey

Introduction:

Hydatidiform moles (HM) may be complete or partial hydatidiform moles and are differentiated by their karyotype and histologic appearance. There is an uncontrolled trophoblastic proliferation and invasion in case of HMs, in contrast to limited invasion and proliferation of trophoblasts in normal pregnancies. Leukemia inhibitory factor (LIF) and insulin like growth factor-1 (IGF-1) are two of the most important growth factors mediating trophoblast actions. We hypothesized that the localization and expression patterns of LIF and IGF-1 in partial and complete HMs compared with normal first trimester placentas may provide an understanding of the invasive and proliferative processes in HMs.

Material and methods:

The study population included curettage material of women diagnosed as complete or partial HM as a result of histopathological and immunohistochemical (targeting p57KIP2 nuclear protein) examination (complete HM group, n=8; partial HM group, n=8) and women undergoing dilatation &

curettage for unwanted pregnancies before 10th gestational week (control group, n=8). Expression of LIF, IGF-1 among placental cell groups were evaluated immunohistochemically and given a score depending on the percentage of immunostaining intensity of the cell type: score 0 = no staining; 1 = 1% to 30%; 2= 31% to 60%; 3= 61% to 100%.

Results:

Strong cytoplasmic LIF immunostaining was observed in endometrial glands both in normal placentas and HMs. Decidual LIF expression was significantly weaker in both complete molar (p=0.026) and partial molar placentas (p=0.045) in comparison to normal first trimester placentas. LIF was strongly expressed in EVTs of molar placentas compared to normal placentas (p=0.042). A significantly lower level of LIF expression was present in villous trophoblasts of complete HM group compared to control and partial HM groups (p<0.001). Glandular IGF-1 expression was significantly weaker in both complete HM (p<0.001) and partial HM groups (p=0.019) in comparison to control group (Fig. 1). A significantly lower level of IGF-1 expression was present in VTs of complete HM group compared to control group (p=0.023)(Table 1).

Conclusion:

These findings suggest that decreased endometrial expression of IGF-1 and LIF are efforts by decidua to limit uncontrolled trophoblast proliferation and invasion in HMs. Furthermore, LIF may be a mediator of abnormal trophoblast proliferation and invasion in molar pregnancies regulated in an autocrine fashion by EVTs.

Keywords: Hydatidiform mole, leukemia inhibitory factor (LIF), insulin like growth factor-1

(IGF-1), decidua, immunohistochemistry

[PP-122]

Puerperiumda pandemik influenza A (H1N1) enfeksiyonu olan bir olgunun sunumu

Özlem Bozoklu Akkar1, Çağlar Yıldız1, Savaş Karakuş1, Seyit Ali Büyüktuna2, Aynur Engin2, Sinan Gürsoy3, Muhammed Emin Öz1, Meral Çetin1

1Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Sivas

2Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı, Sivas

3Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı, Sivas

Giriş: H1N1 virüsü, influenza A’nın subtipidir. Hastalık çoğunlukla ateş, öksürük, boğaz ağrısı ile seyretmektedir. Gebelikte, puerperium döneminde influenza enfeksiyonuna bağlı hospitalizasyon süresi, hastalığın şiddeti genel popülasyona göre daha yüksektir.

Olgu: Otuz yaşında, gravida 3, parite 2, 33 haftalık gebeliği, yüksek tansiyon yakınması olan olgu kliniğimize başvurdu. Anamnezinden bronşit tanısıyla ampisilin-sulbaktam 2x1 gram, budesonid 2x400 mikrogram kullandığı öğrenildi. Tansiyon arteriyel 150/90 mmHg, diğer vital bulguları normaldi. Laboratuvarında +1 proteinüri dışında özellik izlenmedi. Fetal biyometri 35-36 hafta ile uyumlu izlendi. Fetal distres endikasyonuyla sezaryen ile 3110 gram, 1. ve 5. dakika Apgar skorları 8/10 olan erkek bebek doğurtuldu. Öksürük şikayeti devam eden olgunun balgam gram boyamasında lökosit, gram (+) kok görüldü. Balgam ve kan kültürleri negatifti. Parsiyel oksijen basıncı 70 mmHg’ya düşen olgu yoğun bakım ünitesine devredilerek bifazik aralıklı pozitif havayolu basıncına (BIPAP) bağlandı. Enfeksiyon hastalıkları kliniği tarafından meropenem 3x1 gram başlandı. H1N1 ön tanısıyla boğaz ve nazofarengeal sürüntü örnekleri Ankara Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne gönderildi. Revers-transkriptaz polimeraz zincir reaksiyonu ile H1N1 pozitif tespit edilmesi üzerine oseltamivir 2x75 mg eklendikten sonra BIPAP’tan ayrıldı. Tedavisi tamamlandıktan sonra şifayla taburcu edildi.

Tartışma: H1N1 enfeksiyonu postpartum dönemde gebelikte olduğu gibi yüksek morbidite ve mortaliteyle seyredebilir. Hastalık, solunum yolu enfeksiyonlarının ayırıcı tanısında, özellikle verilmiş olan ampirik antibiyotik tedavisine dirençli vakalarda düşünülmelidir. Hastalığın multidisipliner yaklaşımla tanısının erken konulması ve tedavisinin uygulanması hayat kurtarıcıdır.

[PP-123]

Bir fetal sakrokoksigeal teratom olgusunun antenatal tanısı ve yönetimi

Özlem Bozoklu Akkar1, Savaş Karakuş1, Çağlar Yıldız1, Cengiz Güney2, İrfan Oğuz Şahin3, İsmail Akkar4, Gülizar Özer1, İsmail Şalk5, Ali Çetin1

1Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Sivas 2Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Sivas

3Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Sivas 4Sivas Devlet Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, Sivas

5 Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Ana Bilim Dalı, Sivas

Giriş: Sakrokoksigeal teratom, en sık görülen fetal neoplazidir. Prenatal görüntüleme yöntemleri, tümörün erken gebelik haftalarında tespit edilmesine, boyutlarındaki artışın takip edilmesine ve uygun doğum yönteminin belirlenmesine katkı sağlar.

Olgu: 32 yaşında, gravida 3 parite 2 olan olgu 20. gebelik haftasında rutin kontrolü için başvurdu. Özgeçmişinde 2 kez sezaryen ile doğum dışında özellik saptanmadı. 2. düzey ultrasonografisinde 21 haftayla uyumlu gebelik, fetal sakrokoksigeal bölgede 26x16 mm boyutlarında, multipl kistik lezyonlar içeren lezyon izlenmesi üzerine yapılan fetal manyetik rezonans görüntülemede sakrokoksigeal bölgede ağırlıklı ekstrapelvik yerleşim gösteren, intrapelvik komponenti bulunan yaklaşık 25x27 mm boyutunda semisolid-kistik alanlar içeren ekspansil, yumuşak doku kitle lezyonunun sakrokoksigeal teratomla uyumlu olduğu saptandı (Resim 1). 38. gebelik haftasında sancılanma şikayeti olan olgunun obstetrik ultrasonografisinde sakrokoksigeal bölgede 115x90 mm boyutlarında heterojen kitle imajı izlenmesi üzerine sezaryen ile doğum kararı alındı. Genel anestezi altında göbek altı midline insizyonla batına, longitudinal insizyonla uterusa girildi. Baş basküle edilerek 3500 gram, 48 cm, 1. ve 5. dakika Apgar skorları 7/9 olan kız bebek doğurtuldu. Postnatal muayenede 12x9 cm boyutlarında düzgün yüzeyli kitlenin sakrokoksigeal teratomla uyumlu olduğu düşünüldü (Resim 2). Yenidoğan, pediatrik cerrahi kliniğine yatırıldı. Anne postpartum 3. günde taburcu edildi.

Tartışma: Fetal sakrokoksigeal teratom, perinatal morbidite ve mortalitede artışa neden olur. Doğum sırasında teratomun rüptürüne bağlı olarak masif kanama olabileceğinden, tümörün boyutları değerlendirilerek en uygun doğum yöntemi ve sezaryen ile doğum kararı alındıysa uygun insizyon tipi seçilmelidir.

Resim 1. 21. gebelik haftasında sakrokoksigeal teratomun fetal manyetik rezonans görüntüsü

Belgede BURAYA (sayfa 149-153)