• Sonuç bulunamadı

Çalışma grubunun genel özellikleri ve çalışma sonuçları

Belgede BURAYA (sayfa 45-50)

[PP-034]

Case report: Dandy Walker Syndrom prenatal diangnosis with Ultrasound

Aida Aida Kumnova, Bleta Bleta Domi, Qamil Qamil Hamza, Butrint Butrint Kusari, Ilir Ilir Kadiri Regional Hospital Gjakova /Kosova. Department of perinatalogy.

Summary

The Dandy-Walker complex is a rare congenital intracranial malformation that comprises a spectrum of abnormalities of the posterior fossa which are classified as

(a) Dandy-Walker malformation (cystic dilatation of the 4th ventricle, complete or partial agenesis of the cerebellar vermis and an enlarged posterior fossa)

Findings:

A 28 year old primigravida come in the routin ultrasound of the perinatal at 20 week of

gestation.Ultrasonography revealed a single live intra-uterine gestation with biparietal diameter and foetal femur length corresponding to 22 weeks of gestation.

The foetal posterior fossa was of normal size but with a large anechoic lesion which was

communicating with the 4thventricle. There was a suggestion of hypoplasia of the cerebellar vermis (Fig.1) but no evidence of hydrocephalus.

The mesurments of the fetus was normale the FW 270 gr, umbilcal cord with one vein and one artery,cerebellum was18mm but cysterna magna was large 10mm.In Ultrasound scan it was not possible to see the vermis.

It was diagnosed Dandy Wlakersyndrome and the patents did not want to do the prenatal diagnosis with amniocentesis.

The abortion was induced with cytotec tablets 200 mcg every 3 hours and after 36 hours she aborted the fetus 280 grams with no facial malformations only in each leg was 4 fingers and in each hend was 6 fingers.

Keywords: Dandy walker syndrome, ultrasound

[PP-035]

Gestasyonel diabetes mellitus tanısı alan gebelerde oksidatif stres markerları, serbest radikaller ve lipit profilinin maternal serum ve kord kanı düzeyleri

Fatma Beyhekim1, Aybike Pekin2, Tolgay Tuyan Ilhan2, Fikret Akyürek3, Setenay Arzu Yılmaz2, Özlem Seçilmiş Kerimoğlu2, Abdullah Sivrikaya3, Çetin Çelik2, Ali Ünlü3

1Doktor Süreyya Adanalı Göksun Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Kahramanmaraş

2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Konya 3Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya Ana Bilim Dalı, Konya

Amaç: Çalışmamızda gestasyonel diabetes mellitus (GDM) tanısı konulan gebelerde ve normal glukoz yükleme testi sonuçlarına sahip olan kontrol grubu gebelerde maternal ve fetal kan lipid profili ve oksidatif stres düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç-Yöntem: Çalışmaya gestasyonel diabetes mellitus tanısı alan 65 gebe ve 65 kontrol grubu olmak üzere toplam 130 tekil gebeliğe sahip hasta dahil edilmiştir. Doğumda alınan maternal serum ve kord kanında LDL (düşük yoğunluklu lipoprotein), okside LDL, TOS (toplam oksidan seviye), TAS (toplam antioksidan seviye), Lp(a) (lipoprotein (a)), total kolesterol, trigliserid, HDL (yüksek yoğunluklu lipoprotein) düzeyleri değerlendirilmiştir.

Bulgular: Maternal kanda bakılan TAS, Lp(a), okside LDL, HDL, LDL, total kolesterol, düzeylerinde GDM ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Ortalama trigliserid ve TOS

düzeyleri ise GDM grubunda daha yüksek olarak ölçülmüştür (p<0,05). GDM‘li gebeler diyet ile regüle edilen ve insülin kullanan gebeler olarak alt gruplarda değerlendirildiğinde Lp(a) ve LDL değerleri kan glukoz seviyesi diyet ile regüle olan grupta yüksek olarak ölçülmüştür (p<0,05). Kord kanı incelendiğinde ise okside LDL değeri GDM grubunda yüksek idi (p<0,05). Yine diyet ile regüle GDM olan gebelerin kord kanında okside LDL düzeyleri insülin kullanan gebelerden daha yüksek olarak ölçülmüştür (p<0,05).

Sonuç: Maternal oksidatif stres belirteçlerinin (TOS ve Lp(a)) özellikle, kan glukoz düzeyi diyet ile regüle edilen GDM grubunda daha yüksek olduğu, yine gestasyonel diyabetik gebelerde kan lipid profilinde düzensizlik (yüksek trigliserid ve LDL düzeyleri) olduğu görülmüştür. Aynı zamanda diyet ile regüle GDM’lu gebelerin bebeklerinde doğumda okside LDL düzeyleri daha yüksektir.

Anahtar Kelimeler: Gestasyonel diabates mellitus, okside LDL, toplam antioksidan seviye,

lipoprotein(a)

[PP-036]

Delivery in a Woman With Corrected Tetralogy of Fallot and Pulmonary Hypertension

Ayşe Altındiş Bal1, Ebru Yüce1, Esra Aktepe Keskin1, İnci Aslı Atar2, Zehra Candan İltemir Duvan1 1Department of Obstetrics and Gynecology, Turgut Özal University Hospital, Ankara, TÜRKİYE 2Department of Cardiology, Turgut Özal University Hospital, Ankara, TÜRKİYE

One of the most important cause of morbidity and mortality in pregnancies is cardiac diseases. The number of pregnant women with congenital heart defect has increased because of early diagnosis and treatment of many congenital heart defects. Tetralogy of fallot is the most common form of cyanotic congenital heart disease after 1 year of age. Although pregnancy in patients with corrected tetralogy of fallot usually have a satisfactory outcome, there may have maternal

cardiovascular complications. Pulmonary arterial hypertension is one of the maternal cardiovascular complications, which is rare in corrected tetralogy of fallot.

We describe the case of a 27-year-old woman with tetralogy of fallot, with a history of 2 previous cardiac operations, who underwent a caesarean section on 36th week pregnancy because of developing pulmonary arterial hypertension.

Keywords: Tetralogy of Fallot, Pregnancy, Delivery, Pulmonary Hypertension

[PP-037]

Ultrasound diagnostic criteria of morbidly adherent placenta (MAP)

Cringu Antoniu Ionescu1, Liana Ples2, Mihai Banacu1, Irina Pacu1

1UMF Carol Davila Department Obstetrics Gynecology Clinical Emergency Hospital Sf Pantelimon Bucharest

2Department Obstetrics Gynecology Bucur Maternity Clinical Emergency Hospital Sf Ioan

Objectives

Postpartum hemorrhage represent an important cause of maternal mortality.There are three forms of morbidly adherent placenta (MAP) placenta accreta, increta and percreta. Increasing incidence of cesarean section (CS) in the last ten years correlates with the incresed incidence of MAP. The pathologic adherent placenta occurs in 9,3% of women with placenta previa, the risk being 24% in those with a previous CS and 67% in those with three CS.

Methods

Using 2D gray and color doppler ultrasonography we investigated the presence of: 1. thinning or interruption of the hyperechoic interface between uterine serosa and blader wall termed the -bladder line-2. loss ef the echolucent area between the uterus and blader wall, 3. irregular

retroplacental sonolucent areas, 4. presence of turbulent placental lacunae with high velocity flow. Using 3D power Doppler we can map the vascularization of the intraplacental and serosa-blader interface and we can investigate: 1. hypervascularity of the uterine-serosa wall interface 2.intraplacental hypervascularity 3. tourtuous vascularity with chaotic branching.

We found that MAP patients have two out of five or more signs were detected. The most effective ultrasound criteria for detection of MAP were abnormal clear space and uterine serosa-blader wall

interface hypervascularity.Using 3D power Doppler the numerous coherent vessels visualized in the placenta was best single criterion for diagnosis.

Conclusion

The rewieved ultrasound criteria may be useful for the prenatal diagnosis of MAP and 3D power Doppler can help to differentiate between placenta accreta and percreta.

Key words:Morbidly adherent placenta, 3D power Doppler,ultrasonography

Keywords: ultrasonography, 3D power Doppler, Morbidly adherent placenta

[PP-038]

Terme Ulaşmış Tanatoforik Displazi; Olgu Sunumu

Fedi Ercan, Ali Acar, Hande Kaçar, Berkan Sayal

Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Konya

GİRİŞ

İskelet displazileri kalıtsal bağdoku hastalıkları içindeki oldukça heterojen bir grubu oluşturur. Bunlar arasında Fibroblast Büyüme Faktörü Reseptörü-3 (FGFR-3) geni mutasyonu sonucu

meydana gelen displaziler akondroplazi, hipokondroplazi ve tanatoforik displazi(TD)dir. TD, FGFR-3 geni mutasyonu sonucu oluşan en sık letal iskelet displazisidir, sıklığı 100.000'de 3-6 kadardır. Ultrasonografi prenatal tanı sağlıyor olsa bile, TD fetusların in utero olarak diğer iskelet

osteokondrodisplazilerinden ayırımı net olamamaktadır. Burada terme ulaşmış TD olgusu sunulmaktadır.

OLGU SUNUMU

Yirmiüç yaşında sağlıklı bir erkek çocuğu olan hasta SAT'a göre 36 hafta 4 günlük gebe iken başvurdu. Haftasına göre femur uzunluğu (FL) <2,3 persentil, humerus uzunluğu (HL) <5,0 persentil olarak tespit edildi (Şekil 1 ve 2). Polihidroamnios mevcuttu(Şekil 3). Fetal yüzde frontal çıkıklık, burun kökü basıklığı ve mikrognati vardı(Şekil 4). Kısa kostalar nedeniyle gelişen dar toraks mevcuttu(Şekil 5). Femur boyu(FL)/Abdomen çevresi(AC) oranı 0,15 idi (hipoplastik toraks). 37.gebelik haftasında uterin kontraksiyonların başlaması ve hiperekstansiyonda başa sahip makat geliş nedeniyle sezaryen yapılan hasta 2000gr, 5.dakika APGAR skoru 4, kız bebek doğurdu(Şekil 6 ve 7). Solunum sıkıntısı nedeniyle entübe edidi, yenidoğan yoğunbakım ünitesine alındı ve

postpartum 3. günde ex olan infantın moleküler genetik analizi TD tipI olarak netleşmiştir. TARTIŞMA

TD dışındaki FGFR-3 ilişkili diğer iskelet displazileri akondroplazi ve hipokondroplazidir. Prenatal ultrasonografi TD’den süphelenmek için ipuçları sağlar. Ancak bu bulgular tek başına, moleküler analiz olmadan kesin tanı için yeterli değildir. TD süphesi oluştuğunda intrauterin olarak tanıyı kesinleştiremek için standart sitogenetik analizin bir parçası olarak FGBR-3 gen lokusundaki TD spesifik mutasyonun tespit edilmesi ve hastayı bu bilgi projeksiyonunda prognoz ile ilgili aydınlatmak gerekir.

Anahtar Kelimeler: Tanatoforik Displazi, İskelet Displazisi, Fibroblast Büyüme Faktörü

Resim 1

Kısa femur (< 2,3 persentil)

Kısa humerus (< 5,0 persentil)

Polihidroamnios (Tek cepta >100 mm amniotik mayi)

Resim 4

Fetal baş 2 boyutlu ultrasonografi ile sagittal planda görüntülenmiş ve belirgin frontal

Belgede BURAYA (sayfa 45-50)