• Sonuç bulunamadı

Amerikan sinemasının 1940’lı yıllarında ortaya çıkan karanlık atmosferde, içerik açısından karamsar filmleri Fransızlar Film Noir13 olarak tanımladılar. Bazılarınca bir

sinema türü olarak ifade edilmesi kolay olmamakla birlikte, içindeki birçok özelliği ile ve bu özelliklerin yoğunluklarıyla bir sinema tavrı olarak da tanımlanmaya çalışılmaktadır. Örnek olarak Alim Şerif Onaran’ın (2012), Sinemaya Giriş kitabında sinema türlerini sınıflandırırken; kara film türünü gangster filmleri türünün içerisinde gösterir. Aksi biçimde ise Ronald Bergan (2008), Film isimli çalışmasında kara filmi başlıca bir sinema türü olarak ele alır.

Kara film içerdiği duygusal özellikleriyle; belirsizlik, karmaşıklık, hüzün, karamsarlık ve her an olumlu ya da olumsuzluk arasında geçiş yapmaya eğilimli karakterler içerir. Görsel açıdan ise sert ve loş ışıklı, siyah beyaz, yağmurlu ya da karanlık ortamlarda geçer. 1950 yıllarına kadar devam eden bu film türü, Amerika büyük buhran dönemi ortamından ve Alman Dışavurumcu sinemasından etkilenerek şekillenmiştir. 1946 yılında Fransız eleştirmen Nino Frank tarafından ilk olarak tanımlanmıştır. 1940’dan

26

1950’li yıllara kadar çekilen Amerikan suç filmlerinin bir özelliği olan kara film, içinde anti-kahramanlar ve femme fatal14 gibi karakterler bulundurur. Kara film döneminin 1950’li yıllarda bitmesine rağmen, bazı sinema eleştirmenlerince, üslup olarak bile olsa halen devam ettiği düşünülmektedir.

“1930’ların kara kurgusunun filmdeki karşılığı olan bu türde genellikle ahlâk dışı bir evrende, melodram’lardaki Polis/özel dedektif kahramanlar konu edinir: kazık atmalar, şantaj, rüşvet ve cinayetlerin yanı sıra tehlikeli bir kadın karakter ya da baştan çıkaran kadın. Mizansen genellikle karanlık ve gölgelidir; sıradışı kamera açılarıyla birlikte Alman Dışavurumculuğu’nu andırır. Bu terim, 1940 ile 1960 yılları arasında ortaya çıkan bu türü karşılamak amacıyla Fransız eleştirmenler tarafından 1946’da türetilmiştir. Yeni kara, bu türün pek çok imge, konu ve anlatısından yararlanır” (Butler, 2011;151).

Özdemir (2003) ise, kara filmleri tanımlarken, Hollywood sinemasının diğer türleriyle karşılaştırıldığında kara filmin; daha dürüst, karanlık, sert olan, Alman Dışavurumculuğu ve Amerikan modernleşmesinin acımasızlığı ile beslenen yapısına dikkat çeker. İlk olarak, Raymond Borde ve Etienne Chaumeton adlı iki Fransız araştırmacı tarafından film noir olarak adlandırıldığını savunmaktadır. Kara filmin bir tür ya da pek çok içeriğe sahip bir üslup olduğu tartışmalarının, bu türün gücü ve etkisini değiştirmediği yaklaşımını desteklemektedir. Kara filmin nihilist söylemini, şiddet yanlısı karakterleri, melek yüzlü şeytan kadınları ile Amerikan filmlerinde etkisini göstermesini ahlaki çöküntü ile de temellendirmektedir. 1941’de çekilen

Malta Şahini ile başlayan kara filmler dönemi, Bitmeyen Balayı ile 1958’de son

bulmuştur. Kara filmler, Alman Dışavurumculuğu’ndan, 1930'ların Fransız filmlerinden, İtalyan yeni gerçekçiliğinden ve Amerikan kara romanlarından beslenmiştir. Yerleşik dedektif romanlarındaki gangster karakterinden farklılaşarak daha gerçek, sıradan insanın var olma kavgası verdiği, kahramanların iyi ile kötü arasındaki gri bölgede durmaya çalıştıkları yeni bir karakter biçimi ortaya koymaktadır.

14 Femme Fatal: Tehlikeli olarak nitelendirilebilecek kadın karakterler. Erkekler için sonunda büyük acılar ve problemler yaratır. Cazibeli ve güzeldir. Felakete neden olan kadın anlamına gelen Fransızca bir kelimedir.

27

Süalp (2001) ise, kara filmin kökenlerini I. Dünya Savaşı sonrasında Weimar Almanya’sında hayat bulan dışavurumcu harekete dayandırmaktadır. Bu hareket taşıdığı muhalif estetikle birlikte; II. Dünya Savaşı sonrası Amerika’da filizlenen bir tür sinemasının anlatımsal geleneklerine de kaynaklık ederek, bir sinema türü olarak üslubunu popüler biçimde kara filme taşımıştır.

“Kara filmin bir tür sineması ya da belki, bir tür sineması olmakla beraber, belirli dönemlerin, belirli politik ekonomik, toplumsal ve kültürel koşulların sineması olduğu, yani iklimsel ya da Bakhtin’in tabiriyle kendine has bir kronotopu olan bir sinema olduğundan yola çıkıyorum. Kara filmin bir estetik üslup olarak karşımıza çıktığı dönemlerin özgül karakterlerinin oluşu. Savaş ya da günümüzde olduğu gibi pek çok savaşçığın nekahet dönemleri ve bu koşulların uluslararası emeğin yeniden örgütlendiği dönemlerle çakışması, işsizlik, milliyetçilik ve erkek egosunun yeniden inşası, kentsel mekân ve sanayi toplumunun sıradan insan üzerindeki etkilerinin yeni formlar, temsil ilişkileri ve baş etme biçimleri talep ediyor olması, bize bu belirgin özgül estetiğin görsel deneyimlerini hazırlamaktadır”.

Süalp’in değindiği kronotop kavramı, sonrasında analiz edilecek olan Max Payne’de

Kara Tür bölümünde; kara türü oluşturan bir öğe olarak, zamansal oyunlar ve olay

örgüsü nitelikleri bakımından değerlendirilecektir. Ancak kronotop kavramını türe ait özellikler açısından önemseyerek açıklık getirmek gerekir.

28

Sözen (2008), Bakhtin’in kronotop kavramı ve bu kavram üzerinden sinemada anlatının önemli unsuru olan zaman-mekân ilişkisi çözümlemesinde, zaman-mekân ve örgüyü kurarken sanat türlerinin, zaman ve mekânı kendi gerçekliğinde yeniden ürettiklerine vurgu yapar. “Bir anlatıda zaman-mekân tasarımı, insan ilişkilerinin, günlük yaşamın, anlamların ve şeylerin yeniden üretimi demektir” (Sözen, 2008:93). Bir anlatıda olayları örgütleyen merkezin zaman-mekân olduğunu Bakhtin’den aktaran Sözen, anlatı düğümlerinin bağlandığı yer olduğunu da belirtmektedir. Kurgusal anlatıların zaman ve mekânı kendi kurallarına göre yapılandırıp, gerçekliği bu doğrultuda yeniden üreterek belirgin hale getirdikleri çıkarımını yapmak doğru gibi görünmektedir.

Kara filmin gerçekliği, kendi zaman ve mekân algısı ile ürettiği, var olan biçimiyle tanınamayacak hale getirilmiş bir kentin belirli bir zamanında dolaşmaktadır. Kara türün bu belirleyenlerine tezin ilgili bölümünde değinilecektir.

Fay ve Nieland (2014), bu türün temel niteliklerini tanımlamaya yönelik göndermelerinde, kara film üzerine; her daim çekici yönleri olan bu türün Amerikan niteliklerini vurgulayarak, yerel geleneklerin gözlemlenebildiği kurt bir dedektif ve ateşli bir femme fatal bunun yanı sıra suçu, şiddeti ve yozlaşmakta olan bir şehri işaret ederler. Bu yerel niteliklere rağmen kara film uluslararası bir fenomen olmuştur. Yerel nitelikleriyle öne çıkan kara filmin, uluslararası sınırları nasıl aşabildiği ve geniş kitlelere nasıl seslenebildiği sorusunu irdelerken, yerel suçlar, dünya çapına yayılan ekonomik kriz, savaş, siyaset, ekonomik ve kültürel modernleşme gibi olguları ön plana çıkarırlar.

Abisel (1995), endüstrinin değil sinema eleştirmenlerinin belirlediği tek tür olarak kara filmi göstermektedir. Amerikan filmlerinde görsel ve tematik olarak ortak bulunan noktalar açısından tanımlanan kara film, ilk olarak sektörel belirleyenlerden bağımsız olarak adlandırılmıştır.

Türün uluslararası özelliğini en iyi biçimde örneklemek adına ise Fay ve Nieland (2014), James M. Cain’in Amerikan polisiye romanı olan Postacı Kapıyı İki Kere

Çalar adlı yapıtının, birçok farklı ülke ve yönetmen tarafından uyarlanmış olduğunu

hatırlatmaktadır. Postacı Kapıyı İki Kere Çalar’ın film uyarlamaları; ilk olarak Fransa’da Le dernier tournant, 1939 ve ikincisi İtalya’da Ossessione, 1943 olmak üzere filme alınmıştır. 1946 yılında Hollywood versiyonu, ardından ise Norveç’te

Doen er et Kjertegn, 1949 filmi takip etmiş ilerleyen dönemlerde, Macaristan,

29

Uluslararası bir fenomen olarak kara filmin bu bağlamda analizinin, iki ayrı tez üzerinden değerlendirildiği görülmektedir. İlk olarak kara filmin farklı ulusal kültürlerde rahatlıkla uyarlanabiliyor olması gerçeği, kara filmin yerel kültürlerle ilgilenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bu tür kültürler arasında kolaylıkla seyahat edebilmektedir. Ulusal kültürlerin sınırlarının genişlediği, daha geçişken kültür ve ekonomilerin oluştuğu global kapitalist sistemin, ulusal kültürleri de bunun bir parçası haline getirdiğini görmek önemlidir. 1930’larda başlayan kara film türünün ulusal kültürün sınırlarıyla birlikte, uluslarasılıkla bağlantı içinde olduğu rahatlıkla söylenebilir. İkinci tez ise, türün uluslararası bağlamdaki yakınlık ve etki alanıyla ilgilidir. Kaynak metin olarak Postacı Kapıyı İki Defa Çalar her ne kadar yerel nitelikli bir Amerikan romanı olsa da yaygın olarak filme uyarlanabilmesinin nedenlerinden biri Amerikan kültürünü taklit etmesinden kaynaklanmamaktadır. Örnek olarak

Ossessione sadece Amerikan suç romanları etkisini taşımaz aynı zamanda Fransız ve

İtalyan gerçekçi romanlarının kodlarını da içermektedir.

“İtalyan yeni gerçekçiliği ve Fransız şiirsel gerçekçiliği İkinci Dünya savaşı sonrasında kaleme alınmış önemli Amerikan kara romanlarını etkilemişlerdir. Böylelikle, Kara film sanatsal anlamda Atlantik’in iki yakasında da çevrilmiş ve yerel kültüre mal edilmiştir. Pasifik’in ötesinde de benzer ortak etkileşimleri, hatta kimi Kara film örneklerinde Amerikan bağlamının hepten ortadan kalktığını görürüz” (Fay ve Nieland, 2014:15). Uluslararasıcılık olgusuna yaklaşırken Fay ve Nieland (2014), üç farklı bağımsız fakat birbiriyle bağlantılı kavramı temel almaktadır; kozmopolitlik, Amerikanlaşma ve küreselleşme. Bu kavramların tanımını yazarların yaklaşımı bakımından anlamak gerekmektedir.

Kozmopolitlik; on sekizinci yüzyıl aydınlanmasında ortaya atılan kavram, küresel

dünya düzeninin, kalıcı bir barış için oluşturabilecek biçimde yasalarını belirlemeyi amaçlayan bir ideali temel alır. Daha az idealleştirilmiş bir yaklaşım olarak ise sadece yerel olanla değil dünyanın her yerine ait olan kültürel bir paylaşımı ifade eder. Kavram benzer eğitim düzeyi ve sanatsal ürünleri takip edebilme şansına sahip olan kentsel yaşam için daha uygun bir kavramdır. Kara film de bu bağlamda dünyanın her yerinden insanlara tanıdık gelen bir kozmopolit temele dayanır.

Amerikanlaşma; Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik, politik ve

kültürel normlarını, bugünkü durumuyla global emperyalizm ya da kültür emperyalizmi gibi kavramlarla da destekleyebileceğimiz biçimiyle diğer uluslara kozmopolitlik kisvesi altında dayatmasıdır. Hollywood, Amerika’nın kültür endüstrisi

30

açısından lokomotif görevini üstlenen kültürel askeri gücüdür. Kara filmin uluslararasıcılık tartışmasında özel bir öneme sahip olan bu kavramı, yalnızca sinema üzerinden değil dijital oyunlar üzerinden de değerlendirerek, dijital oyunların, kültür emperyalizminin yeni ve vurucu gücü olarak sinemayla bu görevi paylaştığını hatta ileriye geçtiğini tezin konusu bakımından vurgulamak gerekmektedir.

Küreselleşme; birçokları açısından kontrolsüz piyasa ve küresel bir ekonomik bağlılık

gibi anlamlara gelen kavram kimilerince küresel siyasi bir kurtuluş olarak değerlendirilir. Uluslararası şirketlerin birbirine benzer ortak bir tüketici profili yaratıp, kendi mallarını bütün dünyaya rahatlıkla pazarlayabileceği kimliksiz, dilsiz bir kitle yaratma gerçeği ise ortadadır.

Bu üç tanım kara filmin uluslararası ilgisini anlamak bakımından önemlidir. “Böylelikle kara filmin uluslararasıcılığı hikayemiz, modernitenin hareket halinde olan ve yerinden edilmiş toplumsal ve kültürel ilişkilerinin sebep olduğu daha geniş çaplı bir küresel huzursuzluğa bağlanır: köksüz ve göçebe bir arzu; olasılık, tesadüf ve sınıfsal dengesizlikler; para ve kültürün küresel akışıyla can bulan ya da tehdit altında kalan yerel gelenekler ve mekanlar ve en sonunda çalkantılı, tekinsiz ve yabancı hale gelmiş bu dünyadaki aile hayatı. Her ne kadar kar film moderniteye travmatik, yıkıcı ve akıldışı bir ağızdan cevap verse de kara filmi var eden ve dolaşıma sokan gene modernitenin küresel çeviri, değişim ve ulusal sınırlar arası dolaşım kültürüdür” (Fay ve Nieland, 2014:17).

Kara film küreselleşmenin kültürel boyutuyla ilgili olarak en etkili eleştiri araçlarından biri olmakla beraber, aynı zamanda kültür endüstrisi ürünlerinin de en etkili anlatım biçimlerinden biridir. Kara filmin belirsiz içeriği, taşıdığı gri tonlar gibi, bu anlamda da kendini göstermektedir. Uluslararası dolaşımdaki haliyle modernleşmenin farklı evrelerinde olan birçok farklı ulusun paylaştığı kara film ürünleri, taşıdığı tarihsel nitelikle dijital oyunlarda da varlığını göstermiştir.

1910 ve 1920’lerde yükselen modernizmin sanat ürünlerini; dünyayı saran buhran ve karanlık dönemin ruh halini yansıtmakta yetersiz kalmasını temellendirirken Fay ve Nieland (2014), dönemin modern ürünlerini yüksek, modernist, soyut içerikli, elitist ve apolitik olmakla ilişkilendirmektedir. 1930’larda yükselen acil politik beklentileri, sanat dünyası görmek yerine, belgeselci, gerçekçi bir dizi sanat pratiği üretmeyi tercih etmiştir. Anglo-Avrupalı modernizmin kozmopolit dönüşümüyle birlikte gerçekçilik kara bir ton kazanmaya başlar. Postacı Kapıyı İki Defa Çalar’ın 1930’larda ortaya koyduğu yerinden etmeler bu zeminin üzerinde şekillenerek, kara filmin temelini oluşturmuştur. Gündelik, argo bir söyleme dönen Postacı Kapıyı İki Defa Çalar,

31

gerçeğin sert bir ulusalcılıkla yoğrulmuş, yeni organik bir türün habercisi olma niteliğindedir.

Kara filmlerin uluslararası devamlılık gösteren bir fenomen olması ve bu türün kültürel evrimiyle ilgili yönlerini tartışan Özdemir (2003), film noir’ın, neo-noir’a, sonrasında

future noir’a doğru seyreden değişimlerini, siberpunk15 gibi bilimkurgu akımlarıyla

besleyerek, teknolojinin insan ilişkilerini belirlemesi ve varoluşun kaygılarıyla bu değişken devamlılık ilişkisini temellendirmektedir. Ekonomik, siyasal ve kültürel çözümsüzlükleri temel alarak ilerleyen kara filmler, sadece ortaya konduğu coğrafyada oluşan kaygının anlatıcısı olmakla yetinmeden geçirdiği değişimlerle yalnızca şiddet, umutsuzluk ve buhran gibi öğelerle de kalmayıp, neo noir ve future

noir ile birlikte hayatın kendisine dönüşmüştür. Bu değişime ilişkin olarak Butler’ın

neo-noir üzerine görüşleri ise şöyledir;

“Kara film’in güncellenmesi olan bu tür kimi zaman eski kara anlatıları yineler ve baştan çıkaran kadın, ikili oynamalar, üçlü oynamalar, fiziksel şiddet, sert bir dil ve gece çekimleri içerir. Kötü sonlar, Hollywood filmlerine oranla beklenmeyecek denli yaygındır” (Butler, 2011;158).

Özdemir (2003), kara filmin niteliklerini alıp kişiselleştirerek filmlerin gönderdiği iletiyle ilgili dertleri olan, sinemanın var olan şablonlarından ötesine geçerek sinemaya yeni bir yaklaşım getiren yeni kara yönetmenler ve sonrasında, teknolojik egemenliğin getirdiği distopik bilim kurgularla, korku ve kaygıyı dillendiren kara geleceğin değişimiyle kara film, bir tavır ya da tür olarak varlığını sinema kültürünün içinde güçlü bir yere oturttuğunu belirtir. Kara tür sineması geçirdiği tüm bu değişimlerle, uluslararası politik bir nitelikle gelişmiştir.

15Siberpunk: İngilizcesi cyberpunk. Siberpunk ya da Siber çılgınlık, yüksek teknoloji, düşük yaşam şeklinde

özetlenen bir dünya şekli çizen bilim kurgu alt türü. Siberpunk, bilim ve teknolojinin çok ilerlediği, ancak insanların büyük kısmının yaşam kalitesinin çok düşük olduğu, bozulduğu veya toplumsal düzenin radikal bir şekilde değiştiği bir dünya tasavvurudur. Cyberpunk sözcüğü, yazar Bruce Bethke'nin Amazing Science Fiction Stories dergisinin Kasım 1983 sayısında yayımladığı kısa öykünün adı olarak literatürde ilk kez yer aldı. Bu tür, postmodern edebiyat dahilinde değerlendirilir. William Gibson'un 1984–1988 basılı Sprawl üçlemesi siberpunk edebiyatın erken dönem örneklerinden biridir.

33

Benzer Belgeler