• Sonuç bulunamadı

Felsefenin Temel İlkeleri

I. BÖLÜM

2.3. Felsefenin Temel İlkeleri

Felsefe ile ilgili temel ilkeler konusunda son dönem düşünürleri ve sahada çalışma yapanlar, çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Genel olarak felsefede ilkelerin belirlenmesi konusunda Nihat Keklik’te bir takım öngörülerde bulunmuştur.

Keklik’e göre; önceki devirlerde felsefe belli başlı iki sorudan yola çıkmaktaydı.

Bunlardan birincisi üzerinde yaşadığımız dünya acaba niçin meydana gelmiş ve nasıl yaratılmıştır? İkinci temel soru ise; bu dünya üzerindeki insanın manâsı nedir? Onun gayesi ne olmalıdır? İşte bu iki temel soruyu kendi kendine soran ve temelde bunu

192 Bunlar; “Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı” ile “Sadreddin Konevi Felsefesinde Allah-Kâinat ve İnsan” dır. Bu çalışmalarını değerlendirmenin dışında tutmak gerekir.

68

merak eden insan artık felsefenin içine girmiştir. Keklik’e göre felsefenin en temel unsuru bu iki soru etrafında döner ve bu iki temel soru felsefenin başlıca ilkeleridir.

Ancak pozitif bilimlerin uğraş alanlarının genişlemesi, beraberinde birtakım yeni sorunlar getirmiş ve bu sorunlar belli başlı felsefi ilkeleri belirleme noktasında zaten mevcut bulunan problemlerin çoğalmasına sebep olmuştur.193

Felsefeye ilgi duyan, ancak henüz onu tanıma imkânını bulamamış sıradan bir insan, genellikle felsefeyi anlaşılması neredeyse imkânsız denilebilecek kadar zor ve ilk başta uyandırdığı ilginin aksine, aslında çok sıkıcı bir uğraş olarak görmektedir.

Bu anlayışın değişmesini çok önemseyen Keklik, açıklığınfelsefenin vazgeçilmez bir koşulu olduğunu, çünkü herkese kapalı bir gerçeğin, yalnızca yarı gerçek olduğu fikrini önemser. Keklik’e göre, felsefi bilgi, kendisini apaçık ortaya koymaz. O ‘açık bilgiyi’ elde etmek için çaba sarf etmek gerekmektedir.194 Felsefi olarak bu açıklamaları kendisi gibi bu alanda çalışanların yapmasının bir hayli önemli olduğunu vurgular.

Felsefi düşüncelerin anlaşılamadığından veya felsefi konuların önü açık olarak görülemediğinden dolayı, ispat edilememiş ve tortulu sorularla uğraşan bir felsefenin, hatta elle tutulur gözle görülür bir sonuca ulaşamayan bir felsefenin, bilim olamayacağı iddiasını aldatıcı bir iddia olarak değerlendirir. Zira Keklik, burada felsefi gayenin iyi bilinmesi gerekliliğini ise şöyle izah eder: “Felsefe ele aldığı problemlerin hepsine de pozitif bilimlerdeki gibi tatmin edici cevaplar vermez.

Üstelik her filozof belli bir konuda kendinden öncekiler ve sonrakilerden başka çözüm tarzları ileri sürüyor görünebilir. (…)Bu yüzden filozoflar arasında derin ihtilaflar var gibi görünmekte iken ancak onlar arasında bir takım ortak yönler bulunduğu da bir gerçektir(…) Felsefenin gayesini iyice hatırda tutmak lazımdır.

Çünkü felsefe suallere cevap vermek için değil bizzat sualler için tahsil edilmelidir.

Demek ki felsefe cevaplar bakımından değil sorular bakımından önemlidir ve onun tartışmalı bir ilim olması da bundan ileri gelmektedir”.195

193 Nihat Keklik, Felsefenin İlkeleri Felsefeye Giriş-I, Doğuş Yayın ve Dağıtım, İstanbul, 1982, s.

VI.

194 Nihat Keklik, a. g. e., s. VI.

195 Nihat Keklik, Felsefenin İlkeleri Felsefeye Giriş-I, Doğuş Yayın ve Dağıtım, İstanbul, 1982, s.

VIII.

69

Felsefe dalındaki ilerlemelere gelince, felsefe ve buna bağlı olarak felsefi düşünce, tarihi bir seyir takip etmektedir. Felsefenin tarih içerisindeki gelişmesini burada dikkate almak zorundayız. Çünkü diğer bilimler nasıl bir değişim ve dönüşüm içinde iseler, bu felsefe için de geçerli olacaktır. Felsefenin incelediği konular sürekli bir değişim içindedir ve o konulara ilişkin bilgilerin değişmesi olağan bir durumdur.

Ayrıca durmadan değişen ve zaman zaman önceki görüşlerle çelişkili hale gelen, yalnızca felsefe değildir. Zira bir çağın bilimsel kuralları ve ilkeleri, sonraki dönemlerde tümüyle değişmektedir. Dolayısıyla kendi alanında o güne dek ileri sürülenlerden daha farklı ve öncekilerle çelişen görüşler ileri sürmek, felsefenin, diğer bilimlerle ortak olan yönüdür. Diğer disiplinlerden farklı olarak felsefede daha belirgin bir şekilde kendini ortaya koyan özellik ise; üzerinde fikir yürütülen konulara ilişkin farklı görüşlerden değil filozofların farklı düşünüşlerinden kaynaklanmaktadır.

Keklik’in ilklerden kastettiği bir başka husus, felsefeye yeni başlayanlar ve merak edenler için belli başlı konuların bilinmesi, felsefenin ilkeleri hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olunması noktasındadır. Keklik’in tespitine göre felsefeyi yeni öğrenen söz konusu kimseler için temel ilkeler şunlar olmalıdır:

A- Etimolojik ve teknik yönden felsefenin tariflerini ortaya koymak.

B- Sadece meşhur olmuş filozofları bilmek ve onları zincirin bir halkası gibi birbirine bağlantılıymış gibi düşünmek.

C- Türk-İslam Filozoflarının düşünce tarihindeki yerlerini belirlemek.

D- Felsefe problemleri hakkında genel bir bilgiye sahip olmak.

E- Açık-seçik ve anlaşılır bir üslup kullanmak.

Yukarıda sıraladığımız ve Keklik’in ilkeler olarak belirlediği bu genel prensipler, okullarda felsefe derslerin öğretilmesinde ve metot olarak benimsenmesinde genel bir tespittir.

Ayrıca Keklik, kitabında sıralamayı şöyle yapar: Akıl-ruh-nefis arasındaki ilişki, akıl ile içgüdü arasındaki fark, akıl kelimesinin anlamı; tefekkür, zihin, sezgi, bilgi(epistemoloji), bilginin kaynağı, bilginin değeri, bilgide kesinlik ve dereceleri;

varlık ve sahaları, mantık ve ana bölümleri, ahlak, iyi ve kötü, siyaset ve devlet felsefesi, estetik-metafizik-kozmoloji, astronomi ve fizik; tıp ve ruh başlıkları altında oluşmuş felsefi problemler. Bunları yaparken hem İslam filozoflarından hem de diğer

70

filozoflardan alıntılar yapmış, yine bu alıntıları bir düzene koyarak ve sıralayarak değerlendirmiştir.