• Sonuç bulunamadı

3. Çalışmada Uygulanan Metot ve Kullanılan Kaynaklar

2.5. Farklılığı Oluşturan Sebepler

2.5.1. Hz. Peygamber’in Âyet Başlarında Durması veya Vasletmesi

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) namaz kıldırırken, Kur’an öğretirken veya günlük hayatta meydana gelen olaylarda âyetlerle ilgili açıklama yaparken yapmış olduğu uygulamalar âyet sayılarındaki ihtilafın temel nedenlerinden biri sayılabilir. Bununla ilgili Suyûtî şöyle der: “Selefin, âyetlerin sayısı hakkında ihtilaf sebebi, Rasûlullah’ın tevkîfî olarak âyet başlarında durmasıdır. Âyetin yeri öğrenilince Hz. Peygamber vakfetmeye bilirdi. Bu anda âyeti dinleyen onun fâsıla olmadığını zannederdi.”239

Yukarıda da görüldüğü gibi âyet sayılarının ana nedeni olarak görülen bu duruma göre, Hz. Peygamber ashabına Kur’an öğretirken vakfedilecek yerleri de öğretiyordu.240 Daha sonra ashabın âyet yerlerini öğrendiğine kanaat getirince,

mananın tamamlanmasını gözeterek birbirinin devamı olarak görülen âyetleri vasıl ederek okuyordu. Bu duruma şahit olan sahabeden bazıları birkaç âyetin birleştirilmesiyle yapılan bu uygulamayı tek âyet zannediyordu. Bunun neticesinde de ortaya farklı farklı rakamlar çıkmış oluyordu.241

2.5.2. Besmelenin Müstakil Bir Âyet Sayılıp Sayılmaması

Sûrelerin başındaki besmelenin müstakil bir âyet sayılıp sayılmaması konusundaki tartışmalar âyetlerin sayısı ile ilgili farklı rakamların söylenmesine neden olan sebeplerden biridir. Mushaflarda ki besmeleyi ikiye ayıra biliriz: Birincisi, Neml sûresinin 30. âyetindeki besmeledir ki, bununla ilgili icmâ vardır ve Kur’an’dan olduğuna hiç şüphe yoktur.242 İkincisi, sûre başlarında yazılan ve her bir

sûreyi birbirinden ayıran besmelenin, başında bulunduğu sûrenin müstakil bir âyeti

238 Caʽberî, a.g.e.,s. 29-30. 239 Suyutî, a.g.e., s. 352.

240 Temel, Nihat, Kur’ân Kırâatında Vakf ve İbtidâ, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı yay., İstanbul, 2016, s. 42-43.

241 Zürkânî, a.g.e., c. 1, s. 344; Caʽberî, a.g.e.,s. 32-33. 242 Kurtubi, a.g.e., c. 1, s. 144.

mi? yoksa bütün sûrelere başlarken okunan tek bir Kur’an âyeti mi? olduğu konusu tartışmalı olup âlimler bu konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.243

İmâmı Şâfi’ye göre, sûre başlarındaki besmelelerin her biri o sûreden bir âyettir. Ebû Hanefiye göre, Kur’an’dan bir âyettir fakat sûrelerin başında bulunan besmeleler, bulunduğu sureden ayrı başlı başına birer âyettir. Bunlar sûreleri ayırmak için inzal edilmiştir. Mâlikîlere göre de sûrelerin başındaki besmele Kur’an’dan bir âyet olmadığı gibi ilgili sûrenin müstakil bir âyeti de değildir.244

Mekke ve Kûfe kıraat imamlarına göre sûre başlarındaki besmele hem Fâtihâ sûresinden hem de diğer bir sûreden müstakil bir âyettir ve bu da âyet sayılarını sayarken 113 âyet-i kerîme ilave demektir. Medine, Basra ve Şam kıraat imamlarına göre besmele ne Fâtihanın ne de diğer sûrelerin başında müstakil bir âyettir.245

Meşhur kıraat imamları da Tevbe sûresi haricindeki tüm sûrelere besmele ifadesiyle başlanacağı konusunda ittifak içindedirler.246 Bir sûreden diğer bir sûreye

geçişte besmelenin okunup okunmayacağı konusu tartışmalıdır. Hamza ve Halefü’l- Âşir hariç bütün imamlar besmeleyi okumuşlar. Bununla beraber Verş, Ebû Amr, İbn Âmir ve Ya’kub iki sûre arasında besmele ile okudukları gibi besmelesiz de okumuşlardır.247

Yukarıda da görüldüğü gibi besmelenin sûre başlarındaki konumu ya da müstakil bir âyet olup olmadığı çeşitli görüşlere açık bir meseledir. Bu konuyla ilgili Ebû Amr ed-Dânî, İbn Abbas’dan “Allah’ın kitabındaki bir âyeti insanlar göz ardı ettiler, o âyet besmeledir.” diye bir haber nakletmiş ve Hz. Ali gibi sahabilerin de

243 İbn Âşur, Muhammed Tahir, Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Dâru’t-Tûnusiyyeti, Tunus, 1984, c. 1, s. 138.

244 Sâbûnî, Muhammed Ali, Tefsîru Âyâti’l-Ahkâm, Mektebetü’l-Ğazzâlî, Dımeşk, 1980, c. 1, s. 47; İbnü’l-Cezerî, a.g.e., c.1, s.210.

245 Nesefî, Ebü’l-Berâkât Abdullah b. Mahmut, Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâikü’t-Te’vîl, Dâru’l- kelimi’t-Tayyib, Beyrut, 1998, c. 1, ss. 25-26.

246 Çetin, Abdurrahman, Kur’an Okuma Esasları, Emin yay., İstanbul, 2017, s. 461. 247 Pâlûvî, Zübdetü’l-İrfân, Âsitâne yay., İstanbul, ts., s.44.

besmeleyi âyet saydıkları, sûreleri besmeleyle okudukları yönünde bilgilere yer vermiştir.248

2.5.3. Huruf-u Mukattaa ile İlgili İhtilaflar

Bazı sûrelerin başında bulunan kesik kesik hece harflerine hurûf-u mukattaa denir. Harf kelimesinin çoğulu olan “Hurûf” ve ayrılmış kesilmiş anlamına gelen “Mukattaa” kelimelerinin bir araya gelmesiyle meydana gelen bir tâbirdir. Bu harfler, tek tek kendi isimleriyle okunmaları, bağımsız ve ayrı harfler olmaları sebebebi ile böyle adlandırılmıştır. Ayrıca bu harfler; “Evâili’s-Süver”, “Fevâtihu’s- Süver” ve “Hurûf-u Mübheme” olarak da adlandırılmışlardır.249

Mukattaa harfleri 29 sûrenin başında yer almıştır.250 Bu harfler 14 ayrı harf olup 13 ayrı şekil altında görünmektedir. Sûre başlarında bulunan bu harflerin bir kısmı bir harften, bir kısmı iki, bir kısmı üç, bir kısmı dört, bir kısmı da beş harften meydana gelmektedir. Bu harflerin mahiyeti ile ilgili Hz. Peygamber’den herhangi bir açıklama nakledilmemiş ve İslâm âlimleri bu konuda çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir.251

Hurûf-u mukattaa’nın tam bir âyet olup olmadığı konusu ihtilaflıdır. Zemahşerî, bu harflerin âyet olup olmaması meselesini kıyâsî olmayıp tevkîfî bir ilim olduğunu söyler.252 Bu konuda ki ağırlıklı görüş, müstakil âyet değil kendilerini takip

eden âyetin bir parçasıdır.253 Kûfelilere göre altı sûrenin başında bulunan (مۡا), altı

sûrede (مح), iki sûrede (مسط) ve (صمۡا ,صعيهك , قسع مح ,سي ,هط) başlı başına bir âyet kabul edilirken, (ص ,ن ,ق ,رۡا ,رمۡا ,سط) müstakil bir âyet sayılmamıştır. Diğer bir görüş ise Basralılara ait olup onlara göre Hurûf-u mukattaa’ların hiç birisi müstakil bir âyet değildir.254

248 ed-Dânî, a.g.e., s.50-57.

249 Duman, Zeki - Altındağ, Mustafa, “Hurûf-u Mukattaa”, DİA, c.18, s.401.

250 Bakara, Âli imrân, Âr’âf, Yunus, Hûd, Yûsuf, Râd, İbrâhim, Hicr, Meryem, Tâhâ, Şuârâ, Neml, Kasas, Ankebut, Rum, Lokman, Secde, Yâsîn, Sâd, Mü’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkâf, Kâf, Kalem.

251 Cerrahoğlu, a.g.e., ss. 158-171. 252 Zemahşerî, a.g.e., s. 35. 253 İbn Âşur, a.g.e., c.1, s. 218.

2.5.4. Bazı Âyetlerin Birden Fazla Âyet Sayılması

Elimizde bulunan mushaflarda tek âyet olarak yer alan bazı âyetlerin, bir kısım ulemâya göre birden fazla âyet sayılması, âyetlerin sayısı ile ilgili ihtilafın diğer bir nedenidir. Bu durumla ilgili “Sûrelerde Âyet Sayıları ve İhtilaf Edilen Âyetler” adlı başlık altında birçok örnek vardır, fakat şu âyeti burada misal olarak verebiliriz. ﴿ َهُنۡيَع هرَََت ۡيَك َكِ مُأ َٰٓىَِۡإ َكََٰنۡعَج َرَف ۖۥُهُلُف ۡكَي نَم َٰىَلَع ۡمُكُُّۡدَأ ۡلَه ُلوََُتَف َكُت ۡخُأ ٓيِش ۡمَت ۡذِإ َو َن َز ۡحَت َلَّ َو ا ا ٗس ۡفَن َت ۡلَتَق َنَف َٰىَسوُمََٰي ٖرَدَق َٰىَلَع َتۡئ ِج همُث َنَيۡدَم ِل ۡهَأ ٓيِف َنيِنِس َتۡثِبَلَف اٗنوُتُف َكَٰهنَتَف َو ِ مَغۡۡٱ َنِم َكََٰنۡيهج ﴾

Tâhâ sûresi 40. âyet Mekke, Medine ve Kûfe ehline göre müstakil bir âyet iken; Şam ehline göre ( َن َز ۡحَت َلَّ َو- ا ٗنوُتُف - َنَي - ۡدَم َٰىَسوُمََٰي ), her biri birer fâsıla Kabul edilerek, 4 müstakil âyet sayılmıştır.255

2.5.5. Birden Fazla Âyetin Bir Âyet Sayılması

Mevcut mushaflarda, müstakil olarak yer alan bazı âyetlerin, bir kısım ulemâya göre birleştirilerek tek âyet sayılması, âyetlerin sayısı ile ilgili ihtilafın diğer bir nedenidir. Bu durumla ilgili “Sûrelerde Âyet Sayıları ve İhtilaf Edilen Âyetler” adlı başlık altında birçok örnek vardır, fakat şu âyeti burada misal olarak verebiliriz.

﴿ ا ٗريِثَك َكَحِ بَسُن ۡيَك ﴾ * ﴿ ا ًريِثَك َك َرُكۡذَن َو ﴾ * ﴿ ا ٗري ِصَب اَنِب َتنُك َكهنِإ ﴾

Tâhâ sûresi 33., 34. ve 35. âyetlerin her biri, Basra ehli hariç üç ayrı âyet olarak kabul edilirken, Basra ehli 33., 34.,ve 35. âyetleri birleştirerek bir âyet olarak kabul eder.256

Benzer Belgeler