2. BÖLÜM
2.2. Ekonomi Dışı Sebepler veya Raporlarda Olmayanlar
2.2.1. Farklı Cemaatler Arasında Kız Kaçırma
Osmanlı Devleti tarihi boyunca farklı etnik ve dinî toplumları bir araya getirmeye başarmıştır. Bu cemaatlerin aralarında bazen iş birliğine gittiği ve uyumlu ilişkiler kurmaya çalıştıkları görülse bile modern dönemde farklı milliyetçilik fikirlerinin etkisiyle aralarındaki ilişkiler kolaylıkla bozulup düşman hale geldiler. Devlet, egemenliği altında bulunan cemaatlerle olan ilişkisine bakıldığında kendisiyle çağdaş devletlerden daha fazla yasal hak verdiği görülmektedir. 18. ve 19. yüzyıllarda bu ilişkiler olumsuz bir yola girmiştir. Bunun en büyük sebeplerinden birisi kuşkusuz Batılı devletlerin Osmanlı içişlerine karışması ve diğeri Osmanlıyı oluşturan cemaatlerin daha fazla siyasal hak kazanma yolundaki çalışmalarıdır.294 Tanzimat ve Islahat Fermanları ile geniş haklar tanınan gayrimüslimler 1860 yılına gelindiğinde daha önceki koşullarına kıyasla önemli haklar kazanmasına rağmen kendilerine eşitsiz davranıldığından şikâyet ediyorlardı. En fazla şikâyet konusu ise mahkemelerde tanıklık yapmalarının sık sık reddedilmesi ile Hristiyan kadınlarına tecavüz edilmesi veya zorla ihtida ettirilmesi gibi kötü muamelelerdi.295
Islahat Fermanı’nın ilanından yaklaşık beş ay sonra Selanik vilayetine bağlı Usturumca kazasından gelen bir arzuhâl gayrimüslimlerin kadınlarının kaçıldığında yerel idarecilerin olaylara nasıl yaklaştıklarını göstermektedir. Usturumca
294 Donald Quataert, Osmanlı İmparatorluğu, 1700-1922, çev. Ayşe Berktay, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, s. 249-250.
Hristiyanlarının valiye arz ettikleri arzuhâle göre, kazadaki Müslümanlardan bazıları Hristiyan kadınlarını bir yolla kaçırarak başka bir yere götürerek ilk önce tecavüz etmekte, daha sonra da evlenmek vaadiyle Müslüman yapmak istemektedirler. Kadınların akrabaları, kocabaşıları ve metropolitler aracılığıyla derhal bölge meclislerine durumu anlattıkları halde görevliler çabuk davranmayıp olayın üstünden dört beş gün geçtikten sonra bunların evlendiği görülmektedir. Yaşanan bu durumdan dolayı Hristiyan ahali ıstırap içinde olduğu ve yaşanan bu durumun önlenmesi için olaylara karışan kişilere layıkıyla ceza verilmesi icap etmekte ayrıca görevlileri uyarmak ve tembihlemek gerekmektedir.296
Gayrimüslim çeşitli tarihlerde şikâyet konusu ettikleri Müslümanların gayrimüslim kadın kaçırmalarının bazıları gönüllü gerçekleşirken bazıları zorla şeklinde gerçekleşmiştir. Örneğin Rumeli vilayetine bağlı Usturumca’ya yakın Tikveş kazasına bağlı Kırnova (?) köyünden Olahind (?) isimli kadın, Barde (?) isimli köyden İsmail tarafından kaçırılmıştır. Kadının kardeşi Tikveş meclisine gelip kardeşinin zorla kaçırıldığını ifade ederek yakalanmasını istemiştir. Zabtiyeler İsmail ve Olahind’in (?) peşine düşmüşlerse de yakalanamamışlardır. Bir süre sonra ikisi birlikte meclise gelmişlerdir. Yapılan sorgulamada Olahind (?) kendi hüsn-ı rızasıyla Müslüman olduğunu ikrar etmiştir.297 Tikveş kaza meclisindeki bu sorgulamadan iki ay sonra Rumeli valisi Mehmed Ragıb durumu özetleyerek böyle durumlarda nasıl muamele yapılacağına dair bir tahriratı Sadaret’e yollamıştır.298
Sadaret’ten Rumeli Valisi’ne yollanan emri göremiyoruz fakat valinin üç ay sonra aynı konuyla ilgili yazdığı tahriratın içeriğinden ona ne emir verildiği görülmektedir. Valiye göre kadının İslamiyet’i kabulü ile ilgili zor kullanılmamıştır. Kadın mahkemede defalarca kendi isteğiyle Müslüman olduğunu itiraf etmiştir. Merkezden valiye giden emirde ise istisnasız bütün tebaanın vedîatullah yani Allah’ın padişaha emaneti olduğu, ırz ve namuslarının muhafazasından sorumlu olduğu belirtilerek tebaanın kız çocuklarını kaçıran kişilerin cezalandırılmasına dikkat ve özen göstermesi gerektiği yazılıdır.299
Gayrimüslim kadın kaçırmalarda dava görüldüğünde gayrimüslim din adamlarının ve ileri gelenlerin her zaman mahkemede hazır bulundukları görülmektedir.
296
BOA, HR.MKT, 151/5, 4 Temmuz 1856/1 Zilkade 1272. 297 BOA, A.MKT, 28/54, 28 Eylül 1845/26 Ramazan 1261. 298BOA, A.MKT, 31/21, 3 Aralık 1845/3 Zilhicce 1261. 299BOA, A.MKT, 35/54, 12 Şubat 1846/15 Safer 1262.
Bunun yanı sıra bazı olayların devlet tarafından iyi takip edildiği de görülmektedir. Konya eyaletine bağlı Akşehir kazasının Kevir köyünden Haşim oğlu Hüseyin aynı köyden ve Rum ahaliden Kocabıyık oğlu Meta’nın kızı İlezo’yu (?) evlenmek niyetiyle Karahisar-ı Sahib sancağı dahilinde Emirdağ’da Alikan aşiretinin bulunduğu yere kaçırmıştır. Aşiretin ileri gelenleri Hüseyin ve İlezo’yu alarak kaza meclisine götürmüştür. Kaza meclisi tarafından yanlarına zaptiyeler verilerek Akşehir’e geri yollanmıştır. Rumların ileri gelenlerin de hazır bulunduğu ve Konya eyaletinde görülen davada Hüseyin, kadını kendi rızasıyla alıp götürdüğünü, tecavüz (bikrini izale) ettiğini ikrar etmiştir. Kadın da Hüseyin’in dediklerini onaylayarak kendi rızasıyla gittiğini, Müslüman olduğunu ve isminin artık Duduhanım olduğunu belirterek bir de şahitlerin huzurunda kelime-i şehadet getirmiştir. Dava sonucunda Hüseyin hapishaneye konulurken, İlezo’nun (?) ise güvenilir ve münasip bir evde gözaltında tutulmasına karar verilmiştir.300
Hristiyan din adamlarının ve ileri gelenlerin sürekli şikâyet konusu yaptıkları kadınlarının Müslümanlar tarafından kaçırılma hadiselerinde kadın tarafından bakıldığında haklı sebepleri de olduğu ortadadır. Hristiyanlarda kadın tarafının erkek tarafına vermek zorunda olduğu drahoma nedeniyle evlilik süreçleri masraflı bir işti. İzmir ve İstanbul’da kadınların evlenebilmesi için ciddi bir masraf gerekiyordu.301 Mesela 1895 yılında kolera salgınıyla mücadele için Osmanlı Devleti tarafından Bursa’ya gönderilen Doktor Şerafeddin Mağmumi, Hristiyan kadınların ipek fabrikalarında çalışmalarının nedenini şöyle ifade ediyor:
(…)Demiştim ya, işçilerin çoğu yöredeki köylerden hem geçinmek hem de dişinden, tırnağından artırabildiğiyle çeyiz ve drahoma biriktirmek gibi parlak ve tatlı bir umut ile gelmiş genç Hristiyan kızcağızlardır.302 20. yüzyılın hemen başında Selanik’te ise farklı din, ekonomik ve toplumsal sınıflar arasında evlilikler yaşanabilmekteydi. Örneğin Yahudi kadın tütün işçileri İslamiyeti
300
BOA, MVL, 202/10, 5 Şubat 1851/3 Rebiülahir 1267. 301 Eksertzoglou, Nostaljinin Ötesinde, s. 155.
302 Dr. Şerafeddin Mağmumi, Bir Osmanlı Doktoru’nun Anıları, Yüzyıl Önce Anadolu ve Suriye, çev. Cahit Kayra, İstanbul: Büke Yayınları, 2001, s. 46-47.
veya Hristiyanlığı kabul edip Müslüman veya Yunan tütün işçileriyle evlenmekteydi..303 Sadece Yahudiler için değil Hristiyan kadınların da tütün fabrikalarında çalışmalarının sebebi evliliğin ön koşulu olan drahoma için para biriktirme zorunluluğundan doğuyordu. Drahoma ne kadar çok biriktirilirse evlenilecek erkeğin durumu kadar iyi olmaktaydı. Yani fazla drahoma zengin koca demekti. Drahoma bulamayan kadınlar evde kalırdı. 1910 gibi bir tarihte bir kadının drahoma için para biriktirmesi için 10-15 sene çalışması gerekmekteydi.304
Hristiyan din adamları ve ahalisi devamlı surette kadınlarının Müslümanlar tarafından kaçırıldığını belirterek devletin bu konuda yeteri kadar önlem almadığını belirtiyordu. Özellikle Doğu’da Ermeni kadınlarının Kürtler tarafından kaçırıldığı ile ilgili haberler yabancı gazetelerde konu oluyordu.305 Devletin buna ne şekilde baktığını ise Muş’a bağlı Varto kazasında yaşanan bir kız kaçırmadan anlaşılmaktadır. Varto’nun Gümgüm köyünde Ermeniler arasında nikâhlanmak maksadıyla bir kaçırma hadisesi yaşanmış ve hem erkek hem kadın Ermeni Murahhashanesi’ne teslim edilmiştir. Varto’nun bağlı bulunduğu Bitlis vilayeti vali vekilinin Dahiliye Nezareti’ne gönderilen tahriratta ise Ermenilerin bu konuda propaganda yaptığına inanmaktaydı. Vali vekiline göre Varto’da yaşanan bu olay göstermiştir ki, Ermeniler kendi aralarında kız kaçırdığı halde sürekli olarak devlet görevlilerine bunun Müslümanlar ve Kürtler tarafından yapıldığını söylemekteydiler.306