• Sonuç bulunamadı

Faaliyet kiralamasında fiyatın yani kredi açılan yatırımcının kullanacağı kredi üzerine işleyecek faiz oranının belirlenmesi klasik finansal kiralama yönteminden oldukça farklıdır. Buna, fiyata, yani faiz oranının belirlenmesine etki eden değişkenlerin farklılığı neden olmaktadır. Fiyatı belirleyen unsurların tespiti ve fiyata etki güçlerinin belirlenmesi, faaliyet kiralaması işlemi yapmaya başlayacak olan şirketlerin kararındadır.

Sözleşmede yer alan fiyatla yani faiz oranıyla finansal kiralama şirketinin yükleneceği risk kuşkusuz doğru orantılıdır. Finansal kiralama şirketi yüklendiği risk

ölçüsünde fiyata ekleme yapacak, yani fiyata eklediği risk primi ile kendisini güvence altına alacaktır.

Faaliyet kiralaması özünde bir kredi olduğu için işlem fiyatının tespitinde rol oynayan değişkenlerin birçoğu diğer kredi türlerinde de fiyata etki eden değişkenler olarak kabul edilmektedir. Söz konusu değişkenlerin fiyat üzerindeki toplam etkisi yani ağırlıkları fiyatlama sistemindeki farklılıkları doğuran en önemli etmendir.

Faaliyet kiralaması için kiralayan şirkete başvuran müşterinin kredibilitesi, şirketin yükleneceği riskin en önemli göstergesidir. Müşterinin faaliyet gösterdiği sektör içindeki pozisyonu, borç ödeme alışkanlığı ve piyasadaki itibarı gibi unsurlar hakkında finansal analiz çalışması yürütülen bir kurumun ilk önce gözlenecek nitelikleridir. Borç ödeme alışkanlıkları bozuk olan, piyasada da çok iyi tanınmayan bir kişi ya da kurum kredinin dayandırılacağı teminat yapısı ne olursa olsun riskli bir müşteri olarak kabul edilecek ve finansal kiralama şirketince risk primi yüksek tutulacaktır.

Kredinin dayandırıldığı teminat yapısı da finansal kiralama şirketinin yüklendiği riskle doğrudan ilintili olduğu için fiyatla da birebir ilişkilidir. Finansal kiralama işlemlerinde işleme konu edilen mal finansal kiralama şirketinin mülkiyetinde olduğu için müşterinin teminat yükümlülüğü nakdi kredi işlemlerinden genellikle daha az olmaktadır. Yine de işleme konu edilen mal dışında alınacak fazladan her teminat finansal kiralama şirketinin riskini azaltacağından müşterinin faiz yükü de azalacaktır.

Mal bedeli, finansal kiralama şirketinin açacağı kredi miktarını temsil etmektedir. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, taraflar arasında bir nakdi kredi işlemi söz konusu olduğunda, müşteriye aktarılacak tutarın büyümesi—şirketin riski arttığından— krediyi veren kurumun (banka) baz fiyata ekleyeceği risk primini alınan teminat tutarının aynı düzeyde tutulduğu varsayımı altında artırmakta, yani kredi faizini büyütmektedir.

Mal bedelinin büyüklüğünün şu sıralarda yoğun bir rekabet ortamı bulunan finansal kiralama piyasasında yarattığı etkiyi ise iki açıdan ele almak gerekmektedir. Finansal kiralama işlemlerinde mal bedelinin önemi olmaksızın her bir sözleşmenin şirkete getirdiği operasyonel yük hemen hemen eşittir. Bu nedenle finansal kiralama şirketleri büyük mal bedelli işlemlere yönelme eğilimi taşımaktadırlar. Aynı operasyonel maliyetle daha çok kâr elde etme eğilimi, şirketin büyük hacimli işlemler için daha rekabetçi olması gereğini yani fiyatı düşük tutması sonucunu doğurmaktadır.

Öte yandan, mal bedelinin büyük olması şirketin müşterisine açtığı fon miktarının büyümesine neden olmaktadır. Bu durum, finansal kiralama şirketinin teminatının da—işleme konu malın mülkiyeti kiralayan şirkete ait olduğu için—aynı oranda büyümesi anlamına geldiğinden şirketin yüklendiği riskte yani teminat altına alınmamış olan plasmanda herhangi oransal bir değişim yaratmamaktadır. Bu durumda risk miktar olarak artsa da yüzdesel olarak değişmemektedir.

Sonuç olarak şirketin piyasa stratejisi ve fon yapısı işleme konu olan malın bedelinin müşteriye yansıtılacak tutar üzerine olan etkisini belirleyecektir. Örneğin fon kaynakları bol olan bir finansal kiralama şirketi için büyük hacimli bir işten yüksek kâr elde etmek çekici bir eylem iken kaynakları kısıtlı bir işletme için riskini tek bir müşteride yoğunlaştırmak demektir. Bu iki işletme aynı durum karşısında farklı bir fiyat stratejisi izleyecek ve birinci işletme söz konusu müşteriye rekabetçi ve düşük bir fiyat önerirken ikinci işletme risk primini yüksek tutacaktır.

Malın ikinci el değeri finansal kiralama şirketinin doğal teminatının gücünü göstermektedir. İşleme konu olan malın model yılı ve teknolojik düzeyi bu değerin belirlenmesinde kullanılan en önemli değişkenlerdendir. Öte yandan malın ikinci el pazarının bulunup bulunmaması yani malın bir nevi likiditesi de çok önemli bir unsur olarak kabul edilmektedir. İşleme konu edilen malın özel bir mal olması da mal bedelini yükselttiği gibi ikinci el değerini düşüren bir unsur olarak sayılabilir. Örneğin bir fabrika için özel olarak sipariş edilen ve özel ölçülerle yaptırılan bir aracın ikinci el piyasasında alıcı bulabilme olasılığı çok azdır. Malın maliyeti ile ikinci el değeri arasındaki bu ince ama çok önemli farkın da hayati bir önemi vardır. Kısaca malın maliyeti ne olursa olsun ikinci el değeri arttıkça yatırımcıya

yansıtılacak risk primi o kadar azalacaktır. Bunun yanında, sözleşmeye konu edilen yatırım malının talebinde olan değişimler de fiyatı etkileyecektir. Herhangi bir nedenden dolayı talebi artan ve piyasada daha az bulunur hale gelen bir yatırım malının kiralama bedeli artacaktır61.

Yatırımcının içinde bulunduğu risk grubu da kredi fiyatlamasında çok önemli bir değişkendir. Yatırımcının faaliyet gösterdiği sektör, şehir ve hatta ülke bile krediyi tahsis eden kurumun yüklendiği riskin boyutuna etki etmektedir. Aynı teminat yapısına sahip iki yatırımcıdan durgunluk içindeki bir sektörde veya örneğin terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı bir bölgede faaliyet gösterenine doğal olarak daha yüksek maliyetli bir kredi teklifi sunulacaktır.

Özellikle faaliyet kiralamasında yatırım malının muhtemel bakım ve onarım giderleri kredi fiyatına etki edebilecek değişkenler arasında yer almaktadır. Diğer finansal araçlardan farklı olarak yatırım malının bakım ve onarım giderlerini üstlenen finansal kiralama şirketi sık ve pahalı bakımlar gerektiren bir yatırım mallı yüzünden yükleneceği maliyeti kiracısına yansıtmak zorundadır. Bu unsuru risk kaynaklı değil de maliyet kaynaklı bir prim olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Yatırım projesinin tutarlılığı, kiracının kiralarını ödeyebilme kabiliyetine etki etmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır. Esnek olarak geliştirilen ödeme planları ile yatırımını kâra dönüştürdüğü anda ödeme yapmayı planlayan bir yatırımcı, başarısız bir yatırım sonunda kiralarını ödeyemez hale gelecektir. Özellikle proje finansmanına hizmet veren faaliyet kiralaması sisteminde bu hususun önemi çok büyüktür. Bu yüzden faaliyet kiralaması şirketlerinde proje değerlendirme birimleri tarafından fizibilite çalışmaları yapılmakta ve yatırımcının projesinin değerlendirilmesi yapılmaktadır. Şirketler, kendini daha çabuk amorti edebilecek projeler söz konusu olduğunda risk primini doğal olarak düşük tutmaktadır.

Kredi kurumlarının müşterilerini hangi vadede kredilendirdiği de risk primi unsurunu doğrudan etkileyen bir unsurdur. Bir müşteriyi dört yıl boyunca finanse eden bir kredi kurumunun üstlendiği risk aynı müşteriyi örneğin bir yıl için finanse

61 Find Articles, “Negotiating With Operating Lessors: Do's and Don'ts - Railway Age”, Ekim 2004, http://www.findarticles.com/p/articles/mi_m1215/is_10_205/ai_n6260929, (13 Temmuz 2006).

eden bir kurumun üstlendiği riskten çok daha fazladır. Bu sürede müşterinin ödeme güçlüğüne düşme olasılığı, ülkenin makro dengelerinin değişmesi ve riskleri üstlenen işletme bunları kredi fiyatına yansıtmak durumundadır. Öte yandan, daha uzak vadede ödenen kiraların bugünkü değeri giderek azalacağından vadenin uzaması kiracının daha büyük miktarda kira ödemesi anlamına gelecektir.

Tüm bu unsurların haricinde finansal kiralama şirketinin belirleyeceği fiyatın bir alt sınırı olduğu gerçeği de mevcuttur. Örneğin piyasada çok iyi tanınan ve itibarlı bir yatırımcı asgari risk taşıyan bir sektör ve şehirde çok verimli bir proje için mal bedeli ve mal bedelinin ikinci el değeri çok yüksek olan, bakım onarım masrafları ihmal düzeyinde olan bir yatırım malını kiralamak istediği takdirde alabileceği asgari fiyat finansal kiralama şirketinin kaynak maliyetine denk gelecektir. Yani, fiyatlamada bir üst sınır olmasa da alt sınır kiralayan şirketin kaynak maliyetidir. Zararına işlem yapmak istemeyen hiçbir şirket mevcut kaynak maliyetinin altında bir fiyatla yatırımcının karşısına çıkmayacaktır.

Dolayısıyla faaliyet kiralamasında fiyat fonksiyonunu şu şekilde formüle etmek olanaklıdır:

P = KM + f(İ, T, MB, İED, V, R, BO, PR) ise; P = KM + f(t); [f(t) ≥ 0]

Fonksiyonda yer alan bağımlı değişkenlerin bağımsız değişken (fiyat) ile olan korelasyonlarını ise şu şekilde göstermek olanaklıdır:

İ T MB İED V R BO PR

P - - +/- - + + + -

Burada KM finansal kiralama şirketinin kaynak maliyetini, İ yatırımcının piyasa itibarını, T teminatın kredi tutarını karşılama oranını, MB mal bedelini, İED işleme konu edilen malın ikinci el değerini, V kredi vadesini, R yatırım yapılacak sektörün ve bölgenin riskini, BO yatırım malının gereksinim duyduğu bakım-onarım giderlerini ve PR de yatırım projesinin tutarlılığını simgelemektedir. Görüldüğü gibi, piyasa itibarı, teminatın kredi tutarını karşılama oranı, malın ikinci el değeri ve

yatırım projesinin tutarlılığı fiyat ile ters, kredinin vadesi, malın bakım-onarım ihtiyacı ile yatırım yapılacak bölge ya da sektörün riski kredi fiyatıyla doğru orantılı olan değişkenlerdir. Mal bedeli ise daha önce de değinildiği gibi algısı şirketten şirkete değişen bir değişkendir. Söz konusu değişkenlerin fonksiyon içindeki katsayıları yani ağırlıkları da finansal kiralama şirketinin politikasına bağlı olarak değişecektir.

Finansal kiralama ile faaliyet kiralaması aynı temele dayanan finansman modelleri oldukları için fiyatlama modelleri itibariyle de büyük benzerlikler arz etmektedirler. Bu sistemlerde fiyatlama konusundaki farklılıklar uygulama esaslarındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır.

Finansal kiralama sistemi ile faaliyet kiralamasında fiyatlama yöntemlerinin arasındaki en büyük fark mal bedelinin kiracıya yansıtılması hususudur. Klasik finansal kiralama yönteminde sözleşme süresi sonunda malın mülkiyetini alacak olan kiracı, işleme konu olan malın satın alma bedelini kiraları aracılığıyla yüklenmek durumunda kalmaktadır. Yani, kiracının finansal kiralama şirketine ödediği kiraların toplamının bugünkü değeri malın satın alım bedelinden büyük olmaktadır. Mal bedeli ile kiracı tarafından ödenen kiraların toplamı arasındaki eşitsizlik faaliyet kiralaması söz konusu olduğunda ise tam tersi yönde gerçekleşmektedir. Yani, kiracının finansal kiralama şirketine ödediği kiraların toplamının bugünkü değeri malın satın alım bedelinden küçük olmaktadır. Toplam kiraları “TK” olarak simgelersek, kiracı tarafından finansal kiralama şirketine ödenecek kiralar toplamı ise şu şekilde olacaktır;

Finansal kiralamada BD(Toplam Kiralar)≥BD(Mal Bedeli)

Faaliyet kiralamasında BD(Toplam Kiralar+Artık Değer)≥BD(Mal Bedeli) Finansal kiralama ile faaliyet kiralaması yöntemlerinin fiyatlamasındaki bir diğer önemli unsur da hiç şüphesiz kredinin vadesidir. Faaliyet kiralaması işlemleri uygulama alanı itibariyle finansal kiralama işlemlerinden daha kısa vadeli olarak gerçekleşmektedir. Bir faaliyet kiralaması işleminde finansal kiralama şirketi, vade kısaldığından piyasa ve kiracının ödeyemez duruma düşme riskini daha az hisseder.

Bu da doğal olarak fiyata azalan risk primi olarak yansır. Klasik finansal kiralama işleminde ise genellikle 4 yıl süreyle feshedilemeyen bir sözleşme söz konusu olduğundan vadeye ilişkin yüklenilen bu riskten kaçınmak çoğu zaman olanaklı olmamaktadır. Şu anki piyasa koşullarında, finansal kiralama işlemlerinde tahsil edilecek toplam kiraların çok büyük bir kısmının genellikle sözleşme süresinin ilk yarısında tahsil ediliyor gerçeği var olsa da kredi ortalama vadeleri faaliyet kiralaması işlemlerinin vade yapısından daha uzun olmaktadır. Ayrıca, finansal kiralama piyasasında rekabet arttıkça kredi ortalama vadeleri daha da uzayacak oluşunu unutmamak gereklidir.

Bu iki sistemin fiyatlama teknikleri arasındaki önemli bir diğer fark da malın bakım-onarım giderleri nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Finansal kiralama işleminde malın bakım-onarım giderlerini, malın kullanım hakkını elinde bulunduran kiracı üstlenirken faaliyet kiralamasında bu masraflar şirketçe üstlenir. Şirketin işleme konu mal için hesapladığı periyodik bakım-onarım masrafları da kiracıların sözleşmeleri süresince ödeyeceği kiralara yayılır.

Finansal kiralama işleminde işleme konu edilecek yatırım malının İthal edilecek bir mal olması durumunda ithalat masrafları, transfer sigortası ve gümrük işlemlerine ilişkin tüm masraflar kiracı tarafından karşılanır. Bu durum faaliyet kiralaması için ise söz konusu değildir. Malın ithalata ilişkin tüm masrafları kiralama ömrü boyunca onu kiralayan kiracılardan tahsil edilmekte, bu da kiracıların daha az miktarda masraf yüklenmelerini sağlamaktadır. Buna karşılık, finansal kiralama kanunu yatırım mallarının finansal kiralamaya konu edilmesi sırasında belirli bir KDV indirimi uygulanmasını hükme bağlarken, faaliyet kiralaması uygulamaları için böylesi bir indirimin var olması olanaklı gözükmemektedir.

İki sistem arasındaki bu farklar finansal kiralama işlemlerinde kiracının toplamda daha büyük bir nakit çıkışı yapmasına neden olmaktadır. Daha kısa vadeli projeler için hayata geçirilen faaliyet kiralaması işleminde ise işleme konu edilen mal çok teknolojik ve çok çabuk yıpranan bir mal olmadıkça bu durum geçerliliğini sürdürecektir.

V. FAALİYET KİRALAMASI DEĞERLENDİRMESİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER

Bir yatırımın faaliyet kiralamasıyla gerçekleştirilip gerçekleştirilememesi iki açıdan incelenmesi gereken bir konudur. Finansal kiralama şirketi zarar etmemeyi, kiracı da elindeki seçeneklerden en iyisini değerlendirerek kârını maksimize etmeyi amaçlayacaktır. Bu bölümde kararlar önce kiralayan sonra kiracı açısından ele alınacak ve karar aşamasında kullanılan farklı yöntemler incelenecektir. Değerlendirme yöntemleri açısından faaliyet kiralaması ile finansal kiralama arasında önemli bir fark olmadığını da bilmek gereklidir.