• Sonuç bulunamadı

3. KIRAÇ ATA’NIN ġĠĠRLERĠNDE ĠġLEDĠĞĠ KONULAR

3.4. Tarihî Olaylar

3.8.5. Fıkra Kahramanları

EskiĢehir‟in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde 1208 yılında doğan, 1284 yılında AkĢehir‟de ölen Nasreddin Hoca‟nın babasının adı Abdullah Efendi, annesi ise Sıdıka Hatun‟dur. Konya‟da devrin önemli âlimlerinden ders alan Hoca, kadı yardımcılığı, imamlık ve vaizlik görevlerini yapar (Sakaoğlu-Alptekin 2009: 31-34).

Devrinde çok sevilen ve sayılan Nasreddin Hoca‟nın etrafında yüzlerce fıkra teĢekkül etmiĢtir. Türk mizahının en sevilen fıkra tipi olması ve toplum tarafından çok sevilmesinden dolayı fıkralarının sayısı Dr. Mustafa Duman tarafından 1555‟e yaklaĢtığı ifade edilmiĢtir (http://www.habername.com/haber/nasrettin-hocanin-fikra- sayisi-sizce-kac-9408.htm)

Türk dünyasında ve dünyada herkes tarafından tanınan ve sevilen Nasreddin Hoca‟nın Kıraç Ata‟nın Ģiirlerinde yer alması kadar doğal bir Ģey olamaz. AĢağıdaki mısralarda Nasreddin Hocamıza ve bir fıkrasına hatırlatma yapılmıĢtır.

Bilmem hangi semalara hasrettin Viran yere cami dikip kasr ettin Akşehir‟de şirin dilli Nasrettin

122 3.8.6. ÂĢıklar

ÂĢıklar Ģiir söylerken çeĢitli âĢıkları da Ģiirlerinde zikrederler. Bazen ahirete göç etmiĢleri bazen de yaĢayan veya çağdaĢı olan âĢıkları dile getirirler. Kıraç Ata da kahramanlık Ģiirleri denilince akla ilk gelen âĢık olan ve babası Türkmen aĢiretlerinden Köroğlu (Boratav 2009: 55)‟nu ve Türk Devleti‟ne karĢı ağaların çıkarlarını destanlaĢtıran mısraların anlamı ile değerlendirilen (IĢık 2006: 973) Dadaloğlu‟na Ģiirlerinde yer vermiĢtir.

Tarih nakış nakış yünde kilimde Koçyiğitler doğar benim ilimde Bir Köroğlu destan olur dilimde

Çamlıbel‟de kervan kırar bél tutar (99)

Dadaloğlum Toroslardan göçende Cerit Beyi cenge yiğit seçende Koçyiğitler kelle gövde biçende Kanlıgeçit deresini sel tutar (99)

ÂĢık Kıraç Ata aĢağıdaki dörtlüğünde ise Pamukkale Üniversitesindeki ÂĢıklar Ģöleninde ağırladığı misafir âĢıklardan ÂĢık Gürkânî ve ÂĢık Burhânî‟ye yer vermiĢtir. Onların nereli olduklarını ve âĢıklıkta usta olduklarını ifade etmiĢtir.

Karslıdır Âşık Gürkânî Erzurumludur Burhânî Bilirler ilim irfanı

Ey âşıklar hoş geldiniz (32)

Özay Gönlüm, âĢık tarzı kültür geleneğinin Denizli‟de önemli bir temsilcisidir. Erzincan‟ın Tezcan ilçesinden göç eden Özay Gönlüm, Denizli‟ye yerleĢir. Doğduğu topraklar âĢıklık geleneğine hiç de yabancı değildir. Meddahlıkla, âĢıklığı birleĢtirerek sanatını icra eden Gönlüm, Denizli ağzını da ustalıkla kullanmıĢtır. Türkülere baĢlamadan veya türkü arasında kısa kısa hikâyeler anlatması ve mukallit bir edayla kiĢileri taklit etmesi onun aynı zamanda çağdaĢ bir meddah olduğunun ifadesidir (Özdemir 2002. 39-55).

123

Kıraç Ata, Denizli‟den söz ederken Denizli‟nin yetiĢtirdiği çağdaĢ ozanlardan Özay Gönlüm‟e değinmemesi mümkün mü? Elbette ki hayır. AĢağıdaki mısralarda Denizli ve Özay Gönlüm söz konusu edilmiĢtir.

Bağrında açılır gülü lâlesi Özay Gönlüm kültür, dil meşalesi Dünyaya şan verir Pamukkale‟si Gezmek gibi güzel iş bulamazsın (85)

3.8.7. Gelenek ve Görenekler

Gelenekler geniĢ anlamıyla bir kuĢaktan ötekine geçirilebilen bilgi, tasarım, yaĢantı biçimi; daha geniĢ anlamıyla maddi olmayan kültürdür. Misafir ve misafirperverlik Türk kültüründe oldukça önemli bir yere sahiptir. Türk‟ün evine bir misafir gelse onu yedirir, içirir, ağırlar, azizler ve gönderir. Fakir olsa bile misafir için en güzel yiyecekleri sofraya getirmeye çalıĢır. Çünkü misafir evin bereketi olarak görülür.

ÂĢık Kıraç Ata da doğup büyüdüğü yerin gelenek ve göreneklerini içerisinde yer alan misafirliği Ģiirinde iĢlemiĢtir.

Bir haber vereyim bizim diyardan Misafir geleni bizden sayarlar İki döşek serer, bir goca yorgan

Üç de yasdık goyar, azdan sayarlar (97)

ÂĢığa göre, eve bir misafir gelirse onu ev halkından sayar ve onun için ev halkı elinden geleni yapmaya çalıĢır. Hatta tok olsa bile onun için yine de sofra kurulur ve yiyip içmezse ev sahibinin darılacağını ifade eder.

Dok olsañ da gene sufra gurulur Yeyip içmez iseñ saña darılır Nasılsıñ deyi de on kez sorulur

Hâl hatır sormayı özden sayarlar (97)

Hayatın geçiĢ dönemlerinden biri de hiç Ģüphesiz evliliktir. Evliliğin ilk aĢaması olan kız istemeyi âĢığımız Ģu mısralarında dile getirmiĢtir. Bununla birlikte oğlan evlendirmenin sıkıntıları ve eski bir Türk geleneği olan “kalın” yani baĢlık üzerinde de durmuĢtur.

124 Çerez cehiz derken héç gelmez sonu Bir de başlık diye soyarlar donu

“Gız evidir” deyip nazdan sayarlar (97)

3.8.8. Yemekler

Türk mutfağı dünya mutfakları arasında önemli bir yere sahiptir. Zengin yemek çeĢitleriyle sofraları süsleyen yemeklerimiz âĢıkların Ģiirlerine de konu olmuĢtur. Özellikle âĢığın yaĢadığı coğrafyanın mahalli yemekleri daha ağırlıktadır. Kıraç Ata da mısralarında doğduğu ve büyüdüğü coğrafyanın yemeklerine yer vermiĢtir. Omaç, guymak ve kömbenin o bölgede en makbul yemekler olduğunu dile getirir.

Omaç, guymak, kömbe makbul yiyecek Anca teh yesiñ ki, doydum diyecek Gızlar ille güllü fisdan giyecek

Bir top ipek versen, bezden sayarlar (97)

3.8.9. Nevruz

Nevruz Bayramı, baharın geliĢini, doğanın uyanıĢını temsil eden bayramdır. GüneĢin Koç burcuna girdiği gün olan Nevruz, 9 Mart veya 21 Mart gününe rastlar. ġia, Alevî ve BektaĢî Türk topluluklarında olduğu kadar Sunnî Türklerde de Nevruz, “Nevruz Sultanî”, “ Sultan Nevruz” adlarıyla bilinmektedir. Orta Asya Türk topluluklarından olan Kazak, Kırgız Ve Tatarlarda “Sultan Navruz”, “Sultan Noruz”, Batı Trakya Türklerinde “Sultan Mevriz” Ģeklinde adlandırılan bu gün gerek Anadolu‟da gerekse Anadolu dıĢında Mart dokuzu olarak kutlanmaktadır (Çay 1990: 15).

Kelime manası olarak Farsça "Yenigün" anlamına gelir. Çin'den Avrupa içlerine kadar kuzey yarımküre insanlarının ortak bayramıdır. Bugün Türkiye'de bir gelenek Türk Cumhuriyetleri'nde ise resmî bayram olarak kutlanır. Baharın geliĢini, doğanın uyanıĢını temsil eder. Türk kavimleri tarafından M.Ö. VIII yy'dan günümüze kadar her yıl 21 Mart'ta kutlanır. Nevruz, bahar ve bereketi yeniyıl ve yılın baĢlangıcını çağrıĢtırır (Artun 2008: 112)

Selçuklu ve Osmanlı'da milli bayram olarak kutlanan Nevruz, Nevruziye adlı Ģiirlere ve Ģenliklerle ziyafet verilerek kutlanırdı. ÂĢık Kıraç Ata da Türk toplumu için önemli olan Nevruz‟u Ģiirlerinde dile getirmiĢtir. KıĢın bitimi baharın baĢlangıcı olan

125

Nevruz, gurbete çıkmak için de bir fırsat olarak görülür. ÂĢığımız da yola çıkmak için Nevruz gününü seçmek gerektiği üzerinde durmuĢtur.

Şu dağlar ala dağlar Yiğide kal‟a dağlar Nevruz günü gelende Düşerim yola dağlar (4)

Bütün Türk dünyasında yeni bir hayata baĢlamanın sevinci olarak kutlanan Nevruz‟u Kıraç Ata da aĢağıdaki mısralarda birlik ve beraberliğin teminindeki önemine değinerek anlatmıĢtır.

Bu gün Nevruz günü, geldik meydana Tek bir yumruk olduk, durduk yan yana Bizden selam olsun bütün cihana Sevgiye çağırsın ünümüz bizim

Kutlu olsun Nevruz günümüz bizim (74)

AĢağıdaki dörtlükte ise Kıraç Ata Nevruz‟un gelmesiyle birlikte tabiatın yeniden canlandığına, çiçeklerin bin bir renge büründüğüne vurgu yapmaktadır.

Salkım salkım tan yelleri esende Karşı yatan kara dağlar uyansın Tümen çiçek açsın türlü desende

126

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Benzer Belgeler