• Sonuç bulunamadı

Evlilik Sebebiyle Benliği Yok Olan Karakterler

HALİDE EDİP ADIVAR’IN ROMANLARINDA EVLİLİK KAVRAMI

3.1. Evlilik Öncesi Süreç

3.2.4. Evlilik Sebebiyle Benliği Yok Olan Karakterler

Benlik kavramı, bireyin kendiliğini ve öz oluşunu, içinde yaşadığı çevreden ve diğer benlik veya benliklerden farklılaştıran, temel ve belirgin özelliklerinin dinamik bir biçimde birey tarafından soyutlanmasıdır.474 Hiç kuşku yoktur ki benlik de en azından kendi bütünlüğü içinde bir organizmadır ve yaşam boyu büyük ölçüde değişir ve gelişir. 475

Benlik kavramı, bireyin kendini algılamasını, kendisinin diğer insanlarla olan ilişkilerine ait algılarını ve bütün bu algılara verilen değerlerini içerir.476 Toplum içi

ilişkiler sonucu gelişen benlik kavramının başkalarının kişiye davranışlarını etkileyen etmenler olan kişinin toplum içindeki konum ve rolünden etkilenmesi doğaldır. 477

Benlik kavramı, bireyin kendine ilişkin bilinçli algılarından oluşmaktadır. Benlik kavramımız, diğer insanlarla etkileşimde bulunduğumuzda bize ait olan ile bizim dışımızda kalanı ayırt eden bir alan gibidir. "Ben çok çalışkanım", "ben iyi bir insanım", "ben işimi seviyorum", "ben gürültüden hoşlanmam" dediğimizde kendimizi, içinde bulunduğumuz toplumun veya grubun içinde konumlandırmış oluruz. Benlik kavramı ile kendimizi bizim dışımızda kalanlardan ayırır, kendimize özel bir alan oluştururuz. Oluşturduğumuz alanı korumak, geliştirmek ve sosyal etkileşim içinde konumlandırmak için de çok büyük çaba gösteririz. Bu çaba "ben olma savaşı" biçiminde nitelendirilmektedir.478

Benlik kavramı ile ilgili birçok görüş bulunmaktadır. “Psikolojik benliğin bireyin yaşantıları sonucu oluşup geliştiği çerçevesindeki görüş, benlik kavramına sosyal benlik düşüncesi ile yaklaşıldığını belirlemektedir. Örneğin, Dai (1952) benlik

474Süleyman Çetin Özoğlu, “ Psikolojik Danışmada Benlik Kavramı”, Ankara Üniversitesi Eğitim

Bilimleri Fakültesi Dergisi, C. 8, S.1, 2019, s. 96

475Özoğlu,a.g.e., s. 96

476Yener Özen-Fikret Gülaçtı, “Benlik Kavramı ve Benliğin Gelişimi- Bilen Benliğe Gereksinim Var Mı?”, Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, C. 12, S. 2, 2010, s.23

477 Nuran Hortaçsu, “Sosyo-Ekonomik Düzey Yaş ve Cinsiyet İle Benlik Kavramı İlişkisi”, Aile

Yazıları-Birey Kişilik ve Toplum, C. 3, Ed. Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem, 2. bs., Başbakanlık Aile

Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara, 1991, s. 417

kavramını sosyal boyutta ele almakta ve benliğin bireyin birinci sosyal grubunda (primary social group) geliştiğine ve bu benlik kavramının, ikinci derecede çeşitli sosyal grup kavramlarının kişilikte bütünleşmesinde ki benlik hiyerarşisinin temelinde olduğuna işaret etmektedir. Bu görüşe göre benlik kavramlarının temelinde, birincil (asıl )sosyal grupta gelişmiş olan benlik kavramı vardır.”479

Pek çok disiplinde söz edilen “benlik” kavramı hakkında literatürde farklı yaklaşımlar olduğu görülmektedir. Kimi kuramcılar benliği değişmez olarak görürken, kimileri sürekli değiştiğini savunmuşlardır.480Benlik kavramındaki en büyük değişimi, evlendikten sonra hayatımızın büyük bir kısmını kaplayan eşimiz yapmaktadır. Evli bireylerin benliklerinde pozitif veya negatif değişimler gözlenmektedir.

Günümüzde hemen her alanda yaşanmakta olan toplumsal değişim süreci; sanayileşme, kentleşme ve modernleşme paralelinde en fazla aile kurumu üzerinde etkisini göstermektedir. Aile olgusu ise evlilik kavramı ile birlikte ele alınmaktadır. Evlilik, karşı cinsten iki kişinin bir sözleşme sonucu birlikte yaşamaya başlamalarının anlatımıdır. Aile kavramının özünü oluşturan evlilik kurumunun; uyum, sevgi ve saygıya dayalı olması, sağlıklı aileleri oluştururken, aynı zamanda sağlıklı bir toplumun da göstergesidir.481 Bu anlamda eşlerin birbirlerine pozitif yönde etkileri sağlıklı bireylerin sayısını artırdığı için sağlıklı toplum yapısı sağlanmış olacaktır.

Evlilikte uyum, çiftlerin evlilik öncesi yaşamlarından getirdikleri bir takım alışkanlıklarla direkt bağlantılıdır. Bireyler kendi ailelerinden koparken, “aile” kavramına yükledikleri anlamla yeni bir yaşam tarzına girerler. Her ailenin değerleri ve yapı taşları farklı olduğundan, bireylerin aile içerisinde kazandıkları benlik algıları ve bireysellik kazanımları da farklıdır. Bu farklılıklar evliliğe de yansımakta, zaman zaman beklentilerin karşılanmaması ve farklı değerlerin ve benliklerin çatışması gibi sorunlara neden olabilmektedir. Aynı evde yaşama başlangıçla birlikte, iki farklı

479Özoğlu, a.g.e., ss. 94-95

480 Hanzade Aslan Yılmaz, “Bir Derleme: Benlik Kavramına İlişkin Bazı Yaklaşımlar ve Tanımlamalar”, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 48, 2016, s. 80

481Sesil Ece Özbucak Tıraşoğlu, Melek İpek, “Evli Bireylerde Evlilik Uyumu ve Benlik Algısı Arasındaki İlişki”, Aydın Sağlık Dergisi, Yıl: 5, S. 1, 2019, s. 69

aileden alınan özelliklerin ve iki ayrı benliğin bir araya gelmesi, yeni bir aile ve yeni değerler oluşturmaktadır. Bireylerin kendi ailelerinden edindikleri farklı kazanım ve değerler, farklı kişilik özellikleri ile benlik algıları ise yeni bir ailenin yaratılarak uyumla devam etme sürecinde oldukça önem taşımaktadır. Yeni bir aile kurulumunda bu farklı benlik algıları sorunlara neden olabilmektedir. Bireylerin farklı değer ve kişilikleri ile benlik algılarının ortak bir yaşam içinde sorun olma düzeyi ise farklılıkların miktarına ve bireylerin kabul edebilirliklerine göre değişkenlik göstermektedir.482

Kişinin kendi aile yapısı içerisinde kazandığı benlik evlendikten sonra çeşitli değişimlere uğramaktadır. Hatta evlenen çiftler farklı benliklere sahip oldukları için evlendikten sonra kişi, kendi benliği içerisindeki farklılıkları keşfedebilmektedir ya da benliğini kaybedebilmektedir.

Genellikle tüm toplumlarda gözlenen ortak durum evlendikten sonra kadının kendi benliğinin dışına çıkmasıdır. Eşlerin karşılıklı olarak partnerinin sahip olduğu benliğe saygı göstermesi gerekirken, gerek kişisel beklentileri gerekse kültürel bir takım yaptırımlar nedeniyle kadının benliği hem erkek hem de toplum tarafından yok sayılmaktadır. Kadınların hem toplum içinde hem de aile içinde oynadıkları roller göz önünde bulundurulduğunda, kadının ruh sağlığıyla çok yakından ilişkili olan benlik yapısının başta çocuklar olmak üzere ailedeki her bireyi, kadının çalıştığı iş ortamını ve içinde bulunduğu toplumu da etkileyeceği bir gerçektir.483

Kadın eşine bağlanarak şahsiyet kazanmak yerine kendisi olarak, kendisini geliştirerek sosyal ve eğitici bir yol üstlenerek, kalıcı bir yer edinir. Çünkü bağlanmak kolaycılıktır. Zor olan, çaba sarf etmektir. Bu, hem kendisini iyi hissetmesi hem de evliliğin geleceği için faydalıdır.484 Bunun tersi olarak kadın toplumsal hayatta evliliği

482Tıraşoğlu-İpek,a.g.e., s. 71

483Sebahat Sevgi Uygur, Esra Asıcı, Derya Sarı, “Kadınların Benlik İkilemleri İle Bütünleyici Kendilik Farkındalıklarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, Yıl: 19, S. 45, 2019, s. 965

nedeniyle yer edinmeye çalışıp benlik duygusunu kaybederse, o kişinin duygu ve düşünce dünyası tamamen ellerinden kayıp gitmiş olur.

Evlilik farklı kültür değerleri ile yetişmiş iki insanın tüm farklılıklarına rağmen bir araya gelerek oluşturduğu bir kurumdur. Kişisel olarak zaten farklılıklarla başlayan evlilik süreç içerisinde kişinin benliğinin değişmesine yol açabilir. Evlilikte biz kavramı çok önemliyken, bir taraftan da kişisel alanların, düşüncelerin, sınırların iyi çizilmesi gereklidir. Beraberlik alanları olduğu kadar bireysel alanlarında olması evliliği içten kılar. Biz olmak, ben olduğunda anlam kazanır.485

Dolayısıyla, evlenmeden önce sağlam bir benlik kazanamayan kişiler hem evlilik yaşantısında hem de toplumsal yapı içerisinde sağlam bir yer edinememektedir. Özellikle, evlilik sebebiyle benliğini yitiren kadınlar azımsanmayacak kadar çoktur. Çünkü benlik kavramı, aynı zamanda, kişisinin sosyal çevresi ile ilişkileri sonucu oluşan ve değişen sosyal bir kavramdır. 486 Daha önceden de belirttiğimiz gibi kişinin en yakınında bulunan, en çok ilişki içerisinde olunan ve benliğini etkileyen kişi eşi olmaktadır. Bu bağlamda, Halide Edip Adıvar’ın romanlarında benliğini yitirmiş, psikolojik sorunları olan karakterler çeşitli şekillerde aktarılmaktadır:

Heyula adlı romanda Ziya arkadaşı Haşim’in daveti üzerine bir akşam onlara yemeğe gitmiştir. Ama Haşim’in karısı Selma’da bir değişiklik sezmiş ve arkadaşına şu soruyu yöneltmiştir:

“-Hanım hasta mıdır? Niçin böyle duruyor? Arkadaşım ufak bir iç çekmesi ile cevap verdi:

- Acib bir asabi hastalık, arada buhranlar gelir, ona müteakip böyle heyula gibi dolaşır, bizi görmez gibidir. Etrafındakilerden bihaberdir, geçtiği vakit pek tabiidir.

- Ne kadar zamandan beri böyle?

485Kılıç, a.g.e., s. 100

- Evlendikten sonra oldu dostum. Görüyorsun ya evlenmekte piyango çekmek. Bilir miydim o kadının böyle olacağını?”487

Haşim karısı Selma’nın evlendikten sonra psikolojik sorunların başladığını, kendini kaybettiğini söylemektedir. Selma böyle zamanlarda benliğini tamamen kaybeden bir ruh haline bürünmektedir.

Râik'in Annesi adlı romanda Refika Rauf'un hayatının en umut var anında karşısına çıktığını ve yaşama, kendine, benliğine, insanlara dair umutlarını nasıl yerle bir ettiğini anlatmaktadır:

“Hayatın en iyi yıllarında kalbimin mutluluğa, iyiliğe, en duygulu insanlara en emin olduğu bir zamanda karşıma çıktı. En temiz fikirlerimi kirletti, en samimi güvenlerimi yanlış anlayışlara çevirdi. Dostlarıma güvenemez oldum ve bütün insanları nefislerinin esiri birtakım adi yaratıklar saymaya başladım. Sevmek, hayattan lezzet almak, haz duymak kabiliyetimi öldürdü. En verimli yerden geçen ve ansızın gelen bir bela kasırgası gibi, bütün iyilik ile ilgili duyuşlarımı, yıllarca kavurdu, mahvetti; karşımda yıllarca vefasızlık, küçüklük, kendini beğenmişlik ile dolu benim varlığım, saadet ve sükûnetim hiç yokmuş gibi, benden af ve bağlılık diliyor... Öyle mi? Azıcık geç kaldı sanırım.” 488

Seviye Talip romanında Numan, Seviye hakkında konuşurken evlenince benliğini kaybettiğini beyan ederek şunları söylemektedir:

"Hiçbir kadın Seviye kadar kocasına bağlı olamamıştır. Bütün dünyadan uzak, dört duvar arasında, kocasının fikriyle düşünen, hissi ile duygulanan adeta onun kişiliğinde kendini kaybetti." 489

Handan romanında, baş kadın karakter Handan, Hüsnü Paşa ile evlendikten sonra hiçbir zaman eski Handan olamamıştır. Hatta Neriman bile bu hali fark etmiş o eski neşeli, konuşkan Handan artık yok demiştir. Benliğini Hüsnü Paşa'nın geçici ve

487Adıvar, a.g.e., 2019f, s. 20

488Adıvar, a.g.e., 1967, s. 72

maddi ihtirasları uğruna harcamıştır ve yok etmiştir. Handan Hüsnü Paşa için kaleme aldığı mektubunda şöyle bahsetmektedir:

"Mevcudiyetine karıştırdığın kadını bıraktın, gidiyorsun; bir kukla arkasından, geçici ve maddi bir ihtiras arkasından gidiyorsun ve giderken beni, benliğimi götürüyorsun." 490

Mev’ut Hüküm romanında Sara, fazla hüzünlü ve mutsuz bir kadındır. Bütün gücünü, kuvvetini kocası Kasım’dan almaktadır. Kasım savaşa gideceği zaman yazdığı vasiyetnamenin Sara ile ilgili kısmını yazarken "Sara ne olurdu? Sara'nın tamamen kendisine dayanan kişiliği boşta kalınca ne yapacaktı?"491 düşünceleri

kafasında dönüp durmuştur. Bunun nedeni karısının kendisinden ayrı bir benlik geliştirememiş olmasıdır. Bu durumun farkında olan Kasım ister istemez Sara’nın tek başına ne yapacağını düşünmektedir.

Görüldüğü üzere, Halide Edip Adıvar'ın romanlarında evlilik sebebiyle benliğini yitiren kadınların kaçınılmaz mutsuz sonları göze çarpmaktadır. Birey olarak var olma duygusunu evlilikle birlikte gözden çıkaran kadınlar kişisel mutluluğu yaşayamamışlardır. Birey olabilmenin mutluluğunu yaşayamadıkları için mutlu bir evlilik hayatı yaşayamamışlardır. Çünkü evlilikte mutlu olmanın ilk yolu benliğini kaybetmeden bireysel mutluluğu sağlamaktan geçmektedir.