• Sonuç bulunamadı

Evlilik Doyumu ve Stresle Başa Çıkma

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.6. Evlilik Doyumu ve Stresle Başa Çıkma

Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan ve yansımasını psikolojik ve sosyal düzeylerde gösteren bir durumdur (Baltaş, 1998). Stresle başa çıkma (coping) kavramı, Lazarus ve Folkman (1984) tarafından stresli durumların içsel ve dışsal gerekliliklerinin üstesinden gelebilmek için kişinin bilişsel ve davranışsal çabaları olarak tanımlanmıştır. Bu modelde başa çıkma çabaları, problem odaklı ve duygu odaklı olmak üzere iki grup altında toplanmıştır. Problem odaklı başa çıkma, tehdit edici bir olayı ortadan kaldırma veya onun etkisini azaltma biçimindeki yaklaşımlar yoluyla stresli durumu doğrudan değiştirmeye yönelik etkinlikleri içerir. Problem odaklı başa çıkmada, kendini kontrol altında tutma, sorumluluğunu kabul etme, planlı bir biçimde problem çözme, sorun üzerinde olumlu olarak durma gibi eğilimler yer almaktadır. Problem odaklı başaçıkma, olumsuz durumun unsurlarını doğrudan değiştirmeye yönelik süreklilik gösteren çabalardır. Duygu odaklı başa çıkma ise, kaçma-kaçınma, inkar, sorundan uzak durma, haz almacı kaçınmacılık, sosyal destek arama, yüzleştirici başa çıkma, kuruntulu düşünme, zihinsel anlamda sorunla meşgul

olmama gibi eğilimlerdir. Bunlardan inkar, durumun gerçekliğini reddetme, görmezden gelmeye çalışma çabalarıdır. Uzak durma, stres yaratan durum, olay, uyarıcı hakkında düşünmeyi reddetme eylemlerini içerir. Kaçma-kaçınma ise, yiyerek, içki, sigara içerek, ilaç kullanarak kendini daha iyi hissetme çabalarını içerir (Lazarus ve Folkman 1984; Folkman ve Lazarus, 1987).

Evlilik doyumu ve stresle başa çıkma arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar, başa çıkma stratejilerinin evlilik doyumunu nasıl etkilendiğini araştırmıştır. Whiffen ve Gotlib (1989), evlilik sorunu olan ve olmayan çiftlerde başa çıkma, duygusal stres ve yaşam stresi arasındaki ilişkiler değerlendirilmiştir. Çalışmada çiftler dört gruba ayrılmıştır. Bir grup, evlilik uyum puanları düşük olan çiftlerden oluşturulmuştur. İki grup evlilik uyum puanları, eşlerden birinin puanı yüksek olmasına rağmen diğerinin puanı düşük olan çiftlerden oluşturulmuştur. Bir grup ise, her iki eşin de ilişkilerindeki doyum puanının yüksek olduğu çiftlerden oluşturulmuştur. Erkeklerin evliliklerindeki doyum düzeylerinin düşük olduğu durumlarda, her iki eşte daha fazla depresif semptom, yaşam stresi ve uyumsuz başa çıkma zorluğu olduğu görülmüştür. Evlilik sorunu yaşayan eş kadın olduğunda ise, bundan sadece kadının işlevselliğinin etkilendiği görülmüştür.

Ptacek ve Dodge (1995), flört eden ve evli çiftlerde durumsal olmayan (dispositional) başa çıkma ve ilişki doyumu arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Çiftlerden, hem kendi başa çıkmalarını hem de partnerlerinin başa çıkmalarını değerlendirmeleri istenmiştir. Çalışmada üç önemli sonuç ortaya çıkmıştır. Başa çıkmayla ilgili çiftlerin hem kendileri hem de partnerleriyle ilgili verdikleri bilgi ile, ilişki doyumunun ilgili olduğu bulunmuştur. Özellikle de evli kadınların partnerlerini değerlendirmeleriyle partnerinin ilişki doyumu arasında güçlü bir ilişki olduğu görülmüştür. İkincisi, çiftlerin başa çıkma stilleri ne kadar benzerse, ilişkiden elde ettikleri doyumun o kadar yüksek olacağı sınırlı da olsa desteklenmiştir. Üçüncü olarak, başa çıkma boyutunun uyum sağlayıcı olup olmadığına bakılmaksızın, kendileri ve partnerlerinin benzer şekillerde başa çıktıklarını algılayan bireylerin daha doyum sağlayıcı bir ilişkiye sahip oldukları bulunmuştur. Bouchard, Sabourin, Lussier, Wright ve Richer (1998) göre, erkeklerin daha fazla inkar (zorluklarla pasif

olarak başa çıkma) kullanmasına karşın, kadınların daha fazla uzaklaşma-kaçınma (zorluklarla aktif olarak başa çıkma) kullandıkları görülmüştür. Problem odaklı başa çıkmanın evlilik doyumunu olumlu olarak etkilemesine karşın, hem aktif hem pasif başa çıkma yollarının evlilik doyumunu olumsuz olarak etkilediği bulunmuştur.

Spangenberg ve Theron (1999), depresif hastaların eşleri tarafından kullanılan başa çıkma stratejileriyle, eşlerin anksiyetesi, depresyonu ve evlilik uyumsuzluğu arasındaki ilişkileri değerlendirilmiştir. Anksiyetenin eşlerde oldukça yaygın olduğu, yarısından fazlasının depresif olduğu ve yarısının evliliklerinde uyumsuzluk yaşadıkları görülmüştür. Depresyon gibi, anksiyete ve kaçınmacı başa çıkma arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmüştür. Kaçınmacı başa çıkma stratejisi ve evlilik uyumu arasında negatif bir ilişki olduğu bulunmuştur. Bu bulgular, depresif hastaların eşleri için, kaçınmacı başa çıkma stratejisinin etkisizliğini göstermektedir.

Baggley, Preece ve DeLongis (2005) üvey aile olarak yaşayan evli çiftlerin aile stresiyle başa çıkmalarında stresin içeriğini ve kişiliğin rolünü incelemişlerdir. Bunun için çiftlerin her biriyle ayrı ayrı görüşülerek geçmişe ait bilgileri alınmış ve daha sonra her birine bir haftalık periodda günde iki kez doldurulmak üzere yapılandırılmış bir günlük gönderilmiştir. Böylece çiftlerin başa çıktıkları stresli durumlar açık uçlu sorular yoluyla değerlendirilmiştir. Stresörlerin iki türü olan evlilik çatışması ve çocuğun yanlış davranışı, üvey aile stresinin temel boyutları olarak ortaya çıkmıştır. Kişilik, beş faktör modeline dayalı olarak değerlendirilmiştir. Başa çıkmanın dokuz alt boyutu ise, problem, duygu ve ilişki olmak üzere üç ana işleve dayalı olarak incelenmiştir. Stres türünün, çeşitli başa çıkma stratejilerinin önemli bir yordayısı olduğu bulunmuştur. Evlilik çatışmasıyla başa çıkmada, katılımcıların ilişki odaklı başa çıkmayı daha çok kullandıkları görülmüştür. Bunun yanında kişiliğin de başa çıkmada önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Duygusal tutarsızlık düzeyi yüksek olan kişilerin daha çok kişilerarası geri çekilme, kaçma- kaçınma, kendini suçlama ve destek aramayı kullanırken, bu boyutun stres türüyle önemli bir etkileşimin olmadığı görülmüştür. Dışa dönüklük boyutunda yüksek puan olan kişilerin, kendini suçlama ve uzlaşmayı daha fazla kullandıkları görülmüştür. Stres türünün, dışadönüklük kişilik boyutuyla birbirini etkilediği görülmüştür. Bu

kişilerin çocuğun yanlış davranmasına karşı baş etmede ilişki odaklı başa çıkmayı kullanırken, evlilik çatışmasında ise yüzleşme, kişilerarası geri çekilme, kendini suçlamayı daha fazla kullandıkları görülmüştür. Gelişime açıklık boyutunda yüksek olan kişilerin, uzaklaşma (mesafe koyma) türü başa çıkmayı daha az kullandıkları görülmüştür. Yumuşak başlılık boyutunda yüksek olan kişilerin, kendini suçlamayı daha az kullandıkları, evlilik çatışmasında ilişki odaklı başa çıkmayı daha fazla kullanırken, çocukların yanlış davranışlarıyla başa çıkmada yüzleşmeyi daha fazla kullandıkları görülmüştür. Özdenetimlilik boyutunda yüksek puan alan kişilerin, ilişki odaklı başa çıkmayı daha fazla kullandıkları, evlilik stresiyle başa çıkmada kendini suçlamayı daha fazla kullandıkları görülmüştür. Sonuçta hem kişiliğin beş boyutunun, hem de stres türünün başa çıkma stratejilerinin önemli bir yordayıcısı olduğu görülmüştür.