• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: Literatür

2.2. Evlilik Doyumu

2.2.3. Evlilik doyumu konusunda yapılan araştırmalar

2.2.3.1. Evlilik doyumu konusunda yurt dışında yapılan araştırmalar

evlilik doyumu kavramının incelendiği pek çok bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda ebeveyn olma, cinsel doyum, cinsiyet rollerinin yanı sıra evlilik sürecinde eşlerin beklentileri de mercek altına alınmıştır.

Glenn (1990), ebeveyn olmanın yani evli çiftin çocuk sahibi olmalarının evlilik doyumu üzerindeki etkisini incelediği çalışmasında çocuksuz çiftlerin evlilik doyumlarının düşük olduğu tespit etmiş ancak çocuğu olan çiftlerin evlilik doyumunda bir artış gözlemleyememiştir. Yani evliliklerde çocuk, evlilik doyumunu arttıran bir öge değilken;

çocuğun olmaması doyumu azaltan bir unsurdur.

Evlilik doyumunda çocuğun rolünü inceleyen bir diğer araştırma Twenge, Campbell ve Foster (2003)’ın çalışmasıdır. Bu çalışma sonucunda da Glenn (1990)’in araştırmasına benzer şekilde çocuğu aolan ailelerin olmayanlara oranla evlilik doyumlarının daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca çocuk sayısının da incelendiği çalışmada, çok çocuklu ailelerde eşlerin evlilik doyumlarının az çocuklu ailelere oranla daha düşük olduğu sonucuna varılmıştır.

Cinsellik, evlilik doyumunu etkileyen önemli bir unsurdur. Morokoff ve Gillilland (1993)’ın cinsel aktivite ve cinsel doyum ile evlilik doyumu ilişkisini inceledikleri çalışmada, evlilik doyumu ile eşlerin algıladıkları cinsel doyum ve cinsel birleşme sıklığının anlamlı şekilde ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır (akt. Gülsün ve diğerleri, 2009).

Juni ve Grimm (1994) 48 evli çift ile gerçekleştirdikleri araştırmada evlilik doyumunun toplumsal cinsiyet rollerinden ne kadar etkilendiğini incelemişlerdir. Cinsiyet rolleri açısından uyumlu çiftlerde kadınlar, birlikte zaman geçirme açısından daha memnuniyetsiz; erkekler ise duygusal iletişim açısından daha memnuniyetsiz bulunmuşlardır.

Aynı araştırmada androjen çiftler içerisindeki kadınların, rol paylaşımı konusunda cinsiyet

rolü uyumsuz çiftler içerisinde yer alan kadınlar ise, çocuk yetiştirme tarzlarında ve çocuk sorunları konusunda daha fazla memnuniyetsizlik ifade etmişlerdir.

Kurdek (1995) evlilik doyumu ile çatışma çözme stilleri arasındaki ilişkiyi incelemiş ve çatışmaya katılma, geri çekilme, uyum gösterme olarak kategorize ettiği çatışma çözme stillerinin her iki eş için de evlilik doyumunun önemli yordayıcıları olduğu sonucuna varmıştır. Burada eşlerin çatışma çözme becerilerinin durumu da değerlendirildiğinde;

eşlerden birinin geri çekilme, diğerininse çatışmaya katılmayı tercih etmesinin karşılıklı olarak evlilik doyumunu azalttığı görülmüştür.

Sacco ve Phares (2001) evlilik doyumunu, kendine saygı ve çiftlerin birbirlerini değerlendirme biçimleri açısından inceledikleri çalışmalarında; ortalama 18 yıl evliliği olan çiftlerle çalışmış ve eşleri tarafından olumlu değerlendirilenlerin evlilik doyumlarının daha yüksek olduğu sonucuna varmışlardır.

Stevens, Kiger ve Riley (2001) eşlerin ikisinin de çalıştığı durumlarda ev işlerinin paylaşımının evlilik doyumuna etkisini incelemişlerdir. Araştırma sonucunda; kadınların ev işlerine vakit ayırdıklarında evlilik doyumunun arttığı ve ev işleri ile ilgili eşlerin yarı yarıya sorumluluk almalarının doyumu arttırdığı tespit edilmiştir.

Orathinkal ve Vansteenwegen (2006) ise, evlilik istikrarı açısından evlilik doyumu ve affedicilik arasındaki ilişkiyi ele almışlardır. Belçika’da yaşayan ilk ve ikinci evliliğini yapan çiftlerle yapılan araştırmada, affedicilik davranışında ilk ve ikinci evlilik açısından bir fark olmadığı gözlenmiş ancak ikinci evliliğini yaşayanların evlilik doyumunun daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Evlilik, davranışsal ögeleri de bulunan bir kavramdır. Johnson ve O’Leary (1996) katılımcıların, eşlerinin 10 olumlu ve 10 olumsuz davranışını işaretledikleri kontrol listeleri ile yaptıkları araştırma sonucunda; evlilikteki günlük olayların mutlulukla doğrudan ilişkili olduğunu ve günlük doyumun evlilik doyumunu da yordadığını tespit etmişlerdir.

Evlilik doyumunun ilişkili olduğu değişkenlerin incelendiği bu araştırmaların yanı sıra doğası ve belirleyicilerinin ele alındığı çalışmalar da bulunmaktadır. Bradbury, Finchman ve Beach (2000)’in bu yönde yaptıkları çalışmada kişiler arası ilişkiler, kültür ve evlilik doyumunun kavramsallaştırılması ve ölçülmesi olmak üzere üç boyut dikkat çekmektedir.

Kişiler arası ilişkiler; biliş, duygu, ruh hali, davranış modelleri, sosyal destek, şiddet gibi kavramları içermektedir. Kültür ise; evlilik kurumunun içinde bulunduğu çocuklar, stres, ekonomik faktörler, arkadaş çevresi gibi kavramları ifade etmektedir. Bu çalışmada, her üç boyutunda evlilik doyumuna olan etkileri ele alınmış ve araştırma sonucunda, evlilik doyumunun çok boyutlu ve süreç içinde gelişip değişen bir kavram olduğu ortaya koyulmuştur.

Holekian, Madani ve Lavasani (2015) lateralizasyon ile evlilik doyumu ilişkisini inceledikleri araştırmalarında İran’ın Hamedan şehrinde yaşayan 100 evli çift (200 kişi) ile çalışmışlardır. Enrich Çift Ölçeği ve araştırmacılar tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu kullanılarak gerçekleştirilen araştırma neticesinde; beynin mantıksal süreçleri idare ettiği varsayılan sol tarafının baskın olması durumu ile evlilik doyumu arasında pozitif bir ilişki olduğu, beynin görsel ve duyusal süreçlerini kontrol ettiği varsayılan sağ tarafının baskın olması durumu ile evlilik doyumu arasında negatif bir ilişki olduğu ve her iki hemisferin de baskın olduğu karışık grupta da evlilik doyumu ile pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

Görüldüğü gibi, evlilik doyumu ile ilgili yurt dışında yapılan araştırmalarda; çocuk sahibi olmak, cinsel doyum, cinsiyet rolleri, toplumsal roller, çatışma çözme stilleri, evle ilgili işlerin paylaşılması, affedicilik, kendine saygı, eşlerin birbirini değerlendirmesi, kültür gibi değişkenlerin yanı sıra laterizasyonun da evlilik doyumu üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.