• Sonuç bulunamadı

Tarihte Evanjelikalizmin beslendiği belli başlı hareketler olan Pietizm, Morivanlar ve Püritanizmi incelemek yerinde olacaktır.

1.2.1.Pietizm

Pietizm, 17. yüzyılın sonlarından 18. yüzyılın ortasına kadar süren Lutheranizm içinde bir harekettir. Pietist hareket bireysel dindarlığa güçlü bir vurgu yapmıştır. Pietizm, dindarlığın yenilenmesi amacını güden protestan dinî akımdır. Ruhun selâmeti için duyguya ve esas olarak ferdî plânda ahlâkî hayata verdiği önem, bu akımın belirgin özelliğidir.67

Pietizmin kökleri ilk dönemlerin mistik tinselliğine ve Anabaptistler gibi reformculara kadar uzanır. Öyle ki; Martin Luther (1483-1546) ve John Calvin’in (1509-1564) eserlerinde de pietizmin izlerine rastlamak mümkündür. Genel bir ifadeyle pietizm, titiz ve katı bir ahlâk pratiğiyle ve bireysel dindarlıkla sonuçlanan bir dinî hayatı tanımlar. Pietizm, Anglikan rahip John Wesley’in Metodist hareketine ilham vermiştir.68 Akım 1690’dan 1730’lu yıllara kadar Alman protestanlığını, dolayısıyla kurumlarını şekillendirmiştir.

Hareketin ilk önderlerinden biri Philipp Jakob Spener’dir. Spener, Alman Lutheranizmi içinde ahlâkî ve dinî bir reformun gerekliliğine inanmıştır.69 Spener, 1666’da, Lutheranizm içinde Hıristiyan hayatına ilişkin öneriler sunmuştur. Alman Kilisesi’ndeki belirgin bir hareket olan Pietizm, ilk olarak Spener tarafından, dinî

67 F. Ernest Stoeffler, “The Rise of Evangelical Pietism”, E.J. Brill Archive, Leiden, 1971, s. 65

 Anabaptistler: Çocukların vaftiz edilmesi kuralına karşı çıkan ve inananların, inançlarının bir göstergesi olarak vaftizi tekrar yapabileceklerini savunan Hıristiyan mezhep. Gündüz, a.g.e.,s 31

68 Osman Murat Deniz, “Pietizm: Kökenleri, Temel Özellikleri ve Gelişimi”, Çanakkale Onsekiz Mart

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018, Sayı 12,s.96

toplantılar yoluyla ortaya çıkmıştır. Spener, vaazlarında Yeni Ahitin pasajlarına vurgu yaparak düşüncelerini ortaya koymuştur. 1675 yılında, Spener, “Pia

desideria”yı (Takva Arzusu) yayınlamıştır.70 Spener bu eserinde 6 nokta üstünde durur. Bunlar: İncil’in ciddî olarak okunması ve anlaşılması, kilise yönetiminde laiklere de hak tanınarak yönetime iştiraklerinin sağlanması, Hıristiyanlığın tatbiki, Hıristiyan doktrinine olan vukûfiyetin ve bağlılığın en temel parçası olarak anlaşılması gerektiği, Heterodokslara karşı girişilen acımasız saldırıların durdurulması, onlara sevgiyle ve şefkatle yaklaşılması gereği, üniversitelerde en büyük önemin dindarlığa ve özellikle ibadete ağırlık veren bir yaşantıya verilmesi, vaazda retorik süslemelerden çok, daha samimî, aydınlatıcı ve gerçek bir mesaja yer verilmesidir.71 Bu eserinde Spener, Kilise’yi restore etmek için bazı önerilerde bulunmuştur. Bu öneriler, Almanya genelinde büyük bir etki yaratmıştır ve çok sayıda Ortodoks Lutheran ilahiyatçı ve papazının derinden rahatsız olmasına rağmen, çok sayıda papaz Spener’in önerilerini hemen kabul etmiştir. 72

Spener’in Kilise içerisinde manevî bir maya olarak gördüğü, ibadetle ilgili küçük topluluklardan ilki, dindarlık okulları anlamına gelen “Collegia Pietatis”tir. Spener ve takipçilerine Pietistler denmesinin bir sebebi, tüm maksatları bireysel manevî hayatın derinliklerine inmek olan, bu topluluğun isminin “Collegia Pietatis” olmasıdır. Spener, bu toplulukların çok önemli olduğunu vurgulamış, insanların kurtuluşu için Kutsal Kitap okunan toplulukların oluşturulmasını istemiştir. Bireylerin birbirlerini kollayıp gözetmelerinin ve yardımlaşmalarının ödevleri olduğunu, bu anlamda tüm inananların bir rahip gibi kötü yola düşenleri uyarması gerektiğini söylemiştir.73

Bir hareket olarak, Pietizm 18. yüzyılın ortalarında en büyük gücüne ulaşmıştır. Bazı araştırmacılar, Pietizm’in Almanya’daki İncil çalışmalarının canlanmasına ve dinin yalnızca akılla değil, kalp ve hayatın bir ilişkisi haline gelmesine büyük katkıda bulunduğunu iddia etmektedir.74

70 Stein, a.g.e. s. 123 71 Deniz, a.g.m. s.101 72 Stein, a.g.e. s. 123 73 Deniz, a.g.m. s.101 74 Stein, a.g.e. ,s . 123

Pietizm on sekizinci yüzyılda ölmemiş, ancak Evangelische Kirchenverein des Westen’de (daha sonra Alman Evanjelik Kilisesi ve daha sonra Evanjelik ve Reform Kilisesi) yaşamını sürdürmeye devam etmiştir. Pietizm, 18. yüzyılın Büyük Britanya’sında Metodist harekete başlayan John Wesley ve diğerleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuş, modern Amerikan Metodistleri ve Kutsallık hareketinin üyeleri Spener’den ve Moravia mirasından etkilenmişlerdir.75

1.2.2. Morivanlar

Protestan Reformasyonunun hem öncesinde hem de sonrasında son derece etkili olan ama pek az tanınan Moravyalılar bugünkü Evanjelik hareketin ilham kaynağı olmuştur. Morivanların kökeni 1620’de Beyaz Dağ Muharebesi’ndeki Katoliklerin zaferinden sonra yeraltına inmiş bir Hussite grubu olan “Kardeşlerin Birliğine” kadar dayanmaktadır. Morivanlar, Bohemya’da “Unitas Fratrum” yani Kardeşler Birliğini kurmuşlardır. Zaman zaman Moravya ve Bohemya’da etkin olmalarına rağmen genel olarak Roma Katolik Kilisesi’nin baskı ve zulümlerine maruz kalmışlardır.76

Bugünkü Avusturya topraklarında dinlerini yaşamak isteyen bazı Protestan gruplar, Çek sınırının hemen ötesine sürgüne gönderilmiş ve burada Pietist olan Kont Nicholas Ludwig von Zinzendorf’un (1700-1760) topraklarına sığınmışlardır. Kont Zinzendorf’un topraklarında bir araya gelen ve daha sonra dünyaya yayılan gruba Morivanlar denilmiştir. 77

Başlangıçta David Nitschmann ve daha sonra Kardeşler’de liderlik rolü üstlenen Johann ve David Zeisberger de dâhil olmak üzere Protestan sürgünler Berthelsdorf köyüne yerleşmiştir. Ancak kısa süre sonra yeni gelenler ve köylüler arasındaki gerginlikler Herrnhut adı verilen ayrı bir yerleşim kurulmasına neden olmuştur. İlerleyen zamanlarda toplum içindeki dinî çeşitlilik bazı anlaşmazlıkları ortaya çıkarmıştır. Bir toprak lordu olan Zinzendorf, biri temel ekonomik ve sosyal meselelerle ilgili, diğeri ise manevî meselelerle ilgili iki düzenleme hazırlamıştır.78

75Stoeffler,a.g.e., s. 32 76 Resul

•Çatalbaş, “Avrupa’nın•İlk•Evanjelikleri:•Moravyalılar”, Hitit •Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/1,•c.•12,•sayı:•23,•s.•113

77 Çatalbaş, a.g.m. s.113

78 Ian M. Randall, "A Missional Spirituality: Moravian Brethren and Eighteenth-Century English

Sonuç olarak, Herrnhut, Moravyalıların kilisesinin ana topluluğu haline gelmiştir. Aynı zamanda içindeki manevî yaşamı beslemeye çalışan Pietist manastırları ağının merkezi haline gelmiştir.79 Özellikle Herrnhut’ta kurulan bu küçük Kilise topluluğu dünyanın her tarafına gönderdiği misyonerler sayesinde çok kısa bir zamanda birçok Protestan grubu etkilemiştir.80

Moravyalılar ilk kez koloni döneminde Amerika’ya göç etmişlerdir. 1735’te General Oglethorpe’un Georgia’daki topluluklarının bir parçası olmuşlardır. Savannah’da bir cemaat kurma girişimleri ise başarılı olamamıştır. Georgia misyonunun başarısızlığından sonra, Moravyalılar Pennsylvania’da 1741’de George Whitefield’ın arazisine yerleşmişler ve kalıcı bir varlık kurabilmişlerdir. Bugün sayıları çok fazla olmasa da Hıristiyanlığı derinden etkileyen Evanjelik akımının çıkış noktalarından birini teşkil etmişlerdir. 81

1.2.3. Püritenizm

Püritenler 16. yüzyılda İngiliz Reformunun, doktrinleri ve kilisenin yapısını düzeltmek için yeterli olmadığını düşünen İngiliz Kilisesi’ndeki daha aşırı Protestanlara verilen isimdir. Bu akımın mensupları, kilisenin kutsal metinlerinden kaynaklanmayan ve sonradan uydurulmuş her türlü katkıdan arındırılması gerektiğini savunmuştur. Bu hareketin temel hedefinin, İngiliz Protestanlığını, Roma Katolik form ve törenlerinin bütün kalıntılarından temizlemek suretiyle saflaştırmak olduğu belirtilmiştir.82

Protestanlığın İngiltere’ye girişi Kral VI. Henry’nin 1534’de İngiltere Kilisesini Roma’dan ayırması olarak kabul edilmektedir. İngiltere’de Protestan düşünceyi yerleştirme mücadelesi ise yoğun olarak Kral VI. Edward döneminde (1547-53) yaşanmıştır. Fakat daha sonra İngiltere, Kraliçe Mary döneminde (1553- 58) yeniden Katolik Kilisesine bağlanmış, bu süreçte çok sayıda Protestan öldürülmüş ve birçoğu da sürgüne gönderilmiştir. Sürgüne gönderilenlerin önemli bir

79 Randall, a.g.e. s. 210 80

Çatalbaş, a.g.m. s.113

81 Randall, a.g.e., s. 210

82 Ali İsra Güngör, Hıristiyanlıkta Püriten Anlayış ve Etkileri, Dini Araştırmalar, Cilt 7,Sayı 21,

bölümü Cenevre’de John Calvin’in kilisesine katılmış, İngiltere’de kalanlar ise baskı altında yaşamıştır. Fakat daha sonra Kraliçe I. Elizabeth’in 1558’de tahta çıkışı Protestanlar arasında coşkuyla karşılanmış ve reform tartışmalarını canlandırmıştır.83 I. Elizabeth, Katolik Kilisesi’nin artık İngiltere’nin dinsel yaşamı üzerinde söz sahibi olmayacağını garanti altına almıştır. Ancak bazı Protestanlar Roma Katolik Kilisesi’nden ayrılmanın yeterli olmadığını, ülkede Katoliklikten eser kalmaması gerektiğini savunmuşlardır. Kilisede arı bir tapınma olmasını istiyorlardı, bu nedenle de, İngilizce saflık anlamına gelen “pure” kelimesinden türetilen “Püriten” olarak adlandırılmışlardır. Bazı Püritenler piskoposlara ihtiyaçları olmadığını; her cemaatin ulusal kiliseden ayrılarak kendi kendini yönetmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu Püritenler “Bağımsızlar” olarak adlandırıldı. İngiliz Püritenleri, ilk olarak I. Elizabeth döneminde yapılan dinî uzlaşmalar konusundaki son derece eleştirel tavırlarıyla tanınmışlardır. Doğrudan kişisel dinî deneyimleri, samimi ahlâkî davranışları ve basit ibadet şekillerini teşvik etmişlerdir. İbadet, Püritenlerin en çok değiştirmeye çalıştığı alan olmuştur. 84

Kral I. James, 1603’te Elizabeth’in yerini almıştır. Püriten liderleri 1603’te İngiltere kralından birkaç reform yapmasını istemişlerdir. Ancak Hampton Court Konferansında (1604), tekliflerinin çoğu reddedilmiştir. Kral I. James, otoritesine boyun eğmeleri için Başpiskopos William Laud’un yönetimi altında Bağımsızlara büyük bir baskı uygulamış ve birçok Püriten’in 1608’de Hollanda’ya göç etmesine neden olmuştur. Kendilerine “Hacılar” diyen bu gurup, 1621’de Amerika’nın kuzeydoğusunda yer alan Plymouth Rock adı verilen yere ulaşarak Plymouth Kolonisini kurmuşlardır.85

Geride kalanlar, İngiliz İç Savaşı’nda I. Charles’ı mağlup ederek parlamenter parti içinde güçlü bir unsur oluşturmuşlardır. Savaştan sonra Püritenler, 1660’a kadar İngiltere’de egemen güç olarak kalmışlardır. Monarşinin (1660) restorasyonu sırasında Anglikanizm de restore edilmiştir ve Püriten din adamları, Birlik Yasası (1662) nedeniyle İngiltere Kilisesi’nden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bundan sonra Püritenler, Anglikan

83 Güngör, 2005, a.g.e. s. 9

84 Michael Haykin, Mark Jones, eds. “Drawn into Controversie: Reformed Theological Diversity and

Debates within Seventeenth-Century British Puritanism”. Vol. 17. Vandenhoeck & Ruprecht,

Göttingen, 2011. s.35

85 Mehmet Şahin, İngiliz Püritenizmi, Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 15,Konya,

kilisesine bağlı olmayanlar anlamına gelen “Uyumsuzlar” olarak adlandırılmıştır.86

On yıl sonra, New England’a ilk büyük Püriten göçü gerçekleşmiştir ve Püritenler, Virginia’nın kuzeyindeki tüm kolonilere kendi din anlayışlarını taşımışlar ve güçlü hale gelmişlerdir. New England ise onların merkezleri olmuştur.87 17. yüzyılda birçok Püriten, kutsal bir topluluk bulmaya çalıştıkları New Englanda ulaşmak için Yeni Dünya’ya göç etmiştir. New England’da önce Kongregasyonalist kiliseler kurulmuş ve bunlar Hıristiyan toplum modeli ile ilgili görüşlerini 200 yılı aşkın bir süre devam ettirmişlerdir. Püritenlerin Amerika’daki yerleşimlerinde New England’ın özel bir önemi vardır. Çünkü bu bölgeye yerleşen Püritenler, Calvin’in Cenevre’de kendi yeteneğini kullanarak dini hayatın; ferdi, kiliseye ait, politik ve sosyal düzene ilişkin bütün boyutlarını göz önünde bulundurarak ve kutsal kitap buyruklarını esas alarak kurduğu sistemi başlangıç noktası kabul etmişlerdir. Bu sistemde temel düşünce sivillerin kilise yönetimine girmesini sağlamak olmuştur. 88

Püriten liderlerin çoğu, Calvinistik düşünceden etkilenen bazı fikirlere sahipti. Tanrı’nın mutlak egemenliğine, insanın bütünüyle ahlâklı olmasına, insanın kurtuluş için ilahî lütufa tam bağlılığına inanmaya ek olarak, kişisel dinî tecrübenin önemini vurgulamışlardır. Kutsal bir topluluk oluşturmak için tesis edilen bu kilise ve devlet birliği, 17. yüzyılın sonlarında kilise devlet ayrılığının tesis edilmesine kadar Püritenizm’e ticari ve politik imtiyaz sağlamıştır.89

Bütün koloni dönemi boyunca, Püritenizmin Amerika’daki hem dinî düşünce hem de kültürel düzen üzerinde doğrudan etkisi olmuştur. 19. yüzyılda etkisi dolaylı olmakla birlikte eğitimde ve dinî uygulamalarda işlevleri görülmüştür.

Benzer Belgeler