• Sonuç bulunamadı

2. EVANJELİK HAREKETİN TEOLOJİK ÖZELLİKLERİ

1.3. Amerika’da Dinî Çoğulculuk

Toplumsal bir norm olarak anlaşılan ve yalnızca dinî çeşitliliğin eş anlamlısı olmayan dinî çoğulculuk, bir ülkede mezhep savaşı veya dinî azınlıklara baskı olmaksızın, farklı inançların bir arada yaşamasının sağlanmasıdır. Bu, devletin bütün dinlere eşit mesafede olmasıyla ya da bir dizi dinî inancı resmi olarak koruyarak mümkündür. Ancak pratikte, dinî çoğulculuk, bir dizi yasal düzenlemeden daha fazlasını içermektedir. Farklı zamanlarda ve yerlerde farklı olarak anlaşılan, bir ülkenin çeşitli dinî gruplarının birbirleriyle ve daha geniş olan ulusal bütünü ile nasıl ilişki kurduğu hakkında paylaşılan fikirleri içeren kültürel bir yapıdır.221

Avrupa sömürgeciliğinin ilk günlerinden bu yana, Orta Atlantik bölgesi dinî çoğulculuğun bir örneği olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin Manhattan’a inen ilk yerleşimciler grubu, Fransızca konuşan Belçikalılardı, ardından kısa bir süre sonra Hollandalı, Alman ve Fransız akını geldi. Orta Atlantik, etnik kimliğin dinî mensubiyetle tanındığı ülkenin bir parçasıydı. İskoç -İrlandalı Presbiteryenler, Alman Mennonitler ve Lutheranlar, İsveçli Lutheranlar, İngiliz Kuveykırlar, Anglikanlar ve Katolikler vardı. New York’ta din, etnik kimlik olarak görülüyordu.222

ABD bugün irili ufaklı birçok dine mensup insanların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Bugünkü Amerika’nın dinî yapısının temeli koloni dönemine gitmektedir. Başlangıçta, Amerikalıların dinî çoğulculuğu her zaman teşvik etmedikleri

220 Sheila Kennedy, God and Country: America in Red and Blue, Baylor University Press, Waco,

Texas,2007, s.54

221

Mark Silk, “Defining Religious Pluralism: A Regional Analysis”, The Annals of American

Academy of Political and Social Life , 612, 2007, s. 64 http://www.jstor.org/stable/25097929 son

erişim 18.03.2019

belirtilmelidir. Aksine, devletin resmi dinî kurumu olması, koloni dönemi Amerika’sının bir ilkesidir. Bazı eyaletler, Birleşik Devletler kurulduktan sonra bile resmi bir kiliseye sahip olmaya devam etmiştir.223 İlk kuruldukları sırada her koloninin kendine ait resmi kilisesine sahip olduğu bu dönemde, resmi kiliselerin yanı sıra diğer dinler (çoğunlukla Yahudiler) veya dinî gruplar (Quakers, Babtist, Metodist) ve irili ufaklı birçok dinî hareket bu Yeni Dünya’da kendine yer bulabilmiştir. Bazı kolonilerde baskın olan bir dinî grup diğerine hoşgörülü davranabilmiştir. Bu hoşgörü ortamı, toplumda özgürlüğün kökleşmesine yardımcı olmuştur. Dinî özgürlüğün güçlenmesinde Haklar Bildirgesi ve Anayasa’nın “Kongre

hiçbir dinin tesisini destekleyemez ve dinin icrasını engelleyemez” maddesinin etkisi

olmuştur.

1788’de Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının onaylanması, Amerika Birleşik Devletleri’nde dinî çeşitliliğin gelişmeye devam etmesini sağlamıştır. Anayasada yapılan ilk değişiklik, devlet kilisesinin kurulmasını yasaklamıştır ve dinin serbestçe uygulanmasını güvence altına almıştır. Fakat 19. yüzyılda, Mormon Kilisesi ve Mesih’in Şakirtleri gibi yeni dinî hareketler ortaya çıktıkça, bu güvence taahhüdü denenme fırsatı bulmuştur. Göç, canlanma ve mezhepçilik gibi dinamikler, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dinî manzarayı değiştirmiştir. Bu durum ABD’nin dinin serbestçe icrası fikrine bağlılığını zorlamıştır.224

Devletin dine karışmaması, herhangi bir dini, devlet dini haline getirmemesi sonucu kiliseler cemaatin gönüllü desteği ile varlığını sürdüren kuruluşlar haline gelmiştir. Dinî kurumların bu statüsünün onları güçlendirdiği düşünülmüştür.225

Belki de en büyük dinî çoğulculuk sorunu, kiliselerin insanları cezbedecek şekilde davranarak yeni üyeler için rekabet etmelerine neden olan dinî bir seçim piyasasını teşvik etmesidir. Bu durum bireylerin ihtiyaçlarına en uygun kiliseyi “alışveriş” yapar gibi seçmelerine yol açmıştır.226

Serbest piyasa ekonomisinde işletmelerin

223 https://www.bc.edu/content/dam/files/centers/boisi/pdf/bc_papers/BCP-Pluralism.pdf son erişim

21.03.2019

224 https://www.bc.edu/content/dam/files/centers/boisi/pdf/bc_papers/BCP-Pluralism.pdf son erişim

21.03.2019

225 İmga, a.g.e. s.55

226 https://www.bc.edu/content/dam/files/centers/boisi/pdf/bc_papers/BCP-Pluralism.pdf son erişim

müşteri tutmaları gibi kiliseler de bünyelerine yeni üye almak için birbirleri ile rekabet etmeye başlamışlardır. Buna en güzel örnek birçok dinin yer aldığı bir pazar yerini ifade eden “dinî pazar” anlamına gelen “religious marketplace” kavramının kullanımıdır. Din, serbest piyasanın tüketici zihniyetine katıldığında, fedakârlık ve Tanrı’ya adanmışlık kavramlarının kolayca kaybedilebilme ihtimali ortaya çıkmıştır. Dine devletin desteğinin olmaması, neticede dinde bir gerilemeyi veya sekülerleşme sonucunu doğurmamıştır. Aksine bu yapı içindeki farklı dinî gruplar daha rekabetçi bir duruma gelerek kendilerini inananlar için daha çekici hale getirmeye çalışıp başarılı olmuşlardır.227

Bir cemaatle mutlu olmayan kişilerin kolaylıkla başka cemaate geçebildiği hatta kendi cemaatini bile kurabildiği bu ortamda ütopik cemaatlerden, aşkıncı, duygusallığı ve spiritüalizmi ön plâna çıkaran cemaatlere, hatta milenyumcu tarikatlara kadar bir çok grup ortaya çıkmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dinî kurumlar üzerindeki yasağın önemi, mezhepler veya cemaatler gibi dinî organların, var olmak ya da hayatta kalmaya devam etmek için kendi kaynaklarına güvenmek zorunda oldukları gerçeğini anlamalarını sağlamasıdır. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dinî kuruluşların, diğer dinî gruplar ile bağlantısı olabilecek veya dinî kuruluşlara üyeliği tamamen engelleyebilecek potansiyel üyeler havuzundan üyeleri kendine çekmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Bu da, dinî organların doktrinler, deneyimler ve olası üyelere çekici diğer kaynakları sunmaları gerektiğini göstermektedir.228

Benzer Belgeler