• Sonuç bulunamadı

Etki diyagramı

Belgede KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ (sayfa 78-82)

n Göztepe sıcaklıkları daha öncede bahsedildiği gibi 90’lı yıllardan itibaren önemli oranda artmış. Bu artışın bir kısmı kentleşme yani kent ısı adası etkisi, diğer kısmı da küresel ısınma etkisi. Özellikle kentleşmeden kaynaklanan etkiyi yazın daha çok görüyoruz. Sıcaklık artışı yazın 2.5 dereceye yaklaşmış. Bu da tipik bir durum, yani yaz sıcaklık artışı yıllık artıştan daha fazla.

n Burada İstanbul için dört senaryoya göre sıcaklık projeksiyonlarını görüyoruz. Her bir senaryo için 35-40 küresel iklim modeli çalıştırılmış. Bu nedenle bu projeksiyonlarda belirsizlik daha az. Çok sayıda model kullanmanın belirsizliği azaltan bir yönü var. Düşük çözünürlükten kaynaklanan belirsizlik olabilir. Ama sıcaklıktaki artış miktarı

İstanbul’dan Yalova’ya ya da İzmit’e çok fazla değişmiyor. Bu açıdan “ensemble” olarak adlandırılan bu yöntem daha tutarlı sonuçlar veriyor. Bu projeksiyonlar sıcaklıkların kötümser senaryoya göre yüzyılın sonuna kadar 5 derece, iyimser senaryoya göre ise 1 derece civarında artacağını ortaya koyuyor. Dört senaryonun üçü, yüzyılın ortasına kadar beraber hareket ediyor ve yaklaşık 1 ile 1.5 derece civarında artış öngörüyor; dördüncü senaryo ise (RSP8.5 senaryosu) 2.5 dereceye yaklaşan bir artış öngörüyor.

n Sıcaklık artışları her mevsim için aynı miktarda değil.

Mesela kötümser senaryoya göre yüzyılın sonu için artış ocak-şubat-mart aylarında

4 derece civarında; ama temmuz ayında 6 dereceye

yaklaşıyor, yani yazın artış kışa göre daha fazla

oluyor.

n Daha önce belirttim, kentleşmeden dolayı bir sıcaklık artışı var. Onun üzerine küresel ısınma ekleniyor. Sonra nemli bir sıcak hava dalgası geldiğini düşünelim. Bu durumda ne olur? Aşırı sıcak ve bunaltıcı bir havaya maruz kalırız. Bir örnek verelim; İstanbul’da maksimum sıcaklık 35 derece civarında; bu 35 derecenin üzerine, kent ısı adasını 1 derece, küresel ısınma etkisini 3 derece, sıcak hava dalgası etkisini 5 derece eklersek toplamı 44 derece ediyor. Hava nemli olursa hissedeceğimiz sıcaklık daha da fazla olacaktır. Dolayısıyla gelecekte sıcak hava dalgaları olduğu günlerde nem faktörünü de eklediğimiz zaman 40 derecenin üzerine çıkılması ihtimali gayet yüksek. Böyle havaların ölümcül sonuçları olacaktır. Nitekim 2003 yılında Avrupa’da onbinlerce kişi böyle bir sıcak hava dalgası nedeniyle hayatını kaybetti.

n Bir başka iklim indisi de “aşırı yağışlı günler yağışı”. İstanbul’da aşırı yağışlı günlerdeki yağış miktarı 40 mm civarında. Projeksiyonlar bu değerin zamanla artacağına işaret etmekte. Mesela yüzyılın sonunda kötümser senaryoya göre aşırı yağışlı günlerin yağışının yüzde 60 oranında artması öngörülüyor. Demek ki, geçen sene 18 Temmuz’da yaşanan şiddetli yağış ve 27 Temmuz’da yaşanan dolu olaylarına benzer olayların daha şiddetlisi gelecekte yaşanacak.

GÖRSEL ANL

ATIML

n İstanbul için yağışta ilk 30-40 yıl çok fazla azalma beklenmiyor. Yüzyılın ortasına kadar kötümser senaryoya göre yaklaşık yüzde 5, diğerlerine göre yüzde 2 civarında bir azalma öngörülüyor. Azalma oranı kötümser senaryoda yüzyılın sonu için yüzde 10-14 aralığına geliyor. Bu oranlar küçümsenebilir ama bunların su bütçesine yansıması daha büyük olacaktır.

n Su bütçesi değişimini biz kendi yaptığımız yüksek çözünürlüklü simülasyona göre hesapladık. Kötümser senaryoya göre yüzyılın ortası için yağışlarda %6 civarında bir azalma var. %6 değeri küresel modellerle tutarlı bir rakam. Buharlaşma-terlemedeki artış yüzyılın ortası için %4’ü, yüzyılın sonu için%11’i buluyor. Bunun neticesinde akıştaki yani kullanabileceğimiz su miktarındaki azalma yüzyılın ortasında %20’ye, yüzyılın sonunda %30’a ulaşıyor. Yani akıştaki değişim yağıştaki değişimden daha fazla oluyor.

n İstanbul’da en uzun kurak dönem 40 gün civarında. Gelecekte bunun 10 - 20 gün kadar artabileceği öngörülüyor.

n Gelecekte sıcak günler sayısı yüksek oranlarda artıyor ve buna paralel olarak soğutma ihtiyacı da artıyor. Minimum sıcaklıklarda da artış olacak. Günümüzdeki değerler -5 derece civarındayken yüzyılın sonunda artık sıfır derecenin altında minimum sıcaklık ölçemeyeceğiz. Buzlu günler ve donlu günler sayısında da azalma var. Karla, buzla mücadele konusunda gelecekte İstanbul’da büyük ihtimalle bugünkü araçlara ihtiyaç kalmayacak. Geçtiğimiz kış bunun bir örneğini yaşadık.

n Göstergeler iklimin İstanbul’da değiştiğine ve projeksiyonlarda değişimlerin devam edeceğine işaret etmekte. Analizler,

değerlendirmeler iklim değişikliğinin olumsuz yansımalarının olumlu yansımalarına göre çok daha fazla olacağını ortaya koymakta. Peki çözüm ne? Bu konuyu belki çok daha uzun konuşmak lazım. Biz hep gelip burada kalıyoruz, sorunu ortaya koyuyoruz, sonrasını pek konuşamıyoruz…

n Şu fotoğrafa dikkatlice bakalım. Harvey kasırgasından olumsuz etkilenen Houston şehri. Yemyeşil. Geniş yollar, dubleks, tripleks binalar. Keşke İstanbul da böyle olsaydı, o zaman ne depremi ne şiddetli yağışları ne de sıcaklık artışını bu kadar konuşmaya lüzum olacaktı.

İstanbul’un Nüfusu Baskı Unsuru Nüfus projeksiyonlarına bakarsak, İstan-bul için nüfus gerçekten de büyük bir baskı unsuru. Çeşit çeşit projeksiyonlar yaptırmış İstanbul Büyükşehir Belediye-si. En uçtakileri çıkarırsak 20 milyon ile 32 milyon arasında bir nüfusa ulaşılacak gözüküyor 2050 yılında. Tabii nüfusun art-ması başta bahsettiğim problemleri bera-berinde getirecek. İlk kentleşme proble-mi ortaya çıkıyor nüfus artışı ile beraber. Kent ısı adası ve sıcaklık artışı bundan dolayı oluşuyor. Burada Göztepe ile Kum-köy arasındaki sıcaklık farkına baktığı-mızda, Göztepe 1950’lerde Kumköy’den daha soğukmuş, şimdi daha sıcak. İlginç bir durum. Bu artışı geleceğe doğru de-vam ettirirsek, kentleşme toplamda 1.5 - 2 derecelik bir artışa sebep oluyor. Bir yer kentleşmeye maruz kaldığında sıcak-lık üzerinde ilk andaki etkisi fazla oluyor, daha sonra etrafındaki alan büyüdükçe sıcaklık artış hızı azalıyor. Ama neticede 1.5 - 2 derecelik bir artıştan bahsetmemiz gerekiyor. İklim modellerinde maalesef bu kısım olmuyor çünkü kullandığımız iklim modelleri şehirleri tam olarak çözemiyor. Dolayısıyla gelecek ısınma projeksiyonla-rına kentleşmenin etkisini de ayrıca ekle-mek gerekiyor.

Düzensiz Yapılaşma Hava Kalitesini Düşürüyor

Kentin hava kalitesi, havalandırılması ola-yı var… Burada yapılaşma o kadar dü-zensiz ki her tarafa yüksek binalar dikili-yor. Amerika’ya bakarsanız, “Downtown” denen bir yer vardır, yüksek binalar hep yısıyla da enerji talebini azaltıyor. Artık çok

düşük bir rakamla kışın ısınma ihtiyacı kar-şılanabiliyor. Aynı zamanda karla mücade-leyi de azaltıyor. Bu kış mesela Büyükşehir Belediyesi herhalde bu konuda kâr etmiş-tir. Kar yağmadığı için pek bir mücadele olmadı. İklim değişikliği ile durumun böyle olacağını, 2017’nin başında tamamlamış olduğumuz bu çalışmada belirtmiştik. Ya-şadığımız kış, öngörümüzün tutarlı olduğu-nu gösterdi. Yazın soğutma ihtiyacından dolayı elektrik tüketimi çok artıyor, kışın ise ısınma daha çok doğalgazla sağlandığı için yıllık toplamda enerji talebi artıyor. Şim-di Şim-diyagramdaki öngörüleri destekleyecek veriler üzerinden daha detaylı geçelim.

oradadır. Onun etrafında yüksek katlı bi-naya izin vermiyorlar genelde. Ama bizde her tarafta yüksek binalar var ve bunların konumlandırılmasında başta hakim rüzgar yönü olmak üzere meteorolojik etkenlere dikkat ediliyor mu bilmiyorum ama edil-mesi gerekiyor, çünkü İstanbul’da hakim rüzgar poyraz, diğer bir güçlü rüzgar da lodos. Bunlar kuzeydoğu – güneybatı isti-kametinde eserler. İstanbul’da deniz mel-temleri de kuzey – güney doğrultusunda eser. Dolayısıyla bu rüzgarlara dik olacak şekilde yapılaşma maalesef hava kalitesi-ni düşürüyor. Dekalitesi-niz meltemleri İstanbul’un havalandırması açısından önemli. Kuzey-de ve güneyKuzey-de Kuzey-deniz olması birbirine zıt yönde gelişen deniz meltemlerine sebep olmakta. Bu meltemler ortada buluşarak sürükledikleri kirli havanın yükselmesine sebep olurlar. Özellikle güneşli durgun havada, gece şehrin üzerinde birikmiş kalitesiz, kirli havanın yükselmesi ve gü-nün sonunda kuzeyden gelen tarafından bu kirli havanın Marmara Denizi’ne doğ-ru süpürülmesi sağlanır. Bu olayı durgun, güneşli günlerde sabah şehrin üzerini iz-leyerek müşahede edebilirsiniz. Örneğin, sabahleyin İTÜ Maslak Kampüsünden Seyrantepe tarafına doğru bakarsanız bir kirli katman göreceksiniz; sonra da öğle-ye doğru bu kirli havanın güneöğle-ye doğru yavaş yavaş sürüklendiğini... Doğu – batı istikametindeki yüksek yapılaşma bu ha-reketi yavaşlatmakta ve kirli havanın şeh-rin üzeşeh-rinde daha uzun durmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla meltemleri yavaş-latacak veya engelleyecek yapılaşmaya izin verilmemesi gerekiyor.

İ

klim değişikliğinin en kırılgan kısmı şe-hir. Neden? Çünkü her şey insanı vuru-yor; yapılaşma da insanı vuruyor, altyapı da insanı vuruyor. Değer üretmeye çalışır-ken de aslında yerel yönetimlerin bunda bir söz sahibi olması gerektiği ortaya çı-kıyor. Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi

olarak pek çok hizmet veriyoruz; çöp ga-zından enerji üretiyoruz, metrolar yapıyo-ruz... Tüm bu hizmetleri iklim değişikliğini dikkate alarak entegre bir bakış açısıyla planlamaya çalışıyoruz. COP 21 Paris Zir-vesi’nde şöyle bir durum ortaya çıktı: Hiz-met aslında dirençli bir şehri

oluşturabil-İstanbul İklim Değişikliği

Eylem Planı (İİDEP)

Belgede KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ (sayfa 78-82)

Benzer Belgeler