• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. ESTETĠK DEĞERLER

2.3. ESTETĠK DEĞER

2.2.2.5.Duygular ve estetik haz

Antikçağ düĢünürlerine göre sanat yapıtlarının en önemli özelliği, insanı etkilemeleri, duygulandırmalarıdır.

Croce ve R. G. Collingwood gibi düĢünürlere göreyse, estetik kuramının asıl ilgi alanı, okurun ya da izleyicinin duyguları değil, estetik nesnenin kendi özellikleridir.

2.2.2.6.Estetik değer olarak anlam

Sanat yapıtındaki anlam, yalnızca okurun ya da seyircinin ona yüklediği bir anlam değildir. Sanat yapıtının kendisi anlamlıdır; bir insan ürünü olduğu için, belirli bir amaç taĢıdığı için anlamlıdır.

2.3. ESTETĠK DEĞER

Toplumsal pratiğin gittikçe karmaĢıklaĢan, çok yanlılık kazanarak ve ayrımlaĢarak geliĢmesi, hiç kuĢkusuz, toplumsal bilinçte de yansımasını bulmuĢtur. Burada, bu sürecin üç yönünden söz etmek istiyoruz: Birincisi, bu süreç içinde, insan psiĢesi, insanın bilgi mekanizması gittikçe geliĢerek, yetkinleĢerek değer-bilincinden gitgide daha çok bağımsızlık kazanmıĢ; en sonunda, bilimsel bilginin ortaya çıkmasına, kendi bağımsız varlığına kavuĢmasına yol açmıĢtır. Ġkincisi, değer-yönlendirmenin kökence genellemesine özelliği, yararcı, etik, dinsel, siyasal, hukuksal bilincin, son olarak da estetik bilincin yavaĢ yavaĢ kendini belirlemesi ve oluĢmasıyla aĢılmıĢtır. Üçüncüsü, burada içsel ayrımlaĢma, estetik bilinç için de söz konusudur. Nitekim estetik bilinç, gitgide zenginleĢmiĢ ve eklemleĢmiĢ; güzellik, zariflik, büyüklük, yücelik gibi daha birçok kendine özgü estetik değer arasında ayrım yapabilir hale gelmiĢ; estetik değer sistemi de, tarihsel olarak, böyle ortaya çıkıp, böyle geliĢmiĢtir (Kagan 1993).

Estetik değer deyince daha çok sanat eserindeki güzelliği anlıyoruz. Sanat eserleri,bünyelerinde barındırdıkları birtakım özellikler veya bu özellikler sebebiyle içimizde uyandırdıkları duygular vasıtasıyla bizi kendilerine doğru çekerler.Sanat eserindeki güzelliğin ne olduğu sorusu, estetikçileri yüzyıllardan beri meĢgul eden bir problemdir.Edebiyat tarihimizde estetik değerin ne olduğuna dair kuramsal düĢünceler serpiĢtirilmiĢtir; ancak bunlar baĢlangıçtan günümüze gelinceyekadar yüzyıllar boyunca derlenip toplanmamıĢ ve bir güzellik kuramımız, Batı'daki estetik kuramlara yöntem bakımından benzer Ģekilde, oluĢturulmamıĢtır. Modern zamanlara gelindiğinde, kitaplık hacminde olmasada, bu konuda çalıĢmalar yapılmıĢ ve

28

yapılmaya devam edilmektedir. Herdisiplinde olduğu gibi estetikte de kuramın uygulamalardan, yani sanateserlerinden çıkarılabileceğini düĢünüyoruz (Duymaz 2005: 464).

Estetik değer konusunda Ġsmail Tunalı, Sanat Ontolojisi (2002) adlı eserinde konuyla ilgili Ģunları söyler:

“Estetik değer, oldum olası estetik için bir merkezi problem olarak görülmüĢ ve üzerinde düĢünülmüĢtür. Ama, ne var ki, modern ontolojiye gelinceye kadar bu problem kâh metafizik, modern psikoloji kurulduktan sonra da kâh psikolojik olarak ele alınmıĢ ve değer problemi bu yolda çözümlenmek istenmiĢtir.” (s. 154-155)

Tunalı, aynı eserinde estetik değeri güzellik olarak tanımlar:

“Estetik değer, güzel dediğimiz Ģey, obje‟dir, yani estetik değerin taĢıyıcısı obje‟dir. Ama bu ne çeĢitten bir objedir? Onunbir obje olarak var olanlar arasında, var olanlar düzeninde belli bir yeri vardır, ama değer dediğimiz var olan, herhangi bir var olan değildir. Güzelin ülkesi, reel dünyanın yanında bir dünya değildir. Tabiat, insan, arzu edilmeyen komik ve trajik yanlarıyla hayatı bilgi objesi olabilen her Ģey, estetik algının ve hazzın da objesi değildir… Estetik değer Ģu halde, bir reel obje ile aynı Ģey değildir. Onun ne tarzda bir var olan olduğu, estetik değerin en yetkin bir Ģekilde kendini gösterdiği sanat eserinde belirlenebilir. çünkü güzel dediğimiz değer, bir objektivation ile ilgilidir.” (s. 155)

Güzellik ile gerçekliğin aynı Ģey olup olmadığıyla ilgili Tunalı aynı eserinde Ģunları ifade eder:

“Buradan güzellik ile gerçeklik arasında belli bir ilginin olduğunu görürüz. Güzelliğin gerçekle olan ilgisi temelli bir ilgidir. Bu ilginin kaybı, sanat eserinin ortadan kalkmasını ifade eder.” (s. 155)

Tunalı aynı eserinde güzellikle estetik değeri Ģöyle ifade eder:

“Sanat eserinin estetik değeri onun güzelliğini ifade eder. Değerli bir Ģiir demek, güzel bir Ģiir demektir. Estetik değer (olumlu bir anlamda) ve güzellik, sanat eserinde örtüĢürler.” (s.164)

Sanat yapıtının estetik değeri ise onun güzelliğini ifade eder. Sanat yapıtı ne derece güzel ise o derece değerlidir. Ancak maddî değer tamamen yerel zamana ve mekâna bağlı olduğuna göre güzellik de izafi (rölatif) olmaktadır. Temelde estetik değeri olan bir sanat eseri belli bir zaman aralığında ve belli bir kültürde değer görmese dahi farklı bir zaman ve mekânda mutlaka değer görür (Berkmen t.y).

Biz burada Türker (2010)‟den aldığımız Hartman‟ın estetik değerler hakkındaki görüĢlerine yer vermek istiyoruz.

Nicolai Hartmann, değerleri genel olarak Ģu Ģekilde tasnif etmiĢtir:

1.Ġyi değerleri: Ona göre bu değerler tüm yarar ve araçdeğerlerini kapsamakla

beraber, daha pek çok bağımsız, özgün değeralanlarını, hatta geniĢ nesne durumları değerlerini (Sachverhaltswerte)sınıfını da kapsar.

2.Keyif ya da zevk değerleri:Bunlar yaĢamda çoğu zaman “hoĢ” (angenehm) olarak

29

3.Dirimsel değerler:Hartmann, bunları canlılara iliĢkin olan ve yaĢamın yüksekliği,

açılımı ve gücüne göre canlıda derecelenen değerler olarak tanımlamıĢtır. Dolaylı olarak yaĢama faydalı olan her Ģeyin dirimsel değeri vardır; dirimsel değersizlik de yaĢam için zararlı olan Ģeydir.

4.Ahlaki değerler: Bu değerler, “iyi olan” altında bir araya toplanmıĢ değerlerdir.

Ahlaki değerler en temelde eylem değerleridir.

5.Estetik değerler: Bunlar da “güzel olan” altında bir araya gelmiĢ değerlerdir. 6. Bilgi değerleri: Hartmann, bu değer sınıfının aslında sadece bir değerden ibaret

olduğunu, bunun da “hakikat” olarak adlandırıldığını söylemiĢtir.

Hartmann için estetik değer, temelde sanat yapıtındaki bir görünüĢ iliĢkisidir; ondaki bireysellik, ona ait ayırıcı bir niteliktir. Sanat eseri bir görünüĢ iliĢkisi olarak taĢıdığı estetik değerlere göre tabakalanmıĢtır; güzel nesnesi bir tabakalar nesnesidir. Bu nesnede sadece ilk tabaka, yani ön-yapı gerçek olup diğer tüm tabakalar sırf görünüĢtür. Güzel orada ne yalnız ön-yapıya ne de yalnız arka-yapıya, yani ne yalnız gerçek (real) olana ne de yalnız gerçekdıĢı (irreal) olana bağlıdır; aksine her ikisinin hususi bağlılığına böyle bir Ģey olarak görünüĢ iliĢkisine bağlıdır. Hartmann‟ın estetik nesne görüĢünde hem Hegel‟in hem de Husserl‟in katkılarını rahatlıkla görebiliriz. Onun sanat yapıtıyla ilgili temel varlıkbilimsel ikiciliği, yani bir güzel nesnesi olarak sanat eserinin gerçek ve gerçek dıĢı ya da maddi yapı-tinsel yapı Ģeklinde iki zıt varlık alanında oluĢtuğu düĢüncesi Hegelcidir. Daha sonra iki farklı varlık alanın birleĢmesiyle meydana gelen görünüĢ tabakaları görüĢü ise, Husserl etkisini göstermektedir. Hartmann‟ın sanat yapıtındaki varlık tabakaları görüĢü, aslında estetik nesnedeki farklı varlık bölgelerinin (regional ontologies) keĢfine yönelik araĢtırmalardır. O halde Hartmann için güzelin değer karakteri ve estetik değerlerin, değerler alanındaki konumu için buradan çıkan sonuç Ģudur: Estetik değer gerçek bir Ģeyin ya da kendinde var olan bir Ģeyin değeri değildir; aksine sadece görünmede var olan, yani sırf bizim için var olan bir Ģeyin değeridir. Bu durum, estetik değerlerin iyi değerinden, dirimsel ve ahlaki değerlerden yegâne farkıdır. Bizzat değerlerin gerçekleĢtirilmesinin değerli olması, tüm diğer değer sınıfları için geçerlidir; fakat bu, estetik değerler için geçerli değildir. Estetik değerler kesinlikle gerçekleĢtirilmezler. Çünkü estetik değerlerin kendi taĢıyıcıları olarak yapıĢık oldukları nesneler gerçek değildir; tersine karıĢık bir varlık tarzına sahip nesnelerdir. Sadece ön-yapıları gerçektir, ama bu yapı onlardaki en dar yapıyı teĢkil eder, diğer tüm tabakalar gerçekdıĢıdır (irreal) ve gerçekdıĢı olarak kalır. Ancak değer bu

arka-30

yapıya değil,aksine bizzat görünmeye (erscheinen) bağlıdır. Bir faydalının, bir iyinin, hayatın ve yaĢam iĢlevlerinin, insan davranıĢ ve zihniyetlerinin değerinde, değer taĢıyıcısının gerçekliği temel mesele iken, sadece estetik değerlerde durum farklıdır. Estetik değer, görünüĢ değeridir ve öyle kalır. Bundan dolayı Hartmann, estetik değerlerin gerçekleştirilmesinden (realisation) bahsetmez ve burada gerçekleştirme kelimesinin kullanılamayacağını özellikle belirtir. Bu demek oluyor ki, estetik değer bir görünüĢ değeri olarak gerçek bir yapıda gerçekdıĢı bir içeriğin görünmesidir. Görünme ya da görünüĢ ise bir gerçekleĢtirme değildir. Zira sanatçı, sanat eserine bir gerçeklik vermemektedir; sanat eseri gerçek bir nesne değildir. Hartmann‟a göre gerçek nesneler, bizim algı ve beğenimizden bağımsız olan nesnelerdir. Oysa sanat eserleri bu anlamda gerçek bir varlık değildir; karıĢık bir varlık tarzına sahiptir. Onlarda gerçeklik, değerlerin görünüĢe çıkacağı bir dayanak, temel olarak vardır. Fakat bunun yanında estetik değer, nesne olarak bir (estetik) nesne değeridir; yani o bizim beğenimiz için var olmakla birlikte asla bizim edimlerimizin değeri değildir; estetik değerler özsel olarak yalnızca ve yalnızca estetik nesnenin değeridir. Kısaca, Hartmann için estetik değer, nesnenin ya da nesne durumlarının değeri değil, aksine estetik nesnedeki bir görünüĢ değeridir. Hatmann estetik değerin gerçek bir Ģeyin ya da kendinde var olan bir Ģeyin değeri olmadığını; aksine sadece görünmede var olan, yani sırf-bizim-için-var olan bir Ģeyin değeri olduğunu söylerken, onun aynı zamanda niyetsel (intentional) karakterine ve erekliliğine de iĢaret etmektedir. Estetik değerin gerçek bir Ģey olmaması ya da gerçek bir Ģeyin değeri olmaması, aksine karıĢık bir varlık tarzına sahip olması, onun bizim ilgimizden bağımsız olarak var olan bir tözün niteliği olmadığını, aksine bizim beğenimize yönelmiĢ, bu amaçla yaratılmıĢ varlığın bir niteliği, ondaki görünmenin kendisi olduğunu imler. Ayrıca estetik değerin bizim bilme, beğenme ya da zevk edimlerimizin de değeri olmaması, salt öznel bir statüye sahip olmadığını ve zevk değerlerinden esaslı bir biçimde ayrıldığını göstermektedir. Hartmann, estetik değer sınıfını diğer değer sınıflarından ayırsa da aralarında belli bir akrabalık iliĢkisinin olduğunu reddetmez. O, Max Scheler‟e uyarak ahlaki, estetik ve bilgi değerlerini tinsel değerler adı altında toplar. Çünkü bu değerlerin hepsi de insanın tinsel yaĢamına aittir. Bu değerler taĢıyıcılarına göre ayrılabilse de Hartmann, böyle bir bölümleme konusunda ikirciklidir. Örneğin Ģeylerden en ince kiĢisel davranıĢa kadar her Ģey, iyi değerlerinin taĢıyıcısı olabilir. Benzeri durum ahlaki, estetik ve bilgi değerlerini kapsayan “tinsel değerler”de de söz konusudur. Bu en azından ahlaki, estetik ve bilgi değerlerinin üç sınıfı bir araya getirildiğinde böyledir.

31

Yine de Hartmann, onların hepsinin hareket alanı tinsel yaĢam alanında yer alsa da taĢıyıcılarının aynı olmadığını belirtir. Mesela ahlaki değerlerde Ģahıs olarak insan değer taĢıyıcıdır. Dolayısıyla ahlaki yönden “iyi” veya “kötü” olmak sadece ona düĢer. Fakat hakikat değerinin taĢıyıcısı ne Ģahıs olarak ne de bilen olarak insandır. Zira tasavvurun nesneyle örtüĢtüğünde veya örtüĢmediğinde hakiki olan ya da hakiki olmayan insan değildir, bilen de değildir; aksine tamamen bizzat onun tasavvuru, yargısı ya da bilgisi için sahip olduğu Ģeydir (hakikat olduğunda o salt bilgidir; aksi takdirde yanılgıdır). Ona göre insanın “hakikat veya hakikat olmayan olması” bambaĢka bir anlama, münhasıran etik bir anlama sahiptir (Hartmann 1966 akt. Türker 2010).

Benzer Belgeler