• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. ESTETĠK DEĞERLER

2.4. EDEBĠYATTA ESTETĠK

2.4.1. Estetik Nesir

2.4.1.1. Ġlk klasik dönem (1453-1600)

XVI. yüzyıldan itibaren nesirde bir önceki yüzyılın yalın örneklerine fazla rastlanmaz olmuĢtur. Bu dönem metinlerinde, Orta Çağ, Fars nesir geleneğinin estetik etkileri görülmeye baĢlar. BirleĢik cümle kuruluĢları, bu dillerden giren yeni kelime ve terkipler, soyut kavramlar metinlerde sıklıkla karĢımıza çıkmaya baĢlar. Bu dillerden giren kavramlar, genellikle yazı dilinin ürünüdür. Bunları Ģu baĢlıklar altında toplayabiliriz: Dinî terminoloji (peygamber, kâfir, enbiya), güncel terimler (piyale, Ģem‟), zaman, yer, mesafe kavramları ve tabiat olayları ile ilgili kelimeler (Ģam, nehar, bahar, bedr) tarım ve bahçe terimleri (gül, ravza), bilim ve kültüre ait kavramlar (Ģiir, ney, terane), devlet teĢkilatı ve toplumla ilgili kavramlar (tac, hukuk, hazine), akrabalık iliĢkilerine ait tabirler (Ģehzade, ced), beden uzuvları (gisu, ârız), hayvan ve kuĢ adları (bülbül, mar), kutsal ve mitolojik kavramlar (Husrev, Rüstem, Hatem). Bu yüzyıl metinlerinde sözü edilen bu tablonun dıĢında Arapça, Farsça ve Türkçe karıĢık kelimeler de yer almaktadır. Bunları da Farsça, kök ve Türkçe ekten oluĢan örnekler (merd-lik); Arapça kök ve Türkçe ekten oluĢan örnekler (Allah-lık), Arapça kök ve Farsça ekten oluĢan örnekler (hazine-dar-lık); Arapça kök ve Farsça ekten oluĢan örnekler (âĢık-âne); Farsça kök, Arapça ekten oluĢanlar gibi baĢlıklar altında toplamak mümkündür. BirleĢik filler ise karıĢık bir manzara gösterir: Can feda kılmak, farz kılmak, dest vermek gibi. Bu kullanım kuĢkusuz Türkçeyi sözü edilen dillerin etkisi altına sokmuĢsa da, Türkçe bu yolla yeni deyimler ve kelimeler kazanmıĢtır. Böylece Türkçe, bu dönemden itibaren daha zengin bir görüntü edinmiĢtir. Hatta zaman içinde baĢka dillerden giren bu kelime ve deyimler, ana dildeki karĢılıklarının ötesinde yeni anlamlar kazanmıĢtır. Bu deyimler orijinal Ģekilleriyle, bazen de çeviri veya yarı çeviri Ģeklinde ve yardımcı fiillerle Türkçeye girer. Klasik dönemde baĢka kültürlerle etkileĢim ve düĢünce seviyesinin geliĢimi

33

dilde geniĢlemeyi ve açımı zorlamıĢtır. Dildeki bu değiĢim yanında yazılan eserlerin içeriğinde de zenginleĢmeler meydana gelmiĢtir. Türk edebiyatında yeni konular, yeni türler ortaya çıkmaya, ilk dönemlerde din ve tasavvuf ağırlıklı örnekler çeĢitlenmeye baĢlamıĢtır.

Metinlerde yabancı kelime kullanılması, cümlelerin çok uzun kurulması sonucunda bu dönem metinlerinin bir kısmının anlamında karıĢıklıklar meydana gelmiĢtir. Bunun sonucunda, özellikle eserlerin “dibace” denilen önsöz veya giriĢ bölümleri uzun ve karmaĢık cümlelerle doldurulmuĢ, çok basit düĢünceler çok uzun ve karıĢık bir Ģekilde anlatılmaya baĢlamıĢtır. ġiir, mahiyeti icabı, didaktik olmaya direnç gösterir. Nesirse konumu gereği açıklıktan yanadır; bilgi verme, tecrübe aktarma, yol gösterme, teklif etme, telkinde bulunma ve çözüm önerme, onun değerini yükselten bir araçtır. Bu tavır, XVI. yüzyıldan itibaren değiĢmeye baĢlamıĢ ve bir düĢünceyi yayma aracı olan nesir, sanat gösterme aracına dönüĢmüĢ, bunu gerçekleĢtirmek için de Ģiire ait özelliklere yaslanmaya baĢlamıĢtır.

Hâl böyle olmakla birlikte, bu özellikler daha çok ikinci sınıf yazarlarda görülmüĢtür. Birinci sınıf yazarlar, nesir dilini değiĢtirmiĢ ve yerel ifadeler, halk diline yakın kolay anlaĢılır bir üslup ve daha anlaĢılır bir Türkçe yerine bedii üsluba yaslanan secili anlatımlara, sistematik bir ifade biçimine yer vermeye baĢlamıĢlardır. Fakat sözü edilen bu yapı, XVII. yüzyılda bazı yazarlar elinde olumsuz örneklere doğru gitmiĢtir. Bunun yanında halk için yazılan dini-tasavvufi eserlerde çok sade, süsten uzak, yalın bir dil kullanılmıĢtır. Bazı metinlerde bir iki imla tutarsızlığı görünmekle birlikte, önceki dönemlere göre; imla, daha tutarlı ve düzgün hale dönüĢür. Ġkili terkiplerin yanında üçlü, dörtlü hatta beĢli terkipler de kullanılmaya; Arapça ve Farsçanın yanında Ġtalyanca gibi Avrupa dillerinin bazı kelimeleri de çok az miktarda olmak üzere kullanılmaya baĢlar.

Anadolu Türkçesinin baĢlangıcından itibaren, mensur örnekler de görülmekle birlikte, daha çok XVI. yüzyıl eserlerinde karĢımıza çıkmaya baĢlayan ve bundan böyle kalıplaĢarak XX. yüzyıl baĢlarına kadar devam eden bir baĢka Ģekil özelliği de, mensur metinlerde sıklıkla manzum parçaların yer almasıdır. Aslında bütün Doğu edebiyatlarında, eski Mısır masallarında, Binbir Gece Hikâyeleri‟nde karĢımıza çıkan bu uygulama, bizim edebiyatımızda tezkirelerde, tarih kitaplarında, menkıbelerde, halk hikâyelerinde ve baĢka pek çok mensur eserde görülmektedir. Sözü edilen metinlerde bu metinlerde nazım, anlatılanı kuvvetlendirip söylenen düĢüncelerin sonucu ve değerlendirilmesi niteliğindedir. Mensur eserlerde yer alan nazım parçaları

34

nesir kısmında ifade edilen düĢünceleri özetlemek, sonuç çıkarmak, yazarın belli bir amaca dayanan niyetini gösterip duygularını bedii bir ifadeye büründürmek için kullanılmıĢtır.

Nesir, uzun tarihi boyunca fıkıh, tefsir, kelam, tasavvuf, felsefe, tıp, matematik, astronomi, ahlak, efsane, tarih, biyografi, coğrafya, seyahatname, sözlük ve Ģiir Ģerhleri gibi alanlarda eserler vermiĢtir. Bu dönemde folklorik üslupla eserler de kaleme alınmıĢ olmakla birlikte, pek çok yazar, divan Ģiirinin bu yüzyıla kadar devam eden sistematik geliĢiminin bir yansıması olarak; kinaye, istiare ve belagat oyunları üzerinde ısrarla durdukları yeni bir tarzı benimsemiĢtir. Böylece ortaya, folklorik üsluba ilaveten ilmî üslup, resmî üslup ve bedii üslup adını vereceğimiz metinler çıkmaya baĢlamıĢtır.

Bedii üslupla ele alınmıĢ mensur örnekleri, güzel benzetme ve istiareler ve manzum parçalarla süslü estetik metinler olarak algılamak mümkündür. Bu metinlerde dil göstergeleri ilk anlamdan çok yan anlam üzerinde odaklanır. Sanatlı anlatım, karĢıt kavramlardan yararlanma, anlatım ustalığı olarak yinelemeler, yapıcı eĢ öbeklerin kimi zaman da anlamca birbirine koĢut anlatım birimlerinin yinelenmesi, benzetme ve aktarmalar, anlatıma güç katan öğelerdir. Bu tarz eserlerde sıklıkla kullanılan sesteĢ, eĢ ve zıt anlamlı kelimeler dile akıcılık ve canlılık kazandırır. Bu anlamda seciler ve baĢka edebi sanatlarla sağlanan paralelizm önemlidir. Leksik ve sentaks paralelliği özellikle nesirdeki ritmi oluĢturan unsurlardan biridir.

Türk edebiyatında müsecca nesir, model alınan benzer Ġslami örnekler gibi kolaylıkla kendine yer edinmiĢtir. Ġlk örnekleri tercüme metinlerde karĢımıza çıkan ve emekleme devri ürünleri olan bu metinlere XV. yüzyılda rastlanır.

Secili metinler asıl olgun ve yaygın örneklerini XVI. yüzyıldan itibaren vermeye baĢlamıĢtır. Bu yüzyıldan itibaren üretilen bedii metinlerin tamamı müsecca özellikler taĢır. Cümleciklerin sonundaki secilerden baĢka iç kafiyeler, aynı vurgu kalıpları, kısa ünlülerin kullanılıĢı ve tevriyeli ifadeler, bu üslubun belirgin diğer özellikleridir (Tietze 1973‟ten akt. Ġsen 2006).

Resmi üsluptan, devlet yazıĢmaları, kararlar, emirler, hukuk metinleri ve diplomatik belgelerin kaleme alındığı örnekler anlaĢılmalıdır. Bu üslubun dili sade, mantıklı ve inandırıcı olmalıdır.

YazıĢma kurallarını belirleyen münĢeat mecmualarının ilk örnekleri XV. yüzyılın ilk yarısında yazılmaya baĢlamıĢtır. MünĢeat tarzı eserler sanatkârane bir üslupla kaleme alınmıĢtır.

35

ġiirde müĢterek nazım Ģekli ve tür yanında dil ve üslupta da nesre göre daha erken bir geliĢme teĢekkül etmiĢ ve bir anlamda Ģiirde Fatih devrinde kalıplaĢan ve XVIII. yüzyıl sonuna kadar devam edecek söyleyiĢ biçimi ve imaj sistemi, nesirde ancak Kanuni Sultan Süleyman devrinde (1520-1566) böyle bir konum elde etmiĢtir. Bu tarihten itibaren, nesirde de nazma benzeyen bir klasik görüntü, tür ve Ģekil kalıplaĢması ortaya çıkmıĢ ve bu yapı XIX. yüzyıla kadar devam etmiĢtir. Nesir bu uzun tarihi boyunca fıkıh, tefsir, kelam, tasavvuf, felsefe, tıp, matematik, astronomi, ahlaki efsane, tarih, biyografi, coğrafya, seyahatname, sözlük ve Ģiir Ģerhleri gibi alanlarda eserler verdi. Bu eserlerde artık tıpkı divan Ģiiri gibi sembolik anlatıma yaslanan ve bunun sonucu olarak kinaye, istiare ve belagat gibi sanatlara dayanan yeni bir tarz benimsendi. Böylece ortaya estetik üslupla kaleme alınmıĢ örnekler çıkmaya baĢladı.

Benzer Belgeler