• Sonuç bulunamadı

İbn Hazm’ın Dinler ve Mezhepler Tarihi alanındaki en önemli eseri, şüphesiz “el-Fisal fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal” adlı eseridir. Elimizde mevcut olan, Beyrut 1428/2007 Tarihli matbu nüshasında eserin adı “el-Fisal…” olarak başlamaktadır.86 Zehebî, Ömer Ferruh, Ahmed Emin gibi âlimler de bu eserden “el- Fisal…” olarak bahsederler.87

Sübkî (ö.771/1370) ise, Tabakât adlı eserinde İbn Hazm’ın eserini “el-Milel ve’n-Nihal” olarak zikreder.88 İbn Hazm’ın talebesi el-Humeydî ise, bu eserden “el- Fasl fi’l-Milel ve fi’l-Ehvâi ve’n-Nihal” şeklinde bahseder.89

Mahmut Ali Himaye, araştırmacıların bu eserin isminin “el-Fasl” mı, yoksa “el-Fisal” mı olduğu konusunda ihtilafa düştüklerini, Ezher ulemasının, bu kelimeyi” el-Fisal” olarak telaffuz ettiğini söyler.90

Himaye’ye göre, söz konusu kelime “el-Fasl” olması gerekir. Çünkü bu kelime “el-Fasle”nin çoğulu değildir. “el-Fasle”nin çoğulu olsaydı, “Fisal” şeklinde değil de, “Fisâl” olarak gelmesi gerekirdi.91 “el-Fasl” kelimesinin lugatta “sözün doğrusu”, “hak ile batılın arasını ayıran söz” anlamına geldiği, Kur’an’daki “İnnehü lekavlün fasl” (O, ayırdedici bir sözdür)92 âyetinin bu manada olduğunu söyler.93 Yâkut ve Makarrî gibi Mağrip’li âlimler, İbn Hazm’ın eserinden bahsederken sonuna “beyne” kelimesini eklediklerini ileri sürer. “Eğer “el-Fisal” olsaydı arkasından

86 İbn Hazm, el-Fisal fi’l-Milel ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal, thk. Ahmed Şemsüddîn, Beyrut, 2007, s. 7. 87 Zehebî, Siyer, XVIII, 195; Ahmed Emin, a.g.e., III, 323. Ömer Ferruh, Tarîhu Fikri’l-Arabî ilâ

Eyyâmi İbn Haldun, Beyrut 1983, s. 601.

88 es-Sübkî, Tâceddin Ebû Nasır Abdülvehhab b. Ali b. Abdülkâfî, Tabakâtü’ş-Şâfi’yati’l-Kübra,

(thk. Mahmud Muhammed et-Tanâhî), Beyrut, 1420/1999, I, s. 134.

89Humeydî, Ebû Abdillah Muhammed b. Fûtûh b. Abdillah, Cezvetü’l-Mektebis fî Zikri Vülâti’l-

Endelüs, (thk. Muhammed Tavît et-Tancî), Kahire, 1953, s. 291.

90 Himaye, Mahmud b. Ali, İbn Hazm ve Menhecühü fi Dirasetü’l-Edyân, Kahire, 1983, s. 95–98. 91 Himaye, a.g.e., s. 98.

92 Tarık, 86/13.

“beyne” kelimesinin gelmemesi gerekirdi” der. 94 Yine Himaye Gazâlî’nin (ö.505/1111), büyük ölçüde İbn Hazm’ın etkisinde kaldığını ve ondan istifade ettiğini söyler. Bundan dolayı Gazâlî “Faysalu’t-Tefrika beyne’l-İslâmi ve’z- Zendeka” adlı eserine isim verirken İbn Hazm’ın eserinin isminden faydalanmıştır. Bu da onun eserinin isminin “el-Fasl” olmasına bir delildir der.95

Görüldüğü gibi İbn Hazm araştırmacıları bu eserin nasıl telaffuz edilmesinin doğru olduğunda ihtilaf etmişlerdir. Nitekim Ebû Zehra da konuyla ilgili şu görüşü ileri sürmektedir: “İbn Hazm çeşitli risaleler te’lif etmiştir, bu risalelerin herbiri kendi başına özel bir konuyu ihtiva etmektedir. İbn Hazm bu küçük çaplı risalelerini bir kitap haline getirmek istedi ve hepsini bir araya getirerek “el-Fisal” adını verdi. Çünkü “Fisal” kelimesi, “Fasle”nin çoğulu olup, yetiştirilmesi için bir yerden başka bir yere taşınan hurma ağacı “Nakle” gibi “bir parça bölüm veya dal” anlamındadır.”96 Ebû Zehra bu görüşünü kanıtlamak için “Risale fi’l-Mufadele beyne’s-Sahâbe” adlı eserinin ayrı bir çalışma olmasına rağmen daha sonra Kitabü’l- Fisal’e alınmış olmasını hatırlatır.97

İbn Hazm araştırmacılarından biri olan Ahmed b. Nâsır Hamed ise bu konuda şöyle demektedir: “Bizim ele aldığımız bu esere parlaklık veren, konularına göre ona nispet edilen risalelerin önemidir. Çünkü bu eser İbn Hazm’ın İlâhiyat hakkındaki birçok görüşlerini kapsamaktadır. Kitabü’l-Fisal diye ad verilmesi de onun çeşitli mecmualarının bir araya getirilmesi olduğuna delil olmaktadır. Bu risalelerde: Sahabe arasındaki üstünlük, Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncili değiştirdiklerinin ortaya konulması, İmâmet, küfre girenlerin bahsi, bedbaht olanların ruhları kıyamete kadar azap görecektir diyenlerin hükmü gibi konuları içeren risalelerden oluşmaktadır. Bunların hepsi bir araya getirilip toplandığında altı ciltlik kitabı oluşturmaktadır”.98

94 Himaye, a.g.e., s. 100-101.

95 Himaye, a.g.e., s.101; Münşir, a.g.e., s. 107.

96 İbn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed b. Mukerrem, Lisanü’l-Arab, “F.S.L” md.,

Beyrut ts., XI, 523.

97 Himaye, a.g.e., s. 98, “Ebû Zehra’dan naklen.”; Haydar, a.g.e., s. 84-85.

98 Ebû Muhammed İbn Arabî el-Endelusî, İbn Hazm’ın altı ciltlik kitabını okuduğunu ve bu eserin

İbn Hazm bu eserine bazen de “Divân” adını vermiştir.99 Çünkü bu eser bütün insanların mezheplerini, din sahiplerini ve diğer görüş sahiplerini, tenkitten ibarettir. Hangi dinden ve hangi mezhepten bahsederse mutlaka inceliklerine iniyor, felsefecilerin yaptığı gibi güzel şekilde diyalog yapıyor, mücadele ettiğinde de keskin zekâsıyla derinliğine inerek, basiretle mücadele yapıyor. Tenkit ettiğinde de şiddetle tenkit ediyor.

Mecîd Halef Münşir de İbn Hazm’ın el-Fisal kitabını incelerken bu eserin küçük çaplı ilmî risalelerin bir araya getirilmesi olduğunu söylemektedir.100 Çünkü İbn Hazm kendisi de “Biz bu küçük “Nasâihu’l-Müncie min Fadâihi’l-Muhzie ve’l- Kabâihi’l-Murdie min akvâli ehli’l-bida’i minel Firaki’l-Erba’a” adlı ince kitabımızda Mu’tezile, Mürcie, Havâric ve Şiâ’nın çirkinliklerini açıkladık, sonra bu kitabımıza ekledik” demektedir.101 İbn Hazm’ın bu sözü ise Ebû Zehra’nın getirdiği delilleri kanıtlamaktadır. Biz de bu görüşün doğru olduğu kanaatindeyiz.

Türkiyede ise bu eser “el-Fasl” olarak bilinmektedir. Çoğu ilim adamlarımız el-Fasl diye tekil olarak işaret etmektedirler. Bunun çok büyük bir yanlışlık olduğunu iddia eden Merhum Hüseyin Küçükkalay (ö.17 ocak 1999), bu kelimenin doğrusunun “el-Fasle” kelimesinin çoğulu olan “el-Fisal” olması gerektiğine işaret etmektedir ve muhtevasına da uygun düştüğünü ileri sürmektedir.102

“Milel”, “millet” kelimesinin çoğulu olup “şeri’at” veya “din” anlamına gelmektedir.103 Genelde, Milel ile İslâmiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi ilahi dinler kasdedilmektedir.104 “Millet” ve “din” arasındaki fark, millet kelimesinin sadece özel olarak peygamberlerle birlikte kullanılmasıdır.105 Kur’an-ı Kerim’de de aynen bu manada kullanılmaktadır.106

“Ehvâ”, “hevâ” kelimesinin çoğulu olup “Yukarıdan aşagıya düşmek” manasındadır. Istlahta, “Nefsin şehvete meyletmesidir.”107 Kur’an-ı Kerim’de,

99 İbn Hazm, el-Fisal, I, 64. 100 Münşir, a.g.e., s. 113. 101 İbn Hazm, el-Fisal, I, 373 102 Kaplan, a.g.m., s. 212–213.

103 İbn Manzur, a.g.e., “M.L.L.” md., XI, 631. 104 İbn Manzur, a.g.e., “M.L.L.” md., XI, 631-632, 105 Münşir, a.g.e., 108.

106 Yusuf, 12/38; Nahl, 16/123. 107 Münşir, a.g.e., s. 108.

“Kendi hevasını ilah edineni gördün mü?”108 buyurarak aynı manaya vurgu yapılmaktadır. Çoğunlukla, Dehrîler, felsefeciler ve Putlara tapanlar gibi, Allah tarafından indirilmemiş, semavi olmayan dinler için kullanılır. Kurtubî, heva kelimesine, “Hak olmayan ve kendisinde hiç hayır bulunmayan şey” anlamını vermektedir.109

“Nihal”, “nihle” kelimesinin çoğulu olup, “iddia, dâvâ” manasına gelmektedir.110 Istılahta ise, sistemleştirilmiş görüş veya rey, ona bağlanmak ve müdafaa etmek anlamındadır.111 Bir mezhebe veya akide’ye kendisini bağlı tutan, kendisini ona nispet eden, o şekilde inanıp o görüşü savunan herkes için söylenmiştir.112

İbn Hazm, bu ıstılahları belli bir anlamlar için kullanmıştır. Milel ile ilâhî ve batıl dinleri incelemiştir113 Ehvâ kelimesini eserin başında kullandığı gibi sadece, “Âlemin yöneticisi yok” diyenler ve âlemin muhdes olduğunu kabul ettiği halde peygamberliği inkâr edenler hakkında kullanmıştır.114 Nihal kelimesi ile de görüş, fikir, taife ve fırka’yı kasdetmiştir. Aynı zamanda İslâm mezheplerini de nihal terimi ile ele almaktadır.115

Benzer Belgeler