• Sonuç bulunamadı

Burada “Hâbnâme” adlı esere yönelik konu, içerik, edebi yönü gibi özelliklerini yansıtacak temel bilgilerden bahsedilecektir. Eserin anlaşılması ve sağlıklı bir tahlilinin yapılabilmesi için elzem olan bu inceleme, mevzumuz olan “Hâbnâme”’deki meselelerin tesbiti için de gerekli görülmektedir.

Veysî’nin “Hâbnâme”’yi 1608 yılında yazıp, Sultan 1. Ahmed’e sunmuş olduğu bilinmektedir.

2.1. ESERİN KONUSU VE İÇERİĞİ

Eserde Osmanlı Devleti’nden ve hanedan mensuplarından övgüyle söz edilmekte ve dönemin padişahı teselli edilmeye çalışılmaktadır. Müellif yapmak istediği uyarı ve ikazları Hz. Zülkarneyn’in dilinden Sultan’a ulaştırmıştır. Eser, besmele ile başlayıp Allah’a hamd ve sena ile devam etmekte ve daha sonra Hz. Muhammed’e övgüler içermektedir. Ardından İskender, Merih, Cemşid ve Erdeşir gibi devlet sahibi olanlar ile         602 a.g.m., s. 76 603 Altun, a.g.e., s. 14 604 Kaya, a.g.m., s. 76 605 a. yer 606 a. yer 607 Hoca, a.g.m., s. 12

Sultan 1. Ahmed’i kıyaslayarak, onun maharet ve yüceliği belirtilmektedir. Veysî, eserinin devamında padişahı görme isteğini belirterek ona devletinde yaşananları aktarıp izah etmeyi arzuladığını söylemektedir. İşlerin perişan bir hal aldığını ve zulmün arttığını, bunlar için önerilerde bulunmak istediğini söyler.

Bu istek neticesinde dertlenirken uyuyakaldığını belirten Veysî rüyasında Hz. Zülkarneyn’in liderlik ettiği bir toplantıda kendini bulur ve Hz. Zülkarneyn’in sağ ve sol taraflarında Sultan 1. Ahmed’e kadar Osmanlı tahtına oturmuş sultanların, hizmetçilerin vs. olduğunu belirterek kendisini de bir hizmetçi tasavvurunda rüyasına yansıtır. Sultan 1. Ahmed bu ortama tüm çevresi ve kullarıyla iştirak eder ve Sultan ile Hz. Zülkarneyn arasında uzun bir konuşma gerçekleşir.

Bu konuşma esnasında Hz. Zülkarneyn, âlemin, dünyanın var olduğundan beri tam anlamda bir düzene kavuşmadığını vurgular. Eserin büyük çoğunluğunu Hz. Zülkarneyn’in İslam tarihinden verdiği örnekler oluşturur. Sırasıyla Hz. Âdem, Hz. Şit, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed peygamberlerden örnekler verilerek, Hulefâ-yı Râşidîn dediğimiz dört büyük halifeden (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali) örnekler verilir. Daha sonra Hz. Hüseyin ve Kerbela vakasından bahsedilerek Muaviye, Haccac-ı Zalim, 1. Osman, Abbasi veziri Alkâmî, Harzem Şahı Mehmed Han ve Memlük sultanı Kayıtbay dönemi olaylarından söz edilir.

Eserin sonunda “Kıssadan Hisse” şeklinde isimlendirilen bir bölüm bulunmakta ve bu bölümde Hz. Zülkarneyn ile Sultan 1. Ahmed’in konuşmaları yer almaktadır. Hz. Zülkarneyn, her dönem ve zamanda çeşitli bozuklukların var olduğunu belirtmektedir. Eserde: “Bu sayfalarda yazılmış olan vakalar ve felâketler her yüzyılda reayanın fesatlık niyetinden meydana gelmiştir. Padişahların bu konuda sorumluluğu yoktur.”608 şeklinde yapılan açıklama ile sorunların temel kaynağı belirtilerek gerekli tedbirin alınması Hz. Zülkarneyn tarafından Sultan’a iletilmiştir. Son olarak Sultan bunların tafsilatlı bir şekilde kaydedilmesini talep etmiş, Hz. Zülkarneyn de bu görevi Veysî’ye tevdi etmiştir. Eserin içeriğine bakılarak muhtasar bir İslam tarihi niteliği taşıdığı sonucuna varılabilmektedir.609

        608 Altun, a.g.e., s. 104

2.2. ESERİN EDEBİ ÖZELLİKLERİ

Eserin 17. yüzyılda Sultan 1. Ahmed’e sunulan bir ıslahatnâme olduğundan bahsedilerek daha önce bu konuda detaylı bir şekilde konu işlenmiştir. Fakat bunun yanında eserin bir rüyanâme olduğu da belirtilmiştir. Bu konuda rüya ile ilgili gerekli açıklamalar konuyu dağıtacağından sadece eserin bağlı olduğu siyasi rüya literatüründen kısaca bahsedilmeye çalışılacaktır.

Bu konuda Özgül şunları ifade etmektedir: “Doğu edebiyatlarının “vâkı-nâme” yahut “hâb-nâme” adını verdiği rûyâ metinleri ile bazen bir milletin kaderini değiştirecek kadar önem kazanan tarihî düşler –bir bakıma- hâlin planlanması, geleceğin tahayyülü ve ideallerin belirlenmesi için yapılan taslaklar gibidir.”610. Bu bağlamda Veysî’nin eseri olan “Hâbnâme”’nin de müellifce ideal olanı yansıtacağı ve gerekli tedbirler ve dikkat edilmesi gereken hususları da eserin bünyesinde barındıracağı düşünülmektedir. Bu eserde siyasi ve yönetsel bir içeriğin olmasından dolayı idealize edilen husus devlet siyaseti ve yönetimi alanıyla ilişkilidir denilebilir.

Genelde dini-tasavvufi yapıya sahip olan vâkıa-nâmeler nadiren de olsa siyasi içerikte olabilmektedir ve bunlardan en meşhurları Veysî’nin “Hâbnâme”’si ve Haşmet’in “Hâb-nâme”’sidir.611 Burada incelenen Hâbnâme, Veysî’ye ait olan siyasi karakterli bir Hâbnâme’dir. Konunun içeriğinin de incelenmesi neticesinde bu eserin Sultan 1. Ahmed’e teselli niteliğinde yazılmış olduğu belirlenmektedir.612

Yapılan incelemeler sonucunda bu tarz rüyaların üç kategoride toplandığı belirlenmiştir. Bunlar:613

1- Teselli rüyaları, 2- Tenkid rüyaları,

3- Ütopik rüyalar şeklinde belirtilebilir. Fakat bu çalışmada inceleme konusu olan Veysî ve Haşmet’in Hâbnâmeleri bu kategorilerden teselli rüyaları kategorisine yerleştirilmektedir. Bu gibi eserlerde devletin içinde bulunduğu inhitat dönemine ve vakalarına üzülen padişahların teselli edilmesi söz konusudur.614 Ayrıca klasik edebiyatta        

610 M. Kayahan Özgül, Türk Edebiyatında Siyasî Rûyâlar, 1.Baskı, Ankara: Hece Yayınları, 2004, s. I 611 a.g.e., s. 12-13

612 a.g.e., s. 13 613 a.g.e., s. 19 614 a.g.e., s. 14

bu tür ürünlerin içerisinde siyasetin yer alması da inhitat dönemi olarak adlandırılan döneme denk gelmektedir.615

Son olarak Osmanlı’da siyasi rüya olarak adlandırılan literatür ürünlerinin içeriğinin zaman içinde farklılaştığının belirtilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Tanzimat öncesi ve sonrası şeklinde bir dönemsel ayrım yapılabileceği görülmektedir. Çünkü Tanzimat’a kadar olan siyasi rüya türü eserlerin içeriği “devletin, rejimin ve sultanın tarafını tutan “legal” bir politik muhteva”616 ile şekillenmiş olmasına rağmen Tanzimat’tan sonra aydın ve yazarlar devletin içinde bulunduğu durumun sorumlusu olarak sultanı görmeye başlamışlar ve bu konudaki ümitlerini yitirerek daha yenilikçi ve muhalif bir muhteva çerçevesinde ürünler vermişlerdir.617

Veysî’nin daha çok süslü nesir tarzı eserler verdiği görülmektedir. Fakat Hâbnâme müellifin siyer ve münşeatına göre daha sadedir.618 Buna rağmen eser edebi açıdan incelendiğinde Farsça ve Arapça muhtevası bakımından yoğunlukta olduğu görülmektedir. Eserin içerisinde cümleler uzun ve birbirine bağlı bir şekilde oldukça zorlayıcı bir yapıya sahiptir. Eserde “Veyâhûd” ile birbirine bağlanan hikayelerin sonunda kullanılan “oldukda mı ‘âlem ma’mûr u âbâdân idi, döndükde mi ‘âlem ma’mûr u âbâdân idi, turdukda mı ‘âlem ma’mûr u âbâdân idi” şeklindeki bitişler ile eserin şiirsel bir anlatıma kavuşturulması sağlanmıştır.619

Son olarak peygamber ve halifelerden bahsedildiği için onlarla ilgili ayet ve Arapça söz kalıplarının da kullanıldığı görülmektedir.620

Eserin yazma nüshalarına kısaca değinilecek olursa, Türkiye de dahil olmak üzere Dünya’nın çeşitli yerlerinde bu esere rastlandığı söylenebilir. Bunlardan 61 tanesi Hâb-nâme, 34 tanesi Vakıa-nâme adı altında olmak üzere toplamda 95 adet yazma nüshanın tesbit edildiği bilinmektedir.621 Esere olan bu ilginin daha çok Veysî’nin edebi yönünün yani sanat gücünün etki ettiği düşünülmektedir.622

        615 a.g.e., s. 13 616 a. yer 617 a. yer 618 Kaya, a.g.m., s. 77 619 Altun, a.g.e., s. 15 620 a. yer 621 a.g.e., s. 16 622 a. yer