• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.2. ESERİN MUHTEVASI

“Takrîzât” başlığı ile eserin başlığı “Ferâ’id’ül-Le’âlî Fî Beyânı Esmâ’i’l- Müte‘âl” süsleme içinde yazılmıştır. Sayfa numaraları, sayfa başında ortalanarak süslü bir parantez içinde verilmiştir. Takrîzât Bölümü s. 2’de başlayıp s. 8’de bitmiştir. Ardından “Ferâ’idü’l-Leâlî” yeni numaralandırma ile başlamıştır. Sayfanın numarası parantez içinde sayfanın üst kısmında yazılmıştır. Ayrıca klasik metinlerin hemen hepsinde olduğu gibi her varağın sol alt kısmında, sonraki sayfanın ilk kelimesi (çoban) yazılmıştır. Her beytin mısraı iki yuvarlak daire içinde yazılmıştır. Ayrıca metnin içinde geçen ayetler ve kelâm-i kibârın bazıları parantez içindedir.

Eser yedi sayfalık uzun bir takrîzât45 ile başlar. Takrîzât kısmı sekiz tane takrîzdan oluşmaktadır:

1. Birinci takrîz, Kârsî Hoca Muhammed Efendi diye tanınan Muhammed Cemâleddîn tarafından yazılmıştır. Hamd ve salatın ardından eserin takrîzi şöyle yazılmıştır: “Dimyâtiyye olarak bilinen bu kaside, Allah’ın isimlerinin sırlarını ihtiva ettiği ve hem âlimler hem de halk arasında önemli bir yer tuttuğu için bazı âlimler onu şerh etmişlerdir. Ancak bu şerh Arapça olduğundan Türklerin anlamaları zordur. Bu yüzden eser, Kadirî olan Kastamonulu İbrâhîm Efendi tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.”. Ardından takrîzin yazarı, İbrâhîm Efendi’ye dua edilmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi ve mesleği yazılmıştır. (s. 2, 3)

2. İkinci takrîz, Muhammed Arif Hilmî tarafından yazılmıştır. Hamd ve salattan sonra yazar, Muhammed Nûreddîn ed-Dimyâtî tarafından yazılan bu güzel manzumenin şerhi, bu eserin yazarı tarafından tercüme olduğunu

45

Takriz: Bir müelifin ricasıyla dönemin önde gelen âlim ve edipler tarafından yazılan övücü takdim yazısıdır. Detaylı bilgi için bk.: Mustafa Uzun-Ahmet Turan Arslan,”Takriz”. TDVİA , C. 39, Ankara 2010, s. 472.

83

söyler. Ardından İbrâhîm Efendi’ye dua edilmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi ve mesleği belirtilmiştir. (s. 3, 4)

3. Üçüncü takrîz, Ahmed El-Kengarî tarafından yazılmıştır. Hamd ve salatın ardından eserin takrîzi şöyle yapılmıştır: “Bu eseri baştan sona kadar incelemiştim ve değerli bir eser olduğunu anlamıştım.” dedikten sonra yazar, İbrâhîm Efendi’yi övüp ona dua etmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi ve mesleği yazılmıştır. (s. 4)

4. Dördüncü takrîz Ahmed Lutfî tarafından yazılmıştır. Hamd ve salatın ardından eserin takrîzi şöyle belirtilmiştir: “Bilinen Dimyâtiyye kasidesinin dili Arapça olduğu için ve edebî bir üslupla yazıldığı için Türkçeye çevrilmesi gerekmiştir. Bu yüzden Nûreddîn olarak bilinen kıymetli zat, Sultan Abdülmecîd Han zamanında bu kasideyi Türkçeye çevirmiştir.” Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi ve mesleği yazılmıştır. (s. 4, 5) 5. Beşinci takrîz, Muhammed Râzî tarafından yazılmıştır. Hamd ve salatın

ardından eserin takrîzinde şöyle denilmiştir: “Dimyâtiyye olarak bilinen bu kaside, Allah’ın isimlerinin sırlarını ihtiva ettiği için bazı âlimler onu şerh etmişlerdir. Ancak bu şerh Arapça olduğu için Kastamonu’da doğan, Kâdirî olan ve İstanbul’da yaşayan İbrâhîm Nûreddîn tarafından Türkçeye çevirilmiştir.” Ardından İbrâhîm Efendi’ye dua edilmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi yazılmıştır. (s. 6, 5)

6. Altıncı takrîz, Şeyh Muhammed Arif tarafından yazılmıştır. Hamd ve salat u selamdan sonra yazar, İbrâhîm Efendi’ye yani eserin yazarına dua etmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi yazılmıştır. (s. 6, 7)

7. Yedinci takrîz, Amasyalı Ömer tarafından yazılmıştır. Hamd ve salat u selamdan sonra yazar, bu şerhin Allah’ın nûrunu ve isimlerinin sırlarını ihtiva ettiğini söylemiş, ardından eserin yazarına dua etmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi yazılmıştır. (s. 7)

8. Sekizinci takrîz, Tokat’ta doğan, Mevlevî olan ve İstanbul’a giden Ahmed Sâfî tarafından yazılmıştır. Hamd ve salat u selamın ardından yazar, bu

84

eserin kendisine takrîz yazmak üzere verildiğini belirtmiştir. Eseri inceleyen Ahmed Sâfî bunun iyi bir eser olduğunu görmüş, yazarının da iyi bir yazar olduğunu ifade etmiştir. Takrîzin sonunda takrîzin yazarının ismi yazılmıştır. (s. 8)

Bu takrîzlerin ardından müelifin mukaddimesi gelmektedir. Mukaddimede; eserin başlığı, besmele, hamd ve peygamberlere salat u selamdan sonra Ferâ’id’ül- Le’âlî’nin sebeb-i telifi ve eserin ismi46

söylenmiştir. Mukaddimeden sonra Dimyatiyye Kasidesinin şerhinin tercümesi başlamıştır. Esmâ’ü’l-Hüsnâ’nın şerhi olan bu eserde, Dimyatiyye kasidesinin her beytinin altında şerhi yapılmıştır. Şerhte, önce beytin kelimelerinin grameri ve anlamı verilmiştir. Hasıl-ı mana ifadesi ile beytin manası aktarılmıştır. Yazar, bazı yerlerde Kur’ân, hadis ve büyük âlimlerin sözlerini kullanarak beytin anlamını açıklamıştır. Eserde, Dimyatiyye kasidesinden 64 beytin tercüme ve şerhi vardır. Eser s. 3’te başlayıp s. 100’de bitmiştir.

Eserin sonunda (s. 100’de) Arapça bir hatime bulunmaktadır. Hatimede yazar, Allah’ın yardımıyla bu tercümeyi 10 muharrem H. 1257/M. 1841’de bitirdiği için O’na şükr etmiştir. Bu eserin; Kastamonu’da doğan, Kâdirî olan, İstanbul’da yaşayan ve Kâdî-zâde Tekkesi’nde ikamet eden Şeyh İbrâhîm Nûreddîn tarafından yazıldığı söylenmiştir. Eseri okuyup bir hata bulan kişinin bu hatayı düzeltmesini dilemiştir. Bu eserin Sultan Abdülmecîd Han zamanında yazıldığı söylenmiştir. Hatime, Hz. Peygamber, ashabı ve bütün peygamberlere salat ile tamamlanmıştır.

Bu matbu eserin sonunda (s. 102-108) Kasîde-i Dimyâtiyye’nin metni ayrıca verilmiştir. Kaside 65 beyitten oluşmaktadır. Buradaki beyitler ile metindeki beyitler arasında bazı farklıklar vardır. Ardından müstensihin hatimesi gelmektedir. Hatime şöyledir: “Allah’ın yardımıyla Esmâ-i Hüsnâ’yı ihtiva eden Dimyâtiyye kasidesinin şerhi Türkçeye çevrilmiştir. Gereken düzeltmeler yapıldıktan sonra bu şerh, Muhammed Nâ’il’in nezaretinde, Receb ayının sonunda 1258 yıllında yani sultan Abdülmecîd Han zamanında tamamlanmıştır.” (s. 108, 109)

46

85 3.2.2. ÂYETLER VE HADÎSLER

1) ÂYETLER:

1. ...اَهوُصْحُت َلا ِ َّاللَّ َتَمْعِن ْاوُّدُعَت نِإ َو... (s.4)

“… Eğer Allāhın (bunca) ni’metini birer birer saymak isterseniz (ne mümkin?) siz

(onları) icmāl sūretiyle bile sayamazsınız…” (İbrâhîm, 14/34)

2. ...اَهِب ُهوُعْداَف ىَنْسُحْلا ءاَمْسَلأا ِ َّ ِلِلَ َو... (s. 9, 92)

“…En güzel isimler Allāhındır. O halde Ona bunlarla duā edin…” (‘râf, 7/180)

3. ... ْمُكَل ْب ِجَتْسَأ يِنوُعْدا... (s. 10, 92)

“…bana duâ edin. Size icâbet (ve duânızı Kabul) edeyim…” (El-Mü’min, 40/60)

4. ... ِكْلُمْلا َكِلاَم َّمُهَّللا ِلُق... (s. 12)

“…Ey mülkün sahibi Allah…” (Âl-i Imrân, 3/26)

5. ... يِ ب َر ِرْمَأ ْن ِم ُحو ُّرلا ِلُق... (s. 37)

“Ruuh, Rabbimin emri (cümlesi)ndendir.” (El-İsrâ’, 17/85)

6. ... ُهَدْبَع ٍفاَكِب ُ َّاللَّ َسْيَلَأ... (s. 38)

“…Allah, kuluna kāfi değil mi?...” (Ez-Zümer, 39/36)

7. فهكلا هروس لا ُزُن ِس ْوَد ْرِفْلا ُتاَّنَج ْمُهَل ْتَناَك ِتاَحِلاَّصلا اوُلِمَع َو اوُنَمآ َنيِذَّلا َّنِإ (s. 38)

“Hakıykaten îman edip de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince): Onların konakları da Firdevs cennetleridir.” (El-Kehf, 18/107)

8. َنيِمِلاَّظلا َّنَكِلْهُنَل...(s. 47)

86 9. .... ِهِدْمَحِب ُحِ بَسُي َّلاِإ ٍءْيَش نِ م نِإ َو.. (s. 51)

“...hiç bir şey hariç değil, hepsi ona hamd ile tesbih eder...” (El-İsrâ’, 17/44)

10. . سَجَن َنوُك ِرْشُمْلا اَم َّنِإ... (s. 55)

“…Ey îman edenler, müşrikler ancak bir necistir…” (Tevbe, 9/28)

11. ... َةاَيَحْلا َو َت ْوَمْلا َقَلَخ... (s. 55)

“....ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır...” (El-Mülk, 67/2)

12. ِليِواَقَلأا َضْعَب اَنْيَلَع َل َّوَقَت ْوَل َو(s.64)

“Eğer ba’zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı...” (El-Haakka, 69/44)

13. ِتا َرْيَخْلاِب قِباَس ْمُهْنِم َو...(s. 67)

“...onlardan bir kısmı da Allah’ın izniyle hayât (ve hasenât yarışların) da öncü ol (up kazan) andır...” (Fâtır, 35/32)

14. ِما َرْكِلإا َو ِللاَجْلا وُذ َكِ ب َر ُهْج َو ىَقْبَي َو ٍناَف اَهْيَلَع ْنَم ُّلُك (s. 67, 88, 89)

“(Yer) üzerinde bulunan her canlı fânîdir. (Ancak) azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin zâti baakıy kalacakdır.” (Er-Rahman, 55/26, 27)

15. ..ءاَشَت نَّمِم َكْلُمْلا ُع ِزنَت َو ءاَشَت نَم َكْل ُمْلا يِت ْؤُت... (s. 77)

“…sen mülkü kime dilersen ona verirsin, mülkü kimden dilersen onu alçaltırsın. Hayr, yanlız Senin elindedir…” (Âl-i Imrân, 3/26)

16. ...اًبَطَح َمَّنَهَجِل اوُناَكَف َنوُطِساَقْلا اَّمَأ َو... (s. 79)

“...Zulmedenlere gelince: Onlar da cehenneme odun oldular...” (El-Cin, 72/15)

87

“…Allah şübhesiz ki adil olanları sever…” (El-Hucurât, 49/9)

18. ْمِهيِدْيَأ َنْيَب ىَعْسَي مُه ُروُن (s. 87)

“...nurları önlerinden ve sağlarından koşar bir halde görürsün...” (El-Hadîd, 57/12)

19. ىلعلاا ىَدَهَف َرَّدَق يِذَّلا َو ى َّوَسَف َقَلَخ يِذَّلا ىَلْعَلأا...(s. 89)

“...Ki o (yüce) (her şey’i) yaratıp süzenine koyandır. Takdîr eden (ona göre de) yol gösterendir. ” (El-A’lâ, 87/2, 3)

20. ... رمزلا ٍباَس ِح ِرْيَغِب مُه َرْجَأ َنو ُرِباَّصلا ىَّف َوُي اَمَّنِإ (s. 91)

“…..ancak sabredenlere ecirleri hesabsız ödenecektir.” (Ez-Zümer, 39/10)

21. ىَوَهْلا ِنَع ُقِطنَي اَم َو (s. 92)

“Kendi havâsından söylemez o.” (En-Necm, 53/3)

22. ِناَعَد اَذِإ ِعاَّدلا َة َوْعَد ُبي ِجُأ...(s. 92, 93)

“...Bana duâ edince ben o duâ edenin da’vetine icâbet ederim...” (Bakare, 2/186)

23. ... كْسِم ُهُماَت ِخ (s. 99)

“Ki onun (içiminin) sonu bir miskdir…” (Et-Tatfîf, 83/26)

24. َنيِمَلاَع ْلا ِ ب َر ِ َّ ِلِلَ ُدْمَحْلا ِنَأ ْمُها َوْعَد ُر ِخآ َو... (s. 99, 100)

88

2) HADÎSLER:

1. ىلاعت الله باجتسا اهب هاعد نم مسا ريغ مسا ةئام ىلاعت لله نا هنع ىلاعت الله ىضر ةريره ىبا نع ىور هل

“Ebu Hureyre’nin rivayetine göre: Allah’ın doksan dokuz ismi vardır, kim O’na bu isimlerlerle dua ederse, duası kabul edilir.”47

2. الله هعفر عضاوت نم و الله هعضو ربكت نم

“Büyüklük taslayanı Allah alçaltır; alçak gönüllü olanı ise yüceltir.” (İbn Mâce, Süsen, 2/1308, Nu: 4176; Ebu Nu‘aym, Hilyetü’l-Evliyâ, 7/129; Ahmed b. Hanbel, 3/76; Aclunî, Keşfü’l-hafâ, 2/242) (M. Yılmaz, 2013: 533).

3. الله قلاخاب اوقلخت اقلخ نيعست و ةعست ىلاعت لله نا

Allah teâlâ’nın doksan dokuz hulku var. Sizin ahlakınız Allah’ın ahlakı gibi olsun.48

4. ةليسولا ىنولس

“...ةليسولا يل الله ولس...” Sahih-i Müslim’de, Abdullah b. Amr b. Âs’tan rivayet olundu ki; Ra-sûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müezzini(n ezanını) duyduğunuzda onun dediklerini tekrarlayın. Sonra bana salât okuyun. Çünkü bana bir salât okuyana Allahtan, benim için vesileyi isteyin. Doğrusu kim benim için Allah’tan vesileyi isterse, ona şefaattim) helâl olur.49

5. ذفني لا زنك ةعانقلا

“Kanaat, tükenmez bir hazinedir.” (Aclunî, Keşfü’l-hafâ, 2/102) (M. Yılmaz, 2013: 354). 47 Kaynağı bulunamamıştır. 48 Kaynağı bulunamamıştır. 49 Bk.: https://yukarikayalar.wordpress.com/2010/02/21/cennetteki-en-yuksek-makam-rasulullah-s-a-v-

89

3.3. DİL VE ÜSLUP

Ferâ’idü’l-Leâlî H. 1257/M. 1841’de yazılmış ve H. 1258/M. 1841 İstanbul’da basılmış olan mensur bir eserdir. Bu dönemde edebiyat dili kısmen sadeleşip daha çok halk diline yaklaşmaya başlamıştır. Ancak eser mutasavvıflar arasında bilinen bir eser olduğu için yazar, tasavvufi terimler kullanmaktan kaçınmamıştır. Tercüme olması sebebiyle eserin dili üzerinde Arapçanın açık bir etkisi görülmektedir. İbrâhîm Nûreddîn Efendi, tercümesini yaparken eserin Arapça nüshasında kullanılan ifadeleri aynen kullanmayı tercih etmiştir:

Örnek: “…Dimek olur ki Allāhü ‘aẓīmü’ş-şān ḥażretleriniñ maḫlūḳātından mevcūdāt-ı ‘ulviyye vü maṣnū‘āt-ı süfliyye berriyye vü baḥriyye üzerlerine ‘ad u iḥṣādan ḫāric nāzla olan envā‘-i ni‘am-i ẓāhiriyye vü bāṭıniyye üzere ḥamd ü ẟenā ile bed’ iderim.” (s. 4)

Metinde sıkça Farsça tamlamalar kullanılmakla beraber “çün, dahi, yahud” gibi bağlaçlar da kullanılmıştır. Farsça kelimelere ise çok az rastlanmıştır. Örneğin: “....benim ḥāl-i pür-melālime merḥamet...” (s. 29), “...bu ‘abd-i nā-tüvāna ẓalemeniñ eyledikleri...” (s. 30).

Cümleler daha çok Arapça kelimeler ve Farsça tamlamalar ihtiva etmesine rağmen, kuruluş bakımından Türkçe’ye uygundur. Metinde, geniş zaman çekimleri yoğun olarak kullanılmıştır.

Metnin kuruluşu şöyledir: Yazar kaynak metinde olduğu gibi önce beyitteki kelimelerin anlamını ve gramer kurallarını anlatmış, “hâsıl-ı ma‘nâ”dan sonra mısraın ya da beytin açıklamasını vermiştir. Ayrıca kaynak metinde olduğu gibi beytin manası açıklanırken de Kur’ân-ı Kerîm, hadis ve kelâm-i kibârlardan faydalanılmıştır:

Örnek: 50“...يملاك عيطي بحي نمل بحملا نا...” (s. 43)

51“ليواقلأا ضعب انيلع لوقت ولو” (s. 64)

Bazı beyitlerin başka nüshalarda farklı şekilleri bulunmaktadır. Bu durumlarda yazar bu farklılıkları zikr etmiştir:

Örnek: “ba‘ż-ı nüsaḫda mıṣrā‘-ı ẟānī bedelinde *لامجاو اتلاص ىكزا ىفطصملا ىلع* vāḳı‘ olmuşdur” (s. 98).

50

“seven sevdiğine dinler”. Muhammed İbrâhîm Selîm, Divân El-İmâm Eşşâfi’î, Kahire, s. 96. 51“Eğer ba’zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı...” (El-Haakka, 69/44).

90

3.4. ESERİN NÜSHALARI

İbrâhîm Nûreddîn Efendi’nin Ferâ’idü’l-Le’âlî adlı eserinin tespit edebildiğimiz iki yazma nüshası mevcuttur:

1. Milli Kütüphane (Ankara) Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu Nu. 2021/5’te kayıtlı bulunan nüsha 137b-200b yer almaktadır. 63 varaktan oluşan eser nesih hatla yazılmıştır. Nüshanın 200a

varağında telif tarihi ve müellifin ismi bulunmaktadır. Ancak eserin ismi, v. 138a’da “Nesrü’l-Le’âlî fî Beyânı Esmâ’i’l-Mütealî” olarak geçmektedir. Bu nüsha ile matbu nüsha arasında farklar çoktur. Örnek:

ينوعدا قلخلل شرعلا هلا لاقف لابقتم نكا ىنسحلا ايئامساب (v. 142a)

Nāẓım-ı merḥūm bu beyit ile Ḥaḳ celle ve ‘alā ḥażretleriniñ du‘ā ile emriñ52

muḳābelesinde icābet ile va‘d-i cemīl olan ( ْمُكَل ْب ِجَتْسَأ يِنوُعْدا)53 ḳavl-i şerīfine işāret eylemişdir. Ḥāṣıl-ı ma‘nā: Benim Emā-i Ḥüsnā54 ile du‘ā ve ḥācet ṭaleb55 eyleyenleriñiziñ56 du‘āların57 ḳabūl ve ḥācetlerin58 ḳażā iderim Esmā’ü’l-Ḥüsnā ile baña du‘ā eyleyiñ59 dimek olur.

ي ِجُم ُت ْوَعَد َلا ِبَقَتُم أرِما ًاب َلا ِزْجُم ِدوُجلا َعِسا َو اَياَطَعلا َريِثَك ( 139a - 139b ) Ḳavlühū60

( ُتْوَعَد) māżī-i müfred müzekker muḫāṭabdır. ( ًابي ِجُم) lafẓeƞ manṣūb

da‘evt fi‘ilinden61

ḥāldır ef‘āl bābından ism-i fā‘il ma‘nāsı du‘āları ḳabūl62 ḥācetleri

52 emriñ: emri MT.

53 “…bana duâ edin. Size icâbet (ve duânızı Kabul) edeyim…” (El-Mü’min, 40/60). 54

emā’ü hüsnā: isimlerim MT.

55 ḥācet ṭaleb: ṭaleb-i ḥācet MT. 56 eyleyenleriñiziñ: idüñ ki MT. 57 du‘āların: du‘ālarıñızı MT. 58

ḥācetlerin: ḥācetleriñizi MT.

59 esmā’ü’l-hüsnā ile baña du‘ā eyleyiñ: - MT. 60

Ḳavlühū: - MT.

61 fi‘ilinden: fā‘ilinden MT. 62

91

ḳażā ile icābet idici dimekdir ve daḫī Mucīb ism-i Allāh te‘ālā.63 (أرِما) insān ma‘nāsına

da‘vet fi‘iliñin mef‘ūlidir. ( َلا ِبَقَتُم) bāb-ı tefe‘‘ülden ism-i fā‘il lafẓeƞ manṣūb olup da‘vet

fā‘ilinden ḥāl vāḳi‘ olmuşdur. (اَياَطَعلا َريِثَك) keẟīr64 mużāf65 ‘aṭāyā cem‘-i ‘aṭiyye66 mużāfün ileyhdir ma‘nāsı ma‘lūm u ẓāhirdir. Keẟīreƞ naṣb ile muaḫḫar muczilānıñ mef‘ūlıdır. ( َعِسا َو) ism-i te‘ālā67 fā‘il vezn68 üzere cūd lafẓına mużāf olup ḥarf-ı nidānıñ taḳdīriyle manṣūb olmuşdur. Ḥāṣıl69 yā vāsi‘ü’l-cūd dimek olup70 ( ِدوُج) ‘aṭā ma‘nāsına cevdetden ma’ḫūẕ olup ‘aṭıyye ḳullarına ḫālıṣ u a‘lā ve i‘ṭā eylemekde kemāl-i istiġnā bilā-ṭalab kerem cümle-i mevcūdâta vāṣıl u şāmil olur.71 Ḥāṣıl-ı ma‘nā: Yā Rab nev‘-i insān beyn72 dīn-i ḥaḳḳa ve ẕāt-i pākiñi tevḥīd u ma‘rifete da‘vet eylediñ73 du‘ālarına icābet ve ṭā‘at74

inḳıyādların ḳabūl idici oldıġıñ ḥālde ve daḫī ‘aṭāyā-yı keẟīreyi bilā- inḳıṭā‘ ikẟār idici75 oldıġıñ ḥālde dimek olur.

2. Milli Kütüphane (Ankara) Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu Nu. 2438/1’de kayıtlı bulunan nüsha 1b

-28b yer almaktadır. 28 varaktan oluşan eser nestalik hatla yazılmıştır. Nüshanın 28b varağında istinsah tarihi ve müstensihin ismi bulunmaktadır. Eserin ismi varak 1b’de “Ferâ’idu’l-Le’alî beyân-ı Esmâ’i’l-Hüsnâ” olarak geçmiştir. Bu nüsha ile matbu nüsha arasında farkılıklar çoktur. Müstensih bu nüshada grameri anlatan kısmı atlayıp beytin anlamını veren kısımdan başlamıştır. Örnek:

İlk beyit: لا َّوَا ِدْمَحْلا َو ِالله ِمْسِبِب ُتْأَدَب لا َّزَنَت اميف َصْحُت ْمَل ٍمَعِن ىلَع ( v. 1b )

63 ism-ü Allāh te‘ālā: ism-i Ḥaḳ’dır MT. 64

-: ‘aṭāyāya MT.

65 -: ve MT.

66 cem‘ ‘aṭiyye:- MT.

67 ism-i te‘ālā: esmā-i ilāhiyyedendir MT. 68

vezn: vezni MT.

69 ḥāṣıl: ḥāṣıl-ı kelām MT. 70 dimek olup: dimek olur MT.

71 olup ‘aṭıyye ḳullarına ḫālıṣ u a‘lā ve i‘ṭā eylemekde kemāl istiġnā bilā ṭalab kerem cümle-i mevcūdâta

vāṣıl u şāmil olur: - MT.

72 nev‘ insān beyn: - MT. 73 da‘vet eylediñ:- MT. 74 -: u MT.

75

92

Ḥāṣıl-ı ma‘nā-yı beyit: Dimek olur ki Allāhü ‘aẓīmü’ş-şān ḥażretleriniñ maḫlūḳātından mevcūdāt-ı ‘ulviyye vü maṣnū‘āt-ı süfliyye berriyye vü baḥriyye üzerlerine ‘ad u iḥṣādan ḫāric nāzla olan envā‘-i ni‘am-i ẓāhiriyye vü bāṭıniyye üzere ḥamd ü ẟenā ile bed’ iderim. Kemā ḳāle’llāhü te‘ālā (اَهوُصْحُت َلا ِ َّاللَّ َتَمْعِن ْاوُّدُعَت نِإ َو). 76

Son beyit: ْمِه ِلُك ِبْحَّصلا َو ِلَلآا َو اَيِبْنَلاا اَذَك َلا َّوَا َو ًامْتَخ الله ُدْمَحَف ُدْعَب َو ( v. 27a )

Nāẓım-ı merḥūm ḫāṣṣateƞ ḥażret-i resūl-i ekreme selām eylediyse bi’t-ṭab‘ cemī‘-i peyġamberān-ı ‘iẓām ḥażarātına daḫī ihdā-i selāma mübāderet eylemişdir. ( اَذَك اَيِبْنَلاا)77

ya‘nī yā Rab ḥażret-i faḫr-ı risālet-i efendimize şāyān buyurdıġıñ envā‘-i ta‘ẓīmāt gibi cemī‘-i enbiyā-i kirām ve rusul-ı ‘iẓām ḥażarātına ve cümle āl u aṣḥāblarına dünyā vu āḫiretde şānlarına lāyıḳ ta‘ẓīm u iḥsān eyle dimekdir.78 ( ُدْعَب َو) ya‘nī işbu Esmā-i Ḥüsnāyı şāmil ve her biriyle başḳa başḳa münācāt u tażarru‘ u ibtihālı kāfil olan manẓūme-i laṭīfeniñ telfīḳ ü tenmīḳi bi-‘avni’llāhi te‘ālā resīde-i ḥüsn-i ḫitām oldıḳdan ṣoñra naẓm u te’līf ni‘met-i celīlesi üzere lāzim u vācib olan ḥamdi īfāya mübāderet ve 79

( كْسِم ُهُماَت ِخ) kerīme-i laṭīfesine işāret 80( َنيِمَلاَعْلا ِ ب َر ِ َّ ِلِلَ ُدْمَحْلا ِنَأ ْمُها َوْعَد ُر ِخآ َو) mükerremesiyle ehl-i cennetiñ uslūbına ri‘āyet idüp ( َلاَّوَا َو ًامْتَخ الله ُدْمَحَف) ḳavliyle nāẓım-ı merḥūm ḫatm-ı kelām eylemişdir. (الله ُدْمَحَف) mübtedā ḫaberi maḥẕūfdur ya‘nī (الله ُدْمَحَف) vācib dimekdir. Ḥāṣıl-ı ma‘nā cem‘ u naẓmına muvaffaḳ oldıġım Esmā-i Ḥüsnānıñ ‘avn-ı Ḥaḳla itmāmı ni‘met-i ‘aẓīmesine ibtidāda ve intihāda ḥamd vācibdir dimekdir81

Allāhü a‘lem.

76 “… Eğer Allāhın (bunca) ni’metini birer birer saymak isterseniz (ne mümkin?) siz (onları) icmāl

sūretiyle bile sayamazsınız…” (İbrâhîm, 14/34)

77

-: اَيِبْنَلاا اَذَك MT.

78 dimekdir: dimek olur MT. 79

“Ki onun (içiminin) sonu bir miskdir…” (Et-Tatfîf, 83/26).

80

“...duâlarının sonu da… ‘Hamd olsun kâinatın Rabbi olan Allaha.” (Yunus, 10/10).

93

94

Arap ve Türk Edebiyatı’nda Cenâb-ı Hakk’ı konu edinen birçok manzum ve mensur eser yazılmıştır. Bu eserlerden Allah’ın en güzel isimleri hakkında yazılanlara “Esmâ-i Hüsnâ” adı verilmiştir. Bizim incelediğimiz Dimyâtiyye kasîdesi de, Arap Edebiyatı’nda yazılmış olan manzum Esmâ-i Hüsnâlar arasında en meşhur manzumelerden biridir.

“Kasîde fi’t-Tevessül bi-Esmâi’llâhi’l-Hüsnâ” adı ile de bilinen Dimyâtiyye kasidesi, hem âlimler hem de halk arasında önemli bir yer tutmuştur. Âlimler onun hakkında birçok havâss ve şerh yazmışlardır. Mutasavvıf şairler ise bu eseri pek çok kez tahmis etmişlerdir. Mutasavvıflar arasında meşhur olan bu kaside, Allah’a yakınlaşmak ve dua etmek için vesile kılınırken, Arap halkı arasında bazen onun havâssı büyü için de kullanılmıştır. Türk Edebiyatı’nda da önemli bir yer tutan bu esere birkaç havâss ve tercüme yapılmıştır.

Dimyâtiyye kasidesinin nâzımı olan “Dimyâtî” hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak asıl adı bazı kaynaklarda “Şemseddîn” olarak zikredilirken bazı kaynaklarda “Nûreddîn” olarak kaydedilmiştir.

“Ferâ’idü’l-Le’âlî” müellifi İbrâhîm Nûreddîn Efendi, XIX. yüzyılın pek tanınmayan fakat faziletli sayılan zatlarındandır. 4 mensur 1 manzum eseri bulunmaktadır. İyi derecede Arapça bildiğinden bir Arapça eser yazmış ve iki önemli Arapça eseri Türkçeye çevirmiştir. Onlardan birisi de çalışmamızın asıl konusu olan “Ferâ’idü’l-Le’âlî” adlı eserdir.

Nûreddîn Efendi’ye ait olan “Ferâ’idü’l-Le’âlî” adlı eser, Dimyâtiyye kasidesinin şerhlerinden birinin tercümesidir. Bu eserdeki Dimyâtiyye kasidesinin beyit sayısı ile diğer kasidenin nüshalarının beyit sayısı farklıdır. Kasidenin şerhinde, her beytin grameri ve anlamına yer verilmiştir. Bazı yerlerde Kur’ân, hadis ve büyük alimlerin sözlerinden yararlanılarak beytin anlamı açıklanmıştır. Dinî ve tasavvufî

95

muhtevaya sahip olan eserde, Arapça kelime ve ifadelerin yoğunluğu fazladır. Eserin ilk beyti hamd ile başladığı gibi son beyti de hamd ile bitmektedir.

Ayrıca çalışmamızda manzum Arapça ve Türkçe Esmâ-i Hüsnâları incelediğimizde çeşitli yönlerden bazı farkılıklar ve benzerliklerin olduğu da gözlenmiştir. Bunlar:

1. Amaç: Arap Edebiyatı’ndaki manzum Esmâ-i Hüsnâ münacat ve tevessül amacıyla yazılırken Türk Edebiyatı’nda daha çok şerh ve manaları kolay bir şekilde açıklamak için yazılmıştır.

2. Şekil: Arap Edebiyatı’nda genellikle kaside nazım şekliyle yazılan Esmâ-i Hüsnâlara bazen de tahmis ve mesnevi şeklinde de rastlanmıştır. Türk Edebiyatı’nda ise daha çok şerh amacıyla kaleme alındığı için mesnevi nazım şekli tercih edilmiştir.

3. Yazar: Esmâ-i Hüsnâ, hem Türk hem de Arap Edebiyatında ekseriyetle mutasavvıf şairler tarafından yazılmıştır.

4. Tür: Esmâ-i Hüsnâ, Türk Edebiyatı’nda edebî bir türdür. Oysa Arap Edebiyatı’nda edebî bir tür olarak bilinmemiş sadece mutasavvıflar arasında yaygınlaşmıştır. Günümüzde hem Arap hem de Türk kültüründe Esmâ-i Hüsnâlar ilâhi formunda seslendirilmektedir.

Türk Edebiyatı’nda, Esmâ-i Hüsnâ ile ilgili eserler hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmamızda hem o çalışmalardaki bilgileri güncellemek hem de Arap Edebiyatı’ndaki Esmâ-i Hüsnâ ile ilgili eserler hakkında daha detaylı bilgi vermek amaçlanmıştır.

96

97

A.Ü. Merkez Kütüphanesi, Manzume-i Ceceli İbrahim Efendi (8528 SÖ 1286. Demirbaş Nu:0116544).

Abdulfettâh Es-Seyyid Et-Tûhî. Şerh Ed-Dimyâtiyye ve Fevâiduha Er-Ravhâniye. Kahire: Mektebetu ve Matba‘atu Muhammed Ali Subih ve Evladihi.

Abdullâh Bin Sâlih El-Gusn. (1996). Esmâ-ü’llâhi’l-Hüsnâ. Riyadh: Dâr El-Vatan. Abdulmun‘im Al-Hanefî. (1996). Tecelliyât fî-Esmâ-’illâhi’l-Hüsnâ. Kahire: Mektebet Medbûlî.

Abdurrahmân Ref‘at Al-Bâşâ. (1971). Şiir El-Dava’l-İslâmiyye Riyadh : El-Ri’âsa El- ‘âma Li’l-Kulliyât ve El-Ma’âhid El-‘ilmiyye.

Abdurrahman Sami. (H. 1334). Vesiletü’l-Kübrâ Şerh-i Esrâr-i Esmâi’l-hüsnâ. İstanbul: Necm-i İstikbal Matbaası.

Ahmed El-Sâwî El-Mâlikî. (2012). Şerh Manzûmetü Esmâ’i’llahi’l-Hüsnâ. Kahire: Keşide Li’l-Neşr ve El-Tevzî’.

Ahmed Eş-Şarbasî. (1981-1982). Mevsû‘at Lehu El-Esmâi’l-Hüsnâ. Beyrut: Dar El-Cîl. Ahmed Şâkir Efendi. (H. 1327). Ravz-ı Verd. İstanbul: Uhuvvet Matbaası.

Akîl Hüseyin Akîl. (2009). Mevsû‘et Esmâ’i’llahi’l-Hüsnâ (C.1) Şam: Dar İbn Kesîr. Altıntaş, Ramazan. (2016). Esmâü’l-Hüsnâ. Ankara: Nasihat Yay.

Amr Rizâ Kahhâla. (1993). Mu‘cemü’l-Mü’ellifîn (C. 1, 2). Beyrüt: Muesseset El- Risâle.

Arık, Selim. (2011) Laleler ve Güller: Esmâ-i Hüsnâ ile 99 Ehadis-i Büşra. Bursa: Emin Yay.

Aydın, Ahmet. (2016). Manzum Fıkıh Metinleri-I, Usûl İslam Araştırmaları, (S. 26), s. 137-170.

Bedred’dîn El-Gazzî. (1973). El-Zübde Fî Şerh El-Bürde. Cezayir.

Bin Hatîb. Manzûmetü Esmâ’i’llâhi’l-Hüsnâ. Mısır: El-Matbaa El-Masriyye.

Bosnalı, Süleyman. (2006). En güzel İsimler O’nu (celle celaluhu) anlatıyor- Esmâ-i

Hüsnâ. tecellileri, sırları. İstanbul: Rehber Yay.

98

Bursalı, Mustafa Necati. (2011). Ayet ve Hadislerle Esmâü’l Hüsnâ Şerhi. İstanbul: Gayem Yay.

Çelebioğlu, Âmil. (1998). Türk Edebiyatında Manzum Dînî Eserler. Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, s.349-365.

Devellioğlu, Ferit. (2008). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara: Aydın Kitabevi.

Dilçin, Cem. (2013). Yeni Tarama Sözlüğü. Ankara: TDK Yay.

Ebi Bekr Ahmed Bin El-Hüseyin bin Alî Beyhekî. Kitâb El-Esmâ ves-Sıfât. Beyrut: Dâr İhyâ’ El-Turâs El-Arabî.

Ebu Hamid El-Gazâlî. El-Maksadu’l-Esnâ fî Şerh Esmâ’i’llâhi’l-Hüsnâ. Beyrut: Dâr El-Kutub El-‘İlmiyye.

el-Ezher eş-Şerîf, Manzûmetü Esmâ’i’llâhi’l-Hüsnâ (Genel Nu. 45533. Özel Nu. 1082). El-İmâm Şemsed-dîn El-Ensârî El-Kurtubî. (2005). El-Esnâ fî Şerhi Esmâ’i’llâhi’l-

Hüsnâ ve Sıfâtihi. Beyrut: El-Mektebe El-Asriyye.

Gümüş, Hasan. (2007). Esmâül Hüsnâ ve sırları: Allah(c.c)’ın güzel isimleri. Enser Yay.

Hairuddîn El-Ziriklî. (2002). El-E’lâm (C. 4). Beyrut: Dâr El-‘ilm Lil-Melayîn.

Higâzî b.Muhammed El-Şîh. (2010). El-Ma’ânî El-Kubrâ Fî Şerhi’l-Esmâ’i’l-Hüsnâ. Enes bin Malik Lil neşr ve el-Tevzî’, El-Mahallâ El-Kubrâ.

İbrahim Ebo Halil. (1999). El-İşrakât El-Sufiyye El-İbrâhimiyye Fî’t-Tarikati El-

Haliliyye. Kahire: Muslih İbrahim Muhammed Halil.

Benzer Belgeler