D. Eserde Adı Geçen ġahıslar
4. Sinan PaĢa
Asıl adı Yusuf olan Sinan PaĢa‟nın doğum tarihi ve yeri hakkında kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır. ÇağdaĢı olan Mecdî Sinan PaĢa‟nın doğum tarihini 11 Aralık 1440 olarak vermektedir.82
Babası Hızır Bey, annesi ise Osmanlı âlimlerinden Molla Yegân‟ın kızıdır. Ġstanbul‟un fethiyle beraber babasının Ġstanbul kadılığına tayin olması Sinan PaĢa‟nın Ġstanbul‟un ilim çevresinde yetiĢmesine olanak sağlamıĢtır. Devrin önemli âlimlerinden olan Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Hocazâde Muslihiddin, ġemseddin Fenârî, Molla Kırîmî gibi kimselerin meclislerinde
bulunmuĢtur. Fatih Sultan Mehmed‟in teĢvikiyle Ali KuĢçu‟dan da istifade etmekten geri kalmamıĢtır.
Sinan PaĢa babasının ölümü üzerine Fatih Sultan Mehmed tarafından önce Edirne‟de bir medreseye, ardından ise II. Murad‟ın yaptırdığı Dârü‟l-Hadîs‟e müderris olarak tayin edilmiĢtir. Daha sonra ise Fatih, Sinan PaĢa‟yı vezirlik makamıyla ĢereflendirmiĢ ve kendisine hoca olarak tayin etmiĢtir. Ancak Sinan PaĢa aynı yıl vezaretten azledilmiĢtir. Fatih Sultan Mehmed Sinan PaĢa‟ya öfkelenmiĢ ve onun öldürülmesine karar vermiĢtir. Fakat bu kararı hapse çevirmiĢtir. Ġstanbul ulemâsı bu durum üzerine Fatih Sultan Mehmed‟e haber göndererek Sinan PaĢa‟nın affını talep etmiĢlerdir. Fatih, Sinan PaĢa‟yı hapisten çıkarmıĢ, fakat Ġstanbul‟dan uzaklaĢtırmak için Sivrihisar Kadılığı‟na tayin etmiĢtir.
II. Bayezid‟in tahta geçmesiyle beraber Sinan PaĢa tekrar Ġstanbul‟a dönmüĢtür. Vezirlik makamı iade edilerek Dârü‟l-Hadîs müderrisliğine tayin edilmiĢtir. Kaynakların geneline bakıldığında Sinan PaĢa‟nın ölüm yeri belirsiz olmakla beraber 1486 yılında vefat ettiği bilinmektedir.
4.1. Eserleri A. Türkçe Eserleri
Tazarru-nâme: Edipler arasında “Tazarruât-ı Sinan PaĢa” ve “Darâat-nâme”
gibi isimlerle anılmıĢtır. Sinan PaĢa‟nın Türkçe yazılmıĢ eserlerinin ilki ve en ünlü olanıdır. Tasavvuf kültürüyle oluĢturulan eser, Türkçe‟de secili nesrin en güzel örneğidir. Ġçerisinde yer yer manzum kısımlar da bulunmaktadır.
Maârif-nâme: Sinan PaĢa‟nın Türkçe olarak telif ettiği eserlerin ikincisidir.
“Nasihat-nâme” olarak da bilinen eser mensur Ģekilde yazılmıĢtır. Genel olarak Ġslami ahlak esaslarından bahsetmekle beraber içerisinde filozofların, özellikle Eflatun‟un nasihatlarinden söz edilmektedir.
Tezkiretü’l-Evliyâ: Türkçe eserlerinin sonuncusudur. Sinan PaĢa Maârif-
B. Arapça Eserleri
Fethü’l-Fethiyye: Ali KuĢçu‟nun “Fethiyye” isimli eserinin Ģerhidir.
HâĢiye alâ ġerhi’l-Mevâkıf: EĢ-Ģerif el-Cürcânî‟nin “Mevâkıf” Ģerhine
yazılmıĢ bir hâĢiyedir. II. Bayezid zamanında müderrisliği sırasında kaleme almıĢtır.
HâĢiye alâ ġerhi’l-Mülehhas: Kadızâde Rûmî‟nin “Çağmînî” Ģerhine
yazılmıĢ bir hâĢiyedir.
Risâle Mine’l-Hendese: Ali KuĢçu‟nun Fatih Sultan Mehmed‟in huzurunda
tartıĢtığı hendese ile ilgili bir konu üzerine yazılmıĢtır.
Bunların dıĢında Hidâye’nin tahâret bahsine ait risâlesi, Eş-şerif el-
Cürcânî’nin cihet bahsinde getirdiği güçlüğe cevab, Bölünmeyen cüz bahsinde Kastalânî’nin îtirâzına cevab, Risâle fî halli iskâli muaddili mesîri’l-Utarid, Risâle fî cevabi Kestelî amma isteskelehû min serhi’l-mevâkıf isimli Arapça eserleri
bulunmaktadır.
5. Ġsmâil Ankaravî
Asıl adı Ġsmâil bin Ahmed Rusûhî el-Bayramî el-Mevlevî olan Ankaravî, XVI. yüzyılın ikinci yarısında Ankara‟da dünyaya gelmiĢtir. Doğum yerine nisbetle “Ankaravî” olarak anılmıĢ, Mesnevî‟ye yazdığı Ģerhle beraber Hazret-i ġârih olarak meĢhur olmuĢtur. Tasavvufa yönelmeden önce Ankara‟da dinî ilimleri tahsil etmiĢ, Arapça ve Farsça‟yı bu dillerde Ģiir yazabilecek kadar öğrenmiĢtir. Daha sonra Bayramiyye tarikatına girmiĢ, Ģeyhlik makamına kadar yükselmiĢtir. Tedavi amacıyla gittiği Konya‟da Mevlevî dergâhının Ģeyhi Bostan Çelebi ile tanıĢmıĢ, onun irĢâdıyla Mevlevî tarikatına intisap etmiĢtir. Mevlevîliğin usul, âdâb ve erkânını öğrenerek sülûkünü tamamlamıĢtır. Daha sonra Ġstanbul‟a Galata Mevlevîhânesi‟ne Ģeyh olarak tayin edilmiĢtir. Vefatına kadar bu makamda kalmıĢtır. Ankaravî, Galata Mevlevîhânesi‟nin yapılıĢ tarihini 1491 olarak gösteren “er-Rusûhî” kelimesini “Rusûhî” Ģeklinde Ģiirlerinde mahlas olarak kullandığı için “Rusûhî Dede” olarak da tanınmıĢtır.
Ankaravî Galata Mevlevîhânesi‟nde Ģeyhlik yaptığı bu dönemde derviĢleriyle ilgilenmiĢ, onları insan-ı kâmil haline getirmek için çaba sarf etmiĢtir. Ancak XVII. yüzyılda IV. Murad zamanında Kadızâdeliler hareketi yaĢanmıĢtır. Bu hareketin mensupları, semâ ve deverânın haram olduğunu ileri sürerek tarikat mensuplarına ağır eleĢtirilerde bulunmuĢlardır. Bunun üzerine Ankaravî çeĢitli eserler vererek insanların Ģüphelerini gidermeye çalıĢmıĢtır. YetiĢtirdiği derviĢler ve yazdığı eserlerle içinde bulunduğu dönemin gözdesi olan Ankaravî 1631 yılında vefat etmiĢtir.
5.1. Eserleri
A. Mesnevî ile İlgili Eserleri
Câmiu’l-Âyât: Mesnevî‟de bulunan âyet ve hadislerin kaynaklarını göstermek,
âyet ve hadislerin bulunduğu beyitleri Ģerh etmek için yazılmıĢ bir eserdir.
Fâtihu’l-Ebyât: Mesnevî‟nin ilk on sekiz beytini ve anlamakta güçlük çekilen
kelimelerini açıklamak için yazılmıĢtır.
Hall-i MüĢkilât-ı Mesnevî: Bu eserde Mesnevî‟nin anlaĢılması güç olan
beyitlerini ve hikâyelerini açıklamaktadır.
Mecmûatü’l-Letâif ve Matmûratü’l-Maârif: Mesnevî Ģerhine Ankaravî
tarafından verilen isimdir. Bu eser kendisine “Hazret-i ġârih” unvanını kazandırmıĢtır.
Simâtü’l-Mûkınîn: Arapça olarak kaleme alınmıĢ, Mesnevî‟nin dibâcesini
Ģerh eden bir eserdir.
Tuhfetü’l-Berere: Mesnevî‟nin içinden seçtiği beyitleri Ģerh ettiği, bazen de
kendi beyitlerine yer verdiği bir eserdir. Ankaravî bu eseri, dostlarına hediye olarak kaleme almıĢtır.
B. Tefsir ile İlgili Eserleri
C. Tasavvuf ile İlgili Eserleri
Cenâhu’l-Ervâh: Ġnsanları tevhid inancına yöneltmek amacıyla yazılmıĢ bir eserdir.
Derecâtü’s-Sâlikîn: Dostlarının Ankaravî‟den Menâzilü’s-Sâirîn gibi
derviĢlere yol gösterecek bir eser yazmalarını istemesi üzerine kaleme almıĢtır. Eserini yazarken Mesnevî‟den çok sayıda alıntı yapmıĢtır. MeĢhur sûfîlerin sözlerine de yer vemiĢtir.
Huccetü’s-Semâ: Semâ ile ilgili yazılmıĢ bir eserdir. Üç bölümden oluĢan
eserin birinci bölümünde semâ, raks ve deverânın haram olmadığı, ikinci bölümünde semânın câiz olduğu, üçüncü bölümünde ise def çalmanın sakıncasının olmadığı anlatılmaktadır.
Îzâhu’l-Hikem: ġihâbüddîn es-Sühreverdî el-Maktûl‟ün Heyâkilü’n-Nûr isimli
eserinin Ģerhidir.
Minhâcü’l-Fukarâ: Ankaravî‟nin Mesnevî Ģerhinden sonra en meĢhur eseridir.
Üç ana bölümden oluĢan eserin birinci bölümünde Mevlevî tarîkatının âdâb ve erkânından, ikinci bölümünde Ģerîat konularından, üçüncü bölümünde de sülûk mertebelerinden bahsedilmiĢtir.
Nisâb-ı Mevlevî: ġeyhülislam Yahyâ Efendi‟nin Ankaravî‟den tarîkatın usul
ve esaslarına dâir bir eser yazmasını istemesi üzerine kaleme almıĢtır.
Risâle-i Tenzîhiyye fî ġeni’l-Mevleviyye: Huccetü’s-Semâ gibi semânın
meĢru ve câiz olduğunu anlatan bir eserdir.
Risâle-i Usûl-ı Tarîkat-ı Mevlânâ: Mevlevî tarîkatında sülûkün nasıl olduğu
ve tarîkat silsilesinin kimlerden oluĢtuğunu anlatan bir eserdir.
Risâle-i Uyûn-ı Ġsnâ AĢere: On iki bölüm ve bu bölümlerde yer alan on iki
tasavvufî manzûmeden meydana gelmiĢ bir eserdir.
Sülûk-nâme-i ġeyh Ġsmâil: Ankaravî bu eserinde Seyr u sülûkten
Zübdetü’l-Fühûs fî NakĢi’l-Füsûs: Muhyiddin Ġbnu‟l-Arabî kendisinin olan
Fusûsu’l-Hikem adlı eseri özetleyerek Nakşü’l-Füsûs adlı eseri meydana getirmiĢtir.
Abdurrahman Câmi bu eseri Nakdu’n-Nüsûs adıyla Farsça‟ya, Ankaravî ise
Zübdetü’l-Fühûs fî Nakşi’l-Füsûs adıyla Türkçeye çevirmiĢtir.83
D. Hadis ile İlgili Eseri
ġerh-i Hadîs-i Erbaîn: Hadis konusunda müstakil olarak ele aldığı tek
eseridir. Hadis metni Arapça olarak verildikten sonra Türkçe‟ye tercüme edilmiĢtir. Daha sonra ise hadisle ilgili açıklamalar verilmiĢtir.
E. Edebiyat ile İlgili Eseri
Miftâhu’l-Belâga ve Misbâhu’l-Fesâha: Kazvînî‟nin Telhîsu’l-Miftâh fi’l-
Meânî ve’l-Beyân adlı eseri ve Hâce-i Cihân olarak bilinen Mahmûd-ı Gâvân‟ın Menâziru’l-İnşâ adlı eserinden yararlanarak yazılan bir belâgat ve fesâhat kitabıdır.
Ankaravî, sadece Mesnevî‟yi Ģerh etmekle kalmamıĢ, bu eserlerin dıĢında Herevî, Ġbnü‟l-Arabî, Ġbnü‟l-Fârız gibi mutasavvıfların eserlerini de Ģerh etmiĢtir.