• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM III. ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE MODERNİZM,

3.2. Türkiye’de Modernizm, Modernleşme ve Modern Mimarlık

3.2.3. Erken Cumhuriyet Döneminde Modern Mimarlık

Erken Cumhuriyet Döneminde mimarlık, birçok mimarlık tarihçisi tarafından dönemlere ayrılmıştır. Bunların ilki Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile başlamış olan Birinci Ulusal Mimarlık olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de modern mimarlığın (uluslararası üslüp ya da kübik mimarlık) ise, 1930’larda Birinci Milli Üslup (Birinci Ulusal Mimarlık) yaklaşımlarından kopmasından sonra ve bununla birlikte eğitimsel, profesyonel ve kültürel çerçevesindeki değişimlere bağlı olarak Türk mimarlığının Avrupa modernizminin öncülüğünde yaşadığı radikal dönüşüm sonrasında başladığı söylenilebilir (Bozdoğan, S., 2007). Daha önce bahsedildiği gibi Türkiye’nin Avrupa mimarlığı ile olan ilişkisi Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamış ve bu ilişkinin etkileri hem kent, hem mimarlık üzerinde görülmüştür. Özyalvaç (2013)’a göre Birinci Ulusal Mimarlık, yeniden bir “gelenek” yaratma çabası olarak ortaya çıkmıştır ve modernleşme çizgisinde önemli bir kırılma olarak anlaşılabilmektedir. Bozdoğan (2002, s.31) bu yeniden bir gelenek yaratma çabasını “eklektik Osmanlı canlandırmacılığı” olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle Birinci Ulusal Mimarlık dönemini incelemek önem taşımaktadır.

Çıkış (2011, s.45)’a göre, “Birinci Ulusal Mimarlık Hareketi ilk kez Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde biçimlenmiş, Cumhuriyetin ilanından sonra da devletin kurucuları tarafından tercih edilmişti.”. Aslanoğlu (2010)’a göre Klasik Osmanlı mimarlığına dönüş, ulusçuluk idealleri içinde gelişen ideolojik ortamın bir sonucudur ve bu süre, 1910 yılında başlayıp 1930’lara kadar devam eder. Aslanoğlu (2010) bu akımın öncülerini Vedat ve Kemalettin Beyler olarak tanımlamaktadır. Mimar Kemalettin ve Vedat Tek haricinde Birinci Ulusal Mimarlık hareketi etkisinde ürün verdiği düşünülen mimarlar aşağıda belirtilmektedir:

“… Ar f H kmet Koyunoğlu, Al Talât Bey, Muzaffer Bey, Gul o Monger , Mehmet N hat, Hüsnü Tümer, Necmedd n Emre, Tahs n Sermet, Vasf Egel , Mukb l Kemal, Y. Terz yan, Naf lyan, Ahmet Burhanett n Tamcı, A. Kemal, Alaett n Özaktaş, Aram Hanc yan, Cem l, Ekrem Hakkı Ayverd , Gal p, Haf , İbrah m Beykozoğlu, İrfan, J. D’Arm , Kavafyan, Küçük Kemal, Kemal Altan, Leon Güreğyan, M. D. Çurv das, Mehmet Fesç , Mesut Özok, Nes m S sa, Nur Naf z, Rafael Rus, Şef k, Tanaş Yamas, Taşçıyan, U. Ferrar , Yahya Ahmet, Yorg ad s, Z ya, Zühtü Başar…” (alıntılayan Kızıldere& Sözen, 2005, 88-89)

Aslanoğlu (2010), ilk ulusal mimarlık döneminde, ideoloji-mimarlık birliğine, özellikle dış cephelerde Osmanlı mimarlık öğeleri kullanımına ve süsleme motiflerinin kullanımına dikkat çekmektedir. Bozdoğan (2002), Birinci Ulusal Mimarlıktaki temel fikrin, klasik Osmanlı mimarisinden alınan dekoratif unsurların, yeni inşaat teknikleri ile birleşmesi olduğunu söylemektedir. Bu üslup özellikle devlet yapılarında ve bununla birlikte bankalarda, sinemalarda, diğer kamu binalarında ve konutlarda görülebilmektedir.

Kızıldere ve Sözen (2005), Birinci Ulusal Mimarlık dönemi ilk örneklerini padişahın terk ettiği tarihi yarımadada verdiğini söylemektedir. Bozdoğan (2002), İstanbul’daki ilk önemli Birinci Ulusal Mimarlık binasını Vedat Bey’in yapmış olduğu Sirkeci Merkez Postanesi (1909) olarak belirtmektedir (Şekil 34). Bozdoğan yapının biçimde hem Avrupai bir bina olduğunu, hem de klasik Osmanlı mimarisine stilistik göndermeler yaptığını anlatmaktadır. Bu göndermeleri ise “sivri kemerler, kemerlerin üzerindeki kemer tablalarında görülen tezyini çini işleri ve kuleleri üzerindeki kubbeler olarak” sıralamıştır (Bozdoğan, S., 2002, s.29). Özyalvaç (2013), Vedat Bey’in (Vedat Tek) esas amacının tarihi sürekliliği inşa ederek moderne ulaşmak olduğunu söylemektedir. Birinci Ulusal Mimarlık akımına ait örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Şekil 34 - Sirkeci Merkez Postanesi (Büyük Postane) İç Mekanı, Kaynak:

Klasik Osmanlı mimarlığına dönüş örneğinde olduğu gibi, mimarlığın farklı dönem ve coğrafyalarda farklı ideolojileri yansıttığını söylemek mümkündür. Bunun mimari forma yansıması ise farklı şekillerde gerçekleşmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet sonrasında gerçekleştirdiği reformlar, farklı bir medeniyet anlayışına işaret etmektedir. Pek çok kaynakta bu dönüşüm Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir kopuş ya da ayrışma olarak nitelendirilmektedir. Bir başka deyişle Türkiye için “öteki” Osmanlı İmparatorluğu olmaya başlamıştır. Bozdoğan (2007), 1930’larda gerçekleşen Kemalist programdan bahsederken, bu dönemde “cumhuriyete özgü görsel bir modernlik kültürü” nün üretildiğinden, denetlendiğinden ve yayıldığından bahsetmektedir. Bu görsel modernlik kültürünün önemli öğelerinden biri ise mimarlıktır (Bozdoğan, S., 2007).

Bu dönemde, Birinci Ulusal Mimarlık akımından farklı formların dönemin ideolojisini yansıtmakta kullanıldığı söylenilebilir. Ankara, Türkiye’nin başkenti olarak yeni modern planı, yeni modern yapıları ve yeni modern yaşama şekli ile ön planda olduğu için, 1930’lar sonrasındaki modernizm anlayışı Ankara üzerinden sıklıkla tartışılmaktadır. Ankara’da 1920’li yıllarda yapılan yeni yapıların bir listesi Şekil 35’de görülmektedir.

Gürel ve Yücel (2007), devletin yeni modern Türkiye’nin inşasında yabancı mimarları görevlendirdiğini söylemektedir. Yeni modernlik anlayışını temsil etmeleri için Türkiye’ye gelen yabancı mimarların arasında Ernst Egli; Clemens Holzmeister; Martin Wagner; Bruno Taut; Martin Elsaesser; Franz Hillinger; Wilhelm Lihotsky ve Margarete Schütte-Lihotzky bulunmaktadır. Yabancı mimarların ön planda olduğu bu dönemde önemli modernist Türk mimarlardan da bahsetmek önemlidir. Bu Türk mimarlar arasında, Zeki Sayar, Seyfi Arkan, Sedad Hakkı Eldem, Şevki Balmumcu, Aptullah Ziya Kozanoğlu, Hüsnü Tümer, Mimar Zühtü, Bekir İhsan Ünal, Şekip Akalın, Münevver Belen ve Leman Tomsu bulunmaktadır.

Batur (2007, s.71)’e göre “1930 ve 1940 yılları arası Cumhuriyet mimarlığının oluşum dönemidir. Cumhuriyet mimarlığının formları bu dönemde geliştirilmiş, işlevleri bu dönemde belirlenmiştir.” Bozdoğan (2007)’ın “Modern Hareket” olarak da tanımladığı bu yeni mimariler, çelik ya da betonarme çerçeveler ve geniş cam alanlar kullanan bir mimari estetiğe sahiptir. Bu yapılar geçmişten farklı olarak süslemeden uzak yapılar olarak tanımlanabilmektedir. Bir başka deyişle eskiden farklı olarak sade ve modern formlara

sahip yapılardır. Bu yapılara verilebilecek örnekler arasında ise Seyfi Arkan’ın Florya Deniz Köşkü (Şekil 36); Şevki Balmumcu’nun Sergi Evi (Opera Binası) (Şekil 37); Şekip Akalın’ın Ankara Gar Binası (Şekil 38) gibi yapılar bulunmaktadır. Türkiye’nin Kalbi Ankara (1934) filminin incelemesinde de görülebileceği gibi, bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Erken Cumhuriyet Döneminde ortaya çıkmış olan bu yeni mimarlığın, yeni modern ve çağdaş yaşam şeklinin, yani modernleşmenin bir temsili olduğu söylenilebilir. Bu dönemde Kemalist ideolojinin sadece mimarlık üzerinden temsil edilmediğini belirtmek gerekmektedir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin modernlik anlayışının, posterler, filmler, fotoğraflar ve farklı tip yazılı metinler (roman, dergi, gazete, vb.) gibi değişik medyalar kullanılarak yayıldığı söylenilebilmektedir.

Şekil 36 – Florya Deniz Köşkü, Seyfi Arkan, Kaynak: Arkitera Mimarlık Merkezi, Online: http://v2.arkiv.com.tr/p5307- florya-ataturk-deniz-kosku.html

Şekil 37 – Sergi Evi, Şevki Balmumcu, Kaynak: Arkitera Mimarlık Merkezi, Online: http://v3.arkitera.com/h56343- gecmisin-modern-mimarligi-9-ankara-2.html

Şekil 38 – Ankara Garı, Şekip Akalın, Kaynak: Arkitera Mimarlık Merkezi, Online: http://www.arkitera.com/haber/14101/gecmisin-modern-mimarisi--ankara---2

3.3. Türkiye’de Modernleşmenin ve Modern Mimarlığın Farklı Medyalar Üzerinden